Klasik bir Ege dizisi daha, aslında Baba Ocağı ve Dürüye'nin Güğümleri'nin devam dizisi gibi algılanıyor, tam da bu sebeple ilk başta. Sadece aynı köy, aynı ortamların kullanılması değil, kemik kadro dışındakilerin tamamının yine diğer dizilerde kaldığı yerden hayatlarına devam ediyormuş gibi aynı olması da bir handikap ama sonuçta fazla mantık arayarak işin içinde boğulmamak lazım sanırım... Star TV'nin pazartesi günü yayına soktuğu Kaçak Gelinler'den sonra, ilk bölümüyle ekrana gelen ikinci yaz projesi Güzel Köylü oldu...
İlk İzlenimler, Oyuncular ve Karakterleri
Güzel Köylü'nün, muadili diğer dizilerden transfer ettiği yan roller dışında kemik kadrosu; Gizem Karaca (Gül), Berk Cankat (Cemal), Simge Selçuk (Nihal), Tolga Ortancıl (Celal), Zeynep Demirpehlivan (Ayten), Su Kutlu (Sude), Mehmet Ali Nuroğlu (Kaan), Ali Erkazan (Zafer), Ali İpin (Yusuf), Ahmet Mümtaz Taylan (Hüsnü), Zerrin Sümer (Sultan ana) ve Esin Civangül'den (Kamuran) oluşmakta. Yayınlanan fragmanlarından, başına gelecekler noktasında biraz izlenim edindiğimiz Gül karakterinin, "bu kadar da olmaz!" dedirten; yaşadıklarıyla başladık ve bitirdik ilk bölümü. Senaryoda bu bölüm bence biraz abartılmıştı. Bunda da sebep, şehirli modern kızımızın, artık pes edip köye yerleşmeye karar vermesine yardımcı olmaktı... Bu kadar şey bir başkasını başına gelse, sanırım köye yerleşmek yerine harakiri yapardı, ayrı mesele...
Birinci Bölümden...
Sabah uyandığı andan itibaren her işi ters giden Gül'ün şimdi de başı, Kıbrıs'a gitmesi gerekirken, Muğla'ya giden makyaj test ürünleriyle dertteydi. Güzelyurt yazılan gönderim yeri, kargo şirketi tarafından Güzel Köy olarak algılanmış(!) ve kargo Muğla'ya gönderilmişti... Aynı zamanda patronundan önce şirkete yetişmeye çalışan Gül'ün ise bilmediği; şirkette yerinde gözü olan bir cadının olduğuydu... Bu sırada, Güzel Köylü Cemal haftalık, merkeze gidiş turlarından birindedir ve kargo şubesine girdiğinde kendisine gelen paketle birlikte bir kolinin daha Güzel Köy'ün yolunu gözlediği söylenmiştir, kargo görevlisi tarafından. Sultan anaya geldiğini sandığı koliyi alan Cemal ise, köye doğru çoktan yola koyulmuştur... Yaşanılan bu kargaşa sonrası patronuna karşı oldukça zor durumda kalan Gül ise şimdilik yırtmıştır ama yerinde gözü olan Asu'nun bir açığını bulduğunda yeniden kuyusunu kazması çok da uzun sürmeyecektir...
Cemal'in getirdiği koli karşısında şaşırmıştır Sultan ana ama gönderinin ismini duyduğunda, kolinin torunundan geldiğinden çok emindir. Kolinin içerisinde bulunan, bilumum makyaj malzemelerini yüzüne boca eden Sultan ana şimdi de Gül'ün derdine düşmüştür. Düşmüştür düşmesine de, onun malının derdine düşen de birileri vardır köyde... Kendilerinden başka kimsesinin olmadığını bildikleri Sultan ananın ölünce evini, arsalarını ve hayvanlarını bölüşmenin derdine düşmüştür; Yusuf ve Hüsnü ikilisi. Sultan ananın mallarını aralarında paylaştırdığı ikili, birbirlerine düşen mallara göz dikmiştir şimdi de. Yusuf'a verilen malların da zamanı gelince üzerine konabilmek için, Hüsnü'nün şimdiki planı; oğlu Cemal'i, Yusuf'un kızı Kamuran'la evlendirmek olmuştur. Kamuran'la evlenmek istemeyen, bir aşk evliliği yaşamak isteyen Cemal ise bu evlilikten kurtulmanın bin bir yolunu aramaktadır. Önce biraz diretir gibi gözüksede, sonunda kızını Cemal'e vermeyi kabul eden Yusuf'un ise bambaşka bir planı vardır. Anlı şanlı bir düğün isteyen Yusuf'un tek isteği, bu kadarla sınırlı değildir. Kamuran'a ne isterse yazdırdığı bir sürü kağıdı Hüsnü'nün eline tutuşturan Yusuf, İstanbul'a gidilip, listedeki her şey alınmadan düğünün olmayacağını söylemiştir. Hiç istemediği halde evlenmek zorunda kalacak Cemal ise şimdi listede yazanları almak için İstanbul yollarına düşmüştür..
Bu sırada Gül'ün yine başına gelmedik kalmamıştır. Sabah uyanmakta zorlanan Gül işe geç kalacaktır ve Asu'dan kendisini idare etmesini ve toplantıyı bir saat sonraya ertelemesini rica etmiştir. Asu'da hemen kabul etmiştir bu teklifi ama yaptıkları, daha doğrusu yapmadıkları hiç de kabul ettiği şeyler değildir. Ne gelecek olan temsilcileri arayıp, toplantıyı bir saat sonraya ertelemiştir ne de, Gül'ü patronun karşısında savunmuştur. Zaten geç kalan Gül ise, telefonunun süte düşmesi, Ipad'inin yere düşerek parçalanması ve telefonunu sütün içerisinden çıkarırken üzerinin batması sonrası-YUHUNUZ!-, evden ayrılıp gittiği mağazada kıyafet değişirken birde arabası çekilmesin mi?.. Bak sen bu kızın başına gelenlere... İyice işe geç kalmış olan Gül, sonunda patronu tarafından kapının önüne koyulmuştur. En azından yerine yeni birisi bulunana kadar kalmak isteyen Gül'e patronunun cevabı ise hiç şaşırtmamıştır. Patronu, Gül'e onun görevine Asu'yu getirdiğini söylemiştir... Olanlar karşısında oldukça üzgün olan Gül, şirketi üzüntüyle terketmek zorunda kalmıştır...
Bu sırada Sultan ananın torununu arayan Cemal, gelen kolide yer alan karttaki adrese, yani şirkete gitmiştir. Biraz önce şirketten ayrılmış olan Gül'ün, işten de ayrıldığını öğrenen Cemal yıkılsada, resepsiyonist; Gül'ün ablasının ezbere bildiği(!) adresini hemencecik bir kağıda yazarak Cemal'e vermiştir. Nihal'in home office'ine giden Cemal durumu bir bir anlatmıştır. Önceleri Cemal'e karşı çıksada, hikayeyi bazı yerlerden yakalayan Nihal enerjisine inandığı için evrenin böyle sürpriz sunabileceğini düşünmeye başlamıştır...
Gül, işten kovulmuştur ve haliyle oldukça bunalımdadır. Nişanlısı Kaan'ın muayenehanesine gitmiştir ve onun Gül'ün yaşadıkları karşısında duygusuz davranmasından ve böyle bir ruh halindeyken evde bir parti düzenleyeceğini söylemesinden oldukça rahatsız olmuş, akşam eve gelmeyeceğini Nihal'de kalacağını söyleyerek orayı terketmiştir... Nihal'in anlattığı Sultan anayla ilgili duruma inanmayan Gül, onun stresten uzaklaşması için köye gitmesi teklifini de reddetmiştir. Zira kısa süre sonra Kaan ile evlenecektir ve daha planlaması, organize etmesi gereken birçok şey vardır. Tabi bu sırada Kaan'ın asıl planlarından da haberi yoktur. Kaan'a çıkıştığı için huzursuz olan Gül, eve gitmeye karar vermiştir ve eve gittiğinde, parti bittikten sonra evde kalan arkadaş grubundan bir kızla samimi bir şekilde gördüğü Kaan'a çatmıştır ve bu sırada da Kaan ağzındaki baklaları çıkartmıştır. Afrika'ya gönüllü doktorluk yapmak için gideceğini söyleyen Kaan'ın bir de kendisini o kızla aldattığını düşünmesi; Gül'ün yüzüğü fırlatıp evi terketmesiyle sonuçlanmıştır...
Cemal, akşam tekrar Nihal'in home office'ine gitmiş ve kardeşinin durumu normal karşılamadığını öğrenmesiyle, eli boş olarak Muğla yollarına düşmüştür. Bu sırada, yolda arabasından inmiş hüngür hüngür ağlayan bir kadın gören Cemal, duyarsız kalamamış yanına giderek teselli etmeye çalışmaktadır. Bu kızımız ise tahmin ettiğiniz üzere, Gül'den başkası değildir. Gül'den oldukça hoşlanan Cemal'in ise Kamuran'la evlenmeye inancı tamamen ortadan kalkmıştır. Zaten, İstanbul'da yaşadıklarına sinirlenip listede yazan hiç bir şeyi almayan Cemal'in, bu durum evlenmesine de mani olabilirdi. Bu sırada Gül ise, yaşadıklarına tepki olarak köye gitmeye karar vermişti...
Hiçbir şey, beklediği gibi olmamıştı Cemal'in, Hüsnü'nün anlattığı oldukça kaliteli olan; "Cemal'in başından geçenler" yalanına inanan Yusuf, evlenmelerine karşı çıkmamıştı. Ve tam düğün gecesi nikah kıyılırken; "evet" demek zorunda olan Cemal, gönlünün yeni sahibi Gül'ü karşısında görmesiyle nikah memurundan bozma köy muhtarına "hayır" demiş ve birinci bölümün perdesi kapanmıştır...
Bölümün Ardından
Başlıkta da belirttiğim gibi, dizinin adı aslında Güzel Köylü değil, Bela Paratoneri olmalıydı. Bir insanın başına bunca şey gelmesi ancak bir kurgudan ibaret olabilirdi ve kızımızı köye yollamanın tek çaresi de bu olduğundan; senarist vermişti de vermişti acıyı...
"İlk bölümün günahı olmaz" felsefesini sürdürüyoruz ve çok fazla deşmiyoruz hataları ilk bölümden... Gizem Karaca oldukça iyi oynuyor. Berk Cankat; bambaşka birisi olmuş gerçekten, rol üzerinde hiç sırıtmıyor. Ahmet Mümtaz Taylan, çok çok sevimli bir Ege'li olmuş. Hele konuşması yok mu; arada Ege şivesini fazla kaçırsada(!) ancak bu kadar komik olabilirdi. Kamuran, yine dizinin diğer muadillerinde olduğu gibi umutsuz bir aşık... Aşkının çaresi de yok, zira aşık olduğu adamın kalbi başkasında... Esin Civangül'de Kamuran'ı iyi oynuyor. Cemal'le evleneceğini duyduğunda bayıldığı sahnede, gerçekten çok güldüm... Nihal karakteri tam uymuş, Simge Selçuk'a uzun uzun senaryoda yer verilsin isterim şahsen ona... Sultan ana, günümüz yaşlıları gibi; işine geleni anlayıp, işine gelmeyeni anlamayan bir nine ve Zerrin Sümer tüm yeteneklerini konuşturmakta. Bu kadar sevimli olabilirdi ancak bu karakter...
Oldukça uzun oldu farkındayım. Bu satırlara kadar gelenlerin yavaş yavaş sıkıldığını hissediyorum. Bir çoğununsa daha yazının ortasına gelmeden sayfayı terkettiğinden adım gibi eminim!. Bu satırlara kadar gelen sen, umarım yazımı beğendin. İşte böyle de, okurlarımla senli, benliyim... Laubalilik tavan yapmadan, konumuza dönelim ve yazımızı sonlandıralım derim...
Güzel Köylü, benim için izlemesi keyifli bir yapım olacak gibi duruyor. Zaten, Baba Ocağı ve Dürüye'nin Güğümleri'ni de severek izliyordum. Onlardan sadece konu bazında farklı olan Güzel Köylü'yü de sakız gibi uzatılmadığı sürece keyifle izleyebilirim. Tabi yapımcı ve senariste gerçekten büyük bir iş düşmekte. Diziyi, diğer muadillerinden sıyırmanın yolunu bulmaları gerekmekte çünkü. Malum onlar, bir süre sonra sakız gibi uzadığından ve hep aynı konuların tekrara düşmesinden ötürü kaybettiği reytingler yüzünden yayından kaldırılmıştı ve sanmıyorum ki Güzel Köylü'nün başına da bunun gelmesini istesinler...
Sevgilerimle...
Beklenen Kral
BeklenenKral@gmail.com
Bloguma sizide beklerim takip ediyorum.cok guzel bir blog olmus.elinize saglik.
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim... Bloğunuzu ziyaret ediyorum zaten ben de. İki ayaklı olmasa da, dört ayaklı bir çocuğum var benimde. :) Son dönemde daha geniş yelpazeden paylaşımlar yapıyorsunuz, özellikle yemekler, of of.. :) Sevgilerimle...
SilNe güzel blogunuz varmıs yazdıkca ugruyorum :)
YanıtlaSilÇok teşekkürler Gizem hanım, beğeninizle çok mutlu oldum. :) Sevgilerimle..
Sil