Son üç haftadır bölüm analizini yapmayı bıraktığım Güzel Köylü'yü, karakterleri üzerinden bir değerlendirelim derim... Bakalım, ilk bölümden bu yana karakterlerimiz nasıl bir evrim geçirmişler...
Güzel Köylü, severek izlediğim bir dizi aslında ama son birkaç bölümdür, Kamuran'ın senaryonun baş köşesinden inmemesi beni hafif hafif soğutmaya başlıyor kendisinden. Kamuran evet, dizinin önemli karakterlerinden ancak, her konunun dönüp dolaşıp ona bağlanmasından artık "öqq" gelmeye başladı bana. Ve son üç bölümdür dizinin analizini yapmamamın sebebi tam da bu durum. İzlerken keyif almadığım birçok sahne barındıran bir diziyi, analiz etmek çok zor oluyor inanın. Yine de tamamen bırakmak olmaz tabi... Hadi anlatmaya başlayalım bakalım, ana karakterlerimizin evrimini...
Gül
Gül, sosyetik bir şehirliydi ilk tanıdığımızda. Burnundan kıl aldırmayan, her şeye sinirlenen ve şehir yaşamından çokça sıkılan bir kadındı. Şehir yaşamından kaçışı ise çalıştığı şirkette Kıbrıs'a gönderilmesi gerek kargonun, Muğla'ya gönderilmesi ve en önemlisi de nişanlısı Kaan tarafından -bir yerde- terk edilmesi sonrası gerçekleşmişti... Gül şehirden kaçmış, babaannesi olduğunu iddia eden Sultan ismindeki bir kadının yaşadığı; Muğla'nın Güzel Köyü'ne gitmişti... İlk birkaç zaman, Sultan ananın babannesi olduğundan şüpheliydi ama daha sonraki gelişmeler şüpheye yer bırakmamıştı... Kaan da onu bırakmamıştı... Köye adapte olmaya başlamışken Gül, belirivermişti orada Kaan. Ama Gül'ün aşk dengeleri değişmekteydi... Köyün bıçkın delikanlısı Cemal'e tutuluyordu yavaş yavaş... Cemal de zaten ona en başından beri yanıktı ve ikili arasındaki çekim bir süre sonra aşka dönmeye başladı. Gül, artık Kaan'ı değil, Cemal'i sevdiğinden emindi ve en sonunda ona "seni seviyorum" dahi demişti... Artık o şehirli kızdan eser yok şimdilerde. Köye adapte sağladığı gibi, köy için çeşitli etkinlikler düzenleyerek bağlılığını da kanıtlıyor. Tabi, köyden ayrılmak istemediğini de vurguluyor böyle yaparak. Zira, bu yaptıklarının hepsi köye daha fazla bağlanmak için bir yerde...
Cemal
Cemal, Güzel Köy'ün bıçkın delikanlısı ve kırık-çıkıkçısıdır... Köyün güzel kızlarının gönlünü fethederken, onun payına düşen Kamuran olmuştu... Çocukluğundan beri arkadaşı olarak gördüğü Kamuran'la, evlilik masasına kadar ilerleyeceği bir yola girmişti; ailesinin zoruyla. Bu evliliği istememesinin ilk sebebi, Kamuran'ı aşık olabileceği biri gibi görmemesiydi en başta ama daha sonra bu sebep değişmişti... Kamuran'ın babası Yusuf, evlilik için ön şart olarak İstanbul'dan alınmasını istediği sayfalar dolusu bir liste hazırlattırmıştır ona. Cemal de hem bu alışverişi yapmak hem de Sultan ananın torunu olduğuna inandığı Gül'ü bulup, köye gelmeye ikna etmek için İstanbul'a gitmiştir. Gül'le hiç karşılaşamamıştı ama hiçbir şey almadan köye dönerken, yolun kenarına park etmiş hüngür hüngür ağlayan bir kadınla karşılaşmıştı... Ve ilk görüşte büyük bir aşka tutulmuştu daha sonra... Köye döndüğündeyse Kamuran'la evlenmemek için ikinci ve en güçlü sebebi vardı şimdi elinde. Ama yine de babasını kıramamış ve oturmuştu nikah masasına... Nikah memuru tam sorusunu sormuş o da cevap verecekken, karşısında; yolda karşılaştığı o güzeller güzeli kadın durmaktadır... O kadın, Gül'den başkası değildir ve o da "hayır" deyip, kalkmıştır nikah masasından... Gül, bir kadını nikah masasında bırakmış bu adama elbette mesafelidir en başlarda. Ama o nikah masasının gerçek hikayesini anlattığında Cemal, her şey değişir onun da dünyasında. Cemal'in kör kütük aşkının seline, sonunda Gül de kapılır ve ikili, Kamuran ve Sultan ananın gölgesinde mutlu olmaya çalışmaktadır şimdilerde...
Kaan
Zengin ve idealist bir diş doktorudur Kaan. Deliler gibi sevdiği Gül'le tam evlenecekken, kanına giren arkadaşlarının kurbanı olmuş ve "Sınır Tanımayan Doktorlar" grubuna katılarak, onlarla birlikte Afrika'ya gitmeye karar vermiştir. Gül'le birkaç gün sonra evleneceklerken, aldığı bu kararla evlilik tarihini de bir bilinmeze ertelemekti niyeti... İşinden kovulan Gül, ablası Nihal'lere gittiğinde o da parti yapmak için arkadaşlarını eve çağırmıştı... Bir süre sonra birisi hariç, arkadaşları gitmişti... Bu birisi, Kaan'a yanık ve onu Gül'den uzaklaştırmak için, Afrika fikrine en çok hazırlayan kişi Chris'ti... Chris, ceketini almak için Kaan ve Gül'ün yatak odasına girdiğinde yatakta küpesi kalmıştı... Gül'e geldiğinde Afrika planını açan ve evliliklerini ileri bir tarihe ertelemek isteyen Kaan'ın, mücadele etmesi gerekecek ikinci şey de o küpeydi işte... Gül, bu duydukları karşısında şoktayken şimdi de yatak odasında; her zaman Kaan'dan hoşlandığından şüphe ettiği Chris'in küpesini bulmuştu. Ve evliliği ertelemek istemesinin asıl sebebinin, o olduğuna inanmaktaydı. Her şey bitmişti ve Kaan bunun üzerine terk edilmişti... Kaan bu yanlış anlaşılma için çok üzgündü ve kendini aklamak istediği her an Gül tarafından sözü kesilirken, artık ona ulaşamamaktaydı da... Gül'ü son kez aradığında, ağzından nerede olduğunu kaçırmıştı Kaan'a ve Afrika'ya gitmek için havalimanına giderken Kaan, yolda şöförü arabadan indirmiş ve kendisi şöför koltuğuna atladığı gibi o yere gitmiştir... O yerse Güzel Köy'den başka bir yer değildir... Gül, köy yolunda onunla karşılaştığında aslında niyeti köyü terk etmekti ama Kaan'ın gelişi sonrasında, artık bu fikirden vazgeçmişti... Kaan ise köyün gönüllü diş doktoru olmaya karar vermişti. Kendini affettirene kadar köyden gitmeye niyeti yoktu. Tabi ikisi dışında kimse de, tanıştıklarını bilmiyordu. Kaan bir kez vazgeçmişti bu mücadeleden ve köyden ayrılmaya niyetlenmişti ama daha sonra muhtar Niyazi'nin ön ayak olmasıyla gitmiyordu köyden. Gül ve Cemal'în yakınlaşmasını izlemek işkencesine rağmen orada kalacaktı. Organik tarıma merak sardı sonra... Sultan ana ona arazilerinden istediği kadarını verdi ve o da köy ahalisine iş imkanı sundu. Gül'le hala barışmak arzusunda ancak, atı alan çoktan Üsküdar'ı geçmişti işte...
Kamuran
Kamuran, başlarda dizinin en sevdiğim karakterlerindendi. Onun histerikli aşık hallerini izlemekten de oldukça keyif alıyordum ama her keyfin de bir sonu var... Dizi bir süre sonra, tamamen Kamuran üzerinden ilerlemeye başladı. Cemal'e aşkı, yalandan hastalanmaları, intihar girişimleri, diş sancıları, sakat numaraları derken; histerikli aşığı, hastalıklı bir psikopata dönüştürdü senaristler. Ve bir yerden sonra onun yüzünden diziyle arama mesafe koymaya başladım. Kamuran'ın her bölüm başka bir dolabını izlemek keyif vermiyor bana kesinlikle. Ablası Nurten'le bir olmuş, şimdi de kötürüm numarası yapmakta... Çocukluğundan beri kendisini arkadaşı olarak gören Cemal'i, o aşık olduğu adam olarak görüyordu ve onunla evlenmek en büyük arzusuydu. Nikah masasına da oturtmuştu ama Cemal'in gönlü artık başkasındaydı ve onu terk etmişti nikah masasında. Aslında, gururlu bir kadın olsa sırf bu yüzden bırakması gerekir Cemal'in peşini ama o bunu bir savaşa dönüştürmeyi seçti. Cemal'i elde etmek için elinden gelen tüm dolapları çeviren Kamuran'ın, gerçeği ne zaman göreceği ise büyük bir merak konusu benim için...
Hüsnü
Sultan ananın hayvanlarına bakan ve bu yolla köyün en varlıklı ailelerinden birisinin reisi olan Hüsnü, elbette çevirdiği dalaverelerle elde etmedi bu varlığı. Sultan ana köyün en zengini olduğundan, onun hayvanlarıyla ilgilenmek en büyük kazanç kapılarından birisi oluyor ister istemez köy ahalisi için... En başlarda bir de, hiçbir yakını olmadığını düşündüğü Sultan ananın mallarından bir kısmını kendisinin üzerine geçireceğini umut ederken ve malların diğer kısmının da sahibi Sultan ananın tarlalarıyla ilgilenen Yusuf olacakken, daha fazla mal sahibi olabilmek için oğlu Cemal'i, Yusuf'un kızı Kamuran'la evlendirmek en büyük arzusuydu... Kamuran üzerinden, Cemal'e geçecek mallar da ona kalacaktı ve aç gözlü olarak sunulan karakterinin, gözü artık doyacaktı... Hüsnü ve Yusuf ikilisi, dizinin ilk birkaç bölümünde oldukça aç gözlü olarak resmedilmişlerdi. Tek dertleri Sultan ananın malları olan ikili, bu mallara kavuşmak için sürekli bir mücadele içerisindeydi... Daha sonra ortaya bir torun çıkınca tüm dengeler de değişiverdi... Kamuran'ı nikah masasında bıraktığı için oğlu Cemal'e başlarda kızarken, Sultan ananın torunu olan Gül'le evlenmesini istiyordu şimdi de... Malın mülkün tek başına sahibi olacaktı ama bilmediği, Sultan ananın bir değil tam üç tane torunu olduğuydu... Onlar da köye geldiğinde, bu evlilik fikri artık cazibesini yitirmişti... Kamuran'a üzülmeye başlamıştı yeniden... Bu sefer bir çıkar olduğu için değil ucunda, zira zamanla iki karakterin aç gözlü tarafını senarist törpülemeye başladı. Cemal'in artık Kamuran'da gönlü olmadığından emindi. O da Kamuran'ı köyün diğer delikanlılarıyla baş-göz etmenin derdine düştü şimdilerde...
Yusuf
Yusuf, Hüsnü gibi Sultan ananın mallarına bakan, köyün en varlıklı ailelerinden birisinin reisidir. Onun da yine tüm derdi, Sultan ananın sahibi olmayan mallarının bir kısmını elde etmektir... Aslında, ikisinin de niyeti tüm malı üzerilerine geçirmekti ama paylaşmak kaçınılmaz göründüğünden, böylesini de kabul etmişlerdi... Yusuf, Hüsnü gibi iyi niyetli birisi hiçbir zaman olmamıştı... Kızı Kamuran'ı nikah masasında bıraktıklarında, Hüsnü'lere karşı saldırgan tavrı baki kalacaktı... Baktıkları hayvanları sütten kestiren, Sultan anaya çevirdikleri her dolabı bir şekilde öğrenip yetiştiren ve bu sayede onu saf dışı bırakacağını sanan Yusuf'un, bu kötü karakterli tarafından hiç hoşlanmıyorum... Yusuf, kızı Kamuran'ı önceleri Cemal'le yeniden nikah masasına oturtmanın derdindeydi ama daha sonra bu fikirden vazgeçmişti. Cemal'in, Kamuran'da gönlü yoktu ve onun gönlünün gelmesini bekleyene kadar; kızının köyde adı çıkardı... O da çareyi, damadı Bünyamin'in akrabalarından birisini Kamuran'a koca olarak seçmekte bulmuştu... Henüz hikaye bu yönüyle ilerlemedi ama yakındır, Konyalı yeni damadın ortaya çıkışı...
Sultan ana
Köyün en varlıklı kişisidir Sultan ana... Bu yüzdendir ki, köydeki herkes önünde el pençe divan durmaktadır... Uzun yıllar önce aşık olduğu adam, onu bırakıp gittiğinde yapayalnız kalmıştır. Ta ki, bir gün kargoyla gelen pakette yazan ismi görene kadar... Paketin torunundan geldiğinden emindir ve Cemal, kendi düğünü bahanesiyle ama daha çok Sultan ananın vesilesiyle İstanbul'a torununu bulmaya gitmiştir... Bir torun var sanarken, üç torunun ortaya çıkması elbette herkesten çok ona sürpriz olacaktı... Önce Gül, ardındansa diğer torunları; Nihal ve Sude gelmişti köye... İşine gelmeyen her şeyi unutan Sultan ana, onları hiç unutmamacasına sarmalamıştı şimdi etrafında... İşine gelmeyen her şeyi unutan demişken, bu tarafından bahsetmeden olmaz kendisinin... Unutkanlığını bahane ederek, istediğini yapan Sultan ana gözünü köyün muhtarı Niyazi'ye dikmiştir... Onunla evlenmek için büyük bir "unutkanlık" mücadelesi verirken, olan da elbette Niyazi'ye oluyordur... Aşka hiçbir zaman inanmayan Niyazi, Nihal'i ilk gördüğü andan beri aşıktır zira ve Sultan ananın, herkesin gazladığı bu oyunu başına her geçen bölüm başka başka işler açmaktadır... Sultan ananın son marifeti ise "nişanlım" dediği Niyazi ve kendisi için birer yüzük almak olmuştur... Köyün turist pazarının açılışında, kendisini de resmen zorla Niyazi ile nişanlamıştır...
Nihal
İyi niyeti, senaristler tarafından başka şekilde algılanacak biçimde kullanılan bir karakter Nihal... İnternet üzerinden satış yapan bir web sitesinin sahibi olan Nihal, kardeşi Sude ile aynı evde yaşıyordur... Gül'ün Kıbrıs'a gönderdiği ama Güzel Köy'e ulaşan(!) kargosu sonrası ortaya çıkan babaannesini görmek için Gül'ün ardından, Sude ile birlikte köye giden Nihal; köyün tüm dengelerini de değiştirecektir... Oldukça saf ve iyi niyetli yazılan karakteri, köyün çakalı Bünyamin tarafından kötüye kullanılırken; senaristlere her bölüm saydığım lafın haddi hesabı yok açıkçası... Nihal'in karakterinin bu kadar ucuz yazılmasından çok fazla rahatsızlık duyuyorum. Her erkeğe "canım, cicim" diye seslenen kadınlara ne gözüyle bakıldığını çok iyi biliyorken, Nihal'i böyle gösteren hikayenin değişmesi kesinlikle artık şart... Sultan ananın, Niyazi ile ilgili evlilik oyununun bitirilmesi ve Nihal'in onunla birlikte olması lazım bana göre... Bu şekilde her bölüm, başka bir delirme sebebi ediniyorum zira kendime...
Bünyamin
Köyün en çakal karakteri işte karşınızda... Arabasına delilik derecesinde bağlı olan Bünyamin'in, "sakınan göze çöp batar" misali; arabasının başına gelmeyen kalmıyor... Köye gelen Nihal'e yürüyen, Nurten'le boşanmak üzere olduğuna Nihal'i inandıran Bünyamin'in ne elde etmek istediği aşikarken, cadalozlukta bir dünya markası olan Nurten tüm bunları duysa ona dünyayı dar eder haberi yok... Zaten, Nihal'in de onda gönlü yok. Köyde zaman zaman oldukça sıkılan Nihal, Bünyamin'le sadece zaman öldürmek için görüşüyor diyebiliriz. Ancak kullandığı naif söylemler, ister istemez Bünyamin'in her şeyi yanlış anlamasına sebep oluyor!.. Bünyamin'in niyeti her geçen bölüm gittikçe bozulurken, ondan bir çocuk yapmak isteyen Nurten'in bunu öğrendiğinde neler yapacağını görmeyi dört gözle beklemekteyim...
---
Güzel Köylü sadece ana karakterleriyle bile, diziyi izlemek için çok güzel bir neden sunuyor bizlere... Ama diğer karakterleri; Nurten, Celal, Dudu, Niyazi, Esma, Sude, Hikmet, Asu... dizinin vazgeçilmezlerinden kesinlikle. Her birinin, diziye kattığı o kadar çok şey var ki; hepsi bir araya toplandığında da dizinin eklemleri meydana geliyor işte... Ana karakterlerinin hikayeyi sürüklediği, diğer karakterlerinin de sürüklenen bu hikayede yelken görevi gördüğü Güzel Köylü; Kara Para Aşk, Benim Adım Gültepe, Yılanların Öcü ve Kadim Dostum gibi sezonun en iddialı dizilerini geride bırakarak birincilik koltuğunu hala kimseye vermemekte oldukça kararlı... Hatta bu kararlılığı, kanalın bu sezon en iddialı işi olan Reaksiyon'un gününü bile değiştirdi... Normalde, Güzel Köylü'nün yerine yayınlanması planlanan Reaksiyon; hafta sonuna alınacak Güzel Köylü'nün sürdürdüğü başarılı grafiği sebebiyle pazartesi akşamına alınmıştı...
Güzel Köylü, yakaladığı bu başarıyı sürdürürken tek arzum; senaristlerin bazı rötuşlarla ortada göze batan bariz sorunları törpülemesi... Kim bilir, belki sesimizi duyarlar da bizi daha fazla çileden çıkartmazlar...
Sevgilerimle...
Beklenen Kral
twitter.com/BeklenenKral
BeklenenKral@gmail.com
Bence Niyazi ve Nurten'den de uzun uzun bahsedilebilirmiş. Onlar da önemli karakterler. Ayrıca Asu'ya gerek yoktu. Zaten ilk bölümde vardı bir tek. Önemsiz biri yani. Tabii daha birçok karakter var. Sıddık, Mansur, Ayten, Kemal, Hilal, Tarkan, Hayati... Saysak sonu gelmez.
YanıtlaSilBu arada Kamuran'ın ağırlığı beni o kadar rahatsız etmedi. Aklı hala Cemal'de olduğu için böyle şeyler yapacak tabii. Yanlış anlamayın, ama bu bana araya mesafe koymak için iyi bir sebepmiş gibi gelmedi. Benim fikrim bu, size karışmak gibi olmasın...
Onun haricinde gelecek bölüm de bomba gibi geliyor. Gül'ün "Küçük Gelin" makyajı ve sonrasında yaşananlar çok komik görünüyor. Tabii kesin hayaldir yine. 12. bölümün tanıtımda gösterdikleri nişan sahnesi de 5-10 saniyelik bir düştü, bu da öyle olacak büyük ihtimalle.
Yine iyi bir yazı olmuş bu arada. Sonraki yazılarınızı da merakla bekliyorum. Sevgiler... :)
Dizi beğenerek izlediğim yapımlardan birisi. Ancak beni çok rahatsız eden noktalar var. Örneğin Kamuran'ın abartılı Muğla ağzı. İnanın televizyonu kapatasım geliyor. Köy halkında da abartı var. Senelerdir bu çevrede çalışan bir ekip (Baba Ocağı. Düriyemin Güğümleri) çok daha dikkatli olmalıydı.Bu durum bir Muğla'lı olarak beni çok rahatsız ediyor. Biz böyle konuşmuyoruz. Abartının birazda komediyle bağlantılı olduğunu biliyorum, anlayabiliyorum. O yüzden -türkülerdeki ağız kullanımı- dışında köy halkına diyeceğim yok.Ancak daha önce de dediğim gibi bölgede deneyim sahibi olan bu ekip daha dikkatli olmalıydı. Beni rahatsız eden diğer bir nokta da oyuncu seçimleri oldu. Bölge insanını dizide kullanmaları oldukça güzel ama her dizide aynı insanları görmek sıkıyor. Örneğin Volkan Baş.(bölge halkından değil biliyorum sadece örnek gösteriyorum) Evet çok iyi bir oyuncu, kutluyorum da kendisini. Ancak her Muğla dizisinde yer alacak diye de bir şey yok. Bence rahatsız edici. Bu kadar yerdim kutlanacak da birçok nokta var onları da belirtmek lazım; Bölgeyi gerçekten çok iyi tanıtıyorlar. Oyuncu kadrosuna Ahmet Mümtaz Taylan ve Zerrin Sümer gibi oyuncuları katmaları gerçekten çok iyi olmuş, bence mükemmel tercih. Gül karakterinin giysileri için Melsa'yı kullanmaları Muğla'nın bilinmeyen bir yüzünü göstermeleri gerçekten takdire şayan.Bilmeyenler için söylüyorum etnik esinti taşıyan o kıyafetler el dokuması. Sonuç olarak dizi ekibini özellikle de Mustafa Şevki Doğan'ı kutluyorum gerçekten güzel bir iş çıkartıyorlar.
YanıtlaSil