Sadece olumsuzluk izleyeceğimiz algısıyla, o kadar şevksiz ve isteksiz oturdum ki ekran başına; bu bölümden ümidi tamamen kesmiştim. İlerleyen zamanlar için senaryoda gerçekleştirilecek sürprizleri beklediğimden, "bir bölüme de katlanayım" kafasındaydım anlayacağınız... Amma velakin o kadar eğlenceli, komik ve ders niteliğinde söylemlerin olduğu bir bölüm izledik ki; daha ilk birkaç sahnede kendimden geçtim...
Uzun zamandır bu kadar keyifli bir ters köşe hiçbir dizide izlememiştim. On yedinci bölümün sonunda, çevirdiği kumpasla birlikte zerzevat aileyi Engin olduğuna inandırdığından, ilmek ilmek yayılan bir olumsuzluk dalgası beklemek sanırım en normal olanıydı. On sekizinci bölüm başladığında ise zannettiğim algının tamamen dışında bir olay örgüsü vardı... Öyle ki bir ara zerzevatın düştüğü hale üzüldüm!.. Düşünün Ar ailesi onu nasıl Engin olduğuna pişman etti...
Zerzevat demişken bir konuya ayrıca değinmek isterim. Bu söylemin bağladığı kişi, dizi hakkındaki yazılarımı başından beri takip edenler bilir ki, Rıza karakteridir ve o karakteri ismi yerine bu lakapla anmayı en doğrusu görüyorum kendi açımdan. Bir ailenin yirmi beş yıllık özlemini sömüren bir karaktere, uygun olan en seviyeli söylem de budur bana göre... Tam da bunun üzerinden, senaristlerimize geliyorum... Zira Cücü, dün akşamki bölümde ondan zerzevat diye bahsetti ve beni benden aldı... Yazılarımı başından beri okuyan senaristlerimizin, karakter için kullandığım lakaba yer vermesi, kendi açımdan çok eğlenceli bir deneyim ve izlenimdi. Onlara, izleyicilerine verdikleri değerden ötürü teşekkür ediyorum...
Yirmi beş yıllık büyük bir özlem, dile kolay... Yıllar boyu süren bu özlemleri dindiğinde, aslında sadece dindiğini zannediyordu; Ar ailesi... Tarık dışında herkes, onun Engin olduğundan emindi artık ve yeni bir torun, yeğen, oğul, abi, kardeş ve dayı figürü belirmişti önlerinde... Birkaç bölüm önce zerzevat, Tarık'la karşı karşıya geldiğinde, Tarık'ı körü körüne ve her şeyin dışında büyük bir sevgiyle savunan Tülay, Miray ve Gülay o adamın yirmi beş yıl önce kaybolan kardeşleri olduğunu öğrenmişti... Miray'ın tek üzüntüsü bu da değildi... Abisinin kayboluşundan kendisini sorumlu görüyordu ve en büyük suçluluğu da o hissediyordu... Şeniz'le birlikte çevirdikleri tüm dolaplardan sonra asıl utanması, suçlanması gereken zerzevat ise Miray'ın bu üzüntü dolu konuşmasını gizlice dinlerken, keyifle sırıtıyordu...
Ar ailesi başlarına bilmeden büyük bir bela almışken, onlar da az değildi hani... Ağır bir simetri takıntısı olan zerzevat, yirmi beş yıllık hasretlerini dindirmeye çalışan bizimkilerin karşısında kafayı yememek için resmen kendisini zor tutuyor... Özellikle yaptıkları ilk sabah kahvaltısında, simetri takıntısı ağır bir şekilde nüksedince, büyük bir "off" çekip sandalyeden kalkar ve herkesi şaşırtır. O, "çok doydum" olarak kakalamaya çalışıyordu bu tepkisini ama Ar'lar öyle hemen pes etmezdi... Engin, yani Tarık çocukluğunda kayısılı kurabiyeyi çok seviyormuş ve sabah erkenden Zafer pastaneye inip Engin sandığı zerzevata bu kurabiyeden yapmış. Ama onun tatlıyla da hiç arası yoktur ve olanlara daha fazla dayanamayarak oracığa bayılır... Ben ki bu sahnede gerçekten ona üzüldüm, varın siz düşünün bizim Ar'lar sevgileriyle adamı nasıl boğdular... Bu üzüntünün altında, simetri takıntısının ben de de bulunmasının bir payı olabilir tabi. Allahtan o kadar da tepkisel bir derinliğe sahip değil benimkisi...
Zerzevat ayıldığında ise bizimkilerin ısrarının bitmediğini anlaması çok da uzun sürmedi... Aile onu elleriyle tıka basa beslemeye niyetliydi ve yine o takıntısını tetikleyecek yemek tabakları önüne gelmişti... Sürekli aile fertlerinin elleyip elleyip şekillerini bozduğu tabakların, kendinde yarattığı psikolojik etkiye daha fazla tahammül edemeyen zerzevat, tabakları en son elleyen Gazanfer'e fena halde bağırdı ve herkesi bu sefer başka bir şoka sürükledi... Hikmet dahil herkes verdiği bu tepki karşısında bozulmuşken, hemen işi "şaka yaptıma" getirdi ama Hikmet'i o surat ifadesiyle görmek bile bana yetti... Sıra abiliğini göstermekteydi... Abi olmanın birinci kuralı da onun için, kardeşin giydiğine karışmaktan ibaretti... Akşam için evde yenmesi planlanan yemek, dışarıda yenmeye karar verilince herkes hazırlanıp salona geldi. O ise yeniden sahnedeydi... Gülay, kısa bir elbise giymiş ve ailenin diğer fertleri onun bu giyimine alışmışken; zerzevat ondan hemen üzerini değiştirmesini istedi... Bu sırada klasik kıskanç abi söylemleriyle de, aileyle olan bağını güçlendirmekti niyeti... Ama bu söylemlerin ters tepmesi hiç de uzun sürmedi...
Hikmet ve Zafer ona hak verip, Gülay'dan üzerini değiştirmesini istemişken; bu sefer de sahneye Mukadder çıktı... "Kızlarının nasıl, ne şekilde davranmaları gerektiğini çok iyi bildiğini ve giyimlerine de kendi özgür iradeleriyle karar verebileceklerini" çatır çatır dile getirdi... Mukadder'im, öpüyorum seni... Tarık dışında herkes inanıyordu onun Engin olduğuna ama bu zerzenişin sonrasında Mukadder'in onu hala tam olarak oğlu gibi benimseyemediği ortaya çıkmıştı... Zaten daha sonra ekrana gelen sahnelerle de bu durum tamamen pekişti... Akşam evde verilecek yemek için Mukadder, Tarık ve Cücü'yü de çağırmıştı. Ama planın değiştiğini arayıp da haber vermek aklına gelmemişti... Tarık ve Cücü akşam olup geldiklerinde de, Mukadder "arayıp, haber vermeyi unuttum" diye üzüntüyle af diliyordu ama herkes hazırlanıp apartmanda dikilirken bu konu çok da uzatılmadı... Dışarıdaki yemeğe davet ettiklerinde de, ikilimiz bu teklifi reddetti...
Yemekten dönüldüğünde ise pastanenin önünde çok duygusal bir sahne daha izledik... Tarık, Mukadder'in göstermiş olduğu ilgisizliğe çok kırılmıştı... Tıpkı bir oğlun annesine kırgınlığı gibi kırgındı, bilmeden onun gerçekten annesi olduğunu... Mukadder'in kendini savunuşu ve ondan af dileyişiyse ancak bir annenin oğluna yapacağı gibiydi, bilmeden onun gerçekten oğlu olduğunu... Tarık'ın ne kadar üzüntü duyuyor olursa olsun, Mukadder'i gözleri dolu ağlarken orada bırakması bana göre ona hiç yakışmadı... Mukadder'imin ise bu sahnelerde gözünde yaş kalmadı... İşte gerçek bir anne-oğul ilişkisi vardı aralarında... Mukadder, Tarık'a karşı hissettiği sevgi ve ilginin onda birini bile hissedemiyor, yirmi beş yıl sonra bulunduğunu sandığı -çakma- oğlu için. İşte bundan sebep, zerzevatın sonu kısa sürede gelecek inanıyorum...
Şimdi biraz da diğer cephelere bakalım... Güneş, Tarık'ın ailesini bulmaya niyetlidir ve aslında bulmuştur da ama o gece zerzevatın ailenin oğlu olduğunu öğrendiğinde, arama afişini "bu ihtimal elendi" diye yırtıp attı... Attı atmasına ama kuşkuları hala baki... Tarık'la birlikte, o zamanki gazete arşivlerinden kayıp ilanlarına bakarlarken de iyice yakınlaşmaya başladılar... Anlayacağınız Güneş, onun hem ailesini bulacak hem de birlikte bir aile kuracaklar... Tarık onun sayesinde Ar'lara ulaşacak ama umuyorum aralarında tam bir yakınlaşma olmadan çıkar bu gerçek ortaya. Zira, Ar'lar ona da Yonca'ya olduğu gibi fena gıcık gidiyor ve Güneş, gerçeği öğrendiğinde söylemeyi seçmezse çok da haksız görünmez gözümde... O yüzden Tarık ve Güneş arasındaki yakınlaşma derinleşmeden bu iş çözülsün rica ediyorum...
Cücü meğersem Harvard mezunu ve mükemmel cv'si olan bir psikiyatristmiş... Bunu da, Tarık'ı hastaneye geri dönmeye ikna etmek için, o hastanede çalışmak istemesiyle öğrendik. Tarık'ın doktor arkadaşına, gidip de kendisi konuşmaya karşı olduğundan(!) başhekime iletmesi için cv'sini verdiğinde kadın büyük bir şok yaşadı. O bu şoku yaşarken, Cücü'nün aşırı mütevazi davranışı ise ütopik karakterinin bir yansımasıydı... Başhekim bu cv'ye kayıtsız kalamadı ve hastanede görevine başladı Cücü ama bilmediği, Engin'in daha önce böbreğini vermek istediği ve babası yerine koyduğu adam için hastaneye girmesiyle, hayatına kaldığı yerden devam etme kararı aldığıydı... Cücü ilk dakikadan hastaneyi, ilkeleriyle birbirine katmışken Engin'in hastaneye geri döndüğünü görünce yaşadığı pişmanlığı şahaneydi... Tabi kişiliğine de yediremiyor onca şey sonra istifa etmeyi, o da bundan böyle Engin'le aynı hastanenin kadrosunda olacak belli ki... Cücü, bugün ayrı bir favorimsin!..
Esma... İçtiği ilaçların etkisiyle kafası hep dumanlı ve pozitifliği üzerinde ama söz ne zaman Ar'lardan açılsa, kadın resmen kendisini buluyor. O kaşlar hemen çatılıyor, yanaklar al al olmuş bir vaziyette kin kusmaya başlıyor... Bu konuda ise ona pek kızamıyorum... Yonca konusunda bizimkilerin davranışı ortadayken, kızının ölümüyle Esma'nın onlarla arasına duvar örmek istemesi çok normal... Tabi benim için tek sorun, Pelin'e karşı olan negatif tutumu... Kısa sürede o tutumunun değişmesini dilerken, gelelim dün geceki bombasına... Cücü'lerin taşındıkları apartmanın çatı katında, Tarık ve Güneş mutfakta gurmelik yarışı yaparken, Cücü, Can ve Esma masa başında, yemek bekliyorlardır... Soğuk esprilerden konu açılır ve Can'la, Cücü oldukça komik birer soğuk espri yapar... İlaçların etkisiyle, sinirleri gevşeyen Esma kıkır kıkır gülerken bir soğuk espri de kendisi yapmaya çıkar ve soğuk değil resmen kuzey kutbu bir espri yapar... Ne mi?.. "Kasap et derdinde, Sibel Can"...-Evet, dağılabiliriz arkadaşlar...- Bu espri karşısında Can ve Cücü kitlenip kalmışken, Esma yaptığı espriyi hem gülüyor hem de açıklamaya çalışıyordur... Esma'm, süpersin ama nolursun bir daha espri yapma...
Zerzevatın, söylemleri sebebiyle Engin olmak da istemeyişinin altında ne yattığını çok merak ederken; bunun sadece yurttan tanıştıkları Tarık'tan öç almak olarak gösterilmesini istemem... Zira, bunca zaman kendisinin Engin olduğuna aileyi inandırmak için elinden geleni yapmış, üzerine de O Hayat Benim'de olduğu gibi Adli Tıp'da adam bulup sonuçları değiştirmişken, derdinin ne olduğunun altı iyi doldurulmalı... Şeniz'le ortaklaşa çalışmaya başlamasalar yarıda vaz mı geçecekti, yoksa en başından bambaşka bir şey mi kurguluyor merak edilesi... Tüm bunların merakının giderilmesinin ise haftalarca sürecek bir acıya dönmemesi en büyük dileğim... Tarık, annesine artık kavuşmalı... Yirmi beş yıllık bu özlem, en kısa sürede gerçek Engin'le son bulmalı...
Sevgilerimle...
Beklenen Kral
twitter.com/BeklenenKral
BeklenenKral@gmail.com
----------------------------------
Bilgi: Diyaloglu fotoğraflar, Kocamın Ailesi Resmi Twitter hesabının paylaşımlarıdır.
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder