Şimdiye kadar izlediğimiz formatlardan çok farklı bir iş, Para Bende... TV8'de ekrana gelen gezi yarışı kısaca, parası olanın savurganlığı ile olmayanın açlık oyunlarını resmediyor...
Yarış, Murat Ceylan ve Almeda Abazi tarafından sunulmakta. Gittikleri yabancı şehirlerin havalimanında, Murat ve Almeda birkaç dakika içerisinde buldukları iki kişiye bir Türkçe cümle kurdurmaya çalışıyor ve en düzgün cümleyi kuranı bulan 10 bin dolar ile şehri gezme imkanı buluyor. Bu yarışı kaybeden taraf ise şehri sadece 100 dolarla gezmek zorunda kalıyor...
Havalimanında yapılan yarışın ardından da, iki farklı dünyanın imkanlarını izleme fırsatı buluyoruz. 10 bin doları kazanan taraf en lüks ve pahalı yerlerde gezip tozarken, 100 doları olan taraf kendini gittikleri şehri tanıtmaya vuruyor. Benim izlemekten en keyif aldığım, yarışı kaybedenin yaşadıkları bu arada. Şu ana kadar üç bölümünü izlediğim programda, bir kez Murat'ın kazandığını gördüm. Diğer iki bölümde ise aç ve bitap bir halde şehri tanıtıyordu...
10 bin dolar gerçekten oldukça yüksek bir tutar ve bu paranın son kuruşuna kadar rahatlıkla harcayabiliyorlar ancak, izlediğim üç bölümde de limiti doldurduklarına tanık olmadım. Hatırladığım en çok 7 bin dolar kadar bir paranın harcandığıydı. Harcayan ise, Almeda idi. Muhtemelen çekiniyorlardır, hepsini harcamaya. Yani bütçe o kadar diye suyunu çıkartmaya da gerek yok elbette... Durum böyleyken, iki farklı gezinin nasıl yansıtıldığına bir bakalım derim.
10 bin doları kazanan tarafın tek yaptığı gezmek ve para harcamak. Şehri tanıtmak demiyorum bakın, kendini gezdirmek. Zira, şehrin en lüks alışveriş merkezleri, gece kulüpleri, restoranları, mağazaları ve gösteri merkezlerinden çıkmıyor parası olan. Para harcamak için çaba sarf ederken de, tanıtacak bir şey bulamıyor. Gittiği alışveriş merkezinde, Holywood yıldızı zannedip kendileriyle fotoğraf çektirmeye çalışan ve kameraya çıkmak için çaba sarf eden insanlarla olan diyalogları yansıyor çok çok ekrana. Açıkçası, parası olan İstanbul'da da gezebilir bana göre. Çünkü, gittiği tüm yerlerden İstanbul'da misliyle var ve bana hiç çekici gelmiyor bu yüzden ekrana yansıtılanlar. İşte sadece kiraladığı ultra lüks yatın girebildiği bir sahil varsa orayı anlatıyor farklı olarak ya da 200 dolardan aşağıya almadığı biletle girdiği dünyanın en büyük akvaryumunu gezdirirken, farklı bir şey izleyebiliyoruz... Tabi birde binlerce dolara kiralanan lüks Hummer limuzinin camından sarkarken, şansa görebildiğimiz birkaç şehir manzarasının hakkını yemeyeyim şimdi!.. Kısacası, parası olan bize değil kendine gezmiş oluyor. Annesine, babasına, kardeşine, kuzenine, halasına, teyzesine ve en çok da kendisine aldığı hediyelerle şehir turunu kapatıyor.
Parayı kazanamayan taraf ise yokluktan kendisini şehri tanıtmaya vuruyor ve izlemesi en keyifli ve bilgilendirici sahneler de bu zamanlar ekrana geliyor. 100 dolar oldukça düşük bir bütçe ve zoru zoruna yetiştirirken, çoğu zaman bittiği de oluyor. Hatta bir keresinde parasını yetiremeyen Murat, Acun'a ulaşıp parasının bittiğini söylemiş ve günlük bir işte çalışıp para kazanabilmek için izin istemişti. Acun da orada tanıdığı aracılığıyla bir fabrikada günlük iş ayarlamıştı Murat'a. Yani parası olmayanın işi sıkıntı. Öyle "para bitti al bir 100 dolar daha" demiyorlar. Tabi bir de yatacak yer bulamadıklarında, parklarda veya çadırlarda sabahlamak zorunda kalıyorlar. Parası olan en lüks otelin süitinde geçirirken gecesini, parasını yetiremeyen taraf çadırda uyumak zorunda kalıyor... İzlerken, gerçekten koyuyordur bence...
Şehirlerin tarihi ve turistik yerlerini, önemli yapıtlarını, modern ve klasik akımdan etkilenen sergilerini -ücretsiz ya da az ücreti olduğunda- gezdiren, anlayacağınız üzere 100 doları olan taraf oluyor. İçerisine giremiyorlarsa da, dışından genel bir bilgi akışı geçiyorlar ve bu bile oldukça bilgilendirici bir aktivite oluveriyor. Gidilen yerleri tanıtmak konusunda da en başarılı olan, Almeda kusura bakmasın ama Murat... Öncesinde çok iyi hazırlanıyor ya da beş yüzüncü tekrarda çekimi ancak sorunsuz tamamlıyordur bilemem. Tek bildiğim, anlatmak için anlatmadığı ve sanata olan düşkünlüğü. Gördüğü heykel ve mimari objelere yorum katması da cabası. Almeda ise hala tam olarak düzeltemediği Türkçesiyle elinden geleni yapıyor tabi ama yeterli değil. Onun da işte para harcama faslı izlenesi çok. Hele bir tabağın içerisinde toplasan iki kaşıklık yemeğin gelmediği restoranlara, 200-300 dolar verdiğinde yerimde oturamıyorum zevkten ve heyecandan!.. Arkadaş git bir orta kalem restorana doyur karnını. Yok efendim neymiş, Michelin yıldızı almış bir restoranmış ve ödüllü yemeklerini çok merak ediyormuş... Ödüllü azıklarını de sen ona. Zira azık gibi az ve öz koyuyorlar yemekleri tabaklara. Sonrada bayılıyosun yüzlerce doları, restoranın kasasına...
İkili gezilerini tamamladığında, şehrin önemli bir merkezinde bir araya geliyorlar ve bir kutu içerisine yerleştirdikleri yıldızı-madalyon da olabilir-, orada bir yere saklıyorlar. Eğer izleyenler -en az- üç ayrı ülkedeki bu kutuları bulur, fotoğrafını çeker ve iletişim adresine gönderirlerse; onları büyük bir sürpriz bekliyor-muş-. Böyle ütopik bir şeyi yapacak birisinin çıkmayacağını bildiklerinden; belirlenmemiştir bile ne olacağı o sürprizin. Olur da çıkarsa, çok çok seyahat olur o sürpriz bana göre. Ev ya da araba verecek değiller ya...
Program iyi hoş da, bir türlü belirli bir zaman tutturamadı. Bir hafta içi, bir hafta sonu, bir öğlen, bir akşam kuşağında derken iyice suyu çıkmaya başladı. Zaten kanalda, sunulan yayın akışıyla da alakası olmayan bir şekilde ekrana geliyor programlar ve olan da yapımlara oluyor işte böyle. Gerekçe, yeni bir kanal oluşu ve yeni gelen programları oturtmaya çalışmak ancak, var olan programları harcamadan da yapılabilir bu sanıyorum. Ver Fırına ve Para Bende'de sorun bu yönüyle büyük anlayacağınız ve yayın akışı rayına oturmazsa, gerçekten heba olacak bu yapımlar. Murat'ın hayranları da gördüğüm kadarıyla bu durumdan oldukça şikayetçiler. Zira Murat birkaç kez, bu yayın sorunu ile ilgili hayranlarını yumuşatıcı tweetler atmış. E, bence oldukça haklı hayranlar. Onca ülke gezip, çekim yapıyorlar. İyi de para harcanıyordur bu çekimler için ve sonrasında bir türlü rayına oturtulamayan yayın akışı sebebiyle izleyici kaybediyorlar..
TV8'in, ülkenin en çok izlenen üç kanalı arasına girebilmesi için; Acun Ilıcalı sadece milyonlarca lira harcadığı güçlü yapımlarına güvenmiyordur herhalde. Gerçekten eğer tüm yapımlarıyla bu ipi göğüslemek istiyorsa, genel müdürünün kapısını bir ara tıklatsın derim...
Sevgilerimle...
Beklenen Kral
twitter.com/BeklenenKral
BeklenenKral@gmail.com
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder