Her hafta daha da iyi işlenen hikayesi ama olay örgülerinin fazla abartıldığı sahneleri olan bir dizi Kocamın Ailesi. Yalnızca bu yönüyle bir olumsuzluk barındıran dizinin genel işleyişinden memnunum. Karakterlere hayat veren tüm oyuncuların performansı ise çok başarılı. En büyüğünden, en küçüğüne... Bugün de dizinin dün akşam yayınlanan altıncı bölümünün analiziyle karşınızdayım...
Dizi beşinci bölümünde, oğluyla ilgili kayıp ilanlarını çöpe atan Zafer'in apartmanın önünde düşürdüğü bir kayıp ilanını Tarık'ın bulup/bulmaması, görüp/görmemesi paradoksu içerisinde bitirilmişti. Açıkçası beklemiyordum da kağıdı okumasını...
Tarık üzerine bastığı kağıdı tam eline almış bakacakken, Zafer elinde koca bir tencereyle gelince ilgisi dağılmış ve tencereyi alması sonrası da bu kayıp ilanı olayı kapanmıştır. Bu kadar üstünkörü geçilmelimiydi bilemiyorum ama bu ilanı şuan okuması da senaryo işleyişi açısından henüz erkendi. Malum, biz sürünmeden ortaya çıkmayacak bu Tarık olayı kesin(!).
Şimdi de Fatih'in arabasını çarpan Miray, her zamanki gibi hem suçlu hem de güçlü pozlarındadır. Karakterin bu yönünü abartılı bulmaya başladım. Her yaptığı hatanın ardından, alttan alması gerekirken aksine olayları alevlemesi göz yormaya başladı benim açımdan... Ama bölümün sonlarına doğru, biraz yumuşamaya başladı gibi...
Ar ailesi pikniğe gidecektir ve elbette o piknikte görmek istedikleri bir isim daha vardır; Tarık... Aslında, Tarık'ı ikna etmek kolay da, Yonca'yı ikna etmek çok zordu. Bunu bilen bizimkilerde Pelin'i yolladılar, onlara haber vermeye. Elbette Yonca ayak diretir ama yaptıkları sessiz sinema düellosundan sonra bu piknik fikrini kabul etmeye mecbur kalmıştır... Yonca'nın da sivri karakteri beni rahatsız etmeye başlamıştı ama o da toparlanmaya başladı bence. Selen Seyven karakteri iyice benimsemeye başladı belli ki. Karakterin sivriliği artık sinir eden boyuttan oldukça uzak. Hatta kendi içerisinde 'şeker' bile diyebiliriz. Tamam, o kadar da uzun boylu değil kabul...
Miray'ın anne ve babasından sakladığı Fatih'le ilgili olayları gece uyuyor numarası yaparak işiten Pelin, anneannesi ve dedesine bir güzel yumurtlar. Tabi, bu Miray için sonun başlangıcı gibi gözükmektedir ama küçük bir azarlanma ve tazminat tutarının büyüklüğü dışında, çok büyük bir olay olmamıştı. Tabi anne ve babasının hayal kırıklığını yaşayan Miray için, bu sorunların en büyüğüydü... Aile büyükleri toplanıp tazminatı ödemek için gerekli parayı bulmaya çalışmaktadır ama o kadar nakit kimse de yok. Sefer'den istenmesine de Zafer yanaşmamaktadır. Çözüm yolları tıkanmışken, yeni gelişmeler tazminatı ödemeye gerek bırakmayacaktır...
Miray, Fatih'le konuşup durumunu anlatacaktır ama babası arabayı altı ay süreyle kullanmasını yasaklamıştır. O sırada arabasından bir şey almaya inen Tarık ile karşılaşmıştır ve o da zorla arabasının anahtarını verip onu göndermiştir. Miray ise arkadaşlarıyla yemek yiyen Fatih'in yanına gittiğinde, anlattıkları ve karakterini ortaya koyuşuyla; artık Fatih'i etkilemeye başlamıştır. Fatih, tazminatı geri çekmesi konusunda biraz düşünmek istediğini söylemiş ve bizimki oradan ayrılmıştır ki, artık "böq" getiren olay örgüsü yine vuku bulmuştur... Bu sefer de Tarık'ın arabasına, sarhoş birisi arkadan çarpmıştır ve arabayı polis çekiciyle oradan kaldırmıştır. Bu kadarı da fazla değil miydi?.. Sırf Yoncalar, bizimkilerle aynı minibüste gitmek zorunda kalsın ve bundan da komik bir sahne çıksın diye; Miray'a daha bu ne eziyettir... Yine bir çıkmaza giren Miray'ı ise teselli eden, Tarık olmuştur. Kimseye bir şey söylemeyeceği sözünü vermiştir ve Miray öz abisine, "öz abim gibi seviyorum seni" diyerek sarılmıştır...
Sabah olur ve bizimkilerin pikniğe gitme vakti gelmiştir. Herkes bir minibüse doluşmuş ve yola koyulmuşlardır. Piknik sahneleri kesinlikle gecenin en eğlenceli sahneleriydi. Bunun yanında piknik sahnesinin bitirilişi çok üstünkörü yapıldı. Ayrıca, Tarık'ın her fırsatta zerzavatla (sizin oğlunuzum diye kandıran gereksiz) ilgili onlara gerçek kesitler sunabilecekken, ailenin bu konuyu geçiştirmesi sadece zerzevatı daha fazla senaryoda görmek demek benim için. Gerçekten katlanılmaz bir karakter ve aileyi sömürdüğü konu çok yanlış olduğundan iki kat katlanılmaz oluyor gözümde. Piknik sahnesi demişken, nasıl bittiğini söylersem eğer; herkes gayet eğlenirken, Gazanfer'in kızarttığı tavuğu yiyen Yonca ve asistanı zehirlenmiş; minik Pelin'i ise kene ısırmıştır... Piknik sahnesi, hastane sahnesiyle son bulmuştu anlayacağınız...
Akşam herkes evine dağılmışken, onca ağrı kesicili seruma rağmen(!) sancısı hiç kesilmeyen Yonca'ya ilaç almak için Tarık, nöbetçi eczane bulmak için yola koyulmuştur. Tam bu sırada yine zerzevat, apartmanın önündeki ağaçlıkta tünemiş evi gözlemektedir. Onu gören Tarık ise, "dolandırıcı olduğunu bildiğini ve onu bir daha ailenin yanında görürse çok fena olacağı" şeklinde uyarmıştır. Zerzevatın verdiği karşılıktan sonra da onu bir güzel yumrukladı. Bu sırada balkonda oturan ve Tarık'ın biriyle kavga ettiğini gören Miray, Gülay ve Tülay'da üstlerinde gecelik hemen aşağıya inmişlerdir. Tabi zerzevat onları görünce planı bozulmasın diye hemen sıvışmıştır. Kızlar ise üzerlerinde gecelikler, Tarık'la nöbetçi eczane bulmaya yola koyulmuşlardır. Abi kardeş izlenimleri gerçekten çok başarılıydı bu sahnedeki. Diyorum ya dizideki (zerzavat dışında) tüm karakterler şahane.
Zerzevat ortalarda yoktur. Üzerine telefonlara da çıkmamaktadır. Bu durumda da haklı olarak özellikle Gazanfer çokça telaşlanmıştır. Mukadder ve Hikmet'in yalnızca bir aylık kirayı verdiğini sandığı Engin'e aslında bankadaki tüm parayı da vermiş olan Gazanfer'in herkese sürekli soğuk su sorması ise çok komikti. Yazık o da paraların üzerine soğuk su içmesi gerektiğinin farkında. Mukadder ve Hikmet de, zerzevatın ortalarda görünmemesinden dolayı derttedir ama onların derdi, Gazanfer'den farklıdır. Zerzevata üzülmektedirler. Evinde bir duvarı sırf onlarla ve Engin'le ilgili bilgilerle dolduran ve resmen bir istihbarat ortamı yaratan zerzevata ne desem boş. O değil, onu oynayan oyuncuya da bir gıcık kaptım ben. Normalde dizilerde oyuncuları karakterleriyle bütünleştirmem ama zerzevatı oynayan oyuncu da hedefimde çok fena. Adamın ne suçu varsa...
Fatih, Miray'dan oldukça etkilenmiştir ve bu etkilenme farklı boyutlara kaymak üzeredir. Miray'ı aramış ve tazminatı geri çekeceğini ve kendisine olan borcunu da şirketinde çalışarak ödeyebileceğini söylemiştir. Miray şaşkın ama mutludur. Kara kara, nasıl tazminatı ödeyeceklerini düşünen Zafer'e ise bunun haberini vermeleri sonrası, aile eski mutlu formuna geçiş yapmıştır. Zafer'in sert güdümlü baba portresi altındaki, şefkatli baba izlenimini yansıtış biçimine hayranım. Erman Okay'ın performansı gerçekten çok başarılı...
Ve gelelim bölümün final sahnesine... Tülay, babası konusunda artık huzursuzluk çıkartmaya başlayan Pelin'in gönlü olsun diye babasıyla buluşmaya onu bir parka götürecektir. Pelin, Tarık'ın aldığı bisikleti sürmektedir ve sabahtan beri aslında kendisini çok da iyi hissetmeyen Tülay peşinden gitmektedir. İyi olmadığı için çabuk gelip görmesi için, Hakan'ı aramıştır ama telefona metresi (tam olarak karşılığı bu, patronu yazıp yüceltemem) çıkmıştır ve Tülay zaten ayakta zor duruyorken bu telefonun ardından iyice fenalaşmıştır. Pelin'de bisikletiyle yolda fütursuzca! ilerlemektedir. Bu sahneyi, yirmi beş yıl önce annesinin Engin'i kaybettiği sahneyle birleştirmeleri aşırı dramatik bir yön verdi olaya... Tülay ise fenalaşmasının ardından, tıpkı yirmi beş yıl önce annesinin Engin'in peşinden gidemeyip yere yığılması gibi yere yığılmıştır... -Bu arada sanırım hamile kendisi-
Bölüm, oldukça acıklı bir sahneyle son buldu anlayacağınız. Gelecek bölümün fragmanı da aynı şekilde yürek dağlayan cinsten bir bölüm olacağını gösterir nitelikteydi. Olay örgülerinin suyunu fazla çıkartmadıkları sürece, gerçekten başarılı bir dizi izliyoruz. Her hafta ivmesinin biraz daha yukarıya çıktığını söylemem yanlış olmaz. Bakalım haftaya Pelin'i bulma sahneleri, ne kadar sancılı dramlara mâl olacak...
Sevgilerimle...
Beklenen Kral
BeklenenKral@gmail.com
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder