Kiraz Mevsimi, ön yargılarım eşliğinde başlayan bir yapım aslında. Bloğumu sürekli takip edenler, çoğu projeye ön yargıyla yaklaştığımı bilirler. Ama bildikleri ikinci bir şey varsa, o da genelde bu ön yargılarımın elimde patladığıdır... Aslında, dizi ile ilgili ön yargılarımın sebebi; Dağhan Külegeç idi. Bir jön rolüne gitmeyeceğini düşünüyordum ve dizide yoğunca arzulanan bir erkek için, bence yetersizdi. Keza, halen aynı düşünceleri taşıyorum. Ama bu olumsuzluk için, tüm diziyi neden görmezden gelmeye çalışmıştım bilemiyorum...
İlk izlenimler, eleştiriler...
Dizinin ilk bölümünü, yarım yamalak izlemiştim. Dizi hakkında yazdığım, ilk yazımda da bir analizini yapıp yapmayacağım noktasında kararsızdım. İlk bölümün, on milyar sekiz yüz doksan beş bin altmış üçüncü-tamam sakin- tekrarında baştan sona izlemiştim diziyi ve aslında biraz biraz beğenmiştim. Tabi göze batan çok nokta vardı ve üstesinden gelinmesi zaman alabilirdi. Bir de Tanrı yapısı bir durum vardı ki, aslında ona uygulanabilecek çözüm; diğer başrole uygulanmıştı... Neden mi bahsediyorum?.. Özge Gürel'in ses tonundan. Sesi hep, bir saat önce dondurma yemiş üstüne de soğuk su içmiş gibi... Bir başrol için, bu sesi uygun göremiyorum ne yazık ki. Ses tonu bir süre sonra kulakta uyuşma yapıyor... Serkan Çayoğlu'nun da her hafta değişen dublajından rahatsızım. Bu ses tonları kendisine hiç gitmiyor ve "BEN DUBLAJIM!" diye bağırıyor resmen. Bir süre sonra karakterle olan bağı, kaybetmeye sebep oluyor. Herkesin sesi bir şekilde bulunduğu ortam sebebiyle pürüzlüyken, onun kusursuz dublajı göze batıyor anlayacağınız... Neden kendi sesini kullanmıyor bilemiyorum. Çıplak sesini daha önce hiç duymadım ama ne kadar kötü olabilir ki yani?..
Elimde yağlı kara, herkese sürüp geçiyorum değil mi?.. Çok isterdim eleştirilerimin bu kadarla sınırlı kalmasını ama daha oyuncularla ilgili vurgulayacağım çokça nokta bulunmakta...
Diziye dönelim şimdilik. Merak etmeyin yağlı karam hemen dizimin dibinde ve gerektiğinde kullanmaktan hiç çekinmeyeceğim...
Oyuncular ve karakterleri
Dizinin oyuncu kadrosu; Özge Gürel (Öykü), Serkan Çayoğlu (Ayaz), Dağhan Külegeç (Mete), Nilperi Şahinkaya (Şeyma), Ayşegül Ünsal (Meral), Nihal Işıksaçan (Burcu), Sercan Börekyemez (İlker), Fatma Toptaş (Sibel), Aras Aydın (Emre) Hakan Çimenser (Bülent) ve Neslihan Yeldan'dan (Önem) oluşmakta...
Diziden kesitler
Öykü, ileride çok önemli bir modacı olmanın hayallerini kuruyordur ve idolü olan modacı Önem'e çizimlerini göstermek için sabırsızlanıyordur. Bir toplantıda, bu imkanı yakalayabilecekken; Önem'in asistanı sebebiyle kaçırmıştır ama asistan bey çizimlerini alma lütufunu gösterdiğinden, biraz olsun ümitlidir... Tabi bu ümidin, hemen gerçekleşmesini beklemektedir ama aradan iki ay geçmiş halen ses seda yoktur Önem'den...
Daha önce Öykü'lerle aynı mahallede oturan ama babası Bülent'in zengin olması ardından, mahalleden ayrılan Mete ve Burcu'yla hiç bir zaman bağları kopmamıştır. Tabi Öykü'nün hayatındaki en önemli ikinci hayal; Mete'nin kollarında olmaktır. Çocukluğundan beri ona platonik aşk beslemektedir ama bir türlü açılamamıştır. Bu platonik aşka karşılık Mete'nin onu küçük kardeşi gibi görmesi ise onu çileden çıkartmaktadır. Her sırrını paylaştığı, Mete'nin kardeşi Burcu; durumu bilmektedir ama Öykü istediği için, müdahil olmamaktadır olaya...
Hınzır, yakışıklı ve çapkın Ayaz ise tüm bu özellikleri yetmezmiş gibi bir de çok iyi bir mimardır ve Mete ile birlikte ortak bir mimarlık ofisi işletmektedirler. Yine çapkınlık yaptığı bir gecenin sonunda, tanımadığı bir kadının yatak odasında ve dolayısıyla yatağında uyanmıştır. Tanımayı bırakın, yattığı kadının yüzünü bile hatırlamamaktadır. Daha önceki kötü deneyimleri sebebiyle; "bu sefer güzel olsun" diye gözünü açmıştır!. Fazla alkol alınca kafa bin beş yüz tabi nasılsa... Evden sessiz sedasız ayrılmaya odaklanmışken kız uyanmış ama bir şekilde onu atlatıp evden kaçmıştır. Alkolün etkisiyle, park yapılamayacak bir yere çektiği arabası ise tam o sırada trafik polisi tarafından çektirilmiş ve vincin üstünde son sürat götürülmektedir. Tabi bir de iş yerinde, acil yetişmesi gerek bir toplantı vardır. Acele bir taksi çevirmiştir ama ne olsa beğenirsiniz?. Aynı taksiye Öykü'de binmeye çalışmaktadır. Ve ikilimiz için başlarda felaket olan ama şimdilerde farklı yönlere doğru ilerleyen tesadüfler serisi başlamıştır... Zira, Ayaz ve Mete mahallenin çok yakınında bir AVM inşaatına başlamışlardır...
Kötü tesadüfler serisi sürmüş ve en sonunda da, Öykü'nün kardeşinin de aralarında olduğu mahallenin çocuklarıyla Ayaz'ın girdiği kavga karakolluk olmalarına sebep olmuştur. Ayaz, çocuklardan şikayetçi olunca da, sinir olduğu adamla yazıştığını bilmeden; Öykü yalvarıp yakarmaktadır ona. Ayaz da, ilk başlarda bu kişinin Öykü olduğunu anlamamıştır ama anladığındaysa, çektirdikleri görülmeye değerdi... Şimdi diziden kopalım ve her ikisinin de birbirleri olduğunu anladığı parkta geçen sahneye bir dalalım... Park yolunda Öykü, biraz yüksekte ama hemen solunda da Ayaz ilerlemektedir. Ayaz, kendisini sürekli arayıp çocukları affetmesini istediği kişinin Öykü olduğunu anlamış ve affetmesi için sunduğu beklentileriyle Öykü'yü çıldırtmaktadır. Burada durup, Öykü'ye daha doğrusu; Özge Gürel'e biraz değinmem gerekiyor. Ayaz'ın kendisi olduğunu anladığını, yazdığı mesajlardan Öykü anlamıştır ve küplere binmektedir. Hoplayıp, zıplayıp tepkiler veriyordur ama hiiiiiiiiç olmuyordur... O sahne bildiğin yapaydı. Gerçekçilikten oldukça uzak bir oyunculuk gösterisiydi ve daha diziyi hiç izlemeden ilk o sahneyle karşılaşsaydım, daha da yüzüne bakmazdım muhtemelen. Özge Gürel'in aşırı tepki vermesi gerekli sahnelerdeki hareketleri ne yazık ki çok yapay durmakta. Ve bu sadece ilk bölümde de kalmadı, dün gece yayınlanan bölümde dahi bazı sahnelerinde bu yapaylık sürmekteydi. Bence iyi bir oyuncu koçu bulmalı ve bu tepkilere iyice çalışmalı. Tabi eğer bir oyuncu koçu varsa ona da yol vermeli kesinlikle yenisini bulmadan önce!..
Buyrun, bu da o sahne...
Diziye geri dönelim ve zamanı biraz ileri alalım. Öykü'nün (sözde) yakın arkadaşı Şeyma, annesi tarafından hep Öykü'yle karşılaştırılmaktadır ve bu sebeple Öykü'yü seviyormuş gözükmesinin altında ondan bildiğin nefret ediyordur. Tamam nefret fazla radikal bir söylem oldu ama özellikle dün gece yayınlanan bölümle birlikte, başka bir terim kullanmak yersiz olurdu... Öykü'nün Mete'den hoşlandığını bildiği halde, Şeyma'nın ilk işi; kendini zorla davet ettirdiği bir davette Mete'ye yazmaktı. Ve başarılı da olmuştu. Artık Mete ile iki sevgiliydiler. Öykü bunu öğrendiğinde yıkılmıştır ama yine de pek bir şey belli etmemiştir Şeyma'ya... Ama altta kalmamak için, sürekli sürtüşselerde her zaman bir araya düştükleri Ayaz ile sevgili oldukları yalanını söylemiştir Mete ve Şeyma ikilisine. Ayaz, küçük bir şok geçirmiş ama bozuntuya vermemiştir ve dizinin asıl komik tarafı da zaten bundan sonra ortaya çıkmaya başladı. Daha önce gördüğü kadınlardan çok farklı olan Öykü, Ayaz'ı değiştirmeye başlamıştır. Etkisi altına aldığı Ayaz'ın sürekli dibinde bitmesinden rahatsız gibidir ama yavaş yavaş da ona karşı bir şeyler hissetmeye başlamaktadır...
Dün geceki bölüme gelirsek, Öykü; Ayaz'ın, idolü olduğu Önem'in oğlu olduğunu öğrendiğinde küçük bir şok geçirmişti ama bu bölümde, Önem'le tesadüf eseri tanışma fırsatı buldu. Üstüne birde çizimlerini çok beğendiğini ve günlerdir ona ulaşmaya çalıştıklarını öğrenmesin mi?.. Değme keyfine Öykü'nün. Her şey güllük gülistanlık giderken; yine işinden kovulmuş olan Şeyma'ya kefil olup, onu Önem'in iş yerinde çalışması için önerdiğine pişmanlık duyacağı zamanlar ise gelmek üzeredir. Zira, Şeyma ve Önem'in asistanı birlik olmuş onun kuyusunu kazmayı planlamaktadırlar.. Burada da biraz, Şeyma'ya daha doğrusu; Nilperi Şahinkaya'ya değineceğim. Öyle Bir Geçer Zaman Ki'de de yine böyle sinir bir rolü vardı ve Kiraz Mevsimi'ndeki rolü aşırı itici. Acaba, bu itici rolleri kabul etmekten hiç çekinmiyor mu kendisi?. Korkar insan, bir süre sonra üstüne yapışabileceğinden bu kötü karakterlerin. Yani, gerçekten rolünün hakkını veriyor kendisi. Şeyma'dan nefret ediyorsak, bu Nilperi Şahinkaya'nın mükemmel bir iş ortaya çıkartmasındandır... İkilinin planları tıkır tıkır işlemiştir ve Öykü, çizimlerinin sunumunu yapmak için gideceği kafeye yetişememiştir. Onun görevini de Şeyma üstlenince, Öykü'ye kapı gözükmüştür. Burada da biraz saçmalık var. Çizimler kıza ait. Çizimlerin kullanım hakkını da almadılar, ben görmedim ve sen asistan bey nereye kovuyorsun Öykü'yü?.. Öheyt!. Öyle eleştirdim falan ama sevdim ben Öykü'yü... Başına geleceklere dikkat et sen asistan bozuntusu!.. Tamam sakinim.
Öykü, dayanamayıp kafeye gelen Ayaz'ın kollarına atmıştır kendisini ve ağlamaktadır. Ayaz hiçbir şey anlamamıştır ama kızımızın şimdiye kadar platonik takıldığı Mete bey bir şeyler hissetmeye başlamıştır Öykü'ye. Planın bir parçası olarak, Mete'yle yemeğe çıkmış süsü veren ve o kafeyi bilerek seçen Şeyma'nın sunumu sırasında dışarı çıkan ve Öykü'nün Ayaz'a sarılışına bakışlarıyla verdiği tepkisi bunu gösterir nitelikteydi...
Ve son olarak...
İlerleyen bölümlerde bakalım neler olacak ve özellikle Ayaz ve Öykü arasındaki aşk nasıl bir şekil alacak merak ediyorum. Bu arada Mete ve Şeyma ikilisini, ayrıca Mete'nin Öykü'ye karşı başlaması yakın olan aşkını hiç merak etmiyorum. Neden olduğunu da yazımın ilk paragrafından anlamışsınızdır sanıyorum...
İlk haftaki reytingleri düşük gelen ama sonraki haftalarda birincilikleri kaçırmayan Kiraz Mevsimi, muhtemelen adını aldığı kiraz mevsimi kadar kısa süreli bir ekran macerasına sahip olmayacak. Tabi Fox'un işi de belli olmaz emin konuşmamak lazım ama emin konuşulacak bir şey biliyorum; o da Kiraz Mevsimi'nin oldukça tuttuğu. Bir ucundan sizde tutun derim...
Sevgilerimle...
Beklenen Kral
BeklenenKral@gmail.com
Ben daghan beyi izlemeyi seviyorum, pozitif enerji veren bir insan. Elinize sağlık.
YanıtlaSilGörüşünüzü dile getirdiğiniz için teşekkürler. Sevgiler.. :)
Sil