Son sahnesine kadar gayet eğlenceli giden ama Karlos'un vurulmasıyla, iyi giden her şeyi de rezil eden bir bölümle ekrana geldi dün akşam Ulan İstanbul... Çok fazla uzatmadan lafı, dizinin dün akşam yayınlanan yirminci bölümünün analizine başlayalım...
Diziyi geçtiğimiz bölüm, çetemizin Gazanfer Nevizade anısına düzenledikleri gece için bulundukları pavyona gelen Malatyalının adamının, tam lavaboda kıstırdığı Karlos'u vurmayı kolladığı sahnede bırakmıştık...
Tam da tahmin ettiğim olmuş, adam pavyona girerken belindeki silahı gören Ceyhun peşine takılmıştır. Adam silaha davranıp, Karlos'u vurmaya yeltendiği anda da "löp" diye lavabonun içinde bitiverdi... Karlos lavabodan dışarı çıktıktan sonra adama belindeki silahın hesabını soran Ceyhun, ruhsatlı olduğunu öğrenince pek bir şey yapamadı ama en azından bir süreliğine Karlos kurtulmuş oldu işte... Ceyhun yeniden bir Nevizadenin totosunu kurtarmıştı ancak, biraz sonra adamın Karlos'u vurma fikrinden vazgeçmediğini anlayacaktık...
Çetemiz peşlerindeki beladan habersiz, Esra derdinden kurtuldukları için oldukça mutludur... Ertesi gün ise restorandaki ofiste, para biriktirmek için gerekli çalışmalara tam gaz devam etmeye başlamışlardır... Hedef, kurduğu bir yardım derneği aracılığıyla insanların duygularını sömüren ve onlardan topladığı paralarla gününü gün eden Rıfat'dır... Kandemir, Rıfat'ı önceden tanıyordur ve ona da bu dernek kurma fikrinden geçmişte bahsetmiştir. Kandemir de televizyonda adamın derneğiyle ilgili reklamlarını görünce, haftanın kumpası peydah olunmuştur... İlk iş adamın ne planladığını ve paraları nerede tuttuğunu öğrenmektir... Bunun içinde, sıkça uğradığı bir spor salonunun yolunu tutar Karlos ve Ferdi...
Karlos ve Ferdi adamın olduğu spor merkezine gider ve kılıklarını değiştirip, onunla aynı spor aletlerinde çalışmaya başlarlar... Uzunca süren bu spor sonrası Karlos ve Ferdi'nin cılkı çıkmışken, Rıfat'ın yanındaki adamla birlikte duştan sonra spor salonunun barına gideceklerini öğrenirler... Ve hemen -duş-akabinde!, adamlar bardaki yerlerini almıştır... Onlara servis yapan barmen ise oldukça tanıdıktır... Kim mi?.. Ferdi... Barmeni para vererek ayarlamış, onun yerine de Ferdi geçmiştir. Bu geçiş sayesinde de, adamın paralarla ilgili planını öğrenmişlerdir... Rıfat oldukça korkusuz ve gevşek bir şekilde dernek faaliyetlerinden, insanları nasıl kandırdığından ve paraları nasıl aklamayı düşündüğünden bahsetmektedir!.. Bu ne rahatlıktır bilemiyorum ama bu sayede de işte Ferdi olan biten her şeyi an be an öğrenmiştir...
Adamın niyeti, iki milyon lirayı aklamak için bir filme sponsor olmaktır. Çok para harcamayacağı bu film üzerinden, dernek faaliyetleri için yatırılan paraları aklayacak ve çatır çatır harcayacaktır... Çetemizin bundan sonraki planı ise tam da bunun üzerinde kurgulanmıştır... Karlos ve Ferdi restorana geri döndüğünde olan biteni anlatır ve plan da ortaya çıkar... Plan ortaya çıkmışken, Kandemir adam kendisini tanıdığı için bu kez planın içerisinde ve dolayısıyla da başında olmayacaktır... Onun elçisi ise Karlos'dan başkası değildir... Karlos bu gelişme üzerine oldukça gevşemişken, kızının üvey babasının Kıbrıs'a gittiğini öğrenen Kandemir; onun peşinden Kıbrıs'a uçacaktır... Söz konusu planı devreye sokmak için Karlos, Bahadır ve Tuncer'i görevlendirir... Bahadır yeniden Tuncer'le bir iş yapacak olmanın hoşnutsuzluğu içerisindeyken, otoritesini sorgulatmayan Karlos -heaayt!- onu hemen göndermiştir... Karlos'a da pek yaraştı çete liderliği, aman da aman...
Planın bir sonraki aşaması için, Bahadır ve Tuncer iş üzerindedir... Ferdi, spor kulübünde adamların akşama gideceği barı da öğrenmiş ve ikilimiz de o barda yerlerini almıştır... Bahadır yapımcı, Tuncer de yönetmen olmuştur... Rıfat bir süre sonra arkadaşıyla birlikte mekana gelir ve Bahadır'la Tuncer başlarlar -sözde- çekmeyi düşündükleri bir filmi anlatmaya... Adamın haliyle bu konuşma oldukça ilgisini çeker ve atılan oltaya gelir... Az bütçeli, para almadan oynayacak oyuncusu olan bir filmin, kim sponsoru olmak istemez ki?.. Ertesi sabaha senaryonun gönderilip, okuması karşılığında anlaşmışlardır... Şimdi sıra, bir gecede film senaryosu yazmaktadır...
Gece bizimkiler senaryo yazacaktır ama Bahadır dışında hepsi, Kandemir'in deyimiyle goy goy peşindedir... Film izlemeye kurulan, mısırlar patlatan dörtlümüz bir süre sonra uyuklamaya da başlayınca Bahadır işe el atmış ve herkesi masa başında toplamıştır... En az 100 sayfalık bir şeyler yazmaları gerekmektedir ve mahalle üzerinden, dolaylı olarak da kendilerinden bahsederek bir durum komedisi yazmaya başlarlar... Tam her şey tıkırında gidiyor derken, kapı çalar... Gelen, elinde yastığıyla Hayati'den başkası değildir...
Birkaç bölümdür Cemile'yi, Hayati'den çocuk yapmak isterken görüyoruz... Bulduğu her fırsatta Cemile bu arzusunu dile getiriyorken, Hayati de o her fırsatta ondan kaçmak için kıvranıyordur... Zira kendisi ve Cemile'nin kromozom ve dna'larının bozuk olduğunu düşünmektedir... Malum ortaya çıkan en son mamul, Gıyasettin'dir ve ondan sonra daha beter bir çocuğun gelmesinden korkuyordur!.. Cemile'nin ise pes etmeye niyeti yoktur... Kısacası Cemile'nin aklından zoru varken, başvurduğu kapı Şehriban oldu... Aslında Hayati'den oldukça tiksiniyordur ama yine de ondan bir çocuk istiyordur... Şehriban da ona Ceyhun için hazırladığı kuvvet macununu vermiştir ve asıl komedi bundan sonra baş gösterecektir... Cemile akşam evde, ekmeğe sürdüğü macunu Hayati'ye yedirmeye çalışmaktadır... Hayati'nin, Cemile'nin arzusu sebebiyle önce gönlü yoktur yemeye ama yediğinde de tadına doyamaz!.. Bir süre sonra da kavanozun yarısını götürdüğünü görürüz ve Hayati'nin kendisiyle olan çelişkisi başlar... Yediği kuvvet macunu etkisiyle oldukça azan Hayati, hiç istemediği halde Cemile'yi arzulamaya başlamıştır... İç sesi ve arzularıyla(!) cebelleşen Hayati tam Cemile uyanmış, arzularına da katık yapmaya başlamışken; yastığını aldığı gibi Kandemir'lere kaçar...
Kapıyı açıp da karşısında Hayati'yi gören Yaren, onu evden göndermek için verdiği mücadeleyi kaybetmişken; yukarı çıkıp bizimkilerin senaryo çalışmasına turp sarkan Hayati, hem laf sokmaktan geri durmaz hem de orada kalacağını, babalarının yokluğunda eksik olan ev reisliğini üstlendiğini söylemektedir... Tabi dertler de bununla sınırlı değildir ve kalmayacaktır da... Hayati geldiği sırada Ceyhun'dan gelen mesajla evden çıkan Derya'nın, gecikmesinden kuşkulanan Ferdi de evden çıkıp onu aramaya koyulur... Şehriban da akşamdan beri bir türlü ulaşamadığı Ceyhun'un nerede olduğunu öğrenmeye, karakola gitmek için yola koyulmuştur ve her ikisini de, tahmin edeceğiniz üzere Servet yolda çevirir... Ceyhun'un biraz gerideki bir eve doğru gittiğini, onun ardın da Derya'nın oraya gittiğini söyler... Tabi sonradan da çok pişman olur söylediğine, zira büyük bir olay patlak vermek üzeredir...
Ceyhun, Maşuka'nın gazlamasıyla ayrı eve taşınma derdine düşmüştü geçtiğimiz bölüm malumunuz... Şehriban ve Derya'nın tüm karşı çıkışlarına rağmen o evi tuttu ve Derya'yı da oraya çağırmıştı... Yani olacak şey bir baskından başka bir şey değildi... Ceyhun ve Derya arasındaki klasik ilişki konularına girmiyorum ve basılma anına gidiyorum... Kapı çaldığında, Maşuka geldi zanneden Ceyhun oldukça rahat bir şekilde kapıyı açmaya gider ama karşısında Şehriban, ağlak gözlerle durmaktadır... Hemen solundan da Ferdi gözükür ve evin uzak odasından Derya da şoka girmiş bir vaziyette olan biteni izlemektedir... Ferdi, Derya'yı gördüğünde oradan derhal çekip gider ama Şehriban'ın her ikisine de söyleyecek bir çift sözü vardır... Ceyhun'a "kendisinden mi bıktığını" soran Şehriban, Derya'ya da çatar... Hemen ardından da, oracığa düşüp bayılır...
Ferdi'nin evde olmadığını gören Karlos ve Yaren de dışarı onları aramaya çıkmışken, evde başka başka olaylar baş göstermektedir... Kandemir'in yatağına gidip kurulan Hayati, biraz sonra eve gizlice giren Maşuka ile birlikte, onun peşinden köşke gelen Cemile ve Gıyasettin tarafından basılacaktır... Maşuka horul horul uyuyan Hayati'yi, Kandemir zannedip üstüne abanmışken kapı açılır ve içeriye Cemile ile Gıyasettin girer... Gürültüye uyanan Hayati bir şok yaşarken, üzerine abandığının Kandemir değil de Hayati olduğunu gören Maşuka iki kere şoka girmiştir...
Bir gecede gerçekleşen tüm bu olaylardan sonra ertesi sabaha gideriz... Restoranda planın son aşamasını hayata geçirmek için hazırlanır bizimkiler ve Rıfat'ın derneğinin yolunu tutarlar... Karlos, Yaren, Ferdi oyuncular, Derya da menajerdir... Tabi, diğer kadın oyuncunun -sözde- gelmeyişi sonrası o da oyuncu olur... Film çekilmeye başlanacaktır ve en başından beri paranın içerisinde olduğu söylenen kasa boştur... Adamdan biraz para getirmesini isteyerek, paraların odasında olduğunu öğrenir ve o parayı alıp geldiğinde de yere döktükleri su sebebiyle düşen Rıfat'ın cebinden odasının anahtarını alırlar... Kısa bir film çekimi dalaveresinin hemen ardından verilen yemek molasında da, adamın odasındaki iki varile gizlediği paraları yüklenip oradan çıkarlar... Her şeyden habersiz yönetmen masasında yemek yiyen Rıfat, nerede olduklarını merak edip kalktığında da paraların uçtuğunu görür... Tabi hırsız var diye haykıramayacağından, bir süreliğine onu unuturuz... Korkarım kılık değiştirmeyen Bahadır ve Tuncer üzerinden senaryoya yeniden dahil olacak daha sonra...
Gelelim dramatik anlara... Restoranda herkes gelen paraların keyfini yaşamaktadır... Yaren, Karlos'a söz verdiği tatlıyı servise hazırlarken; Bahadır'ı eve uğurlayan Karlos'u ilk defa yalnız bulabilen Malatyalının adamı gelir ve doğrulttuğu silahı ateşler... Aşkı uğruna ölüme kucak açan Karlos yere yığılmışken, duyduğu seslere dışarı çıkan Yaren ağlayarak onu dizlerine alır ve bu haykırışlar arasında bölümün perdesi aşağıya iner...
Oldu mu böyle, oldu mu yani?.. Karlos üzerinden dram da nesi şimdi?.. Umarım öyle bir bölüm boyu kurtuldu, kurtulacak sancısı çekmeyiz bir sonraki bölümde de, komedi tarafı baki kalır yapımın... Ayrıca adamın iki milyonunun tamamını aldıklarına göre, yeniden para -misliyle- tamamlandı ve Uğraş Güneş'in onları mahallede tutmak için, hangi yolu izleyeceğini çok merak ediyorum. Rıfat bu paranın peşini kolay bırakmayacaktır. Bahadır ve Tuncer'in sıfatları da her görüşmelerinde ortadayken, onları bulma ihtimali oldukça yüksek... Bulması durumunda Kandemir'le karşı karşıya gelmesi de ayrı bir aksiyon durumu yaratabilir... Artık ne olur bilinmez ama o mahalleden gitmesin bizimkiler... Bir de Bahadır'a çokça yıkılacağı korkular yüklenmesin... Şey, bir de Karlos hemen iyileşsin... Ricalarımı sıraladıktan sonra, bu satırları okuyan senaristimiz Uğraş Güneş'e de benden selam olsun öyleyse...
Sevgilerimle...
Beklenen Kral
twitter.com/BeklenenKral
BeklenenKral@gmail.com
Gece bizimkiler senaryo yazacaktır ama Bahadır dışında hepsi, Kandemir'in deyimiyle goy goy peşindedir... Film izlemeye kurulan, mısırlar patlatan dörtlümüz bir süre sonra uyuklamaya da başlayınca Bahadır işe el atmış ve herkesi masa başında toplamıştır... En az 100 sayfalık bir şeyler yazmaları gerekmektedir ve mahalle üzerinden, dolaylı olarak da kendilerinden bahsederek bir durum komedisi yazmaya başlarlar... Tam her şey tıkırında gidiyor derken, kapı çalar... Gelen, elinde yastığıyla Hayati'den başkası değildir...
Birkaç bölümdür Cemile'yi, Hayati'den çocuk yapmak isterken görüyoruz... Bulduğu her fırsatta Cemile bu arzusunu dile getiriyorken, Hayati de o her fırsatta ondan kaçmak için kıvranıyordur... Zira kendisi ve Cemile'nin kromozom ve dna'larının bozuk olduğunu düşünmektedir... Malum ortaya çıkan en son mamul, Gıyasettin'dir ve ondan sonra daha beter bir çocuğun gelmesinden korkuyordur!.. Cemile'nin ise pes etmeye niyeti yoktur... Kısacası Cemile'nin aklından zoru varken, başvurduğu kapı Şehriban oldu... Aslında Hayati'den oldukça tiksiniyordur ama yine de ondan bir çocuk istiyordur... Şehriban da ona Ceyhun için hazırladığı kuvvet macununu vermiştir ve asıl komedi bundan sonra baş gösterecektir... Cemile akşam evde, ekmeğe sürdüğü macunu Hayati'ye yedirmeye çalışmaktadır... Hayati'nin, Cemile'nin arzusu sebebiyle önce gönlü yoktur yemeye ama yediğinde de tadına doyamaz!.. Bir süre sonra da kavanozun yarısını götürdüğünü görürüz ve Hayati'nin kendisiyle olan çelişkisi başlar... Yediği kuvvet macunu etkisiyle oldukça azan Hayati, hiç istemediği halde Cemile'yi arzulamaya başlamıştır... İç sesi ve arzularıyla(!) cebelleşen Hayati tam Cemile uyanmış, arzularına da katık yapmaya başlamışken; yastığını aldığı gibi Kandemir'lere kaçar...
Kapıyı açıp da karşısında Hayati'yi gören Yaren, onu evden göndermek için verdiği mücadeleyi kaybetmişken; yukarı çıkıp bizimkilerin senaryo çalışmasına turp sarkan Hayati, hem laf sokmaktan geri durmaz hem de orada kalacağını, babalarının yokluğunda eksik olan ev reisliğini üstlendiğini söylemektedir... Tabi dertler de bununla sınırlı değildir ve kalmayacaktır da... Hayati geldiği sırada Ceyhun'dan gelen mesajla evden çıkan Derya'nın, gecikmesinden kuşkulanan Ferdi de evden çıkıp onu aramaya koyulur... Şehriban da akşamdan beri bir türlü ulaşamadığı Ceyhun'un nerede olduğunu öğrenmeye, karakola gitmek için yola koyulmuştur ve her ikisini de, tahmin edeceğiniz üzere Servet yolda çevirir... Ceyhun'un biraz gerideki bir eve doğru gittiğini, onun ardın da Derya'nın oraya gittiğini söyler... Tabi sonradan da çok pişman olur söylediğine, zira büyük bir olay patlak vermek üzeredir...
Ceyhun, Maşuka'nın gazlamasıyla ayrı eve taşınma derdine düşmüştü geçtiğimiz bölüm malumunuz... Şehriban ve Derya'nın tüm karşı çıkışlarına rağmen o evi tuttu ve Derya'yı da oraya çağırmıştı... Yani olacak şey bir baskından başka bir şey değildi... Ceyhun ve Derya arasındaki klasik ilişki konularına girmiyorum ve basılma anına gidiyorum... Kapı çaldığında, Maşuka geldi zanneden Ceyhun oldukça rahat bir şekilde kapıyı açmaya gider ama karşısında Şehriban, ağlak gözlerle durmaktadır... Hemen solundan da Ferdi gözükür ve evin uzak odasından Derya da şoka girmiş bir vaziyette olan biteni izlemektedir... Ferdi, Derya'yı gördüğünde oradan derhal çekip gider ama Şehriban'ın her ikisine de söyleyecek bir çift sözü vardır... Ceyhun'a "kendisinden mi bıktığını" soran Şehriban, Derya'ya da çatar... Hemen ardından da, oracığa düşüp bayılır...
Ferdi'nin evde olmadığını gören Karlos ve Yaren de dışarı onları aramaya çıkmışken, evde başka başka olaylar baş göstermektedir... Kandemir'in yatağına gidip kurulan Hayati, biraz sonra eve gizlice giren Maşuka ile birlikte, onun peşinden köşke gelen Cemile ve Gıyasettin tarafından basılacaktır... Maşuka horul horul uyuyan Hayati'yi, Kandemir zannedip üstüne abanmışken kapı açılır ve içeriye Cemile ile Gıyasettin girer... Gürültüye uyanan Hayati bir şok yaşarken, üzerine abandığının Kandemir değil de Hayati olduğunu gören Maşuka iki kere şoka girmiştir...
Bir gecede gerçekleşen tüm bu olaylardan sonra ertesi sabaha gideriz... Restoranda planın son aşamasını hayata geçirmek için hazırlanır bizimkiler ve Rıfat'ın derneğinin yolunu tutarlar... Karlos, Yaren, Ferdi oyuncular, Derya da menajerdir... Tabi, diğer kadın oyuncunun -sözde- gelmeyişi sonrası o da oyuncu olur... Film çekilmeye başlanacaktır ve en başından beri paranın içerisinde olduğu söylenen kasa boştur... Adamdan biraz para getirmesini isteyerek, paraların odasında olduğunu öğrenir ve o parayı alıp geldiğinde de yere döktükleri su sebebiyle düşen Rıfat'ın cebinden odasının anahtarını alırlar... Kısa bir film çekimi dalaveresinin hemen ardından verilen yemek molasında da, adamın odasındaki iki varile gizlediği paraları yüklenip oradan çıkarlar... Her şeyden habersiz yönetmen masasında yemek yiyen Rıfat, nerede olduklarını merak edip kalktığında da paraların uçtuğunu görür... Tabi hırsız var diye haykıramayacağından, bir süreliğine onu unuturuz... Korkarım kılık değiştirmeyen Bahadır ve Tuncer üzerinden senaryoya yeniden dahil olacak daha sonra...
Gelelim dramatik anlara... Restoranda herkes gelen paraların keyfini yaşamaktadır... Yaren, Karlos'a söz verdiği tatlıyı servise hazırlarken; Bahadır'ı eve uğurlayan Karlos'u ilk defa yalnız bulabilen Malatyalının adamı gelir ve doğrulttuğu silahı ateşler... Aşkı uğruna ölüme kucak açan Karlos yere yığılmışken, duyduğu seslere dışarı çıkan Yaren ağlayarak onu dizlerine alır ve bu haykırışlar arasında bölümün perdesi aşağıya iner...
Oldu mu böyle, oldu mu yani?.. Karlos üzerinden dram da nesi şimdi?.. Umarım öyle bir bölüm boyu kurtuldu, kurtulacak sancısı çekmeyiz bir sonraki bölümde de, komedi tarafı baki kalır yapımın... Ayrıca adamın iki milyonunun tamamını aldıklarına göre, yeniden para -misliyle- tamamlandı ve Uğraş Güneş'in onları mahallede tutmak için, hangi yolu izleyeceğini çok merak ediyorum. Rıfat bu paranın peşini kolay bırakmayacaktır. Bahadır ve Tuncer'in sıfatları da her görüşmelerinde ortadayken, onları bulma ihtimali oldukça yüksek... Bulması durumunda Kandemir'le karşı karşıya gelmesi de ayrı bir aksiyon durumu yaratabilir... Artık ne olur bilinmez ama o mahalleden gitmesin bizimkiler... Bir de Bahadır'a çokça yıkılacağı korkular yüklenmesin... Şey, bir de Karlos hemen iyileşsin... Ricalarımı sıraladıktan sonra, bu satırları okuyan senaristimiz Uğraş Güneş'e de benden selam olsun öyleyse...
Sevgilerimle...
Beklenen Kral
twitter.com/BeklenenKral
BeklenenKral@gmail.com
Bu haftadaki bölümde (yani 21. bölümde) Karlos tezgah gereği vuruluyor yani Malatyalı'ya öldüğünü inandırmak için ölü numarası yaptı...
YanıtlaSil