Son sahnelerine kadar oldukça keyifli ama son sahnesinde biraz geren bir finalle ekrana geldi bu hafta, Kiraz Mevsimi. Ardından yayınlanan gelecek bölüm fragmanından da anladık ki, yeni bir kötümüz de peydah oldu ve Mete ile birlikte ortalığı kasıp kavuracaklar. Tabi günün sonunda, her şeyin ellerine yüzlerine bulaşması tek temennimiz olacak...
39. bölümle birlikte veda ettiğimiz Makbule Kosif, Gülsev Karagöz, Zafer Özer Çetinel ve Eda Tezcan'ın ardından, hafta başında yeni senarist grubu açıklandı ve bu bölümden itibaren diziyi Ayşen Teker, Fikret Bekler ve Kerim Ceylan yazıyorlar. Yazdıkları birkaç diziyi izlemekle birlikte, ne yazık ki haklarında pek bir bilgiye sahip değilim. Zamanla onu da aşmak temennisiyle, tekrar hoş geldin demek istiyorum hepsine... Bu arada dip not; bu bölümün tretmanı, Makbule Kosif'e aitti.
Geçtiğimiz hafta diziyi, sürpriz bir teklifte bırakmıştık. Bizimkilerin Necmiye'yi korkutmak için gittikleri alanda çekim yapan dizinin yönetmeni, yeni çekecekleri dizide oynaması için gözüne Öykü'yü kestirmiş ve İlker'in cafesine, ona ulaşmak arzusuyla gelmişti. Şansa Öykü oradaydı ama Ayaz da oradaydı ve bu meseleye pek de sıcak bakmayacağı ortadaydı...
40. Bölüm
|
Erik Zamanı mı? |
|
Bu ismi çok mu düşündünüz?.. |
|
Ayaz sen ne diyorsun? |
|
Kaldırma beni ayağa goççum!.. |
Nitekim tam da beklendiği gibi oldu ve Ayaz, adamın teklifine daha ilk dakikadan engel koydu... "Erik Zamanı" isimli dört bölümlük bir dizi içindi bu teklif. Aslında Öykü de sıcak bakıyor gibiydi ama bizim haşmetli oğlanın engeline ilk anda ses çıkartmamayı seçti... Ayaz'ın korumacı tavrını anlamakla birlikte, Öykü'nün fikrini almadan kendi fikrini dayatmasını pek sağlıklı bulduğumu söyleyemem. Öykü'nün de alttan alan tavrı biraz yabancı geldi bana. O an olmasa bile sonrasında bir diş göstermesi gerekirdi bizim tanıdığımız Öykü'nün, normal şartlarda. Belki doğum günü diye Ayaz'ın üstüne gitmek istemedi bilemem ama ertesi gün babasının tedavi masrafları için acil nakite sıkışınca, el mecbur yönetmenin teklifini kabul etmek zorunda kaldı. Burada yaratılan çaresizlik, kabul edilmeli ki biraz zorlamaydı... Öykü'nün teklifi kabul etmesi için önemli bir şey gerektiğinden, uzun zamandır esamesi okunmayan babanın yeniden hortlatılmasından hoşlanmadım. Bari dönmese geri...
|
Şimdilik arkam dönük ama birkaç bölüm hep beni göreceksiniz, hep beni!. |
Öykü bu teklifi kabul etmiş ve sözleşmeyi imzalamışken, yapımcının pek de uslu durmayacağı bu anlarda resmedilmişti. Zira yönetmenin Öykü'de gördüğünü yakalayabilmiş gibi durmuyordu. Tabi bölümün sonunda izlediklerimizin yanında bu halleri gayet sıradan kalacaktı...
|
Hadi Selena'yı çağıralım, belki o bir çözüm bulur... |
Ayaz'dan habersiz bir yola giren Öykü'nün, akşam yemeğinde durumu Ayaz'a açıklama şekli ise bence gayet olumluydu. Konunun hallaç pamuğu gibi uzamamasına çok sevindim... Tabi Ayaz'ın verdiği aşırı tepkinin yine yersiz olduğunu düşünenlerdenim. Öykü'yü bunca zamandır tanıyan biri olarak, onun ne olursa olsun kimsenin parasına tamah etmediğini çok iyi biliyor. Tamam Ayaz kimse değil, nişanlısı ama bu durumun Öykü'nün nazarında halen bir şey değiştirmediğini artık anlaması gerekiyor. Yani masaya yumruğunu vurup gitmekle olmuyor öyle...
Kıskanmak ya da parasını istemediği için içlenmek bir şey, hayatını engellemek bambaşka bir şey. Tabi ertesi gün onunla birlikte çekimlerin yapılacağı yere gitmek için hareket etmek nasıl bir şey bilemedim. Ayaz ne kadar diş göstermeye çalışırsan çalış, tam bir hanım köylüsün itiraf et...
|
Afferim Öykü, tam da ben oyunbozanlık yapacakken bu yaptığın çok hoş!.. |
Elinde senaryo yolculuk boyu kusur arayan ve "el ele tutuşma" sahnesi görüp kuduran olarak Ayaz'ı izlemek çok keyifliydi. Hele Öykü'nün imzaladığı sözleşmenin bol sıfırlı olduğunu öğrendiğindeki hali tam bir efsaneydi. Elinden şekeri alınmış çocuklar gibi içerledi garibim... Sete vardıklarında ise yaptıkları onun kıskançlığını törpüleyecek ancak, bambaşka sorunların fitilini ateşleyecekti...
|
Jön dediğin böyle olur... ;) |
Zira yönetmen sete vardıklarında, muhtemelen tam da Ayaz'ın inadına bir öpüşme sahnesi eklemek istemişti senaryoya. Bunu duyan Ayaz içinse tek çare, Öykü'nün partneri olmaktı. Erkek oyuncu geldiğinde onu gözüne kestiren Ayaz, setin yemek işlerini alan İlker'le girdiği iş birliğiyle adamı bayıltıp İstanbul'a paketlemiş, yerini almıştı. Yönetmen önce biraz sorun çıkartır gibi oldu tabi ama elinde başka oyuncu yoktu ve zaman gittikçe daralıyordu...
|
Öpüjem, hazır mısın?.. Tabi ki... |
|
Başlangıç |
|
Tutkunun dorukları |
|
Ama yeter da!.. |
|
Siz siz olun hareket halindeki bir arabada ayağa kalkmayın. |
|
İşte sonuç! |
|
Böyle romantik bir ana denk geliriz belki diyeyse, hiç düşünmeyin... |
Bu anlardan itibarense, yönetmeni oldukça tatmin eden performanslar sergiledi bizimkiler. Hele bir öpüşme sahnesi vardı ki, herhalde on bölümlük öpüştüler...
Akşam olup çekimlerin bir bölümü bittiğinde, erkek başrolün sette olmayışının asıl nedenini öğrenen yapımcı ile yönetmenin konuşması geldi önümüze... Kadın memnun değildi elbette iki tanımamış kişinin oynayacağı bir dizi çekilmesinden. Bir yerde haklıydı da ama yönetmen gerçekten güveniyordu bizimkilere ve ona çekimlerden bir kesit yolladığını söyleyip telefonu kapadı. Yapımcı yollanan görüntüleri açıp izlediğinde ise her şey arapsaçı bir hal almaya başlayacaktı...
|
Eee, beni kim sallayacak?.. |
|
Tabi ki Ayaz... |
|
Sallamak yetmez, öpecek de... |
|
Üsküdar'a gider iken, aldı da bir yağmur... |
Ayaz'la Öykü cephesinde o gece ve ertesi sabah her şey güllük güslitanlıktı elbette. Ayaz'ın ardı ardına gelen romantiklikleriyle Öykü mutluluktan mutluluğa sürüklenirken, bizim oğlan da geçtiğimiz bölümün teşekkürünü ediyor gibiydi ona...
|
Bak böyle yapınca nasıl da şeker oluyorum... |
Necmiye cephesinde ise her zamanki kaos hali hakim. Kimin yuvasını dağıtsam, kimi kimden ayırsam ya da hayatını sömürsem üçgeninde geçiyor malum yaşamı ve bu hafta Öykü ve Ayaz'ı bırakıp, yeni evli çiftimiz Önem'le Mehmet'e kafayı taktı... Önemlerin evliliğini gizlediler diye Öykülere trip atıp evden giden Necmiye, bu sefer an be an Mehmetlerin peşindeydi. Sonunda gittikleri otele kadar öğrendiğinde ise yan odalarına kadar yakınlaşacağını tahmin etmek zor değildi... Açık konuşmam gerekirse, Necmiye'nin olduğu sahnelerde çok eğleniyorum. Hayat sömüren hali biraz daha katlanır olsa, karakter bence tadından yenmez. Şuan için Kirazcanların pek de gönlünü kazanabilmiş değil zira... Onu da zaman gösterecek bakalım...
Şeyma ve Mete cephesine gelirsek, ne demek gerek bilemiyorum. Sanki Öykü ile Ayaz'a çektirdiklerinin bedelini ödüyor gibiler sırayla...
|
Ben Mete, rüyalarda bile gerçek olurum... |
|
Daha geçen bölüm o yandaydım biliyon mu?.. |
Geçtiğimiz bölüm kendisine intihar etti süsü veren Mete, şimdilik Ayaz'ı bırakmış Şeyma'ya ayırmıştı mesailerini... Bülent'le Burcu'ya yazdığı mektuplarla, başına bir şey gelmesi halinde tek sorumlu olarak Şeyma'yı gösteren, üzerine hesabındaki tüm parayı da onun üzerine aktaran Mete; Şeyma'yı hedef tahtasına oturtmayı başardı ve günün sonunda onu da kodeste görmek şerefine nail olduk. Ama Mete'nin her yerde ölü ya da diri aranırken karakola nasıl girdiğini, hatta ve hatta nezarethaneye nasıl indiğini anlayamadım ben. Bu Şeyma'nın onu rüyasında, üzerinde olan kıyafetlerle görmesi kadar ironikti. Yani o sahne olduğu gibi, bu da rüyaysa şaşırmayacağım hiç. Yok rüya değil gerçekse, kafalarda binlerce soru işareti...
Mete'nin yaptıklarının haklılık payına gelirsek, 0... Ne olursa olsun böylesi bir kin beslemesi çok yersiz. Tıpkı çocuk gibi istediğini elde edemeyince sızlanıp kıvranmaya başlıyor. Elde edebilmek içinse bin bir şamata çıkarmaktan çekinmiyor... Şeyma'nın tıpkı kendi üzerine attığı gibi ona iftira atarak, kısasa kısa yaptığını sanan Mete; insanlığını o atladığı denizde bırakmıştır, an itibariyle...
|
Arabanın 10 bin bakımı geldi, ne yapsam?.. |
|
Yine mi sınav!!! |
Ve son kertede... Ayaz ve Öykü'nün çekimlerini izleyen yapımcı, bambaşka planların içerisine daldı. Öykü'yü saf dışı bırakmaya, Ayaz'ı ise ünlü yapmaya karar verdi. Belki başka kararlar da verdi ama yine kötü niyetlilik yapmak istemiyorum... Sete gittiğinde Ayaz'ı sözleşme imzalaması ya da Öykü'yü kadrodan çıkartıp parasız bırakma ikileminde bırakan Beril, sonunda istediğine kavuştu. O çağırdığı gazetecilere, Ayaz'ı "yeni başrolümüz" diye tanıtırken; geri kalan herkes olanların şokunu yaşıyordu...
Gelecek bölüm
fragmanında da gördük ki, Beril'le Mete iş birliğine girişecek ve Ayaz ile Öykü'nün karşısındaki bir başka sorun olacak. Bu virajdan hiç hoşlanmadığımı söyleyebilirim. Var olan aksiyon ve dramanın içerisine bir gayret yenilerinin eklenme serüveni daha ne kadar sürecek bilemiyorum ama habire Öykü ve Ayaz birlikteliğine karşı karakterlerin gelmesinden sıkıldım ben. Sakız ve Salih sempatiklerdi hadi. Necmiye desen sırf çene, başka bir zararı yok... Peki ya Beril?.. İşte onun çok karanlık bir karakter olduğunu düşünüyorum ve büyük sorunlar çıkarması olası...
Romantik komedi dizilerin içerisine serpiştirilen dram/aksiyonla izleme keyfini katladığı açık. Sürekli vıcık vıcık aşk kokan bölümlerden hoşlanmadığımı daha önce de söylemiştim zaten. Ama bu demek değil ki, her bölüm başka bir kaos hali hakim olsun. Ne diyelim, ellerinden daha çok drama izlediğimiz yeni senaristlerimiz umarım Kiraz Mevsimi'nin drama ve komedi dozunu dengelemeyi başarabilirler. Zira Öykü ve Ayaz'ın verdiği sınavları izlemekten çokça yoruldum ben...
Beklenen Kral
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder