Karamsarlıklarla örülü bir bölümle ekrana geldi, dün akşam Ulan İstanbul. Böylesine buhranlı bir bölüm hakkında ne ön yazı ne de final çıkarımı yazamayacağım. Madem öyle, hemen bölüm analizine başlayalım...
Diziyi geçtiğimiz bölüm, Kandemir'in Ferdi'ye "çek git" diye haykırdığı sırada bırakmıştık... Ferdi çekip gitmişti ama o gidiş, büyük kaoslara gebe olacaktı...
Yirmi üçüncü bölüm
Bölüm bir soygun sahnesiyle açıldı. Başrolde yeniden Ferdi'nin olduğu bu sahnenin hemen ardından, onu arayan Karlos'un telaşı ve bağırışlarını izlemeye başladık. Arabada Derya'nın da oluşu, bunun geçmişten bir sahne olmadığını gösterirken, Yaren'e "iyi misin?" seslenişleri ve onun dengesiz görüntüsünün sonrasında da, Kandemir'i bir hastanede baygın vaziyette bulduk... Ne oluyoruz arkadaş? derken, jenerik girdi ve 2 gün öncesine gittik...
Karlos, Bahadır, Yaren ve Derya odalarında, olanlardan sonra oldukça sıkıntıda gözükmektedir. Ferdi'nin yokluğu herkese koymuştur ama onun nerede olduğunu bilmeleri, bir nebze olsun içlerini rahatlatıyordur. Ferdi'nin nerede olduğuna gelirsek, aslında çok da tahmin etmesi zor bir yerde değildi; birçoğunuzun aklına gelebileceği gibi Tuncer'in yanındaydı. Tuncer'in saray yavrusu bir eve sahip olduğunu görürken, ağız ishalliğine devam etmekte ve Ferdi'yi iki kere bunalıma sokmaktadır... Aslında Tuncer'in söylediklerinin hiçbirisi yanlış değildi... Ağzına sağlık Tuncer!.. Ferdi'yi düşüncelere daldığı seksi bir dujjjj(!) sahnesinde izledikten hemen sonra, akıllanmamış olarak içeri geri geldiğini görürüz. Zira Tuncer'e soyulacak bir adam bulmasını söyler...
Bizimkiler ise Kandemir'in gelmesiyle ayaklanmak zorunda kalırlar. Hiç kimseyi Ferdi konusunda konuşturmayan Kandemir, hepsinin hemen hazırlanmasını söyler. Hazırlanıp dışarı çıktıklarında ise Servet'in radarına takılan çetemiz, onun önderliğinde öğretmenler gününü kutlarlar... Sosyal sorumluluk projesi gibi bir adam olan Servet, yine ağzı dolu bir şekilde öğretmenliğin nasıl zor bir meslek olduğundan ve öğretmenlerin ne kadar değerli kimseler olduğundan bahseder... Tabi bu söylemler üzerinden de, öğretmenlerin hak ettikleri şartlarda çalışma imkanı bulamadığı mesajını verir... "Servet büyüksün!" demekten herhalde bu sahnelerde kimse kendisini alamamıştır... Servet'in söylemleri bittiğinde, çetemiz ona ne kadar haklı olduğunu söyler ve arabaya atlayıp, yola koyulurlar...
Bu sırada Şehriban'ın telaşına tanıklık ederiz. Bir elinde bez masayı silerken, diğer elindeki telefonla da Maşuka'ya ulaşmaya çalışmaktadır. Sabah "simit almaya fırına gidiyorum" diye evden çıkan ve o zamandan beri hala gelmeyen Maşuka'ya tam söylenmeye başlamışken kapı çalar. Elbette gelen Maşuka'dan başkası değildir... Eskisini verip, yeni bir akıllı telefon almaya gittiğini söyler ve Şehriban'a da aynı şekilde yeni bir telefon almasını öğütler... "Talip'i takip edersin, fav'larsın" dediğinde ise Şehriban sazı eline alır... "Havlayana köpek diyorlar da, fav'layana ne diyorlar?" söylemiyle bir Twitter geleneğine giydirmiş ve gülmekten karınlara ağrı sevk etmiştir!.. Ama Şehriban, olmuyor böyle... Bir twitter kullanıcının olmazsa olmazı, fav'lamaktır... Ben de çok yaparım ve kırıldım açıkçası... Kendime gelmem, biraz zaman alacak kesinlikle... Şehriban'ın yeni bir telefon almaya gönlü yoktur ama Maşuka bu sırada hat ismi vermeden, herkesin gözüne ilişmiş bir kampanyanın reklamını yapmaya devam ediyordur... Kaç para aldın bu reklam için kız Maşuka!.. Bu reklam faslından sonra ise eve Fatma gelir ve Talip'in hala onunla evlenmek istediğini söylemektedir. Şehriban'ın gönlü vardır Talip'de ancak, evlenip de Ceyhun'u bırakıp yabancı ellere gitme fikri hiç içine sinmiyordur ama ...
Şehriban için bir talibin son çırpınışları senfonisi çalarken, restorana çetemizin ofisine geçeriz... Daha saniyesinde de haftanın avı ekranda belirmiştir... Faysal Temiz adındaki bu tip, bir insan kaçakçısıdır. Ülkelerinden başla topraklara göçmek zorunda kalan insanların hayatlarıyla oynayan bu tip, aynı zamanda bir psikopattır da... Adama ulaşmak için, Yaren ve Karlos Beykoz civarında balıkçı gibi takılacak, bu sırada da Bahadır insan kaçakçılığı yapan tekneleri araştıracaktır... Tabi her şey bir kenara, Kandemir bu sahneyle birlikte içli içli öksürmelere başlar... Kandemir, noluyi sana?..
Herkes planın bir köşesinden tutmakta, Derya ise Ferdi'nin peşinden Tuncer'in evine gitmektedir. Garibim Tuncer'de, Ferdi'nin isteği üzerine ona bir av bulmuştur... Nurettin adındaki bir altın kaçakçısı da, Ferdi'nin bu haftaki av gündeminde olacaktır... Ayrı iş yaptığı ve çeteyi tehlikeye soktuğu için Kandemir'den bin bir azar işiten Ferdi, hala bildiğini okumaya devam etmekte ve ekran karşısında herkesi çıldırtmaktadır!.. Derya ile bık bık hasret giderme sahnelerine hiç değinmeyeceğim... "Sizin aşkınıza da ..." diye başlayan öbek öbek bir çok söz sarf ederim ama FerDer'ci fan sayısı fazla olduğundan sessiz kalmayı tercih ediyorum(!)..
Şimdi de Yaren ve Karlos ikilisinin yanına gideriz... Yaren, Türkan Şoray'ın "Balıkçı Azize" filmindeki gibi giyinmiş, yine onun filmde seslendirdiği "Balıklarım tazedir"i seslendirmektedir. Siyah saçın normal haline oranla daha çok yakıştığı Şebnem Bozoklu, ultra şahane bir performans sergiledi bana göre... Hele son dönemde, bu taklidi sürekli birilerinden izleyip berbat performanslar gördüğünden bu gözler, resmen ilaç gibi geldi söz konusu sahneler... Erkan Kolçak Köstendil'le ikisinin müzikal tadındaki bu sahnelerinin ardından, Hayati görünür orada... Hayaticik ile çok dertte olan Hayati, ona iyi gelsin diye(!) balık almaya gelmiş ama bizimkileri karşısında gördüğünde elbette şaşırmıştır. Seri laf sokmalar ve klasikleşen "siz ne biçim ailesiniz" söylemleri ardından, beklenen tipler oraya haraç almaya gelir. Karlos ise haracı çıkartıp verir... Adamların parayı alıp oradan ayrılmasının hemen sonrasında da Bahadır ve Kandemir peşlerine takılır... Bizimkiler ise balık tezgahını toplayıp, Tuncer'in evine giderler... Derya'nın eşsiz sade makarnasını gören Yaren elbette oldukça şaşırır... Makarnayı suya koyup haşlamak ve tabağa servis etmek gibi böylesine zor bir maharetin üstesinden geldiği için Derya'yı kutluyorum... Neymiş efendim, başka bir şey bulamamış. Peh!.. Onlar mutfakta konuşurken, Ferdi'de Karlos'a planını açar. Kendisini bir bataklığa çeken Ferdi, onu da yanında gelsin istiyordur!.. Karlos hiç niyeti olmamasına rağmen kabul eder teklifi ama ikisi için de işler hiç planlandığı gibi gitmeyecektir.
Kısa süre sonra Faysal'ın yeni bir insan kaçakçılığı gerçekleştireceğini öğrenen Bahadır, bu sözlerinin hemen ardından haftanın iki kurbanından biri oluverir... Zira Tuncer'le birlikte, kaçak kılığına gireceklerdir... Ofiste üçü bir araya gelmiş, planı oluşturmaya başlamışlardır. Bahadır ve Tuncer, Ferdi'siz bu planı yürütemeyeceklerini sürekli dillendirmektedir ama Ferdi'nin nasıl olduğunu soran Kandemir, onu plana dahil etmemeye kararlıdır.
Şehriban Maşuka ile birlikte Ceyhun'un evine eşya almaya bir mağazaya gitmiş ve deli Maşuka'yı zapt etmeye çalışmaktadır. Bir yatağın üstüne yatan Maşuka, tüm sapıklığını konuştururken, mağaza görevlisi elbette duydukları karşısında şoktadır. En sonunda Şehriban adamı oradan uzaklaştırmakta bulur çareyi... Ev için bir şeyler seçmişken onlar, Ceyhun da gidip beğendiklerini alır... Ceyhun'un evdeki bir odayı da kendisi için hazırlamak isteyeceğini düşünen Şehriban, kendisine de tek kişilik bir yatak beğenmiştir ama eşyalar eve geldiğinde içlerinde yatağı göremeyen Şehriban acı gerçekle yüzleşir... Zira, Ceyhun'un onu evde istediği yoktur. Hayalleri yıkılan Şehriban kendini eve gelip yemeğe vermiştir... Fatma ve Maşuka ise "yalnız hayat geçmez" diye, Talip'in teklifini kabul etmesi için yeniden diretirler...
Bahadır, Tuncer, Kandemir ve Karlos dörtlüsü minibüsle, Faysal'ın mekanına gelirler... İtalya'ya gitmek isteyen kaçakları oynayacaklardır ve mikrofon kendisine yerleştirilen Tuncer oldukça telaşlıdır... Zira, oldukça psikopat olan Faysal'ın her yerlerini aratma korkusu Bahadır'dan ona geçmiştir... Psikopat Faysal ise bu sırada adamlarının getirdiği dartla oynamaktadır ama hiçbir atışının hedefi bulmaması sonrası atarlanıp, adamlarından canlı bir hedef getirmelerini ister. Tam bu sırada da içeriye Bahadır ve Tuncer girer... Adam alıp Bahadır'ı canlı hedef yapar ama Bahadır kitlenmiş ve bir tepki vermediğinden, vazgeçer onu hedef almaktan... İkilimiz daha sonra parayı verip anlaşmıştır ama bekledikleri gibi adam onlardan kuşkulanmış ve soyunmalarını istiyordur. Islık çalıp, mikrofonla Kandemir'lere haber verirler ve onlar tam içeri gireceği sırada, telefonla konuştuğu adama sinirlenen Faysal, ertesi gün gelecekleri yeri söyleyip adamlarıyla oradan gider. Son anda totolarını kurtaran ikili, ecel terlerini siler ve keyifli bir şekilde Kandemir'lerle oradan ayrılırlar...
Şehriban olanlardan sonra oldukça bunalımdadır... Hele tüm yaşadıklarından sonra Ceyhun'un Derya'ya kolye alıp, kendisine pofuduk terlik almasına iyice içerler. Ve bir süre sonra bir rüyaya dalar... Rüyasında yaşlılığını gören Şehriban, gerçekten bambaşka bir hale bürünmüştür... Benim o hali anlatmaya kelimelerim yetmez... Fotoğraflardan gördünüz zaten... Şehriban sen yine de her halinde çok şekersin, bunu bilmelisin... Ah, bu süreçte Maşuka'nın hiç yaşlanmadığını ve Kandemir'e çok benzeyen pala bıyıklı başka bir adamla birlikte olduğunu söyleyeyim... Kadın rüyalarda bile azgın ve hala genç... Tabi Şehriban kendisinin yaşlanmış, Maşuka'nın hala genç görünmesine rüyadan uyandıktan sonra içerler ve hemen onun gibi bakım maskeleri sürme derdine düşer... Tek derdi de bu değildir elbette... Yaşlanınca yalnız kalmak istemeyen Şehriban, Talip'in evlenme teklifin kabul etmeye de niyetlenmiştir. Onun bu niyetini öğrendiğinde, evlensin diye elinden geleni yapan Maşuka ise hemen, "ben şaka yapmıştım" diye telaşa düşer ve Ceyhun'a haber verir... Ceyhun duydukları sonrasında hemen eve annesini vazgeçirmeye gitmiştir ama Şehriban'ın bu sefer vazgeçmeye niyeti yoktur... Daha sonra sözleştiği Talip'le daha önce gittikleri muhallebicide buluşup, evlenme teklifini kabul ettiğini söyler.
Akşam olduğunda Ferdi ve Karlos ikilisi, Ferdi'nin plan kurduğu mekana ön araştırmaya, Yaren ve Derya, Ceyhun'la birlikte Esra'nın doğum günü olan mekana giderler... Esra'ya aldığı hediyeyi verip, sonra da Derya'ya aldığı hediyeyi çıkartan Ceyhun, kabalıkta çığır atlamıştır ama Esra'ya yapılan bu kabalığı görmezden gelebilirim... Zira napmıyoruz, Esra'yı sevmiyoruz... Derya'nın telefonunu eline alıp incelemeye çıkan Esra, resmen ..... bir çığırken, bir şeyler görmüş gibi hale tavra bürünür hemen sonrasında. Karlos ve Ferdi ise keşif sonrası, deniz kenarında Kandemir ve plan üzerine konuşurlar... Kandemir'den gidip özür dilemesini istemektedir Karlos... Bu sırada Kandemir ise birden ortaya çıkan(!) bu hastalığın gölgesinde rakı içip, efkarlanmaktadır... Gece Ferdi hariç herkes eve geri dönmüş, Derya ise yeniden Yaren'in günlüğünü alıp okumaya başlar... Bu hikayeyi gösterildiği gibi bölük pörçük anlatmak istemiyorum, hikaye kayda değer bir toparlanma yaşadığında ayrıca kaleme alacağım... Sadece Yaren'in annesinin, Karlos'dan hiç hoşlanmadığını şimdiden söyleyebilirim...
Sabah olduğunda bizimkiler hep birlikte adamın mekanının önüne giderler... Tekneye kaçakları doldurduğunda polise haber verecek ve parayı da öncesinde bir trafik oyunuyla alacaklardır ama işler para alma noktasında planlandığı gibi gitmez... Psikolojik manyak Faysal, Karlos'un girdiği klasik cam silen dilenci tipine fena ayar olmuş ve eline silahı almıştır. Yaren ise bu hamle sonrasında, telaşa kapılıp parayı aşıramaz ama Karlos'u onun elinden kurtarmayı başarır. Planın ilk aşaması yatmıştır... Bahadır ve Tuncer tekneye gittiği sırada, Karlos kızlarla parayı çalmayı deneyecektir şimdi de... Ama Kandemir de hiç iyi değildir ve hepsi onun bu durumuna ayrıca telaşlanmaktadır... Akşam olur ve Kandemir, Bahadır ve Tuncer üçlüsü teknenin kalkacağı yere gelirler. Bahadır, "ya bu planda yatar tekneyle açılmak zorunda kalırız" diye oldukça korkarken, Tuncer ona güven vermektedir... Bak sen Tuncer'e... Onlar gider ama Kandemir kendisini hiç iyi hissetmemektedir...
Şehriban ise "Ceyhun'dan nasıl ayrılırımın" derdindedir hala... O çerçeveyle konuştuğu sırada eve Maşuka gelir ve "Ceyhun'un maç izlediğini, o yüzden kendisinin gelemediğini el öptürmesi için onu beklediğini" söylediğini söyler. Şehriban da bir sinir ve hışımla oraya gider... Eve geldiğinde, Maşuka onu bir odaya yönlendirir ve Şehriban kapıyı açtığında gördüğü manzara karşısında sevinçten tutulur... Ceyhun, ona şahane bir oda hazırlamıştır... Şehriban löp diye yatağın üzerine atladığı sırada ise aklına Kandemir gelen Maşuka, onu aramak için kalkar. Telefonu ise Kandemir'i baygın bir vaziyette bulmuş gençler açar... Maşuka onu almaya hemen taksiye atlayıp oraya gelmişken, çetemizin kalanı için de hiçbir şey yolunda gitmemektedir...
Vale kılığına giren Karlos, Faysal'ın akşam gideceği mekanın önüne Yaren ve Derya ile gelir ve adamlar gelip de Karlos arabanın anahtarını tam aldığı sırada, Yaren ve Derya adamlara biber gazı sıkar... Onlar şoka girmişken Karlos korumanın elindeki para çantasını kapar ve hep birlikte arabaya atlayıp uzaklaşırlar. Arabanın anahtarını da yanına aldıkları için tehlike geçti zannediyorlardır ama torpido gözünde yedek bir anahtar daha bulunmaktadır... Hemen bizimkilerin peşine düşerler... Yolda arabaya ateş de açarlar ama Karlos son anda onları şaşırtmayı başarır... Tabi tam sevinç içerisinde oldukları sırada, karşıdan gelen bir arabayla çarpışmamak için direksiyonu kırar ve bir ağaca bindirirler... Onların başına bu gelmişken, Kandemir'den haber bekleyen Bahadır ve Tuncer'i adamlar zorla tekneye bindirir ve tekne bu sırada açılmaya başlar... Karlos herkesin iyi olup olmadığını sorguladığı sırada telefonu çalar, arayan Kandemir'dir ama telefonu açtığında karşısındaki isim Maşuka olmuştur. Kandemir'in baygınlık geçirdiğini ve hastaneye götürdüğünü söyler. Karlos her şeyin ters gitmesi sonrası çılgına dönüp, "bize ne oldu böyle?" diye hem kendini hem de arabayı tartaklarken hemen aklına Ferdi gelir... Arabaya binip onu arar. Ferdi ise Karlos'dan ses çıkmadığından kendi başına girişmiştir hırsızlığa... Viran binaya girer ve tam bu sırada telefon çalar. Açtığında Karlos'un "hemen yanlarına gelmesini" söylemesiyle oradan çıkmaya yeltenir ancak, binanın güvenliği onu fark etmiştir. Silahı doğrultmuş, kıpırdamamasını söylemektedir...
Kandemir'in önce sesini duyar, daha sonra da hastanede baygın bir vaziyette yatarken görürüz... Her biri bir yerde dağılmış çetemizin son sahneleri gelir önümüze hemen ardından birer birer... Çarpmanın etkisiyle Yaren travma geçiriyordur ve Karlos'la Derya bir de onun için telaşlanmaya başlamıştır... Bahadır ve Tuncer zorla bindirildikleri teknenin açılmasıyla iyice telaşa kapılmış, kitlenen kapağı yumruklayarak çıkmak için haykırıyordur... Ferdi ise güvenlik görevlisi silahı üzerine doğrultulmuş bir vaziyette, ne yapacağını şaşırmış donup kalmıştır... Bu dört umutsuz karenin bir araya getirilmesiyle birlikte, bölümün perdesi aşağıya doğru süzülmeye başlar...
Bu neydi yahu şimdi?.. Resmen büyük kaoslarla sona erdi bu bölüm ve benim tek satır, bir dahaki bölüm için tahminim yok... Sessizce, bir sonraki bölümü bekliyorum...
Sevgilerimle...
Beklenen Kral
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder