Yazın tam da ortasında başlamıştı tanıtımları... Mardin'de program çeken bir kanal, şehrin iki önemli telkari ustası ailesini bir araya getirmişti. Programcıların derdi, telkari sanatı hakkında bilgi almakken; ailelerin derdi, birbirine laf geçirmekti. İlk tanıtımdan ortaya çıkan, iki düşman ailenin birbirleriyle girdikleri mücadeleyi izleyeceğimizi resmediyordu ve nitekim dizi başladıktan sonra, hikayenin üzerine oturduğu nokta da tam olarak buydu. Kadim Dostum, anlayacağınız geçmişi uzun yıllar öncesine dayanan bir didişme halini ekrana getirmekte...
Oyuncular ve karakterleri
Dizinin kemik kadrosu, Arif Erkin Güzelbeyoğlu (Bayram), Erol Aksoy (Recep), Eren Hacısalihoğlu (Ferzan), Murat Eken (Hikmet), Damla Aslanalp (Hanna), İlker Aksum (Mümtaz), Ünal Silver (Refet), Tarık Pabuçcuoğlu (Hamdi), Metin Yıldız (Bilal), Aydan Burhan (Süheyla), Nilgün Karababa (Nurten), Dilara Aksürek (Deniz), Dilek Çelebi (Aysel), İpek Ayaz (Meral), Zeyno Üstünışık (Şeker), Cansu Dağdelen (Şermin) ve Dilşah Demir'den (Cemile) oluşmakta. Gördüğünüz gibi oldukça kalabalık bir kadro var ortada ve tüm karakterlere oldukça başarılı hayat verildiğini söyleyebilirim. Öyle sırıtan bir oyunculuk yok bana göre Kadim Dostum'da...
Hikayeye bakış
Dizinin ilk bölüm itibariyle bize sunduğu hikayesi, Kadim ve Dostum adındaki iki düşman gözüken ama sürekli birbirlerinin arkasını kollayan ailenin başına gelen kötü bir olayla başlar... Aslında bu kötü olayın sebebi, yine ailenin içinden doğmuştur... Mardin'in en önemli telkari ustaları olan Bayram Kadim ve Recep Dostum'un hayırsız iki oğlu Refet ve Hamdi, babalarının dükkanında gözü olan Mümtaz'ın oyununa gelir ve çorak, değersiz bir araziyi fahiş bir fiyata satın alırlar. Tabi bu araziyi Mümtaz'ın adamı, köyün tüm kızlarının da aşığı(!) Bilal altında hazine var diye bir güzel ballandırmıştır ve araziye sahip olmak için ikili birbirleriyle yarışa girince de fiyat uçmuş, onlar da kredi çekerek dört dükkanlarını hipotek ettirmişlerdir. Babalarından gizli attıkları bu adımların sonrasında ise arazide yaptıkları hazine arama çalışması ellerinde patlayınca, büyük bir bunalım beraberinde gelmiştir. İki ailenin hiçbir birikmişi de kalmamış, bankaya olan borçlar ödenemez ve dükkanlara el koyma faslı gün yüzüne çıkmaya başlamıştır... Durumun vehametini Bayram ve Recep öğrendiğindeyse, kısa vadede ulaşılması gerek bir çözümün yaratılması şart olmuştur. Çünkü, bankalar ödenmeyen borçlara karşılık her an haciz işlemi başlatmaya hazır beklemektedir...
Her iki ailenin tek çaresi ise Mardin'in en zengin adamı olan Şükrü'nün, çirkin ve bir o kadar da kaçık olan kızı Cemile olmuştur. Refet ve Hamdi karıları, Süheyla ve Nurten'in fişeklemesiyle oğulları, Ferzan ve Hikmet'in kaderine hükmetme kararı almışlardır. İki aile de tek bir kızı almak için her şeyi yapmaya hazırdır ama ne Hikmet ne de Ferzan bu evliliği istememektedir. Dedeleri de torunlarının böyle zoraki bir evliliğe adım atmalarından yana değildir zaten. Ama anne ve babalarının duygu sömürüleri ve dedelerinin dükkanlarının elden gitme ihtimali ikiliyi bu fikri kabul etmeye itmiştir. İtmiştir itmesine ama malum, bir kızı ikisi birden alamaz. Bu durumda da, galip gelen Cemile'yi gelini olarak alabilecektir. Her şey bir yana Cemile'nin gönlü de Ferzan'dadır zaten ve bu işin ucunda yanacak olan isim de o olacaktır. Zira iki ailenin birden gittiği kız isteme merasimi sırasında, tam iki aileden kim önce kızı isteyecek yarışı başlayacaktı ki; Şükrü'lerin evinin kapısı çaldı. Gelen Ferzan'ın kardeşi Şermin'di ve acele dedesini görmek istiyordu. Merasim yarıda kesilmiş, Recep torununun yanına gittiğinde ise tüm dengeler değişmiş görünmekteydi. Almanya'dan bir şirket, telkarileriyle ilgilendiklerini yazan bir mail yollamıştı onlara. Ve yine aynı şirket bir çalışanlarını, telkarileri incelemek ve şirkete bilgi vermek için Mardin'e gönderecekti... Bu gelişme karşısında Recep, zaten zar zor ikna olduğu bu kız isteme merasiminden vazgeçmişti. Artık torununun para sebebiyle istemediği bir kadınla evlenmesine gerek yoktu. Refet ve Süheyla her ne kadar Cemile'yi istemek konusunda kararlı bir duruş sergilese bile, son sözün her zaman Recep'te olması. Onları bu kız isteme merasiminin hemen dışına atmıştı. Onların gidişiyle birlikte Kadim'ler, Ferzan'a Cemileyi istemiş ve dünden razı Cemile'yi ailesi Ferzan'a vermişti...
Gelelim bu Almanya'dan gelen mail meselesine... Aslında hiçbir şey Dostum'ların sandığı gibi değildi. Gelecek birisi vardı ama bu kişi telkarileriyle ilgilenen bir şirketin çalışanı değil, Recep'in yıllar önce Almanya'ya giden ve evlatlıktan reddettiği oğlunun kızı Hanna'ydı. Hanna'nın babası bildiği adam ölüm döşeğinde, "gerçek babasının kendisi olmadığını" söylemiş ve annesi de bunun üzerine tüm gerçekleri anlatmak zorunda kalmıştır... Hanna'nın gerçek babası bir Türk'tür ve ülkenin doğusundaki mistik şehir Mardin'de doğup büyümüştür. Annesine bu gerçeği kendisinden sakladığı için oldukça kızgın olan Hanna, şimdi de gerçek babasının doğduğu ve ölüsünün olmasını istediği topraklara gitmeye karar vermiştir. Daha sonra da sosyal medya üzerinden, babasının Mardin'deki ailesine ulaşmış ve söz konusu maili atmıştır. Kendisine gelen olumlu cevabın ardından da babasının yakılmış cesedinin külleriyle, Mardin'e yola çıkmıştır...
Cemile'yi isteyemedikleri için bunalımda olan Süheyla ise hiç inanmıyordur bu Hanna meselesine. Onun tek derdi, bir numaralı rakibi Nurten'in şehrin en zengin ailesine dünür olmuş olmasıydı... Hanna Mardin'e geldiğinde ise aile onu Kadim'lerden saklamanın telaşına düşmüştü önce ama daha sonra evin küçük oğlunun yaymasıyla etrafa herkes öğrenmişti konuyu. Neden geldiği ise daha sonra anlaşılacaktı Kadim'ler tarafından. Hikmet ve Ferzan ise dünyalar güzeli Hanna'ya yavaştan yavaştan aşk beslemeye başlamıştı... Ama Hanna, Hikmet'in kuzeni, Ferzan ise Cemile ile nişanlıydı... Yani mevcut durumda ikisinin de, Hanna ile bir gönül ilişkisi kurması imkansızdı... Elbette, kuzenine aşık edilmek istenmeyen Hikmet için de, birisi gelmişti Mardin'e... Hanna'nın, Almanya'daki Türk arkadaşı Deniz. Hikmet'le oldukça nahoş bir şekilde tanışmış, hatta Hikmet bu tanışmadan bir süre sonra Deniz tarafından darp edilmiş olsa bile, "büyük aşklar nefretle başlar" misali yakında birbirlerine tutulma ihtimalleri yüksek. Ferzan'a karşı, yavaştan yavaştan bir şeyler hissetmeye başlayan Hanna'nın ise bir numaralı düşmanı, elbette Cemile'den başkası değildir... Onu her gördüğü fırsatta saçlarını eline dolamayı kendine görev edinen Cemile faktörünün ortadan kalması da uzunca bir zaman diliminde mümkün görünmüyorken, Ferzan ve Hanna'nın birbirlerine olan ilgisinin bir ilişkiye dönme süreci çok sancılı geçecektir...
Kadim'ler Şükrü'den, Dostum'lar da Hanna'dan medet umarken, borçlarını ödeyemedikleri banka kapılarına dayanmaya başladı bu sırada... Hadi belki Kadim'lerin derdine Şükrü çare olur ama Hanna'nın, Dostum'lara çare olması çok zor. Aslında, varlıklı bir annesi olan Hanna'nın söz konusu parayı bulması zor olmaz belki ama annesi, çocuklarını reddetmiş Dostum'larla onun arasında bir bağ olmasını istemediğinden; o iş biraz yaş... Zira, annesi Mardin'de olduğunu dahi bilmiyor onun. Bir başka Avrupa ülkesinde, dertlerinden uzaklaşmaya çalıştığını zannediyor...
Eleştiri-yorum-
Oyunculuklara gelirsek, sırıtan bir karakter ya da oyunculuk yok bana göre. Bu yüzden tek tek isim de yazmayacağım ama iki pürüz sürekli gözüme çarpmakta. Birincisi Metin Yıldız'ın hayat verdiği Bilal karakterine, neredeyse şehrin tüm kızları aşık ve o da hepsini idare ediyor. Başına taktığı perukla, iyice değişik bir tip olan Bilal'e tüm kızların böylesine yanık olmasını anlamlandırmakta zorluk çekiyorum. Metin Yıldız kusura bakmasın ama bir George Clooney değil yani ve oynadığı karaktere biçilen bu taraf çok sırıtıyor. Bunu da ancak, onun devlet memuru olmasına ve doğuda hala devlet memuru kimselerin evlenilmek için en uygun eş adayı olarak görülmesine bağlıyorum. Başka bir alternatif üretemiyorum zira...
İkinci pürüz ise senaryonun büyük bir çoğunluğunun, özellikle son üç bölümde üzerine yoğunlaştığı; Hanna'nın babasının küllerinin içinde olduğu kavanoz... Hadi aldın onu getirdin, be kardeşim hiç mi kucaktan indirilmez o kavanoz?.. Babasını resmen kucağında taşıyor Hanna ve sürekli bu kavanoz etrafında dönüp durulması baymaya başladı. Yok düşüyor, yok içerisinde yatır var, yok Bayram fidye istemek için çaldı, yok Meral zayıflama eşofmanı için eskiciye sattı, yok eskici şehirde dizi çeken televizyonculara sattı, yok Bilal ve Mümtaz, Bayram gibi peşine düştü, yok Mümtaz onu setten çaldı ama tam paketlettirirken, Bayram ve torunu onlardan geri aldı, yok tam fidyecilerle görüşmek isteyen Hanna, Hikmet ve Deniz gittikleri mekanda Ferzan'ı elinde onunla gördü ve onu hırsız sandı, yok daha sonra herkes Bayram'ı şehirde kavanoz yüzünden hırsız belledi, yok hırsız bellenen Bayram şehri terk etmeye çıktı... Okurken bile sıkıldınız değil mi?.. Durum aynen bu... İyi ki o kavanoz var, senaristler ne yazacaktı yoksa çok merak ediyorum... Artık bu kavanoz meselesi kapatılsın rica ediyorum... Adamı bir köşeye koyun da huzur içinde dursun külleri kavanozun içerisinde!..
Bir ihtimal daha var...
Bu arada dizinin ilerleyen bölümlerine dair bir şeyler yazıyorum, pürüzler düzeltilsin falan diyorum ama şöyle bir durum da var ki, Kadim Dostum'un çok iyi reytingler aldığı söylenemez. Aslında oldukça ilgi çekici bir hikayesi ve oyunculuklar barındırıyor dizi ama çok büyük bir yarışın sahne aldığı çarşamba akşamında, diğer rakiplerinin gerisinde kalıyor. Fox TV de acımadan yapımlarını kaldırmakla meşhurken son yıllarda, dizi için tehlike çanları çalıyor diyebiliriz.
Kadim Dostum, geleceği belirsizlikle dolu olsa da gerçekten başarılı bir iş bana göre... Bakalım, dizi sezonun sonunu görebilecek mi?..
Sevgilerimle...
Beklenen Kral
twitter.com/BeklenenKral
BeklenenKral@gmail.com
Zaten dizinin final yapacağı haberi geldi. Hem dizi 2. defa gün değiştirdi zaten. Pazartesi'den Çarşamba'ya geçmişti, ama hiç umut yok. Diziyi izlemediğim için daha fazla konuşamıyorum, ama güzel bir yazı olmuş yine... :)
YanıtlaSilBana Artık Hicran De ve Benim Adım Gültepe için bile çalıyorken final çanları, Kadim Dostum'a şahsen hiç şaşırmam. Güzel dizi yazıda da belirttiğim gibi ama reytingler böyle geldiği müddetçe kimse güzelliğine bakmayacaktı zaten...
SilBeğenine teşekkür ederim bu arada, sevgiler...
Kara Para Aşk yazısı beklerken Kadim Dostum la karşılaştım, neden ama neden :(
YanıtlaSil:) Çok üzgünüm... Ne yazık ki Kara Para Aşk'ın saçmaladığını düşünenlerdenim ve izlemedim bile dün gece. Kaydettim ve kutuda duruyor öyle... Söz vermemekle birlikte, izledikten sonra analizini yapabilirim bölümün...
SilTekrar üzüntülerimi bildiririm, sevgiler...
Severek izliyorum... Samimi ve sımsıcak bir dizi... İçinde özlediğim pek çok şey var... Doğrusu kaldırılırsa üzülürüm... Tavsiyem süresini 45-50 dakika olarak sınırlamaları ve hayata hep rating olarak bakmamaları... Ratingmetresi olmayan yüzbinlerce izleyecisi olduğuna eminim...
YanıtlaSil