Son anına kadar oldukça iyi ilerleyen ama son sahnesinde saçmalığın nirvanasına ulaşan bir bölüm izlediğimiz Kiraz Mevsimi'nin, yedinci bölüm analiziyle karşınızdayım... Analize geçmeden önce değineceğim birkaç nokta bulunmakta...
Öncelikle, bu hafta Serkan Çayoğlu'nun kendi sesiyle oynayacağı dedikoduları yayılmıştı... O haber fos çıktı ve yine kusursuz, şiir okurcasına konuşan Ayaz vardı karşımızda... Bölüm sonunda, yakasına bir kurdele takılacak diye çok bekledim!.. Yeter artık şu adama dublaj yaptırtmaktan vazgeçin!.. O böyle istiyorsa da, bir zahmet koyun ağırlığınızı!.. -Hööööeeyt!- Biraz da senaristlere giydireceğim, müsaadenizle... Yahu, bu Şeyma'yı siz ne yaptınız böyle?.. Ben böyle ince eleyip sık dokuyan bir kötü görmedim daha önce. Kötü dediğin de arada fire verir ama bu kızımızda yok... Bülent'e havuzbaşında Rıza ile konuşurken yakalandı ama ondan bir iş çıkmayacağına eminim. Üzeri kapatılacak bu muhabbetin... Bir de Önem asistanı yapsaydı onu, bırakın analizini daha da izlemezdim diziyi. Orada kotardılar durumu; nereden şaştılarsa... Evet, içimdekileri dışa vurduğuma göre analize başlayabilirim...
Altıncı bölüm Öykü'nün, Mete'ye karşı bir şey hissetmediğini Ayaz'a söylediği sahneyle sona ermişti... Bu sahnenin en azından birazcık daha sürmesini beklerdim yedinci bölüme başlandığında ama öyle olmadı...
Yedinci bölüm
O gece herkes İstanbul'a geri dönmüştür. Öykü ise dün gecenin ardından hafif neşeli, hafif de endişeli bir şekilde gününü güzel geçirmenin peşinde gezmektedir. Tütsüler yakılmış, tam kendi içine çekilecekken, aşağıda Ayaz belirivermiştir... Cama çıkan Öykü, aşağıya inmeden oradan gitmeyeceğini çok iyi bildiği için pijamalarıyla koştura koştura, Ayaz'ı göndermek için aşağıya inmiştir. Aşağıya indiğinde ise, beklendiği üzere Ayaz tarafından yine zorla -istemem yan cebime koy- dışarı çıkmaya ikna edilmiştir...
Yukarı çıkıp hazırlandıktan sonra birlikte İlker'in pizzacısına gidip, Ayaz'ın Öykü için hazırlattığı kocaman bir masada kahvaltı keyfi yapacaklardır. Yapacaklardı yapmasına da, o asanın üzerindeki pasta da neydi öyle?..
"Tatlı şeytan" dediği Öykü için Ayaz, şeytan boynuzu iliştirilmiş bir fotoğrafıyla pasta yaptırmıştır... Öykü pastayı gördüğünde hafif atarlanmıştır ama geri kalan her şeyin güzelliği unutturmuştur bu durumu... Ayaz'ın gün için yaptığı planlardan gözü korkan Öykü, akşama kaslı(!) Ahmet diye biriyle randevusu olduğunu ve o yüzden hazırlanması gerektiğini söylemiştir. Tabi üzerine nereye gideceklerini de... Ayaz, bu duruma hem bozulmuş hem de ona ders olsun diye; "peki maden sen git hemen hazırlanmaya başla" diye oradan göndermiştir. Başta Öykü, kahvaltı için zamanın var dediyse de Ayaz bu... Koyuverir işte böyle adamı kapıya...
Mete ise o gecenin ardından, tüm saflığıyla -ki ona salaklık demek daha doğru- Şeyma'yı bir de morali düzelsin diye dışarıya çıkartmıştır. Ve günün bombası da gelmiştir... Bir kuyumcuya götürdüğü Şeyma'ya yüzük almış ve yeniden evlenme teklif etmiştir... Şeyma tabi havalardadır ama içini kurcalayanlar bu sevincini biraz olsun alt etmektedir...
Okulun kütüphanesinde Burcu ve Emre'yle buluşan Öykü, akşam için kaslı ve hoş bir erkek avına çıkmışlardır... Burcu'nun gelen geçen erkekler hakkında yaptığı yorumları kıskanan Emre ise kalkıp gitmiştir oradan. Tabi bu durum, Burcu'nun pek hoşuna gitmiştir. İlk bölümlerde Öykü'ye aşık olarak izlediğimiz Emre, artık Burcu'ya ilgi duymaya başladı ve böylesi daha iyi oldu kesinlikle... Burcu ve Öykü, sonunda gözlerine birisini kestirmişlerdir ve onu ikna etmeyi de başarmışlardır ama garibim Öykü, başına geleceklerden habersizdir...
Bu işten sonra da halledilmesi gereken başka bir iş vardır... Burcu, Emre'nin gönlünü almalıdır ve bunun için seçtiği yol gerçekten oldukça komikti... Burcu karakterinin rolü kesinlikle daha fazla yazılmalı... Futbolcu gibi giyinen Burcu, Emre'nin mahallenin çocuklarına antrenman yaptığı sahada belirivermiştir. Tam bu sırada çocuklara şut çektirten Emre ise öcünü almanın yolunu bulmuştur. Burcu'yu kaleye geçirtmiş ve çocukların acımasız şutlarıyla boğuşmaya mahkum etmiştir... Sonunda yine dayanamayıp, çocukları oradan gönderdi ve ikilimizin birbirlerinden hoşlandıklarını artık ayyuka çıkartan sözleri ve bakışmalarını izledik...
Öykü eve dönmüştür ve pat diye iki misafir gelivermiştir... Şeyma ve annesi zengin kocanın havasını atarken, Meral ev sahibinden gelen kira protestosunun şoku içerisindedir... Öykü ve Şeyma ise daha sonra yukarıya, Öykü'nün odasına geçmişlerdir. Bu sahnede bir an için Şeyma'nın akıllandığını sandım ne yalan söyleyeyim ama nerede?.. Şeyma, Mete'ye layık birisi olmadığını ve sakladığı gerçeğin başına iş açacağını -daha doğrusu zengin kocayı kaçıracağını- sayıklayarak ağlamaktadır. Öykü ise gerçekleri söylemesi gerektiğini ve Mete'nin onu affedeceğinin telkinini vermektedir. Bu sırada Şeyma, kıskançlık pozları kesti bir iki o zaman anladım ki yılan yine bildiğin yılandı... Öykü'nün, Mete'den aşağı kalmayan saflığına -yani salaklığına- selam gönderiyorum buradan... Sahnenin onunda Şeyma, tüm gerçekleri söyleme kararını vermiştir. Ama ne tüm gerçekler, birazdan göreceğiz...
Akşam olmuş ve Öykü, kaslı Ahmet'le(!) buluşacağı mekana gelmiştir... Tam o gelmiş ve uzunca bir süredir adamı beklerken, Ayaz yanında fıstık gibi bir kızla orada belirivermiştir... Tabi hemen gelip, masada kimsenin olmayışıyla bir güzel alay da etmiştir. Üzerine bir de garson gelip, iki kişilik servisin birini; "uzun zamandır yalnız oturduğunuz için tek olacaksınız sandım" diyerek almaya kalkmasın mı?.. Öykü, garibin renkten renge girmektedir ne yapsın... Ayaz'ın da gözü üzerinde tabi... Her an Öykü'yle ilgilenmesi ise yanında getirdiği kadını oldukça rahatsız etmeye başlamıştır...
Tüm bunlar yetmezmiş gibi bir de ne olsa beğenirsiniz?.. Anlaştıkları çocuğun bir işi çıkmıştır ve gelemeyecektir. Ancak, bir arkadaşını göndereceğini söylemektedir. Burcu'dan aldığı bu haberle Öykü ikinci kez yıkılmıştır ve yerine gelecek çocuğun onun gibi olmasını dilerken; restoranttan içeriye üzerinde forma olan bir adam girmiştir... Masaları tek tek dolaşıp, Öykü'yü arayan adamımız sonunda Öykü diye bağırmaya başlamıştır...
Öykü elini kaldırmış, büyük bir hayal kırıklığıyla onu yanına çağırırken Ayaz ise kahkahalarına engel olamamaktadır... Bu sahneyi sevdim şimdi, ne yalan söyleyeyim. Figüran gerçekten iyi bir iş çıkarttı... Masaya oturan amigomuz, hemen maçı son ses açtırmış ve onu izlemeye koyulmuştur. Tabi bu sırada Öykü'ye de Fenerbahçe aşkından bahsetmektedir. Öykü'yü kendine yar etmiş, yetmezmiş gibi; "her zaman Fenerbahçe'nin ardından ikinci planda olacağını" da söylemeyi ihmal etmemiştir... Ben tabi bu sahnelerde kopmakla meşguldüm, bir süre benden sinyal alınamadı... Sonunda sürekli Öykü'yle ilgilendiği için kızan kız ise Ayaz'ın yüzüne bir kadeh şarabı -su da olabilir- dökmüş ve oradan uzaklaşmıştır. Öykü ise Mahmut'dan kurtulmanın çarelerini ararken imdadına yine Ayaz yetişmiş ve Öykü'nün, "çok uğursuz olduğunu eğer daha fazla orada kalmaya devam ederse takımının yenileceğini" söylemiştir. Tabi bunu duyan Mahmut, arkasına bakmadan oradan pırr uçuvermiştir...
Şeyma ise Mete'lere gitmiş ve Rıza'dan hiç bahsetmeden her şeyi anlatmıştır. Tabi, kendisiyle çıkmadan önce ilişkilerinin bittiği yalanını da peşi sıra savurmuştur. Mete yine her zaman ki saflığıyla -ki buna biz salaklık diyoruz- hemen ona inanmıştır ve Şeyma ayağındaki -temsili- kelepçelerden kurtulmayı başarmıştır. Malum kötüler her zaman kazanandır ama Şeyma'nın asıl atacağı gole daha sıra gelmemiştir... Bu arada Bülent, Mete havuzbaşından bir süre ayrıldığında arayan Rıza ile konuşan Şeyma'nın her dediğini duymuş ve içine büyük bir kurt düşmüştür...
Ayaz ve Öykü ise restoranttan çıkıp bir köfteciye gitmişlerdir. Buradaki sahneleri yine her zamanki gibi gayet ateşli ama bir o kadar da birbirinden kaçar haldeydi. Bir tavşan dilekçisinden, dilek çeken ikilimizin şansına çıkan dilek kendilerine cuk oturmuştur. Sonra yine hafif birbirlerine meyillenmiş ve yine gerisin geriye bu meyili sona erdirmişlerdir... Bu arada o tavşanlara ne kadar üzüldüğümü size anlatamam... Panter Emel'den farkı olmayan bir annenin evladı olarak, hayvanlar konusundaki hassasiyetim hat safhada... Dilerim, o tavşanlara asla eziyet edilmiyordur...
Ertesi gün ise Önem'in asistanı Olcay, Öykü'yü aramış ve farklı bir mekana çağırmıştır. Öykü, Bülent'le daha fazla zaman geçirebilmek için, işleri asistanları aracılığıyla yürütmek istemektedir ve Öykü ile Şeyma arasında bir seçim yapacaktır... Öykü, oldukça etkilendiği eve geldiğinde ise tüm dertleri biten ve bu sebeple yine şeytanlaşan Şeyma'nın soğukluğuyla yüzleşmiştir. -yılannn- Önem geldiğinde ise ikisine de bir saat zaman vermiş ve "bir giysi çizmelerini, beğendiği kişinin tüm işleri onun adına koordine edeceğini" söylemiştir. Şeyma'nın antenleri hemen dikildi tabi bunu duyduğunda... Sadece şeytanlık konusunda maharetli olan Şeyma elbette doğru düzgün bir şeyler çizemiyordur ama hemen Olcay yardımına koşmuş ve o çizmeye başlamıştır çizimleri... Öykü ise maharetini konuşturmaktadır her zamanki gibi... Süre dolduğunda Önem ikisini de yanına çağırdı. Açıkçası ben yine Şeyma'nın kazanacağı konusunda emin sayılırdım ama senaristler nereden şaştılarsa öyle olmadı. Önce Şeyma'nın çizimini alan Önem, bu çizimin daha çok Olcay'ın çizimine benzediğini söyleyerek ilk golü atmıştı. Daha sonra ise kıyafet ile ilgili sorduğu sorulara aldığı, daha doğrusu alamadığı cevaplarla Şeyma alt olunmuştu... Sırada Öykü'nün çizimi vardı... Önem çizimi eline aldığında oldukça etkilendi ve bu çizimi yanında getirip getirmediğini bile sordu... Bu kadar kısa sürede böyle bir çizim beklemiyordu. Kıyafet ile ilgili sorduğu soruların daha bir-iki cevabını almıştı ki Öykü'yü yeni asistanı olarak seçtiğini ilan etti... Şeyma'yı da yerin dibine sokmayı ihmal etmedi tabi. Bu sahnelerde pek bir mutlu oldum anlatamam...
Mete gittiği spor salonuna Ayaz'ı da çağırmıştır ve Şeyma'nın geçmişte yaşadıklarını anlattığını söylemiştir. Ama Rıza'dan bahsetmediğini anladığında yeniden küplere binen Ayaz, Şeyma'ya, "saat yediye kadar ya sen anlat ya da ben anlatırım" diye tehdit mesajı göndermiştir. Şeyma panik olmuştur ama bu panikliğin varacağı sonuç saçma bir bölüm finalinin zeminini hazırlamaktadır... Öykü, olanları anlatmak için aradığında hiç keyfi olmayan Ayaz'ın bu haline üzülmüştür. Kendi morali bozuk olduğu her zaman yanında olan Ayaz'ın yanında olmak istemektedir ve "gelme" demiş olmasına rağmen bahçeden evine gelmiştir... Ayaz onu gördüğünde kızar görünümünün altında, gayet mutlu bir tavra bürünmüştür. Bu sefer çekip bir yerlere götürme sırası Öykü'dedir. Öykü'nün inadını kıramayan Ayaz hazırlanmış ve ikilimiz yola koyulmuştur...
Öykü, Ayaz'ı Kiraz Mevsimi çizimlerinin ilhamının geldiği; kiraz ağacının altına götürmüştür. Ayaz'ın bozuk olan moralini düzelten Öykü ise Ayaz'dan gelen ilan-ı aşkı elinin tersiyle itip, "arkadaşız" diyerek her şeyin içine etmiştir. -anladınız siz- Bu sahnede pek bir atarlandığımdan, başka bir şey yazmıyorum!. Ayaz yaşadığı kırgınlığın ardından Öykü'yü eve bırakmıştır...
Daha sonra ise yola koyulmuştur. İlk iş Şeyma'yı arayıp, "süresinin dolduğunu ve kendisi söylemediği için şimdi her şeyi söylemek için Mete'nin yanına gittiğini" söylemiştir. Şeyma'da yersiz bir rahatlık vardır. İşin içinde bir bit yeniği olduğunu elbette hemen anlamıştım. Şeyma'nın bu kadar rahat olması beklenemezdi zira... Ayaz, Mete'lerin evinin önüne gitmiş ve Mete'den kapının önüne gelmesini istemiştir. Mete kapının önüne geldiğinde ise her şeyi anlatmıştır. Mete büyük bir kızgınlık ve hiddetle hesap sormak için yola çıkmıştır. -Bu arada paragraf üstünde olan ve yazının da ana fotoğrafı nasıl ama?.. İstesen olmaz... Smart tv'nin tablet uygulaması aracılığıyla, izlerken tv ekranı üzerinden çekiyorum genelde yayınladığım fotoğrafları ve bu foto çok hoşuma gitti açıkçası. Benim sayılır yani bir yerde bu çekim, ben yakaladım eheyt!-
Mete ve Ayaz bir hışımla boğaz manzaralı bir tepede belirmişlerdir. Şeyma yine kendinden emin ve vakur bir şekilde oturmaktadır. Mete gelip hemen hesap sormuştur ama bizimki ağlayıp üste çıkarak oradan uzaklaşmıştır. Onun ardından ise yine oraya çağırdıkları Rıza'ya hesap sormaktadır ama o da "çok uzun süre önce ilişkilerinin bittiğini" söylemiştir. Anlayacağınız Ayaz yalancı konumuna düşmüştür... Mete'nin de içerisinde olduğu(!) sahnede Rıza'nın bahsettiği kızın Şeyma olduğunu söyleyen Ayaz'a inanmamaktadır... İki tane hırboya inanan Mete, Ayaz'a bir süre görüşmek istemediğini söyleyerek oradan ayrılmıştır. Ayaz'ın neden yalan söylediğini sorduğu Rıza ise bizi nedene götürmüştür. Evlerine giden Şeyma, karısına her şeyi anlatmakla onu tehdit etmiş ve o da bu yüzden gerçeği söyleyememiştir. Ayaz'a bu konuyu deşmemesini söyleyen Rıza'da oradan ayrılmıştır.
Ayaz kendisiyle baş başa kalmışken birden köşeden Öykü geliverir... Ayaz'ın yanağına koyduğu eliyle "yalnız olmadığını" söylemiştir. Tam bu sırada ise Öykü bu anı gördüğü rüyasından panik içerisinde uyanmış ve yedinci bölümün perdesi aşağıya inmiştir...
Kötülerin her zaman kazandığına delalet eden bir bölüm daha izlemiş olduk anlayacağınız. Burada şimdi kilit isim Bülent aslında... Rıza ile ikisinin tüm konuşmalarını duyan Bülent'in bu konuyu dile getirmesi durumunda dengelerin değişeceğini söyleyebiliriz. Ama kötümüzü hiçbir zaman mutsuz etmeye gönlü razı olmayacak, Gökhan Horzum'un danışmanlığını yaptığı(!) senarist grubumuz bu konuyu ört bas edebilir. Hiç olmadı sezon finaline saklarlar... Biz de ekran karşısında dokuz doğururuz böylelikle... Bakalım haftaya Şeyma hangi dalaverelerin dümeninde oturup, durgun sularda emeline ulaşacak göreceğiz... Tabi ki bunu görmemeyi de en içten şekilde dilemekteyiz...
Sevgilerimle...
Beklenen Kral
twitter.com/BeklenenKral
BeklenenKral@gmail.com
"Tatlı şeytan" dediği Öykü için Ayaz, şeytan boynuzu iliştirilmiş bir fotoğrafıyla pasta yaptırmıştır... Öykü pastayı gördüğünde hafif atarlanmıştır ama geri kalan her şeyin güzelliği unutturmuştur bu durumu... Ayaz'ın gün için yaptığı planlardan gözü korkan Öykü, akşama kaslı(!) Ahmet diye biriyle randevusu olduğunu ve o yüzden hazırlanması gerektiğini söylemiştir. Tabi üzerine nereye gideceklerini de... Ayaz, bu duruma hem bozulmuş hem de ona ders olsun diye; "peki maden sen git hemen hazırlanmaya başla" diye oradan göndermiştir. Başta Öykü, kahvaltı için zamanın var dediyse de Ayaz bu... Koyuverir işte böyle adamı kapıya...
Mete ise o gecenin ardından, tüm saflığıyla -ki ona salaklık demek daha doğru- Şeyma'yı bir de morali düzelsin diye dışarıya çıkartmıştır. Ve günün bombası da gelmiştir... Bir kuyumcuya götürdüğü Şeyma'ya yüzük almış ve yeniden evlenme teklif etmiştir... Şeyma tabi havalardadır ama içini kurcalayanlar bu sevincini biraz olsun alt etmektedir...
Okulun kütüphanesinde Burcu ve Emre'yle buluşan Öykü, akşam için kaslı ve hoş bir erkek avına çıkmışlardır... Burcu'nun gelen geçen erkekler hakkında yaptığı yorumları kıskanan Emre ise kalkıp gitmiştir oradan. Tabi bu durum, Burcu'nun pek hoşuna gitmiştir. İlk bölümlerde Öykü'ye aşık olarak izlediğimiz Emre, artık Burcu'ya ilgi duymaya başladı ve böylesi daha iyi oldu kesinlikle... Burcu ve Öykü, sonunda gözlerine birisini kestirmişlerdir ve onu ikna etmeyi de başarmışlardır ama garibim Öykü, başına geleceklerden habersizdir...
Bu işten sonra da halledilmesi gereken başka bir iş vardır... Burcu, Emre'nin gönlünü almalıdır ve bunun için seçtiği yol gerçekten oldukça komikti... Burcu karakterinin rolü kesinlikle daha fazla yazılmalı... Futbolcu gibi giyinen Burcu, Emre'nin mahallenin çocuklarına antrenman yaptığı sahada belirivermiştir. Tam bu sırada çocuklara şut çektirten Emre ise öcünü almanın yolunu bulmuştur. Burcu'yu kaleye geçirtmiş ve çocukların acımasız şutlarıyla boğuşmaya mahkum etmiştir... Sonunda yine dayanamayıp, çocukları oradan gönderdi ve ikilimizin birbirlerinden hoşlandıklarını artık ayyuka çıkartan sözleri ve bakışmalarını izledik...
Öykü eve dönmüştür ve pat diye iki misafir gelivermiştir... Şeyma ve annesi zengin kocanın havasını atarken, Meral ev sahibinden gelen kira protestosunun şoku içerisindedir... Öykü ve Şeyma ise daha sonra yukarıya, Öykü'nün odasına geçmişlerdir. Bu sahnede bir an için Şeyma'nın akıllandığını sandım ne yalan söyleyeyim ama nerede?.. Şeyma, Mete'ye layık birisi olmadığını ve sakladığı gerçeğin başına iş açacağını -daha doğrusu zengin kocayı kaçıracağını- sayıklayarak ağlamaktadır. Öykü ise gerçekleri söylemesi gerektiğini ve Mete'nin onu affedeceğinin telkinini vermektedir. Bu sırada Şeyma, kıskançlık pozları kesti bir iki o zaman anladım ki yılan yine bildiğin yılandı... Öykü'nün, Mete'den aşağı kalmayan saflığına -yani salaklığına- selam gönderiyorum buradan... Sahnenin onunda Şeyma, tüm gerçekleri söyleme kararını vermiştir. Ama ne tüm gerçekler, birazdan göreceğiz...
Akşam olmuş ve Öykü, kaslı Ahmet'le(!) buluşacağı mekana gelmiştir... Tam o gelmiş ve uzunca bir süredir adamı beklerken, Ayaz yanında fıstık gibi bir kızla orada belirivermiştir... Tabi hemen gelip, masada kimsenin olmayışıyla bir güzel alay da etmiştir. Üzerine bir de garson gelip, iki kişilik servisin birini; "uzun zamandır yalnız oturduğunuz için tek olacaksınız sandım" diyerek almaya kalkmasın mı?.. Öykü, garibin renkten renge girmektedir ne yapsın... Ayaz'ın da gözü üzerinde tabi... Her an Öykü'yle ilgilenmesi ise yanında getirdiği kadını oldukça rahatsız etmeye başlamıştır...
Tüm bunlar yetmezmiş gibi bir de ne olsa beğenirsiniz?.. Anlaştıkları çocuğun bir işi çıkmıştır ve gelemeyecektir. Ancak, bir arkadaşını göndereceğini söylemektedir. Burcu'dan aldığı bu haberle Öykü ikinci kez yıkılmıştır ve yerine gelecek çocuğun onun gibi olmasını dilerken; restoranttan içeriye üzerinde forma olan bir adam girmiştir... Masaları tek tek dolaşıp, Öykü'yü arayan adamımız sonunda Öykü diye bağırmaya başlamıştır...
Öykü elini kaldırmış, büyük bir hayal kırıklığıyla onu yanına çağırırken Ayaz ise kahkahalarına engel olamamaktadır... Bu sahneyi sevdim şimdi, ne yalan söyleyeyim. Figüran gerçekten iyi bir iş çıkarttı... Masaya oturan amigomuz, hemen maçı son ses açtırmış ve onu izlemeye koyulmuştur. Tabi bu sırada Öykü'ye de Fenerbahçe aşkından bahsetmektedir. Öykü'yü kendine yar etmiş, yetmezmiş gibi; "her zaman Fenerbahçe'nin ardından ikinci planda olacağını" da söylemeyi ihmal etmemiştir... Ben tabi bu sahnelerde kopmakla meşguldüm, bir süre benden sinyal alınamadı... Sonunda sürekli Öykü'yle ilgilendiği için kızan kız ise Ayaz'ın yüzüne bir kadeh şarabı -su da olabilir- dökmüş ve oradan uzaklaşmıştır. Öykü ise Mahmut'dan kurtulmanın çarelerini ararken imdadına yine Ayaz yetişmiş ve Öykü'nün, "çok uğursuz olduğunu eğer daha fazla orada kalmaya devam ederse takımının yenileceğini" söylemiştir. Tabi bunu duyan Mahmut, arkasına bakmadan oradan pırr uçuvermiştir...
Şeyma ise Mete'lere gitmiş ve Rıza'dan hiç bahsetmeden her şeyi anlatmıştır. Tabi, kendisiyle çıkmadan önce ilişkilerinin bittiği yalanını da peşi sıra savurmuştur. Mete yine her zaman ki saflığıyla -ki buna biz salaklık diyoruz- hemen ona inanmıştır ve Şeyma ayağındaki -temsili- kelepçelerden kurtulmayı başarmıştır. Malum kötüler her zaman kazanandır ama Şeyma'nın asıl atacağı gole daha sıra gelmemiştir... Bu arada Bülent, Mete havuzbaşından bir süre ayrıldığında arayan Rıza ile konuşan Şeyma'nın her dediğini duymuş ve içine büyük bir kurt düşmüştür...
Ayaz ve Öykü ise restoranttan çıkıp bir köfteciye gitmişlerdir. Buradaki sahneleri yine her zamanki gibi gayet ateşli ama bir o kadar da birbirinden kaçar haldeydi. Bir tavşan dilekçisinden, dilek çeken ikilimizin şansına çıkan dilek kendilerine cuk oturmuştur. Sonra yine hafif birbirlerine meyillenmiş ve yine gerisin geriye bu meyili sona erdirmişlerdir... Bu arada o tavşanlara ne kadar üzüldüğümü size anlatamam... Panter Emel'den farkı olmayan bir annenin evladı olarak, hayvanlar konusundaki hassasiyetim hat safhada... Dilerim, o tavşanlara asla eziyet edilmiyordur...
Ertesi gün ise Önem'in asistanı Olcay, Öykü'yü aramış ve farklı bir mekana çağırmıştır. Öykü, Bülent'le daha fazla zaman geçirebilmek için, işleri asistanları aracılığıyla yürütmek istemektedir ve Öykü ile Şeyma arasında bir seçim yapacaktır... Öykü, oldukça etkilendiği eve geldiğinde ise tüm dertleri biten ve bu sebeple yine şeytanlaşan Şeyma'nın soğukluğuyla yüzleşmiştir. -yılannn- Önem geldiğinde ise ikisine de bir saat zaman vermiş ve "bir giysi çizmelerini, beğendiği kişinin tüm işleri onun adına koordine edeceğini" söylemiştir. Şeyma'nın antenleri hemen dikildi tabi bunu duyduğunda... Sadece şeytanlık konusunda maharetli olan Şeyma elbette doğru düzgün bir şeyler çizemiyordur ama hemen Olcay yardımına koşmuş ve o çizmeye başlamıştır çizimleri... Öykü ise maharetini konuşturmaktadır her zamanki gibi... Süre dolduğunda Önem ikisini de yanına çağırdı. Açıkçası ben yine Şeyma'nın kazanacağı konusunda emin sayılırdım ama senaristler nereden şaştılarsa öyle olmadı. Önce Şeyma'nın çizimini alan Önem, bu çizimin daha çok Olcay'ın çizimine benzediğini söyleyerek ilk golü atmıştı. Daha sonra ise kıyafet ile ilgili sorduğu sorulara aldığı, daha doğrusu alamadığı cevaplarla Şeyma alt olunmuştu... Sırada Öykü'nün çizimi vardı... Önem çizimi eline aldığında oldukça etkilendi ve bu çizimi yanında getirip getirmediğini bile sordu... Bu kadar kısa sürede böyle bir çizim beklemiyordu. Kıyafet ile ilgili sorduğu soruların daha bir-iki cevabını almıştı ki Öykü'yü yeni asistanı olarak seçtiğini ilan etti... Şeyma'yı da yerin dibine sokmayı ihmal etmedi tabi. Bu sahnelerde pek bir mutlu oldum anlatamam...
Mete gittiği spor salonuna Ayaz'ı da çağırmıştır ve Şeyma'nın geçmişte yaşadıklarını anlattığını söylemiştir. Ama Rıza'dan bahsetmediğini anladığında yeniden küplere binen Ayaz, Şeyma'ya, "saat yediye kadar ya sen anlat ya da ben anlatırım" diye tehdit mesajı göndermiştir. Şeyma panik olmuştur ama bu panikliğin varacağı sonuç saçma bir bölüm finalinin zeminini hazırlamaktadır... Öykü, olanları anlatmak için aradığında hiç keyfi olmayan Ayaz'ın bu haline üzülmüştür. Kendi morali bozuk olduğu her zaman yanında olan Ayaz'ın yanında olmak istemektedir ve "gelme" demiş olmasına rağmen bahçeden evine gelmiştir... Ayaz onu gördüğünde kızar görünümünün altında, gayet mutlu bir tavra bürünmüştür. Bu sefer çekip bir yerlere götürme sırası Öykü'dedir. Öykü'nün inadını kıramayan Ayaz hazırlanmış ve ikilimiz yola koyulmuştur...
Öykü, Ayaz'ı Kiraz Mevsimi çizimlerinin ilhamının geldiği; kiraz ağacının altına götürmüştür. Ayaz'ın bozuk olan moralini düzelten Öykü ise Ayaz'dan gelen ilan-ı aşkı elinin tersiyle itip, "arkadaşız" diyerek her şeyin içine etmiştir. -anladınız siz- Bu sahnede pek bir atarlandığımdan, başka bir şey yazmıyorum!. Ayaz yaşadığı kırgınlığın ardından Öykü'yü eve bırakmıştır...
Daha sonra ise yola koyulmuştur. İlk iş Şeyma'yı arayıp, "süresinin dolduğunu ve kendisi söylemediği için şimdi her şeyi söylemek için Mete'nin yanına gittiğini" söylemiştir. Şeyma'da yersiz bir rahatlık vardır. İşin içinde bir bit yeniği olduğunu elbette hemen anlamıştım. Şeyma'nın bu kadar rahat olması beklenemezdi zira... Ayaz, Mete'lerin evinin önüne gitmiş ve Mete'den kapının önüne gelmesini istemiştir. Mete kapının önüne geldiğinde ise her şeyi anlatmıştır. Mete büyük bir kızgınlık ve hiddetle hesap sormak için yola çıkmıştır. -Bu arada paragraf üstünde olan ve yazının da ana fotoğrafı nasıl ama?.. İstesen olmaz... Smart tv'nin tablet uygulaması aracılığıyla, izlerken tv ekranı üzerinden çekiyorum genelde yayınladığım fotoğrafları ve bu foto çok hoşuma gitti açıkçası. Benim sayılır yani bir yerde bu çekim, ben yakaladım eheyt!-
Mete ve Ayaz bir hışımla boğaz manzaralı bir tepede belirmişlerdir. Şeyma yine kendinden emin ve vakur bir şekilde oturmaktadır. Mete gelip hemen hesap sormuştur ama bizimki ağlayıp üste çıkarak oradan uzaklaşmıştır. Onun ardından ise yine oraya çağırdıkları Rıza'ya hesap sormaktadır ama o da "çok uzun süre önce ilişkilerinin bittiğini" söylemiştir. Anlayacağınız Ayaz yalancı konumuna düşmüştür... Mete'nin de içerisinde olduğu(!) sahnede Rıza'nın bahsettiği kızın Şeyma olduğunu söyleyen Ayaz'a inanmamaktadır... İki tane hırboya inanan Mete, Ayaz'a bir süre görüşmek istemediğini söyleyerek oradan ayrılmıştır. Ayaz'ın neden yalan söylediğini sorduğu Rıza ise bizi nedene götürmüştür. Evlerine giden Şeyma, karısına her şeyi anlatmakla onu tehdit etmiş ve o da bu yüzden gerçeği söyleyememiştir. Ayaz'a bu konuyu deşmemesini söyleyen Rıza'da oradan ayrılmıştır.
Ayaz kendisiyle baş başa kalmışken birden köşeden Öykü geliverir... Ayaz'ın yanağına koyduğu eliyle "yalnız olmadığını" söylemiştir. Tam bu sırada ise Öykü bu anı gördüğü rüyasından panik içerisinde uyanmış ve yedinci bölümün perdesi aşağıya inmiştir...
Kötülerin her zaman kazandığına delalet eden bir bölüm daha izlemiş olduk anlayacağınız. Burada şimdi kilit isim Bülent aslında... Rıza ile ikisinin tüm konuşmalarını duyan Bülent'in bu konuyu dile getirmesi durumunda dengelerin değişeceğini söyleyebiliriz. Ama kötümüzü hiçbir zaman mutsuz etmeye gönlü razı olmayacak, Gökhan Horzum'un danışmanlığını yaptığı(!) senarist grubumuz bu konuyu ört bas edebilir. Hiç olmadı sezon finaline saklarlar... Biz de ekran karşısında dokuz doğururuz böylelikle... Bakalım haftaya Şeyma hangi dalaverelerin dümeninde oturup, durgun sularda emeline ulaşacak göreceğiz... Tabi ki bunu görmemeyi de en içten şekilde dilemekteyiz...
Sevgilerimle...
Beklenen Kral
twitter.com/BeklenenKral
BeklenenKral@gmail.com
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder