Pimi çekilmiş üç büyük bombanın her an patlamaya hazır sonuyla ekrana geldi dün akşam, Poyraz Karayel. Hem Ayşegül hem Sefer hem de Sadreddin/Songül için acılı çanlar çalarken, kurtuluşlarının nasıl olacağını kestirmek; klasik olduğu üzere imkansız. Her sorunun içerisine saklanan çıkış, bakalım onlar için nasıl yeşile dönecek...
Diziyi geçtiğimiz bölüm Sefer'in acı bir gerçekle yüzleştiği ve Ayşegül'ün de Poyraz'a evlilik teklifi ettiği yerde bırakmıştık. Bir taraf 'baba' dediği adamla, sevdiği kadın arasında kalacak; diğer tarafsa, gelen evlilik teklifinin şokuyla neye uğradığını şaşırmış halde çıkar yol arayacaktı...
15. Bölüm
Sefer öğrendiği gerçeğin şokunu daha atlatamamışken, yanlarına Bahri geldi ve onu biraz öteye gönderip adamla konuşmaya başladı. Sema'nın ona kininin çocukluğundan beri hiç dinmediğini ve ortalardan kaybolmasının en doğru yol olduğunu söylüyordu. E, haklıydı... Yedi yaşından beri öz çocuklarından ayırmadan büyüttüğü ve her şeyini gözü kapalı emanet ettiği bir isim Sema... Bahri'nin belki de kendi bilmediği açıkları bile elinde. Onu karşısına almak, sadece kızı gibi sevdiği birisini kaybetmek demek değil; aynı zamanda büyük sorunların da peydah olması demek... Malum ki bunca zaman içerisinde kini bir dirhem azalmamış olan Sema gerçeği öğrendiğinde, Bahri'nin boynuna atlayamayacak ya da bu gerçeği sindirmeye çalışmayacak. O yüzden Bahri adamdan uzaklara gitmesini istemekte çok haklıydı. Bunun için ona yardımcı olacak kişi ise öğrendiği gerçekle şoka uğrayan Sefer'den başkası olmayacaktı... Benim burada anlamadığım nokta ise Bahri'nin hapiste neden adamı öldürtmediği. İnsan böylesi bir riski neden bile bile almak ister ilginç. Onu da zannediyorum zamanla öğreneceğiz.
Aldığı evlilik teklifinin şokunu yaşayan Poyraz'ın bir çıkar yol aradığı bakışlarından bile belliydi ve hemen sonrasında Ayşegül'e, "Bu evlilik teklifini sırf babana acı çektirmek için yapıyorsun" diyerek; deyim yerindeyse zeytin yağı gibi üste çıkıp, kalkıp restorandan gitti. Birden suçlu konumuna düşen Ayşegül ise bir süre kendini affettirmeye çalışacaktı. Bu anlarda ise onun yardımcısı afacan Sinan'dan başkası değildi...
Babasının Ayşegül'e oyun oynadığını öğrenen Sinan, bu haberi ona uçurmakta hiç gecikmedi. Tabi tıpkı babasınınkileri yetiştirdiği gibi, Ayşegül'ün söylediklerini de babasına yetiştirdi. Daha sonrasında ise üçlümüz, Ayşegül'ün "babanı gitmeye ikna et" dediği ve onun da direkt, "Ayşegül abla sana sürpriz yapacakmış, ikna et dedi" diye ispiklediği Çin lokantasında oturmuş, yemek seçmeye hazırlanıyorlardı-ki; karşılarında Zülfikar ve Taş kafayı gördükleri andan itibaren her şey arapsaçı bir hal aldı...
Zülfikar malum ki artık bulutların üzerinde geziyor... Aşık olduğu Çiğdem hakkında her şeyi öğrenmek için, verdiği röportajlara Taş kafa ile bakarlarken bir Çin lokantasına gitmeyi çok sevdiğini öğrendi ve hemen akşamına mekana gelmişlerdi... Tam Çiğdem gelmiş, Zülfikar heyecandan ne yapacağını bilemezken de Ayşegüllerle karşılaşmaları hem komik hem de trajik olayların doğuşunun ayak izleri gibiydi...
Çiğdem'in yanına giden ama heyecandan masasına oturamayarak, Ayşegüllerin masasına yol alan Zülfikar'ın bu anlarda döktüğü ecel terlerini izlemek gerçekten pek keyifliydi... Bizimkilerden aldığı cesaretle tekrar Çiğdem'in yanına gittiğinde ise düşen tuzluğu almak için eğilmesi bin bir parodinin ateşleyicisi oldu. Zira Çiğdem, Zülfikar'ın belindeki silahı görmüş ve haliyle bir tedirgin olmuştu...
Bu anlara tanıklık ederken bizimkiler, Poyraz haline üzülüp kalkıp yanlarına gitti ve dışarıda bekleyen bodyguardlardan aldığı telsizle, ona polis amiri muamelesi yaparak; durumu kurtarmış oldu... Evet, Zülfikar artık bir polis amiriydi ve döktüğü ecel terlerinin yerini, çok sevdiği(!) polisler gibi davranmanın çelişkisi almıştı. Biraz sonra onlar Ayşegüllerin masasına geçerken, onun bu anlarına tanıklık etmek için Seferler de sahnelerinin gelmesini bekliyordu...
Malikanede Sefer ile konuşan Bahri, öğrendiği gerçeğin aralarında bir sır olarak kalmasını istiyordu haliyle. Sefer'den de farklı bir hareket beklenmezdi ama Bahri bile olsan, kendini sağlama almak istiyorsun işte... Tabi lafı döndürüp aşka getirip, konuyu birden geçiştiren Bahri nasıl bir çakal olduğunu da kanıtladı. Sema'ya olan ilgisini fark ettiğini söyleyerek ona cesaret veren Bahri, biraz sonra olaylı bir şekilde malikaneye gelen Sadreddin ve Songül'ün de katkısıyla konuyu -şimdilik- tamamen geçiştirmişti... Doktor ile arasında bir şey olduğu zanneden ve resmen adamı dağa kaldıran Sadreddin, Songül'ün yeni bir yalanıyla yaptıklarına pişman olmuş; zeytin yağı gibi üste çıkan Songül ise evde Sema'ya sarmıştı...
Sema'nın tam da böylesine bir kritik süreçte, deyim yerindeyse besleme olduğunu söylemesi insanlıktan nasibini almamış olarak gördüğümüz Sadreddin'in bile yeri geldiğinde, insanlaşabileceğini gözler önüne serdi. Sema'nın yaşadığı üzüntüyü hafifletmek için elinden geleni yapan Sadreddin beni şaşırttı ama o bir denyo ve biraz sonra elini yine kana bulayarak her şeyi mahvetmesi kaçınılmazdı...
Babasının katili hapisten çıktığı halde onu bulamayan ve üzerine bir de Songül'ün söyledikleriyle içi dağlanan Sema evine gitmek için hazırlanırken, Taş kafadan gelen telefon tüm planları değiştirdi ve onlarda Çin lokantasının yolunu tuttular. Restorana geldiklerinde ise Zülfikar'ın düştüğü durumla eğlenmeyi ihmal etmediler tabi. Bu anlarda dikkat çeken şeyse, Sefer'in profesyonel bir şekilde chopstick-yemek çubuğu- kullanabilmesi oldu.
Sema'nın Asya yemekleri sevmesi sebebiyle, olur da onunla yemeğe çıkarlarsa diye yaptığı alıştırmalar sayesinde maharetini konuşturuyordu... Her şey iyi hoştu da içinde bulunduğu ortamdan Ayşegül hiç memnun değildi ve ortada sürekli yalan konuşuluyor olmasına sinirlenip, eve gitmeye karar verdi. Poyraz'a çıkışta ayar verirken o, şimdi bir şeyler yapma sırası Poyraz'a geçmişti...
Bahri ile Ayşegül'ün arasını düzeltirse, hem Ayşegül'den ayrılmak zorunda kalmayacağını hem de Bahri'nin yanında çalışmasının sorun teşkil etmeyeceğini düşünüyordu ve Ayşegül'ün annesinin ölüm yıl dönümünde ikisinin arasını yapmak için olağanca yoğun bir mesai harcadı. Bahri'yi kıvama getirip mezarlığa götürdüğünde, önce emeline ulaşamadı. Zira Bahri nasıl bir tepki vereceğini kestiremediğinden, mezarının başında annesiyle dertleşen Ayşegül'ün yanına gidemedi ama mezarlıktan ayrıldıktan sonra onlar, yeniden kanına girip bu sefer Bahri'yi onun evine götürdü...
Çalan kapıyı açtığında karşısında babasını gören Ayşegül şaşkındı. Bahri'yi içeri aldıktan sonra pencereden attığı bir bakışla, arabadaki Poyraz'ı fark ettiğinde ise onun hayal ettiğinin ötesinde bir sonu hazırlayıverdi... Babasına Poyraz'la arasına girmemesini ve onu da annesiyle kardeşi gibi kaybetmek istemediğini söyleyen Ayşegül, onu yanında tutmamasını; gerekirse bunun için ayaklarına bile kapanacağını söylüyordu. Eğer Poyraz'ı yanında tutmazsa, sık sık onu ziyarete geleceğini de ekleyerek adamı iyice gaza getirdi ve sonunda istediği sonucu almayı başardı. Bahri, Poyraz'ı artık yanında tutmayacaktı. Onlar birbirine sarılırken, arabada bu anları gören Poyraz delicesine sevinmekteydi ama Bahri arabaya binip de olanları anlattığında, başından aşağı kaynar suların dökülmesi kaçınılmaz olmuştu...
Kendi kalesine gol atan Poyraz'ın ardından, söz konusu pimi çekilen üç bombanın atıldığı anlara gidelim derim ben...
Bomba 1
Sema, babasını öldüren adamın peşine bir dedektif takmış ve izletiyordu. Sonunda adamı ailesinin evine geldiğinde fotoğraflayan dedektif, o anlarda bir de adamı bir bilinmezliğe göndermek için almaya gelen Sefer'i çekmişti... Tam takibe devam edecekken, Seferler birden ortadan kayboldu ama akşam Sema'nın yanına giden dedektif çektiği fotoğrafları gösterdiğinde, takip etmesine gerek olmadığını da anlayacaktı... Fotoğrafta Sefer'i gören Sema oldukça şaşkınken, elbette bu fotoğrafların hesabını sorması kaçınılmazdı. Müştemilatta Sefer'i bekleyen ve geldiğinde fotoğrafları gösterip, ondan açıklama isteyen Sema; şimdilik Bomba 3 sebebiyle istediği cevapları alamadı ama haftaya bu konunun peşini bırakmayacağı kesin. Sefer'in bombasının pimi çekilmiş, haftayı bekliyor şimdi...
Bomba 2
Doktor ile Songül'ü restoranda basan ve Songül'ün yalanıyla durumu yanlış anladığına inanan Sadreddin, daha sonra ikisinin tekrar konuşmalarına tanık olunca iş çığırından çıktı... Adam, ona istediği operasyonla bir çocuk hediye etmişti ama yaşananlardan sonra daha çok para istiyordu. Karanlık Songül ise Sadreddin konuşmalarını duyunca, adamın tedavi için bayılttığı sırada çıplak fotoğraflarını çektiğini ve şantaj yaptığını söyledi. Elbette bunu duyan Sadreddin'in çıldırmaması elde değildi ve aslında tam da adama zarar vermesini ister arzuyla söylediği yalan, doktorun evine gittiklerinde gerçeğe dönüşmüş gibiydi. Ancak bir sorun vardı, zira onlar içerideyken evin zili çalmıştı... Sadreddin ve Songül'ün de bombasının pimi bu anlarda çekildi ve o da gelecek haftayı beklemekte...
Bomba 3
Zafer'in tüm yaptıklarından sonra asla akıllanmayacağını düşünen Bahri, aynı kendisine kurduğu kumpas gibi bir kumpasla arabasındayken öldürülmesini istedi ve Poyraz'dan gelen istihbaratla, Taş Kafa, Zülfikar ve Sefer gerekeni gerçekleştirecekti... Plan hazır, Zülfikar ile Taş kafa ise ellerinde otomatik silahlar önce Sefer'in gelmesini ardından da Zafer'i haklamayı bekliyordu... Sefer malikanede ecel terleri dökmekteyken, Poyraz'dan adamın yola çıktığının istihbaratını alan Zülfikar ile Taş kafa cep telefonlarını arabada bırakıp yerlerini aldı. Ama ortada büyük bir sorun vardı... Zira arabada sadece Zafer değil, kızı ve ona akşam birlikte yemeğe gitme sözü veren Ayşegül de vardı... Onların deposunu dinleyen ve Poyraz'a haber uçuran dedektif, Ayşegül'ü duymadan arabadaki küçük kızı öğrendiğinde hemen Poyraz'a haber uçurdu ve o da Zülfikar ile Taş kafaya ulaşmaya çalıştı. Bunu başaramadığında ise hemen yolunu oraya çevirip, telefonla da Bahri'ye haber ederek; gerilimin dozunu son raddeye kadar taşıdı... Biraz sonra ise ufukta bir araba belirdi ve silahlarını arabaya doğrultan Zülfikar ve Taş kafanın ateş etmeye hazır oldukları anda bölümün perdesi aşağıya indi... Üçüncü bombanın da pimi böylece çekilmişti...
Pimi çekilen üç bomba, ya olağanca gücüyle patlayıp her şeyi bir yana savuracak ya da son anda bir şekilde su balonuna dönüşüp, kaotik üç anın kurtuluşunu resmedecek... Bunu ilk fragman ya da haftaya yeni bölümde göreceğiz. Bu arada şahsen ben, Sadreddin ve Songül ikilisinin bombasının patlamasına pek bir sevinirim...
Beklenen Kral
elinize sağlık güzel özetlemişsiniz. harika bir yapım.uzun zamandır ilk defa yerli dizi izliyorum
YanıtlaSil