Karlos'un vurulmasından sonra büyük bir şok dalgası kaplamışken içimizi, ona bir şey olmayacağını da aslında adımız gibi biliyorduk... Çok da süründürmeden henüz yeni bölümün başında işin hallolması ise oldukça şahaneydi... O vurulma sahnesi ve çetemizin neler çevirdiğini gördükten sonra da Uğraş Güneş'e hayretlerimizi yollamayı ihmal etmedik... Lafı fazla uzatmanın alemi yok, bakalım Ulan İstanbul'un yirmi birinci bölümünde neler neler olmuş...
Diziyi geçtiğimiz bölüm, Karlos'un ölüme kucak açtığı sahnede bırakmıştık... Tabi biz ölüme açtı sanarken o kolları, Karlos gayet kendinden emin ölümsüzlüğe açmış meğersem kollarıyla paralel kucağını!..
Karlos'un vurulma sahnesinin tekrarıyla açıldı bölüm... Malatyalı'nın adamı vurdum sanmaktadır ama pek tabi ki Karlos vurulmamış vede doğal olarak ölmemiştir... Yaren sabah restoranın dışında gördüğü, daha sonra da restorana yemek yemeye gelen adamın Malatyalı ile telefon konuşmalarını dinlemiş ve her şeyi çakozlamıştır... Bu durumda da adama kumpas kurmak farz olmuştur... Göğsüne küçük kan torbaları koyulmuş Karlos, ölüme kucak açacaktır ve tam bu vurulma anı öncesinde adamın silahındaki şarjörü keş kılığına girmiş olan Ferdi değiştirecektir... Nitekim plan tıkır tıkır işler ve adam vurduğunu zannederken, aslında su sıkmakla eş değer bir girişimde bulunmuştur... Çakma cenaze töreniyle de, her şey oluruna varmıştır... Bu arada geçen bölüm Rıfat'dan aşırdıkları parayı da maden faciasında zarar gören ailelere bağışlamışlardır... Adam parası gittikten sonra sırra basmışken, valilik bu bağış sonrası ona plaket vermeyi planlamaktadır... Kısacası çetemiz yine Robin Hood'luk yapmış, Ali Rıza da hapse kazık çakmaya meyletmiştir...
Maşuka ile basılan Hayati, tüm mahallenin dilinde olduğu için pek derttedir. O derttedir de Maşuka'nın hiçbir şey umurunda değildir... Onun yaşaması gereken utancı ise tahmin edeceğiniz üzere Şehriban yaşamaktadır... "Sen benim hangi günahlarımın bedelisin" dediği Maşuka'ya seri laf sokmaları devam ederken, kapı çalar ve Fatma gelir... Hem Maşuka'nın yaptıkları hem de Ceyhun'un ondan sıkılıp da ayrı eve çıktığını düşünmesi Şehriban'ın canına tak etmişken, kısmeti güler... Zira Fatma ona bir talibi olduğunu söylemeye gelmiştir... Şehriban önce direnir, adı Talip olan bu talibe ama varlıklı bir ailenin yanında çalışıyor oluşu etkiler onu... Fatma evin müştemilatında kaldığını söylediğinde de "müştemilat ne?" diyen Maşuka'ya, ne olduğunu Şehriban "çok zengin ailelerin yanında çalışan orta yaşlı tiyatrocuların kaldığı ev dizilerde" diye çok güzel bir şekilde lafı geçirir, ah yani açıklar...
Ceyhun ise sabahtan beri ulaşamadığı Nevizadeler'e ne olduğunun merakıyla sonunda restorana gelir ve Shan Li'ye ofisin kilidini açması konusunda baskı yapar... Shan Li direnir ama daha fazla dayanamayıp, ofisin kapısını açmaya gittiklerinde de bizimkiler geliverir... Küçük bir hesap sorma ve hala ofise girme inadı devam ederken, Karlos onu alıp bir şey konuşacağım diye oradan götürür... "Ayrı ev tutmaların ailesine ters olduğunu" söyleyen Karlos'un -sözde- siniri onu bir güzel sarsar... Bunun ardından da klasik Ferdi atarlarını izleriz... Ceyhun'un asıl derdi ise annesine kendisini affettirmektir... Eve elinde çiçek gittiğinde de, tribin allahını görür... "Kim bu yabancı?" dediği Ceyhun'a pas vermeye bir süre hiç niyeti yoktur.
Adamın çalıştığı Boncuk ailesini araştırsın diye masraftan istifade Kandemir'i arayan Maşuka ise istisnasız kurlarına devam ederken, haftanın kumpası da kurulmuştur... Araştırdıklarında oldukça leş bir aile olduklarını anladıkları Boncuk'lar çetemizin son kurbanı olacak, kısa süre önce satın aldıkları 200 bin dolarlık tabloyu iç edeceklerdir... Ferdi ve Karlos evi keşif maksatlı Talip'i görmeye giderken, Tuncer ve Bahadır ise tablonun sahtesini yapacak Kubik Kamil'i bulmanın derdine düşer... Karlos ve Ferdi, Talip'in sayesinde evi gezme fırsatı bulurlar ve tablonun hangi odada olduğunu da öğrenirler... Evin her işini yapan Talip, doğum günü olan ailenin çocuğu için şimdi de palyaço kılığına girmiştir. Bizimkilerde ona yardımcı olmak maksatlı, kilitli odanın anahtarlarını alacaklardır... Bahadır'la, Tuncer ise Kamil'in evine giderler, şimdi de... Evin kapısını kıran ikili yatağa uzanmış bir halde bulur onu.
Karlos, Ferdi, Yaren ve Derya giydikleri palyaço ve sihirbaz kostümleriyle eve gelirler... Karlos'un çocukları ve Talip'i oyaladığı sırada ise Ferdi, anahtarları bulmak için müştemilata iner. Tam bu sırada da peşinden evin sahibi gelir... Ferdi basılmıştır ama yaptığı numarayla adamı kandırır... Tabi odanın anahtarını da almıştır...
İyice kafayı cortlatmış olan Kamil, bizim ikiliyi çıldırtır ama zar zor evden çıkartıp restorana getirmeyi başarırlar... Resmi bıraktığını söyleyen ayyaş Kamil resmi çizmemeye niyetlidir ancak, köşke götürüp zar zor resmi çizdirmeyi başarırlar... -Bu sahneler çok uzatıldığından, tek tek o oldu, bu oldu faslına girmeyeceğim. "Eğer o tabloyu çizersen masum bir adam hapisten kurtulacak" diye sonunda adamın bam teline dokunurlar ve finale!-
Sabahtan beri kaçtığı Talip'in telefonlarına sonunda çıkan Şehriban ise adamın akşam evine Nevizadeler ile kahve içmeye davet etmesiyle oldukça heyecanlanırken, öncesinde muhallebicide buluşma teklif etmesiyle iyice liseli moduna döner...
Maşuka ile bastıktan sonra Cemile'nin evde barındırmadığı Hayati, yine elinde yastığıyla sokaklardadır... Önce Ceyhun'a, sonra Derya'ya, en sonunda da Servet'e evlerinde kalmak için yalvarır... Tabi üçü de, "git Cemile'den özür dile" diye başından savar onu... Bizim mağdurfakir(!) Hayati ise totosuna baka baka eve geri döner... Yazık yahu bu Hayati'ye, çekmediği kalmadı aklından, fikrinden ve çenesinden... Aldır onları sen Hayati, bak hayat daha rahat bir hayat olacak daha sonra...
Talip ile buluşmak için grantuvalet hazırlanan Şehriban, dışarıda Servet'e yakalanır ve nereye gittiğini sorduğunda "pazara gidiyorum" diyen Şehriban, Servet'in "ne pazarı, koca pazarı mı?" sorusuyla kendine sarsılarak gelir... Şehriban'ım benim, nasıl da istemem yan cebime koycusun... "Yalnızlık Allah'a mahsustur" diyen Servet, "mutluluk senin de hakkın" diye ona cesaret verir ve bizim ki bu aldığı bu cesaretle muhallebicinin yolunu tutar... Talip'le ufak tefek cilveleşmeye başlarlar amaaa tam bu sırada Ceyhun, o muhallebiciye poğaça almaya gelmesin mi?.. Ta ta taaa!.. Ceyhun hesap sormaya çıkar ve Talip de ona durumu anlatır. Ceyhun'un habersiz ev tutmasıyla, Şehriban'ın habersiz Talip'le görüşmesi sonrası durumları eşitlenmişken, akşam adamın evinde görüşmek üzere Ceyhun vedalaşıp oradan ayrılır.
Ve akşam olur, Talip'in yalıdaki müştemilatına giderler... Şehriban yeni gelin misali kırılıp dökülürken, ev sahibinin yokluğunu fırsat bilen bizimkiler işe girişirler... İlk görev Tuncer'dedir ve güvenliği oyalar. O sırada ise Bahadır güvenlik kulübesine sızar ve kamera kayıtlarını durdurur. Ardından Ferdi kilitli odaya girip, resimleri değiştirir ama odadan dışarı çıktığında evin küçük oğluna yakalanır... Çocuğu oyun ayağına kandırıp işin içinden sıyrılması ise tahmin edeceğiniz gibi çok da uzun sürmeyecektir... Resimle aşağıya iner ve ateşli sahneler de bundan sonra başlar!..
Kızlara bakmak için kalkan Maşuka'nın peşinden Kandemir de gider ve tam kapıyı açtığında kolundan onu tutar... Bunu fırsat bilen Maşuka ise, "borcunu vermeye geldin" diyerek Kandemir'in dudaklarına yapışır... Bu ateşli sahnenin ardından da aşırılan 200 bin dolarlık resim ile bizimkileri evde görürüz.
Tabloyu Tuncer ancak, 100 bin dolara okuturum diyince, Ferdi para çabucak toparlansın diye yersiz bir hamleye girişir... Resmi değiştirirken gözüne ilişen elmas yüzüğü çalmaya yalıya geri döner... Kilitli odaya tekrar girip yüzüğü de çalar ama tam evden çıkacağı sırada güvenliği gözetlerken, Talip kolundan tutar ve Ferdi'nin girdiği şokla birlikte bölümün perdesi de aşağıya akar...
Hiç böylesine bir basılma ile karşılaşmamıştık bugüne kadar dizide... Sırf Kandemir'le yaptığı konuşma sonrasında bilenen Ferdi'nin, aşkı var olsun diye her şeyi mahvetme ihtimali elbette oldukça sinir bozucu... Zaten bana göre Ferdi toptan sinir bozucu bir karakterken, bizimkilerin başına ekşimediği sürece ona ne olacağıyla pek ilgilenmiyorum açıkçası... Talip insafa gelip hiçbir şeyi görmemiş gibi davranacaktır muhtemelen... Olmadı Ferdi onu bayıltıp kaçacaktır oradan... Her ne olur bilmem ama aşk insanın gözünü kör etmemeli arkadaş... İşte böyle eline yüzüne bulaştırırsın her şeyi... Neise, gelelim Karlos'a... Zaten anlamıştım ben o azıcık çıkan kan partiküllerinden işin içinde bir iş olduğunu ama elbette böyle işkilli bir plan tahmin edemezdim.. Uğraş Güneş, ne yiyor içiyor da ediyor, onu da bilemiyorum!.. Uzun lafın kısası, bakalım haftaya çetemizin başı ne kadar ağrıyacak...
Sevgilerimle...
Beklenen Kral
twitter.com/BeklenenKral
BeklenenKral@gmail.com
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder