İlk bölümünden itibaren içerisine oluk oluk çeken ve her hafta daha da ileri bir noktayı kendine hedef seçen, başarılı bir yapım; Aşk Yeniden... Fatih'in 'kusursuz erkek' arayan kızların, Zeynep'in ise 'atarlı kız' seven erkeklerin gönlünü okşadığı açık. İkisinden uzaklaşıp bütüne baktığımızdaysa, güldüren, eğlendiren, ara ara kızdıran ama gönül almasını da bilen senaryosu, bir dirhem sırıtmayan başarılı oyunculukları ve en önemlisi de tüm bunların harmanıyla birleşen ekip ruhuyla, fenomenleşecek bir dizi halini alması olası...
Malum ki Türk izleyicisi romantik komedileri çok seviyor ve bozmadığı sürece de baş tacı etmesini biliyor. Ama şu da var ki, romantik komedi olarak başlayan dizilerin birçoğu bir süre sonra hafif drama kaymaya başlıyor. Bu bazen konu bulunamadığından bazen de reyting tökezlemelerinden olurken, bu yola sapıldığında seyircinin de teker teker yapımdan uzaklaşmaya başladığı açık. Dilerim Aşk Yeniden bu ruhunu hiç kaybetmez ve zamanla senaryosunda bozulmalar görmeyiz. Evet, hiçbir zaman 'vıcık vıcık' aşk izlemekten hoşlanmadım ama bu demek değil ki aşk kor ateşlerde sınansın...
Zıt kutupların çekimi
Fatih ve Zeynep'in karakterleri sebebiyle zaten ikisinden 'vıcık vıcık' bir aşk izlememiz çok zor. Fatih'e kalsa kolay da, söz konusu Zeynep olunca bir sınır hattında ilerliyor ilişki. Bu da bence oldukça ideal bir seyir keyfi çıkartıyor ortaya... Birbirinden bu kadar alakasız ikilinin, böylesine bir aşkta buluşması ise elbette zıt kutupların dayanılmaz çekiminden. Tabi bu çekimi yok etmek isteyen ve sanırım sonuna dek bunun için mücadele edecek üç keskin isim de, 'kötülük darağacının' yılmaz neferleri olacaklar...
Belalı kaynana Mukaddes
Mukaddes, İrem ve Ertan, evlilik oyunu içerisindeki ikilimizin başındaki en büyük bela onlar... Birkaç hafta öncesine kadar bu liste içerisine Şevket'i de eklerdim aslında ama ondaki pozitif değişiklik, listenin dışında kalmasını sağladı. Diğer üçlünün ise durumu biraz karışık... Mukaddes'in annesi olarak Fatih üzerinde bir şekilde baskı kurmasını çok iyi anlarım ama zamanında Zeynep ile aynı yollardan geçtiği belli olan bir kadının, onunla empati kuramamasını anlamak biraz zor benim için. Bir insan hiç mi geçmişinden ya da yaşadıklarından ders almaz bilemiyorum... Gülsüm'ün onca laf sokmasına rağmen, üzerine hiçbir şey alınmayan olarak beyin devrelerini yakmış olması da bir başka ihtimal tabi. Ya tam bir salak ya da fena halde salağa yatıyor. Henüz durumunu çözemedim onun ve Zeynep'i istemeyip de sırf parası var diye istediği gelin adayını, nasıl gül gibi oğluna yakıştırabiliyor anlamıyorum...
Kafa tası saman balyası dolu İrem
Kabul edilmeli ki, İrem her erkeğin rüyalarını süsleyebilecek bir endama sahip ama her şey fizik ya da dış görünüş değil. Kafasının içi saman balyalarıyla dolu birini, isterse kainatın en güzel kadını olsun bir yerden sonra kimse istemez. Ne fizik, ne tip ne de para, bir yerden sonra illallah etmenin önüne geçebilir. Ve onun kafasının içinin saman balyalarıyla dolu olduğunu, yan yana geldikleri her an daha da hisseden Mukaddes'in sırf parası uğruna oğlunun başını yakmak istemesi acı. Tabi devran dönüp de, Zeynep'in Meryem'in kızı olduğunu öğrendiğinde büyük 'U' dönüşünü yapacak kişi yine Mukaddes olacak. İşte o zaman da İrem'in ortağının Ertan olması çok yüksek ihtimal...
Biyolojik bir atık olarak Ertan
Sen kızın kanına gir, götür Amerika'ya önce hamile ardında da ortada bırak ve bir gün pat diye karşısına çıktığında sana eskisi gibi davranmasını bekle. Yok, sanırım bu Ertan da biraz salak... İnsan yaptıklarını bir düşünür, yüzü kızarır en azından. Böylesine hayasız bir insanda Zeynep zamanında ne bulmuş bilmem ama şükretsin karşısına Fatih gibi biri çıktı şansa... Yoksa geri döndüğünde, ortada bir çocuk olduğundan ister istemez kabul edecekti yeniden onun olmayı ve bitmeyen bir acı yumağı da beraberinde gelecekti... Şimdi ensesinde ama en azından yanında Fatih var ve Ertan ile olan mücadelesinde her kulvarda galip gelmesi kesin. Ama tüm bunlar onu kirli iş birliklerinin içerisine sokarsa, yaşanacaklara yürek dayanır mı bilinmez... Şahsen İrem ile iş birliği yapacak bir Ertan çok tehlikeli olabilir ama bir iyi yönü de sonunda ikilinin birbirine tutulup, bizimkileri rahat bırakması olur. Bunları görmek içinse zaman malum olur...
Zorlu sınavlar
Zeynep ve Fatih'in aşkı her geçen bölüm biraz da alev alıyor ama bu aşkın, 'malum üçlü' olmadan da büyük sorunları var. Birincisi evlilik oyunları, ikincisi tüm sevdiklerini Selim'in çocukları olduğunu söyleyerek kandırmaları... 'Malum üçlü' deşmese dahi bunları, elbet bir yerden patlak verecek ve sonrası tam bir kaos hali... İşte o zaman gerçek bir sınanmayı izleyeceğiz hep birlikte. Bu süreçte benim en çok üzüleceğim kişi ise şüphesiz Gülsüm olacak. Selim'i gerçekten çok seviyor ve ölen eşinin ismini taşıyor olması da, Zeynep'i bu kadar kolay kabul etmesinin en büyük nedeniydi. Tüm mirasını onun üzerine bırakmayı isterken, öz torunu olmadığını öğrendiğinde büyük bir yıkılma bekliyor onu. Tabi son kertede dışlayacağını ya da yok sayacağını hiç sanmıyorum. Selim'e beslediği sevgi, şu ana kadar gördüğümüz kişiliğiyle birleştiğinde, öz ya da üveylik ayrımı yapması söz konusu değil. Ama tüm mirasını hala ona bırakmak ister mi? İşte o biraz muamma...
Deli aşıklar Selin ve Orhan
Dizinin ideal bir başka çifti de, Orhan ve Selin ikilisi... Onların ilişkilerinin başlayış şeklini açık söylemem gerekirse hiç tasvip etmiyorum. Derin Şevket'in katıksız kötüyü oynadığı zamanların en büyük firesiydi bence Orhan'a Selin'i kaçırtması. İkilinin arasında elbet bir birliktelik doğacaktı ama bunun Stockholm sendromu gibi pek de sağlıklı olmayan bir şekilde gerçekleşmesi ister istemez benim de gözüme battı. Sonrasındaki birkaç bölümde ise birliktelikleri benim için pek de önemli değildi. Ancak her ikisinin de karşılıklı sınanması ve Orhan'ın aslında suçsuz oluşunu kabullenmek, ilişkiyi de kabullenmenin en kolay yolu oldu. Tabi bu kabullenme, Orhan malikaneden ayrıldığında belirmeye başladı ben de... Oraya kadar Orhan'ın ne yazık ki çok hor kullanıldığını düşünüyorum. Dayısından korkan Orhan'ın sığıntı haline getirilmesi, karaktere senaristlerin acı bir oyunuydu. Allahtan sonradan toparladılar da, şimdi tam da Fehmi'nin kızının yanına yakıştırdığı bir genç halini aldı...
Eleştiri-yorum-
Buğra Gülsoy sanki uzun zamandan beri bu rolü bekliyormuş gibi... Karakterini bu kadar iyi giymesi gerçekten şahane. Aslında Unutulmaz dizisinde canlandırdığı Tolga karakteri de bu kadar fedakardı ama o içerisinde aynı zamanda büyük de bir kin ve hırs taşıyordu. Fatih ise tamamen arındırılmış bölge gibi. Gülsoy'un kendisini bulduğu rol oldu bence... Özge Özpirinçci... Hakkında ne denilebilir ki?.. Büyük hayranlarından birisiyim ve giydiği her rolün üstesinden kusursuz geldiğine inanıyorum. Zeynep karakteri ondan başka kimseye de yakışmazdı bence. Çok doğru bir seçim ve geri dönüş yaptığı açık... Ve Selim bebek... Yahu böylesi tatlılık yok dünyada. Nazarlardan saklasın Tanrı onu...
Derin Şevket başlarda sinir olduğum bir karakterdi ama özellikle Meryem'in ortaya çıkması ardından gözle görülür şekilde düzelme eğilimi gösterdi. Tamer Levent'in aşırı gerçekçi oyunculuğu bizi her ne kadar bir ara karakterden tiksindirme noktasına getirdiyse de, bundan sonrasında sevdirmeyi de başaracağına inanıyorum... Kara Meryem ise sonradan dahil olmasına rağmen, favori beş karakterimden birisi. Sema Keçik'in performansı olağanüstü. Onu daha önce hiç izlemediğimiz bir rolde ama o öylesine asil ki, sanki bugüne kadar hep her yerinden asalet akan kadınları canlandırdı...
Tülin Oral, zamanın uğramadığı şahane kadın... Yıllar yıllar önce Yabancı Damat'da nasılsa, halen öyle. Sanki bir derin dondurucu içerisinde bugüne kadar beklemiş gibi... Tabi ondan sonra birçok yapımda daha izledik ama benim en azından onu tanımam Yabancı Damat'a dayandığından, hedef noktama da onu koydum... Gülsüm karakteri favori beşimden biri, Selim'in öz torunu olmadığını öğrendiğinde lütfen çok yıpratmayın onu... Orhan Alkaya... Öyle Bir Geçer Zaman Ki'nin Hikmet Karcı'sı... Yine zengin bir holding patronunu canlandırıyor ama Hikmet'in tamamen tersi bir karakter de Fehmi... Deli dolu, biraz çatlak ama bir o kadar da komik. Hastasıyım efenim...
Komedinin harmanlandığı isimlere değinmek gerek biraz da... Mukaddes bu kulvarda kesinlikle ön sıralarda. İlk bölümlerde biraz teatral bulmuştum karakteri ama zamanla bu algım ortadan kalktı. Lale Başar karakteri çok başarılı canlandırıyor. Onun özellikle sıkıştığı her seferinde bayılmalarına hastayım... Bir diğer isim Ayfer... Esin Gündoğdu hakkı yenen yeteneklerden ve Ayfer ile birlikte, hak ettiği popülerliği kazanmaya başladı. Karakterin deli dolu ve bir o kadar da dedikoducu halini çok güzel betimliyor. Sürekli uğraştığı Şaziment'i ise en kısa sürede görmek istiyorum artık ben. Böyle alımlı, çekici bir çıksın lütfen. Keserim kendimi yoksa!.. Ve son olarak, Nazlı Tosunoğlu... Daha önde olmayı ve daha çok tanınmayı hak eden bir başka emektar... Derin Şevket'le başı belada, sevimli bir kardeş. Biricik bir hala ve anne... Onun mükemmel oyunculuğuyla birleştiğinde Yadigar daha da sevilesi oluyor kesinlikle...
İşte, Aşk Yeniden böyle. Her anı keyifli, oyunculukları etkili, başarılı bir dizi... Tek korkum gelecekte olası karakter bozulmaları, hikayenin sarpa sarması ve Zeynep'le Fatih'i sürekli olumsuz bir mücadele içerisinde görmek... "Bozulacak bu dizi, bozulacak" kafasındakilere her zaman çıkışan biri olarak, yine de bunları yazmaktan kendimi alamıyorum. Dilerim hiçbir zaman bu tür sorunlarla karşılaşmayız. Zira diziyi yazan kalemlerin, bugüne kadar ortaya koydukları başarı, bundan sonrası için de emsal niteliği taşıyor. Ersoy Güler, Ramazan Demirli ve Gülbike Sonay Üte Ayık'ı içten dileklerimle kutluyorum. Dizinin reytinginin bol, tüm ekibin başarılarının daim olması dileğiyle...
Beklenen Kral
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder