Kiraz Mevsimi: Bunun bir sonu var mı? - Beklenen Kral

26 Nisan 2015 Pazar

Kiraz Mevsimi: Bunun bir sonu var mı?


Bir insanın ne kadar sınırda gezebileceğinin en canlı örneği olarak Mete'ye katlanmanın zulmünü yaşadığımız bir bölümle ekrana geldi bu hafta Kiraz Mevsimi. Verdiği can yakan çabanın her safhasında öylesine bir zırha büründü ki, kimse gerçek yüzünü göremedi. Gerçek yüzünden haberdar olanlar ise malum sebeplerle elleri kolları bağlı, sadece hak ettiğini yüzüne söylemekle yetindiler...

Diziyi geçtiğimiz bölüm, 'yalancı çoban' Mete'nin bitmek bilmeyen oyunlarının bir yenisinde bırakmıştık. Köşeye sıkıştırdığı Ayaz'dan ya annesini ya da Öykü'yü seçmesini istiyordu. O bunu istiyordu da Ayaz'ın kalbi?.. Basiretine bağlandığımın Mete'si!..

42. Bölüm

Bir tarafta masumiyet

Bir tarafta çaresizlik

Yapılan eğlencenin Ayaz cephesinde içine eden ve bundan gurur duyan Mete'nin tüm yaptıklarının aslında bir çaresizlik göstergesi olduğu açık. Karakterin her bölüm biraz daha uçlara kaymasının sebebi de bence bu. Her zaman kendinden daha başarılı, daha üstün ve daha çok ilgi çeken kimse olarak Ayaz'a olan patlaması tüm yaşananların kaynağı. Aslında onun kurbanı ne Ayaz ne Öykü ne Şeyma ne de Önem... Mete'nin tek kurbanı yine kendisi... Bir karakterin kendi kendisini nasıl bitirdiğini izliyoruz zira hep birlikte. Böylesine sevilip sayılırken, neden birden 'hiç' olmayı seçtiği ise tam bir çok bilinmeyenli denklem olarak önümüzde. Zor bela savılan Derin karakterinin yerine oturdu artık. Sanki giderken Derin ruhunu Mete'ye emanet etmiş gibi...

Bunalımdayım evet!..

Ama Behlül gibi kendimi rezil etmemi beklemeyin...

Onun tüm bu yaptıklarından kendimizi soyutladığımızda ise geride çaresizliği, masumluğu kadar nirvana olan Ayaz kalıyor... Mete'nin iyileşmiş olma ihtimaline daha çok Öykü'nün telkinleri sebebiyle tutundu, o. Tutunduğuna pişman olduğundaysa, Öykü ve annesi arasında bir seçim yapması gerekiyordu. Hangi tarafı seçse, diğer tarafta hem kalbi yaralı hem de kalp acıtacak birisi kalıyor geride. Annesi varlığının, Öykü ise yaşamasının sebebi... Hangisine kolay kolay ihanet edebilirdi ki?.. 

Aşk mı o?

Başka ne olabilir ki?..

Aslında ihanet etmesine gerek kalmadan da çözebilirdi her şeyi ama bunu aklına bile getirmedi(!).. Neden bu konuyu azimle Öykü'ye açmak istememesini anlayamıyorum ben. Öykü'ye durumu anlatsa ve birlikte hareket etseler ne olur?.. Neden Mete'nin her dediğini harfiyen yapmak zorunda hissetti kendisini anlayamadım. Ona, "Mete'nin böyle bilmesini sağlayalım ama birlikteliğimiz sürsün" dese ne olurdu sanki?.. İlla dramın en safını yaşatmak niye ki?..

Şimdi böyle yattığıma bakma, birazdan bir gerdan kırmam eksik kalacak.

Ekmek kuyruğu mu bu kardeş?..

Yaptığı tek şey tüm olanlardan elinden geldiğince kaçmak ve bu süreçte Öykü'nün de yanlış hislere kapılmasını sağlamak oldu. Üzerine Önem'in geçirdiği trafik kazası da tuz biber ekince, aslında o tarafını çoktan seçmeye başlamıştı... Zira hem Burcular hem Mehmet hem de doktorun bilmeden verdikleri telkinler, onu annesine itiyordu. Açık konuşmak gerekirse, yerinde olan herhangi birinin vermesi gereken karar da bu olmalı. O yüzden buna kızmıyorum, benim kızdığım şey herhangi bir açıklama yapmaması. Mete'nin kendisini nasıl tehdit ettiğini anlatsa Öykü'ye, her şey kendiliğinden çözüme kavuşacak zaten bir şekilde...

Patlamaya ramak kala...

Boom!

Patlayan aşk'mış... ;)

O zaman cilveleşmeye kaldığımız yerden devam.

Ayaz kendi içerisine gömülmüş bir halde seçim yapmaya çalışırken, olanlara anlam verme savaşı içindeki Öykü bilmeden bir mücadelenin tam da ortasında duruyor. Çıkışı ise pes etmemekten geçerken, kabul etmeliyiz ki bu bölüm bunu çok iyi sürdürdü... Öykü'nün Mete'nin düzeldiğine dair inancı halen bakiyken, Ayaz'ın neden kendisinden uzaklaştığına anlam verememesi normal ama trip atmayıp da ne olduğunu öğrenme çabası, ondan beklenmeyen bir davranış oldu. 

Nereye götürüyor beni bu!?
Buradan nasıl kurtulabilirim acaba?

Kurtulmak mı? Avucunu yalarsın!

Ayar etme beni kızım!

Atarına başlarım senin, git durma...

Kabul etmeliyiz ki normal şartlarda bizim tanıdığımız Öykü, direnmeden pes eder ve odasına kapanıp rutin bunalımlarından birisini yaşamaya başlardı. Ama bu sefer öyle olmadı... Direndi, ne olduğunu anlamak için mücadele verdi ama öğrenemedi. Yaptıkları düğün provasının sonu ise eğer gelecek bölüm fragmanını görmesek, büyük bir umutsuzluğa iterdi... 

Ne için gelmiştiniz?..

Tabi ki sana ayar vermek için!..
Geldiği ilk bölümden beri ilişkilerinin karşısında durmaktan haz alan Necmiye cephesinde ise bu bölüm keskin bir değişiklik yaşandı. Her ne kadar bölümün başında, "Soluk benizli kız" diye Öykü'ye giydirse de aşklarının büyüklüğüne inancı artık pekişmiş gibi görünüyor. Zira Beril'in geçtiğimiz bölüm eline geçen kolyesiyle bir savaş yaratır diye düşünürken, aksine tam da Öykü'nün cephesinde Beril'le mücadele etmesi bu bölümün şüphesiz ki en şaşırtıcı noktasıydı... Hele hele Öykü'ye methiyeler düzdüğü sahnede ağzımın bir karış açık kaldığını söylesem hiç de yalan olmaz. Necmiye Ala, artık doğru yolu buldu belli ki ve bu saatten sonra da şimdiye kadar ona ısınamayan Kirazcanların gönlünü almayı başardı sanıyorum...

Asık suratlı olduğuma bakma, böyle bakmaya alıştım. İyi olmaya muhtacım...

Hâla çocuğunu aldırıp aldırmadığı bilinmezliğini koruyan Şeyma'nın her geçen bölüm biraz daha sevimli geldiğini inkar edemeyiz sanırım. Önceleri iyi birisi olmaya çalıştığında, aynı zamanda silik de bir karaktere dönüşüyordu ve bu da onun çaresizce şeytani bir karakter olmasının özlemini doğuruyordu. Ama şimdilerde durum hiç de böyle değil. Her ne kadar Mete'nin yönlendirmesiyle hareket etse de, hareketlerinin içinden geldiği açık. 

Aaa timsah, en sevdiğim!

Bu bölüm yaptıkları maçta azimle Öykülerin yanında olma mücadelesi bile bunun en büyük kanıtıydı. İlerleyen bölümlerde Mete'nin bir şekilde hakkından geleceğine dair de büyük bir inanç taşıdığımı buraya not düşeyim...

Mete bu her zamanki mücadelemiz.

Ve sen ilelebet yenilmeye mahkumsun...

Mete'nin bu mücadelesi daha ne kadar sürer bilmemekle birlikte, artık iyice kabak tadı vermeye başladığını belirtmek zorundayım. Sürekli eline koz verilmesi ve her şeyi bu kozlar sayesinde aşmasından sıkıldım. Bir şekilde artık onun da köşeye sıkışması lazım ve bunun çok çabuk yaşanması şart...


Gelecek bölümün fragmanı ise resmen bu bölümün sonuna su serpti ve aynı zamanda Öykü'nün verdiği mücadele Mete'nin planlarını sekteye uğratacak gibi ama tabi alttan altta Ayaz'ı tehdit ederek ayrı kalmalarını sağlayacağı da garanti... Yani tek çözüm şu durumda, Mete'nin zapturapt altına alınması. Her sorunu löp diye aşması ve her savaşının kazananı olmasının bir sonu yok çünkü. Ayaz'ın da ona prim verdikçe kazanma ihtimali yok. Mete'ye ya başka bir uğraş bulunsun ya da Ayaz boğmaya meylettiği tren yoluna onu bağlasın ve geri kalanını raylardan geçen bir tren halletsin. Mevcut şartlarda bu mücadelenin bir sonu yok çünkü...

Beklenen Kral

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder