Kendi kızını el bebek gül bebek büyütmeye çalış, hastalığını en az hasarla geçirebilmesi için mümkün mertebe çaba sarf et, yeni bir kalbi olacak umuduyla kurduğun en büyük tuzakları teğet geç, onu çok sev, gözünü kırpsa telaşlan ama başkasının çocuğunu sırf kirli tezgahın uğruna öldürt; hiç gözünü kırpmadan... Evladına sonsuz değer ve önem verirken, başkasının evladını önemseme. Kendi evladının başına da aynısının gelebileceğini zerre kadar düşünme... Zafer, kör kuyulara düşesin ve aldığın her nefesle ölüme daha çok yaklaşasın desem beddua sayar mısın?..
22. Bölüm
Yapılan kirli tezgahın bir ucunda Oğuz, bir ucunda da Ayşegül vardı. Birisi ölecek, diğeriyse onun ölümüyle suçlanacaktı. Bahri'nin davasına bakan savcının oğlu, davalının doktor kızı tarafından öldürülmüş gözükecek ve Zafer, zafer kazanacaktı... Hırsı uğruna gözleri hiçbir şey görmeyen Zafer'in kirli planının ilk aşaması ise başarıyla sonuçlanmış, Oğuz verilen yüksek dozda uyuşturucu sebebiyle hayata gözlerini yummuştu. Ona son iğne vuran olarak gözüken Ayşegül ise tüm olanların gözüken tek sorumlusuydu... Ölümden haberdar olan savcının yaşadığı büyük şokun etkisine, karakolda Ayşegül'ün durumunu öğrenerek gelen Bahri'nin varlığı eklenince de, Zafer'in ikinci zaferi yaşanacak gibi görünmeye başlamıştı. Malum ki, bu bir rastlantı olamazdı...
Zafer'e ne desem boş... Şimdiye kadar her yaptığı tezgahı elinde patlayan ama inatla yeni tezgahlar kurmaktan vazgeçmeyen olarak, bu kadar alçalması ondan bile beklenmeyecek bir şerefsizliğin ürünü... Tüm yaptıkları yetmezmiş gibi bir de Sinan'ın peşine takılması ve alenen Begüm'ü tehdit etmesi, ileri ki sahnelerde yaşanacaklara ışık tutar gibiydi. Onun Sinan'a zarar vermemek için Poyraz'dan isteyeceği iyilik-aslında ona şantaj diyoruz-, elbette tanıklık edip Bahri'ye zarar verdirmekten başka bir şey olamazdı, nitekim olmadı da...
Bu sahnelerde gerilim yumuşatan şeyse, Poyraz'ın komşusu Cevher'in elinde bir lazerle Zafer'e korku vererek olayın gidişatını değiştirmesi oldu. Onunla buluşma mekanına kafasına çuval geçirilmiş olarak gelen Poyraz, Cevher'in sayesinde iki adamını pertlediği gibi Zafer'in de burnunu haşat etti... Tabi Bahri aleyhinde tanıklık etmek zorunda kalmasına bir etkisi olmadı yaşananların. Asıl iğneyi vuran adam, söz konusu şırıngayla birlikte ona teslim edilmeden önce mutlaka bu tanıklığı yapmak zorunda bırakmıştı Zafer, Poyraz'ı...
Yalnız değinmeden geçemeyeceğim, Poyraz'ın Cevher'in içerisinde olduğu halüsinasyonlar görmesi durumu rahatsız edici bir boyuta geldi. Hadi Cevher'in üzerinde üniforma olması sahnenin hayâl olduğunu resmediyor ama yine de gereksiz... Bunun sonu bir rehabilitasyon merkezinde biterse de şaşırmam. O değil, kendi kendine bağıra çağıra konuşması kimsenin dikkatini de çekmiyor. İlginç bir durum gerçekten...
Ayşegül kardeşi yerine koyup sevdiği Oğuz'un ölümüne mi üzülsün, yoksa şimdi onun ölümünden sorumlu olarak karakolda göz altında olduğuna mı karar veremezken, tüm gerçeklerden haberi olan Poyraz'ın bir şeyler yapması kaçınılmazdı. Onu bu durumdan kurtarmaksa, elbette Zafer'in isteğini yerine getirmekten geçiyordu. Tanıklığı yapmaya giderken, yanında savcı tarafından görevlendirildiğine dair imzaladığı belgenin de olması gerektiğindeyse, bölümün sonuna büyük bir kaos bırakacak sahneler peydah oluverdi...
Begüm'ün elinde olan belgeyi geri alabilmek için yardımına başvurduğu Sinan, annesinin odasında belgeyi arıyorken, Poyraz bahçede onu oyalıyordu ve bu anlarda nefes almadan saydığı yalanlar, gerçekten bir süre sonra inanılır olmaktan uzaklaştı. Belki niyeti inandırıcılıktan zaten uzak olmaktı bilemeyeceğim ancak planı ters tepti... Evet, Sinan belgeyi bulmuştu ama Begüm annesi sayesinde kısa sürede durumu çözdü. Sinan'ın yırtmak için annesinin alkol içtiğini söylemesi ise zaten gergin olan Begüm'ü daha da sinirlendirdi ve ta taa, her şeyi Ayşegül'e anlatmaya karar verdi. Bunu da duyan küçük afacan babasına haber verdiğindeyse, iki iyi, bir de kötü haber peşi sıra tetiklendi...
İlk iyi haber, Poyraz'ın Bahri aleyhine tanıklık etmemesi oldu. Tam karakolun önünde Sinan'ın arayışı, koştur koştur Ayşegül'e gitmesini gerektirdi.
İkinci iyi haber ise Bahrilerin Sema sayesinde, bir türlü nerede olduğu bulunamayan Zafer'in kızıyla birlikte yatında olduğunu öğrenmeleri oldu. Kızla telefonda konuşan Sema, yatın ismini de öğrendikten sonra geri kalanı Bahriler halletti. Küçük kızı yattan aldılar ve güvenli bir yere götürdüler, Zafer ise kızının başına bir şey gelmemesi için Bahri'nin ne derse yapacağı kıvama geldi. Bu sayede Oğuz'un otopsi raporunun ilk sonucunun Ayşegül'ü suçlu göstermesi ve nöbetçi mahkemenin tutuklanması kararının uygulanması söz konusu olmayacak. Zafer seve seve, suçu işleyen adamı teslim edecek ama ya o bir kötü haber?..
Begüm, aklına koyduğunu yapmakta kararlıydı. Nitekim Ayşegül'ün evine gidip, Poyraz yetişemeden her şeyi çat çat anlattı. Ayşegül önce inanmak istemedi ama Poyraz'ın koştur koştur eve gelişi, Begüm'ün ona söyledikleri ardından gidişi derken; bu saatten sonra inkar edecek bir pozisyonu kalmamıştı. Cebindeki o belgeyi alan Ayşegül büyük bir şokun içerisine sürüklenirken de bölümün perdesi aşağıya aktı...
Bundan sonra ne olacağı tam bir muamma. Bu kötü gelişme, öncesindeki iki iyi gelişmeyi bir kara delik misali içerisine mi alacak, yoksa Ayşegül suskun mu kalacak belirsiz. Hani bu son sezon finalinde olsa, gerilim yaratmak için yapıldı derdik de, henüz sezon finaline varken gerçekleşmesi elimizi kolumuzu bağladı. Ayşegül'ün Sema'yı bile -istemeden de olsa- babasına ihbar ettiğini düşünürsek, Poyraz'ı da ihbar etmesi mümkün gibi. Ancak buradaki sorun, artık bu sürecin çok fazla tekrar ediliyor oluşu. Yani sürekli Poyraz'ın, "Ben masumum" zırvalıklarını dinlemekten yorulmuş olarak, şimdi aynı şeyi söylemeyecek olsa bile tekrar bu tür sahneleri izlemek istediğimi hiç sanmıyorum. O da artık senaristin kararına kalmış bir mesele...
Sema-Bahri düğümünün çözülmesi bölümün en güzel gelişmesi oldu bu arada. Babasının pek de masum olmadığını öğrenen Sema'nın, Bahri ile konuşmasından sonra eski haline döneceğinin işaretlerini aldık-ki Zafer'le ilgili yaptığı araştırma da bunun kanıtıydı. Ancak, annesine babasıyla ilgili şeyler sorması iyi sonuçlanmadı. Zira annesi de tıpkı kardeşi gibi intihara kalkıştı. Muhtemelen ölecek, şahsen ölmeden babasıyla ilgili tüm gerçekleri açıklamasını isterdim...
Bu arada Sema'nın gerçekleri öğrenmesinde Sefer'in parmağı olduğunu anlayan Bahri'nin ona yapay bir şekilde kızışına sinir olmadım değil hani. Madem yıllarca öğrenmemesi için çabaladı, biraz daha hiddetli bir sahne izlemek isterdim. İstemem yan cebime koy diyen Bahri'ye esefler...
Zülfikar ve Çiğdem cephesinde ise sallantı son sürat. Songül'ün muhbirliği sebebiyle cezalı olması, ne dilini tutmasını ne de kendine çeki düzen vermesine yaradı. Bahri'den beş dakika dışarı çıkma izni alması ise Zülfikar ile Çiğdem aşkının geleceğini kararttı. Hangi akla hizmet, onunla Çiğdem'i baş başa bıraktılar bilemiyorum ama sonucun böyle olacağı belliydi... Şimdi haksız diyemeyiz Songül'e, söylediklerinde tek bir yalan yok ancak, Zülfikar'ın da Sadreddin gibi hayvan bir koca olacağını hiç sanmıyorum. Çiğdem'in duyduklarından sonra iyice karamsarlığa düşüşü ve üzerine Zülfikar'ın kan içerisinde bir gömlekle malikaneye gelişi, o sallantıları daha da arttırdı ve malikaneden ayrılmaya karar verdi. Onların ilişkilerinin akıbeti de artık belirsizliğin dibinde yani...
Beklenen Kral
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder