Kocamın Ailesi: Saklı gerçekler - Beklenen Kral

8 Ağustos 2014 Cuma

Kocamın Ailesi: Saklı gerçekler


İzlemesi oldukça keyifli ve hem dram hem de komedinin bir arada olduğu Kocamın Ailesi'nin beşinci bölümünü analiz edeceğim bugün de. Fox TV'de yayınlanan dizi, ilk haftasında oldukça düşük bir reyting aldığında açıkçası şaşırmamıştım. Çünkü dizinin tüm dinamik noktalarının anlatılmak istenmesi sebebiyle birinci bölümü gayet çorba kıvamındaydı ve izleyiciyi kaçırmıştı. İkinci bölümde ise, genel hikayeyi ve dinamik noktalarını anlatma derdi olmayan senaristin oldukça başarılı yazdığı senaryo diziye birincilik getirmişti. Daha sonra bu durum bir gelenek halini aldı ve dizi yayınlandığı perşembe akşamlarını reytinglerde birincilikle bitirmeye başladı...

Kocamın Ailesi'nin hikayesini genel olarak bilmeyenler için; dizi hakkındaki bir önceki yazımı okumalarını önerebilirim. Eğer hikaye bilgisine sahipseniz, lafı daha fazla uzatmadan dün akşam yayınlanan beşinci bölümün analizine geçelim...

Dördüncü bölümde, aslında tahmin ettiğimiz ancak farklı farklı gelişmelerle muallakta bırakılan; Tarık'ın, Ar ailesinin çocuğu olduğu kesinleşmişti son sahnede. Ailenin gelini Şeniz'in de bu gerçeği öğrenmesi ama mutlulukla karşılaması gerekirken, korku ve endişe taşıması; Engin'in ortalardan kaybolmasında bir parmağı olduğunu düşündürür nitelikteydi. Bu varsayımlar eşliğinde ise bölüm sona ermişti... 

Beşinci Bölüm
Şeniz yaşadığı şokun etkisinden çıkamamıştır. Cüzdanda bulduğu fotoğrafın yirmi beş yıl önce ortalardan kaybolan Engin'e ait olması; deyim yerindeyse başından aşağı kaynar sular dökülmesine sebep olmuştur... Fotoğrafı çantasına atan Şeniz, gideceği tatili bahane ederek evden hemen çıkmış ve cüzdanı kendisinin vereceğini söylemiştir. Tarıkların kapısına geldiğinde ise kapıyı açan Yonca olmuştur. Yonca'nın, süslü ve kokoş bir kadın olan Şeniz'e yaklaşımı, elbette ailenin diğer fertlerine olan yaklaşımından çok farklıdır. Tarık'ı soran Şeniz, biraz sonra kapıya gelen Tarık'ı görmesiyle ise kaybolduğu derin düşüncelere daha da gömülmüş bir izlenim vermekteydi. Daha sonra ise cüzdanı apartmanın girişinde bulduğunu söyleyerek Tarık'a vermiş ve oradan koşarcasına uzaklaşmıştır...

Yukarıda tüm bunlar yaşanırken aşağıda, pastanede ise bambaşka bir oyun sahnelenmektedir. Engin hakkında edindiği tüm bilgilerle, kendisinin Engin olduğu yalanını savuran ve Hikmet, Mukadder ikilisini etkisi altına alan zerzevat (yazının geri kalanında kendisinden zerzevat diye bahsedeceğim) bir gece önce arabasının önüne bilerek atlayıp sakatlanmış numarası yaptığı ailenin babası Zafer'i etkilemenin peşine düşmüştür şimdi de... Pastanede elini tuttuğu Zafer'e "ailemi bulmama yardım edin, beş yaşımdayken kaybolmuşum. Buralar bana tanıdık geliyor vs." gibi bildiği; daha doğrusu topladığı bilgileri bir güzel satmaktadır. Zafer ise duydukları karşısında etkilenmekten kendini alamamıştır. Daha önce de oğlu olduğunu söyleyen birileri gelmiştir ama hiç birisi bu kadar fazla detay bilmemektedir. Zerzevat aslında öğrendiği yüzeysel bilgilerle etkisi altına aldığı ailenin diğer üyelerinden, Engin'in geçmişine dair edindiği daha derin bilgileri yine onlara geçmişten kesitler olarak satmaktadır. Mukadder'den duyduğunu Hikmet'e, Hikmet'ten duyduğunu Zafer'e derken her birinden aldığı farklı bilgilerle, kendisinin Engin olduğu izlenimini daha fazla hissettirmektedir. Dizi mizi ama çok ayar oldum ben bu zerzevata. İnsanların yıllardır içinde biriktirdikleri evlat hasretiyle bu kadar kolay oynanır mı a zerzevat!..


Tüm bunların üzerinden ise bir hafta geçmiştir... Yonca ve Tarık pazar gününün rahatlığıyla yataklarında zaman geçirmenin planlarını kurmaktadırlar. Önce biraz oynaşan ikilimizin, sıradaki etkinliği ise yatakta huşu içerisinde klasik müzik dinlemektir. Ancak, tam bu sırada üst katta Gazanfer açtığı bir Ankara şarkısıyla özellikle Yonca'yı delirtmiştir... Ar ailesinin kadınları ise haftalık rutin apartman yıkama işine girişmişlerdir. Mukadder, Miray, Tülay ve Hikmet işe koyulmuşken, apartmanı temizlemek için Yonca'nın da yardım etmesi gerektiği akıllarına gelmiştir. Miray kapıyı deliler gibi çalmaktadır ancak Yonca ve Tarık ikilisinin yataktan kalkmaya hiç niyetleri yoktur. Tam, bu plandan vazgeçmiş ve onların dairesinin kapısını yıkamaya niyetlenmişlerken; Mukadder'in kapıyı yıkamak için savurduğu bir kova su, o an bir hışımla kapıyı açan Yonca'nın başından aşağıya bir güzel dökülmüştür... Bu sahnede ne kadar güldüğümü inanın hatırlamıyorum bile. Hele, Mukadder'in daha sonra o kovayı; "sizin kovanız yoktur" diye onlara vermesi yok mu?.. Resmen ekran camından Mukadder'in boynuna sarılasım geldi... Ayşenil Şamlıoğlu gerçek ötesi bir performans sergiliyor kesinlikle dizide...

Tabi olanlar karşısında açıkçası bu sefer haklı olarak, Yonca oldukça küplere binmiştir. Tarık'ın onu sakinleştirmek için elinden geleni yapması ise bir işe yaramamış ve Yonca, daha sakin olacağı ümidiyle kardeşi Can'ın evine; kafayı dinlemeye gitmiştir... Ama kafayı dinlemek ne mümkün... Annesi Esma elinde süpürge evi süpürmekte, Can ise çekiç ve çivi duvara bir şeyler monte etmeye çalışmaktadır... Kızı bu bölüm hakikaten çıldırttılar. Çok sivri bir karakter olan ve başına gelen her şeyi aslında bir yerde müstehak gördüğüm Yonca'ya gerçekten acıdım bu bölümde çokça...

Zafer'in içine oğlu olabileceği ihtimaliyle kurt düşmüşken; zerzevat ise araba çarpması sonrası hiçbir şey olmayan ayağını alçıya aldırtmış ve çatladığını söylemektedir. Pek tabi bu ayakla da iş yapamaz. Çocuğun paraya ihtiyacı var, yazık! Mukadder ve Hikmet ona para vermek için deyim yerindeyse yarış halindelerdir. Ahh ahh, yanarım yanarım da en çok Hikmetimin onun torunu olmadığını öğrendiğinde düşeceği hale yanarım. Kadın, körü körüne inanmakta zira onun yirmi beş yıl önce kaybolan Engin olduğuna...

Zerzevat bu seferde, Gazanfer'den geçen bölümde aldığı paraları söz verdiği gibi borsada iki katına çıkarttığı yalanıyla buluştukları kafede ona vermiştir ama ne şans ki tam bu sırada, yağlı bir müşterisi aramış ve bir hisseye para koyması durumunda parayı ikiye hatta üçe katlayabileceğini söylemiştir. Tabi yalan-dolan olan bu konuşma sonrası gaza gelen Gazanfer parayı ona geri vermiş ve daha fazlasının geri döneceği yalanına hemen inanmıştır. Ah Gazanfer... O paraları rüyanda göreceksin, tabi Hikmet bunu öğrendiğinde seni yaşatırsa!..

Tarık, hastaneden eve dönerken, yolda zerzevatı görmüş ve ayağının alçıda olmasına bir hayli şaşırmıştır. Kaza gecesi kendisi de, pastanede olan ve ilk müdahaleyi yapan Tarık, pastaneden ayrılırken iki ayağının üzerine rahatlıkla sarsaklasada basabilen zerzevatın o an ki acının sıcaklığıyla bunu yapabilmesinin mümkün olmadığını düşünmektedir. Tabi bunu eve geldiğinde, pastane önünde Engin'le birlikte diktikleri ağacı sulayan Zafer'e de söylemiş ve bu sefer farklı bir kurt düşmüştür onun da içine. Artık şu kurtlar düşmese de zerzevatın hikayesi bitse. Gerçekten tahammülüm yok bu karaktere...

Veee vee veee... En eğlenceli sahneler başlamak üzeredir. Bizimkiler mahalleden başka bir grupla basket maçı yapacaktır. Miray, Tarık, Gazanfer, Pelin ve Gülay takım olarak sahadadır... Ne takım ama... Bu sırada karşı takımdan birisi Miray'a çelme takıp düşürünce, o da haliyle sakatlanmıştır ve yerine birinin geçmesi gerekmektedir. Sahadaki diğer takımın kızlarına, oyun sırasında kur yapan ve kartını vermenin derdinde olan Gazanfer'le zaten işleri zor olan bizimkiler ne yapacaklarını bilememektedirler... Taaaa ki... Sultanlar sultanı Hikmet, tülbentini başına bir güzel bağlayıp sahada belirene kadar... Takımı disipliniyle hemen kontrolü altına alan Hikmet, attığı ve attırdığı basketlerle(!) kendilerinin kazanmasını sağlayan kişi olmuştur!. Bayılıyorum sana sultanım!..

Üçüncü bölümde darp ettiği Fatih'in kendisini dava etmesi ve tam affetmişken, kankasının (adını not almamışım) birden bu sırada ona dalıp burnunu kırması sonrası; dava listesine bir kişinin daha eklendiği olaylar silsilesinin ardından, Fatih'in şirketinde çalıştığını öğrendiği Yonca'dan yardım istemekten başka bir çaresi yoktur, Miray'ın. Pek tabi kendinden beklendiği üzere Yonca bu yardım teklifini reddetmiştir. Kısa bir atardan sonra oldukça üzgün olarak Miray evden ayrılmıştır... Yonca'nın kendini kötü göstermesine anlam veremiyorum ama içerisinde iyi bir insan yattığını göstermekten de geri kalmıyor. Ertesi gün Fatih'den davayı geri çekmesini rica etmiş ve o da Yonca'nın bu ricasını kırmayarak Miray ve kankasını affetmiştir... 

Bu sırada Yonca'yı takip eden Şeniz ise asistanıyla gittiği restorantta yanlışlıkla çarpmış gibi davranarak arada bölümün başında kurulan bağı güçlendirmenin peşindedir. Yonca'nın yemek yemek için davet ettiği masada ise kendinden beklendiği üzere apartmandan taşınmaları için bin bir şey anlatıp durmuştur. Zaten apartmanda oturmaktan zerre hoşlanmayan Yonca ise oradan taşınmak konusunda iyice bileylenmiştir...

Tarık'ın karşısına ise yeniden kim çıksa beğenirsiniz?.. Aynen, bizim meşhur zerzevat... Işıklarda karşıdan karşıya geçerken, birden fren yapan arabanın şöförüne atar yaparken, çatlak ayağı iyileşivermesin mi?.. Bu sahnenin sonunda iki ayağına da normal basarak oradan uzaklaşması ve bir dolap çevirdiğine kesinlikle emin olan Tarık'ın, nasıl bir yol izleyeceği merak konusu şahsen benim için...

Tarık eve geldiğinde ayağına bir gazete küpürü ilişmiştir... Bu gazete küpürü ise Zafer'in biraz önce çöpe atmak için götürdüğü, Engin'le ilgili haberlerden başka bir şey değildir... Tam bu sırada da bölüm sona ermiştir...

Heyecanlı bir yerde biten bölümün ardından, fragmanının yayınlanmasını çok bekledim ama bu sefer yayınlanmadı. Muhtemelen, son sahnenin gelecek bölüme kadar heyecan yaratması için böyle yapıldı. Bakalım, haftaya bu gazete küpürü konusu nasıl işlenecek. Tarık, üzerine basıp geçecek mi, yoksa eline alıp okuyacak ve heyecan katlanacak mı göreceğiz... 

O zaman bekleyelim, görelim...

Sevgilerimle...
Beklenen Kral

BeklenenKral@gmail.com

4 yorum :

  1. Peri değil Pelin ve ayrıca kankasının adı da Beki...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu biraz azarlar gibi olmuş ama tşkler!. :)

      Sil
    2. Affedersiniz, anlaşılan ayarı tam yapamadım. :) Küçük bir sıralama yapmak gerekirse:
      1-) Engin rolü yapan adam, gerçekten de zerzevat. Ben daha başka şekillerde hitap ediyorum kendisine, ama gerçekten de çok gereksiz. Canlandıran oyuncu da çok yetenekli değil ki, anacağım. Çok yapay. Bu hikaye hemen bitmeli ve Tarık'ın gerçek çocuk olduğu sonunda öğrenilmeli...
      2-) Yonca'ya gerçekten de çok yükleniliyor. O su dökme sahnesini izlerken ve Mukadder ile Hikmet hariç herkes gülerken, gerçekten acıdım ona. Ben de apartmanda bu tür şeyler yaşasam, benim da sabrım taşardı yani. Yonca çok bile dayanıyor bence. Gerçi sahne komikti, ne yalan söyleyeyim... :)
      3-) Bu arada önceki bölümlerden birinde olmuştu. Muhtemelen 3. veya 4. bölümdü, Mukadder ve Hikmet'in evine gelen "zerzevat", sargılı ayağının üzerinde yürümüş ve kadınlar bunu fark etmemişti. "Oğlum, niye kırık ayağının üstüne basıp yürüyorsun?" diye soran bir insan evladı olmaz mı kardeşim? :)
      4-) Mukadder, Hikmet ve Zafer, gerçekten de çok saflar. Hiç tanımadıkları birine kucak açan ve 3 bölümde oğulları bekleyen Muko ve Hiko (kendimce lakaplar taktım ikisine de)'ya diyecek bir şey yok. Saflığın doruklarında geziyorlar resmen. Zafer biraz daha diretti tabii, ama o da inanacağa benziyor.
      5-) Miray'a gelirsek... O da ayrı bir düşüncesiz. Gidiyor, özür dilemek için arabayı alıyor. Sonra da çarpıyor hemen. O dava artık hiç alınmaz, Miray'a da adliye yolları görünür herhalde. Üzgünüm, ama olmayacak bir ihtimal de değil...
      6-) Yonca, haliyle Şeniz'e daha iyi davranıyor. Onu diğerlerine göre görgülü ve akıllı bulduğu için, hemen ilgi göstermeye başladı sanırım. Zengin olması da var. Ama Yonca biraz daha temkinli yaklaşsa iyi olabilirdi. Sofra ve hastane sahneleri haricinde çok da karşı karşıya gelmediler.
      7-) Fatih'e de acıdım. Her bölümde ağzı burnu kırılıyor. O araba kazasından sonra daha bir şey göstermediler, ama inşallah bir yerlerine bir şey olmamıştır... :)
      8-) Şu anda son bölümün tekrarı var; Engin'i gördükçe sinir oluyorum, ne yalan söyleyeyim...
      9-) Pelin'e biraz daha rol yazılsa daha iyi olabilirmiş. Çok rolü yoktu. Yani diğer bölümlere göre daha az gibi geldi bana. Ben azından onun için izliyorum koskoca diziyi. Aynı şekilde Gazanfer de biraz geri planda kaldı... :)
      10-) Ayşenil Şamlıoğlu, Yıldız Kültür ve Erman Okay, birbirinden başarılı performanslar sergiliyorlar. Büyük ihtimalle bu 3 oyuncu da olmasaydı, çok konuşulmazdı...
      Şimdilik bu kadar. Şimdi tatile gitme ve TV'den uzaklaşma zamanı. 10 gün sonra görüşmek üzere. Hoşçakalın, sevgiler... :)

      Sil
  2. Bu dizinin aslında My Husbanda Got A Family isimli Kore dizisinden uyarlama olduğunu hiç kimse bilmiyor mu ya.

    YanıtlaSil