Yeni sezona çok az süre kalmışken, yeni yaz dizileri ekranda boy göstermeye devam ediyor... İki hafta önce yayın hayatına başlayan Baba Candır da onlardan birisi ve uzun zamandır ekranda yokluğu hissedilen 'koşulsuz sevgi' üzerine kurulmuş hikâyesi, oldukça ilgi çekici...
Toplumumuzda, babaların evlatlarına yaklaşımları bildiğiniz gibi çoğunlukla mesafeli. Ya kendi babalarından da öyle gördüklerinden ya da bir şekilde disiplini kaybetme endişesiyle bu tutumu olabildiğince katı 'sevgi göstermeme' duruşu sergileyerek sürdürürler. Baba Candır'da ise bu genellemenin tam tersi bir baba figürü sunulması, onu ister istemez ilgi çekici kılıyor. Bazıları onda kendi babasını, bazıları da kendi babasında olmasını istediği huyları buluyor. İlk taraf için durum olabildiğince keyiflidir de, ikinci tarafın neler hissettiğini düşünmek güç... Böylesi karışık duyguları bir kenara bıraktığımızda dizinin sadece 'baba' figürüyle değil, diğer karakterleriyle de oldukça izlenesi olduğunu söylemek yanlış olmaz.
Kadro
MF Yapım'ın 2014 yapımı Kore dizisi 'What Happens To My Family'den uyarladığı Baba Candır'ın kemik kadrosu, Settar Tanrıöğen (Salih), Özgün Karaman (Emrecan), Uraz Kaygılaroğlu (Haluk), Melis Tüzüngüç (Ceylan), Tülay Bursa (Nermin), Berna Koraltürk (Ece), Tolga Pancaroğlu (Egemen) ve Mehmet Ulay'dan (Hasan) oluşmakta. Uyarlama senaryosu Tayfun Güneyer'e ait olan dizinin yönetmen koltuğunda ise Yusuf Pirhasan oturuyor.
Uyarlama demişken...
Mâlumunuz MF Yapım'ı, uyarlama dizileriyle tanıyoruz. Bir Aşk Hikayesi, Günahkar ve şuan yayında olan İlişki Durumu: Karışık, aklıma gelen ilk örnekler... Yani uyarlama konusunda ne kadar deneyimli olduklarından bahsetmeme gerek yok... Senarist Güneyer'in ise daha önce Yılan Hikayesi, Dadı, Adanalı, Türk Malı gibi yayınlandığı dönemlerde oldukça ses getiren yapımları kaleme almış olması dizi için şans ama bu dizilerin birer absürt komedi olması da handikap. İlk iki bölümde, Ceylan karakteri dışında absürtlüğe yakın bir deneyim yaşamadım. Bu kendi adıma umut verici. Ceylan'ın ise o özelliği zamanla törpülenebilir durumda.
KARAKTERLER
Salih
Sevgi dolu, merhametli, kocaman yüreği olan, hata görmektense derhal doğruyu göstermeye çalışan üç çocuk sahibi bir baba... Tabi bunu bazen çok sert bir üslupla yaptığı da oluyor. Eşini uzun yıllar önce kaybetmiş ve onun yokluğunda çocuklarına tutunmuş. Boşlamaktansa, daha da üzerlerine titremeye odaklanmış. Sabah kalktıklarında kahvaltılarını yapsınlar diye peşlerinde dolanacak kadar ilgili desem, şuan herkesin etrafında keskin bir nesne aramaya çıkacağına eminim. Ama öyle... Karşılığını görüyor mu derseniz? Hayır... Kendi babasının doğum gününü kutlamayan ama patronunun doğum gününde oğluna akıl verme cesareti gösteren bir kızı bile var hatta... Zaten iyi olmanın kaderinde de bu yok mudur?.. Mahallenin dul hanımlarının gözdesi Salih'e yakında bir görücü çıkması şaşırtıcı olmaz ama kardeşi Nermin'in görümceliğinden gelin adayı korksun derim...
Emrecan
KARAKTERLER
Salih
Sevgi dolu, merhametli, kocaman yüreği olan, hata görmektense derhal doğruyu göstermeye çalışan üç çocuk sahibi bir baba... Tabi bunu bazen çok sert bir üslupla yaptığı da oluyor. Eşini uzun yıllar önce kaybetmiş ve onun yokluğunda çocuklarına tutunmuş. Boşlamaktansa, daha da üzerlerine titremeye odaklanmış. Sabah kalktıklarında kahvaltılarını yapsınlar diye peşlerinde dolanacak kadar ilgili desem, şuan herkesin etrafında keskin bir nesne aramaya çıkacağına eminim. Ama öyle... Karşılığını görüyor mu derseniz? Hayır... Kendi babasının doğum gününü kutlamayan ama patronunun doğum gününde oğluna akıl verme cesareti gösteren bir kızı bile var hatta... Zaten iyi olmanın kaderinde de bu yok mudur?.. Mahallenin dul hanımlarının gözdesi Salih'e yakında bir görücü çıkması şaşırtıcı olmaz ama kardeşi Nermin'in görümceliğinden gelin adayı korksun derim...
Emrecan
Evin en ufağı. Bir de sürekli hor görüleni diyeceğim kimse kusura bakmasın. Çocuğu haşlamayan insan evladı yok yahu. Salih ona karşı sevgi dolu ama bir o kadar da acımasız. O da kendi ayaklarında durabilsin diye. Lakin 30 yaşında da değil ki, külfetmiş gibi davranılıyor. Hele abisi egocanın tavırlarına onun yerine ben ayar oldum... Derdi de bir değil, yıllar önce Kapadokya'da düştüğü nehirde tam boğulmak üzereyken onu kurtaran kıza evlilik teklif etmiş çocuk aklıyla. Ne bilsin onun yıllarca bununla yaşayıp kapısına dayanacağını? Zaten evdekiler yetiyordu bir de o çıktı karşısına. Ama zamanla iyi ki çıktı diyecek... Ona evlenme teklifinde bulunduğu için de kendiyle gururlanacak. Zira Ceylan, sevdiği için gözünü kırpmadan canını verebilecek kimselerden...
Ceylan
Çok küçükken hem annesini hem de babasını kaybetmiş. Çocuk esirgeme kurumunda değil, ailesi ölmeden önce yaşadıkları mahalledeki insanlar tarafından büyütülmüş. Hepsi ona kocaman bir sevgiyle kol kanat germiş ve büyüdüğünde, yıllar önce kendisine evlenme teklif eden Emrecan'ın peşine düşmüş... Tam da o aradığı Emrecan'la dakkasında karşılaştı ama elbette iyi bir karşılaşma değildi... Sonrasında kaderin kendilerini yine nasıl bir araya getirdiğini gördük. Emrecan önce varlığını ve evlenme teklifi yaptığını reddetti. Lakin daha sonra duruma aydı... Uzunca bir süre Kapadokya'ya geri dönmesi için de mücadele etti ama çalışmaya gittiği şirkette dolandırılması sonrasında Ceylan yardımına koşunca, bu sefer gönlü razı olmadı göndermeye... Evlerinin kömürlüğüne yerleştirdi, tabi günün sonunda ev ahalisi gitti sandıkları Ceylan'ın gitmediğini de öğrendi. Evlilikleri yakın mıdır bilmem ancak, ikilinin doğması muhtemel aşklarının çok komik olacağı kesin...
Ece
Salih'in ortanca çocuğu... Büyük bir holdingin baş sekreteri. Patronuyla arası çok çok iyi ve bundan oldukça rahatsız olan da biri var; şirketin yönetim kurulu başkan yardımcısı, aynı zamanda da patronunun oğlu Haluk... Aralarında sürekli bir sürtüşme söz konusu ama onların da aşkı yakında sarar bacayı... Benim değineceğim nokta daha çok ilgisiz bir evlat olması yönünde. Patronunun her şeyine özen gösteren, doğum gününde herkesten önce kendisi derde düşen ve hatta bu konuyla ilgisiz Haluk'a ders vermeye çıkan Ece, kendi babasının doğum gününü hatırlamaktan aciz konumda. Biz böylelerine el iyisi diyoruz. Gözümüzden de düşüyor elbette. Tam da bu sebeple, Haluk'un tarafındayım!..
Haluk
Babasının yerinde gözü olan, hayırsız evlatların şahı... Yönetim kurulu başkan yardımcısı yaptırmış kendisini zorla ama aklı fikri başkanlıkta. Bu emeline ulaşması noktasında en büyük engel de, baş sekreterleri Ece. Tabi o durumu biraz yanlış anlıyor. Babasıyla arasında bir ilişkisi var sandığı Ece ile uğraşması biraz da bundan. Zamanla durumu kavradığında, kalbinin yelkenleri salınacaktır ona doğru. Düzgün bir adam olur mu? Zor... Hatta imkansız!.. Zaman ne gösterir, onu da bilemeyiz...
Egemen
Ben kendisine egocan diyorum, daha çok... Tıp okumuş ve ideal bir doktor olmanın peşinde. Lakin beraberinde insanlığını bir yerlere sakladığını düşünmeye başladım. Sinir, stres anlarım da havalanmalarını, egosunu bir yere koymam zor. Sürekli Emrecan ile uğraşmasından da daral geldi. Ne yazık ki hiç sevemedim kendisini...
Eleştiri-yorum-
Açık konuşmam gerekirse Baba Candır'ın ilk bölümünü izlememin sebebi, tamamen dizinin genel koordinatörü Uğur Atukman'dır. Kendisini çokça severim ve onun için ilk bölümünü koyuldum izlemeye... Lakin bu öyle zoraki bir izleme olmadı. Daha ilk sahnelerde kendimi dizinin içerisinde buldum. Neredeyse her şeyin dozunda ve karakterlerin başarılı bir şekilde giyilmiş olması, artık her hafta kaçırmadan izlemem için bir sebep oldu. Tabi değineceğim noktalar da olacak elbet...
Settar Tanrıöğen, hakkında eleştiri getiremeceğim bir isim. Ne yaparsa güzel yapar ve kusursuz bir performans sergilediği kesin... Özgün Karaman genç ve çokça başarılı bir oyuncu. En son Umutsuz Ev Kadınları'nda izlemiştim onu, aradan geçen zamanda pozitif anlamda bir değişim gerçekleştirmiş. Karakterini de iyi giyiyor... Melis Tüzüngüç'ün performansını ilk iki bölüm, özellikle karakterin bazen çokça sırıtması noktasında başarılı bulduğumu söyleyemem. Zamanla tam olarak karakteri üzerine giyeceğinden eminim. Kendisini en son Harem'de izledim ve performansı gayet iyiydi... Uraz Kaygılaroğlu, bir başka genç yetenek. Böyle yazınca da kendimi altmışında hissediyorum lakin benden iki yaş büyük. Ne kadar da görmüş geçirmiş birinin analizi diye okuduysan eğer buraya kadar, büyük hayâl kırıklığı olabilirim yani... Neyse, Haluk aslında antipatik bir karakter ama o her zamanki gibi olabildiğince karakteri sempatikleştirmiş. Bu arada son oynadığı Yedi Güzel Adam'da da sürekli takım elbise giyiyordu. Yazıktır, üzerine yapıştı... Tülay Bursa noktasında da tıpkı Tanrıöğen'de olduğu gibi laf etmek düşmez bana. Sonsuz saygılar kendisine...
İlk bakış yazısını yazmak için iki hafta beklememin sebebi, Ceylan karakterinin gelişimini görmek içindi. Henüz tam olarak istediğim formda değil ama yazı için üçüncü bölümü bekleyecek kadar da fena değil... Baba Candır, hikâyesi, enerjisi ve oyunculuklarıyla oldukça iddialı. Reytingleri de hiç fena değilken, gelecek sezon ekranlarımızı süslemeye devam edeceği kesin. Bol başarı ve reytingler dilerim...
Beklenen Kral
Ceylan
Çok küçükken hem annesini hem de babasını kaybetmiş. Çocuk esirgeme kurumunda değil, ailesi ölmeden önce yaşadıkları mahalledeki insanlar tarafından büyütülmüş. Hepsi ona kocaman bir sevgiyle kol kanat germiş ve büyüdüğünde, yıllar önce kendisine evlenme teklif eden Emrecan'ın peşine düşmüş... Tam da o aradığı Emrecan'la dakkasında karşılaştı ama elbette iyi bir karşılaşma değildi... Sonrasında kaderin kendilerini yine nasıl bir araya getirdiğini gördük. Emrecan önce varlığını ve evlenme teklifi yaptığını reddetti. Lakin daha sonra duruma aydı... Uzunca bir süre Kapadokya'ya geri dönmesi için de mücadele etti ama çalışmaya gittiği şirkette dolandırılması sonrasında Ceylan yardımına koşunca, bu sefer gönlü razı olmadı göndermeye... Evlerinin kömürlüğüne yerleştirdi, tabi günün sonunda ev ahalisi gitti sandıkları Ceylan'ın gitmediğini de öğrendi. Evlilikleri yakın mıdır bilmem ancak, ikilinin doğması muhtemel aşklarının çok komik olacağı kesin...
Ece
Salih'in ortanca çocuğu... Büyük bir holdingin baş sekreteri. Patronuyla arası çok çok iyi ve bundan oldukça rahatsız olan da biri var; şirketin yönetim kurulu başkan yardımcısı, aynı zamanda da patronunun oğlu Haluk... Aralarında sürekli bir sürtüşme söz konusu ama onların da aşkı yakında sarar bacayı... Benim değineceğim nokta daha çok ilgisiz bir evlat olması yönünde. Patronunun her şeyine özen gösteren, doğum gününde herkesten önce kendisi derde düşen ve hatta bu konuyla ilgisiz Haluk'a ders vermeye çıkan Ece, kendi babasının doğum gününü hatırlamaktan aciz konumda. Biz böylelerine el iyisi diyoruz. Gözümüzden de düşüyor elbette. Tam da bu sebeple, Haluk'un tarafındayım!..
Haluk
Babasının yerinde gözü olan, hayırsız evlatların şahı... Yönetim kurulu başkan yardımcısı yaptırmış kendisini zorla ama aklı fikri başkanlıkta. Bu emeline ulaşması noktasında en büyük engel de, baş sekreterleri Ece. Tabi o durumu biraz yanlış anlıyor. Babasıyla arasında bir ilişkisi var sandığı Ece ile uğraşması biraz da bundan. Zamanla durumu kavradığında, kalbinin yelkenleri salınacaktır ona doğru. Düzgün bir adam olur mu? Zor... Hatta imkansız!.. Zaman ne gösterir, onu da bilemeyiz...
Egemen
Ben kendisine egocan diyorum, daha çok... Tıp okumuş ve ideal bir doktor olmanın peşinde. Lakin beraberinde insanlığını bir yerlere sakladığını düşünmeye başladım. Sinir, stres anlarım da havalanmalarını, egosunu bir yere koymam zor. Sürekli Emrecan ile uğraşmasından da daral geldi. Ne yazık ki hiç sevemedim kendisini...
Eleştiri-yorum-
Açık konuşmam gerekirse Baba Candır'ın ilk bölümünü izlememin sebebi, tamamen dizinin genel koordinatörü Uğur Atukman'dır. Kendisini çokça severim ve onun için ilk bölümünü koyuldum izlemeye... Lakin bu öyle zoraki bir izleme olmadı. Daha ilk sahnelerde kendimi dizinin içerisinde buldum. Neredeyse her şeyin dozunda ve karakterlerin başarılı bir şekilde giyilmiş olması, artık her hafta kaçırmadan izlemem için bir sebep oldu. Tabi değineceğim noktalar da olacak elbet...
Settar Tanrıöğen, hakkında eleştiri getiremeceğim bir isim. Ne yaparsa güzel yapar ve kusursuz bir performans sergilediği kesin... Özgün Karaman genç ve çokça başarılı bir oyuncu. En son Umutsuz Ev Kadınları'nda izlemiştim onu, aradan geçen zamanda pozitif anlamda bir değişim gerçekleştirmiş. Karakterini de iyi giyiyor... Melis Tüzüngüç'ün performansını ilk iki bölüm, özellikle karakterin bazen çokça sırıtması noktasında başarılı bulduğumu söyleyemem. Zamanla tam olarak karakteri üzerine giyeceğinden eminim. Kendisini en son Harem'de izledim ve performansı gayet iyiydi... Uraz Kaygılaroğlu, bir başka genç yetenek. Böyle yazınca da kendimi altmışında hissediyorum lakin benden iki yaş büyük. Ne kadar da görmüş geçirmiş birinin analizi diye okuduysan eğer buraya kadar, büyük hayâl kırıklığı olabilirim yani... Neyse, Haluk aslında antipatik bir karakter ama o her zamanki gibi olabildiğince karakteri sempatikleştirmiş. Bu arada son oynadığı Yedi Güzel Adam'da da sürekli takım elbise giyiyordu. Yazıktır, üzerine yapıştı... Tülay Bursa noktasında da tıpkı Tanrıöğen'de olduğu gibi laf etmek düşmez bana. Sonsuz saygılar kendisine...
İlk bakış yazısını yazmak için iki hafta beklememin sebebi, Ceylan karakterinin gelişimini görmek içindi. Henüz tam olarak istediğim formda değil ama yazı için üçüncü bölümü bekleyecek kadar da fena değil... Baba Candır, hikâyesi, enerjisi ve oyunculuklarıyla oldukça iddialı. Reytingleri de hiç fena değilken, gelecek sezon ekranlarımızı süslemeye devam edeceği kesin. Bol başarı ve reytingler dilerim...
Beklenen Kral
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder