Sanki bir sezon finaliydi izlediğimiz... Böyle sonlar serisi, daha çok sezon finallerine yakışırdı bana göre. Ve tam da bu sebeple, çok sıkıcı bir bölümdü. Çoğu sahnede, tablete gömülüp oyun dahi oynadım. Burcu'da olmasa çekilmezdi anlayacağınız dokuzuncu bölüm... Lafı fazla uzatmadan özetine geçelim madem bu sıkıcı bölümün...
Sekizinci bölümün son sahnesinde, Ayaz ve Öykü'yü öpüşürken bırakmıştık. Öykü'nün bu öpücük sonrasında, güllük gülistanlık aşık moduna girmeyeceğinden emindim ve beni şaşırtmayacaktı da...
Dokuzuncu bölüm
Öykü dudaklarını, Ayaz'ın dudaklarına esir etmişti ki, birden dank etmesi de kaçınılmazdı. İlla ki Ayaz'la birlikte olduğu tüm bu sahneleri mahvedecekti. Nitekim bu anı da mahvetmeyi başarmıştı... Öpüşürken birden bayılmış numarası yaptı ve Ayaz'da ne olduğunu anlayamadan apar-topar hastaneye götürmek için arabaya bindirdi onu. Tabi bu sırada Öykü gözlerini açarak bize, numara yaptığını göstermekteydi ama kurban Ayaz'ken, ayılsın diye Ayaz'ın attığı tokat sonrası kendisi kurban oluverdi... Tabi hemen Ayaz'a bir harladı ve sonra hiçbir şey olmamış gibi yeniden bayılmıştı!. Hastaneye gittiklerinde ise doktoru kafalayan Öykü, Ayaz'ı kandıracaktı ama doktorun Ayaz anlamaz diye söylediği Latince tıp terimini, babaannesi de aynı hastalığı geçiren Ayaz hemen anlamıştı... Bu hastalık bir felç rahatsızlığıydı ve doktor hemen kıvırtmaya başladı ama artık çok geçti; Ayaz ikisinin bir iş çevirdiğini çoktan anlamıştı...
Mete ise salaklığına mum dikmek için Şeyma'ların kapısının önüne gelmişti geçen bölümde. Şimdi ise içeride ve oturmaktaydı. Şeyma'nın babası ise tam Şeyma'ya hak bir babaydı. Mete hakkında söylediği sözlerle, beni benden aldı. Sadece annesi noktasında onu vurmasına üzülmüştüm ama o da son sahnesinde annesine bile ihanet edecek birisine dönüştüğünden, kahrolmuştum o bir anlık hüznüme... Şeyma'nın babasına laf koyup ayrıldı evden. Şeyma tam peşinden gidecek gibi olmuşken, onu durdurup; "gidersen, bu eve asla dönemezsin" demiştir babası. Mete aşağıya inmiş arabasına doğru giderken de, Şeyma apartmanın kapısında belirivermiş ve yine dört ayağının üzerine düşecektir... Babasının artık onu eve almayacağını söylediği Mete, büyük bir halta imza atmış ve onu kendi evlerine çağırmıştır...
Eve gittiklerinde ise Burcu ve Bülent'in karşısında Şeyma'yı gördüklerine hiç sevinmedikleri yüzlerinden rahatlıkla okunuyordu. Mete de bunu görüyordu ama o kafasının dikine haller, "erkeğim ben" havaları nedeniyle bildiğini okumaya devam ediyordu. Şeyma'nın orada kalacağını duyduğunda, Burcu bir gün bile ona katlanmanın eziyet olacağını düşünürken; biraz sonra Mete'nin ağzından, "bundan sonra burada yaşayacak" sözleri döküldüğünde haliyle büyük bir şoka girmişti. Evde babası var, icazet alma gereği bile duymuyor Mete bey... Bülent de nedense çok fazla toleranslı ona karşı... Burcu kazan kaldırırken bu duruma, o yine alttan alarak durumu hemen kabullenmişti. Yani, Şeyma'nın şaşalı hayatı başlamıştı... Babasının onu eve almayacak oluşuyla Şeyma'ya kıyamayan senaristler, hemen onu mutlu edecek bir formül bulmuşlardı sağolsunlar!..
Sabah olmuş ve Burcu, Öykü'lerin evindedir... Ayaz ve Öykü arasında dün gece geçenler hakkında bilgi almak için gelmiştir ve Öykü her şeyi anlattığında, biz de sonunda Öykü'nün hislerini açıkça dile getirebildiğini görmüştük... Burcu duydukları karşısında, çok sevinmişti ama bayılma numarası için onu bir güzel haşlamayı ihmal etmedi... Ayaz'ın ona "kanka" ayağına yaptırdıklarını, bu sefer Öykü ona yaptıracaktır. Hem intikamını alacak, hem de Ayaz'ın bu sevgi uğruna ne kadar tahammüllü davranacağını görecektir... Ayaz'ı aradığında ise aklından geçenleri dillendirmeye başlamış ve "Benimle çıkar mısın?" diye sormuştur. Hemen sonra kıvırtmaya çalıştı yine ama yemezlerdi. Faka basmıştı yeniden... Bu kadar saf bir karakter ara ki bulasın, gerçek hayatta. İnsan sevdiğini başkalarına inkar eder de, neden kendine de eder anlamak güç. Seviyorsan, seviyorsundur. Bu çok bilinmeyenli bir denklem değildir ki, içinden gelen bir dürtüdür. Bu dürtüyle ne kadar mücadele etmeye çalışırsan çalış, sonunda elinde patlar işte böyle...
Öykü, Ayaz'ı önce bir güne götürür. Ulan İstanbul'da, Şehriban'ın komşusu olan Fatma meğersem, Öykü'nün de bir tanıdığıymış!.. Arkadaş, yok mu başka figüran?.. Ben ve ben gibi sorunlular böyle ayrıntılarda boğuluyor işte. Boğmayın bizi arkadaşım... Neyse konumuza dönelim... Ayaz, ilk önce geldiği bu ortamdan aşırı rahatsız görünmekteydi ama işin ucunda, Öykü'yü emellerine ulaştırmamak vardı. Hemen ortama uyum sağlamıştı, öyle ki kahve falı dahi bakıyordu... Hanımlar tabi, bu kaslı ve yetenekli çocuğa hayran olmuştu ve onu bunaltmaları gerekirken, el üstünde tutmaya başlamışlardı. Yetmezmiş gibi bir de, torunlarının/kızlarının fotoğraflarını getirip damat yapmaya bile niyetlenmişlerdi kendilerine. Tabi Öykü, bu duruma daha fazla seyirci kalamadı ve kolundan tuttuğu gibi Ayaz'la evden dışarı attılar kendilerini...
İkinci intikam ise pazarcılıktır. Öykü bir pazarcı tanıdığını ayartmıştır ve Ayaz'la şimdi de böyle mücadele edecektir. Daha doğrusu edebileceğini sanmaktadır yeniden. Ayaz önlüğünü zorla geçirse de üzerine, pazarcılığı çok güzel kıvırmaktadır. Ama bunu bir maharetinden ötürü değil, yakışıklılığı ve kaslarıyla sağlamaktadır. Pazara alışverişe gelen kadınlar, bu yakışıklının tezgahına uğramaktan geri duramaz ve kısa sürede tüm tezgah boşalır. Pazarcı kadın ise şoktadır. Zira, bugüne kadar hiç eline bu kadar yüksek bir kazanç geçmemiştir... O Ayaz'ı daha sonra satışa gelmesi için yine beklerken, Öykü elbette yine elinde patlayan planının hüznü içerisindedir... Ama Ayaz sınavı geçmiştir. Ve akşam için artık yemeğe çıkabilirlerdir...
Bu sıralarda Şeyma ise resmen Mete'lerin evinin hanımı gibi davranmakla meşguldür. Etrafı toplamalar, masaları temizlemeler, mutfağa girip yemek yapmalar derken tipik ev hanımı moduna girmiştir. Aman pek de yaraşmıştı bu ona... En azından evde olduğu sürede Öykü ile uğraşmanın planlarını kurmuyor... Mete mutfak için bir şeyler almaya giderken, telefonunu tezgahta unutmuştur ve Şeyma'da telefonu alıp kurcalamaktadır. Ve bir kaç fotoğraftan sonra karşısına, Rıza ile görüştükleri otel görüntüleri gelmiştir. Mete telefonu almaya geldiğinde, hemen bırakmış ve hiçbir şeyden haberi yok gibi davranmaktadır. Ses çıkartmamasının sebebiyse daha sonra ortaya çıktı. Mete alışverişten döndüğünde, parmağını bilerek kesen Şeyma; konuyu yine ikili güven meselesine getirmiş ve otelle ilgili Mete'nin bildiği şeyleri anlatmaktadır. Salak Mete ise Şeyma'nın dürüstlüğü karşısında yine onore olmakla meşguldür. Tekrar edelim, SALAK!..
Akşam olmuş ve Ayaz'la Öykü yemeğe çıkmışlardır. Ayaz, Öykü'ye yemekten sonra başlarından geçen maceralara atfen hediyeler vermektedir... Hediyeler karşısında mutlu olan Öykü, iş yine sevgisini göstermeye gelince kendisini geri çekmiştir. Ve artık bu durum, Ayaz'ın canına tak etmiştir. Aralarındaki şeyin bir adının olması gerektiğine inanmaktadır haklı olarak. Ama Öykü'nün bu kaçarak hali isyan bayrağının sallanmasını gerekli kılmıştır. Öykü ise yine kaçmıştır oradan, bir taksiye atlayıp... O sıra Şeyma'nın yaptığı yemekleri yiyen Burcu'yu aramış ve onlara geleceğini söylemiştir. Ayaz'da hemen sonra Mete'yi aramıştır. Önce Mete ayak diretse de, telefonu açmış ve onunla buluşmak için evden ayrılmıştır...
Öykü, Burcu'lara geldiğinde ise Şeyma'da dahil olmuştur bu muhabbete. Öykü olanları anlattığında, Burcu saçmaladığını söylemiştir ama yılan Şeyma, ona kötülük olacağını bildiği için, yaptığının yerinde olduğunu ve Ayaz'a güvenilmemesi gerektiğini söylemektedir. Burayı çok uzatmayacağım... Daha sonra -sözde-, Burcu Ayaz'ın avukatı, Şeyma'da savcı olmuş ve hakim olan Öykü'ye Ayaz'ı kendi pencerelerinden anlatmaktadırlar. Tabi bu sırada sık sık birbirine de düşen Burcu ve Şeyma ikilisinden sonunda kazanan Burcu oldu. Öykü, Ayaz'a aşık olduğunu sonunda kabullenmişti ve ona güzel bir sürprizle aşkını itiraf edecekti...
Ayaz ve Mete ise meyhanede kafaları çekmektedirler. Aralarındaki sorun da, bu olanlardan sonra sona ermiştir ve Ayaz, gerçekten Öykü'yü ne kadar sevdiğini hissettirmektedir. İlk defa Ayaz'ı böyle gören Mete ise şaşkındır... Yılların çapkını, bir kızın peşinde böyle dolanıyordu... Aslında bu biraz da, kaçan kovalanır taktiğinden başka bir şey değil... İkili bir araya gelse, bu sinerji yakalanamaz belki de... Artık bilemiyorum. Bu sahnelerde Serkan Çayoğlu'nun şarhoşlukla imtihanını izliyorduk aynı zamanda. Bir oyuncu için en büyük testlerden birisi sarhoşu oynamaktır ve kendisinin bu sarhoş taklidine 10/4 veriyorum... 0'dan iyidir değil mi?.. Dertleştikten sonra ikili meyhaneden ayrılmıştır...
Ertesi gün ise Burcu ile hazırlanmaktadır Öykü geceye... Ayaz'a olan aşkını ilan edecektir ama hiçbir şey umduğu gibi gitmeyecektir...
Akşam olduğunda önce Mete'lerdeydik... Şeyma telefonunun şarjı bitince şarj aletini almak için salondan ayrılıp yukarı çıkmıştır... Daha önce Burcu'nun girmemesini özenle tembihlediği odanın başındadır. Aşağıyı kontrol eden Şeyma, herkesin oturduğunu gördükten sonra odadan içeriye dalmıştır... Burcu ise Şeyma'nın ne zaman gideceğini sormaktadır. Mete her zamanki agalıyığla, "ben ne zaman istersem" demiştir ve babası yine buna bir ses çıkartmamıştır... Tabi bu sessizliğinin de aslında bir haykırış olduğunu anlamamız çok uzun sürmeyecektir. Burcu abisine kızmış ve yukarıya çıkmak için yerinden kalkmıştır... Yukarıya çıktığında ise işte beklenen manzara karşısındadır... Meğerse o oda, annesinin ölmeden önce kullandığı yatak odasıymış... O ölünce kullanılmamış ve üstü örtülü bir vaziyette bırakılmış. Tabi kadının tüm mücevherleri de, komidinin çekmecelerinde durmaktadır. Şeyma onları gördüğünde kayıtsız kalamadı ve gördüğü küpeleri kulağına hemen taktı!. Burcu kulağında annesinin küpesi, eli hala diğer mücevherlerde gezinen Şeyma'yı bir güzel haşlamaya başladı... Mete ve Bülent yukarı geldiğinde ise Şeyma yine ağlayıp sızlayıp Mete'yi etkisi altına almıştır... Şeyma, "çarşaf almaya girdim" dediyse de Burcu, bu odaya girmemesi gerektiğini söylediğini haykırmaktadır. Ve son radde olarak "ya o bu evden gider, ya da ben" demiştir. Şeyma'nın bu son yaptığı Bülent için de bardağın taşan son damlasıdır... Hiç bir şey söylememektedir ama bakışlarıyla Burcu'ya hak verdiğini belli etmektedir. Bunun üzerine salaklıktan, aptallığa sevk olunan Mete yine Şeyma'yı kanatları altına almış ve evi terk etmiştir. Tabi aynı zamanda annesinin anılarına da ihanet etmiştir... Ah, tek dileğim her ikisinin de bir daha geri dönmemesi... Ama nerede?..
Öykü hazırlanmış ve Ayaz'ın evinin kapısındadır. Ayaz kapıyı açtığında, gördüğü manzara bir ev dolusu kızdan başka bir şey değildir. Ayaz'ın canına haklı olarak tak etmiştir ve Öykü defterini kapatmanın vaktinin geldiğine inanmaktadır. Hatta onunla ilgili şeyleri topladığı defteri bile çöp kutusuna atmıştır. Öykü'yü içeri davet etmeyen Ayaz, kendisini çağıranlara "geliyorum" diyerek Öykü'nün suratına kapıyı kapatmıştır... Öykü yıkılmıştır, hele hele çöpte Ayaz'ın attığı defteri bulduğunda, hüzne boğulmuş ve bölümün perdesi aşağıya inmiştir...
Kiraz Mevsimi artık canımı sıktığından, bundan böyle hakkında analiz yapıp yapmamak noktasında oldukça kararsızım. Hele de artık cumartesi akşamları yayınlanacakken ve ben pazar günleri yazı yazmadığımdan, daha da karmaşık oldu bu konu... Hiç yoktan pazartesileri için bir yazı kaleme alırım ama senaryonun böyle devam etmesi halinde, bırakın analiz yapmayı; diziyi izlemeyi bile bırakabilirim... Kötüler de biraz kaybetsin, terazi biraz olsun dengelensin artık olur mu senaristcim?!.
Sevgilerimle...
Beklenen Kral
twitter.com/BeklenenKral
BeklenenKral@gmail.com
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder