Öyle yoğun ve gergin bir dönemden geçiyoruz ki, ister istemez kendimizi atacak bir liman ararken buluyoruz. Görmenin, bilmenin, duymanın, varlığıyla yaşamanın ya da içine kapanıp her şeyden kendi izole etmenin bir faydası yok mâlumunuz. En azından ekran başında belirli bir süre her şeyden uzaklaşmak iyi geliyor. Bazen dramla, bazen komediyle beynimizi meşgul ediyoruz. Bazen aşkın, bazen de nefretin en derinini kendimize meşgale yapıyoruz...
Cuma akşamları için de böyle günlerden biri demek hiç yanlış olmaz. Katıksız komedi ile aşkın harmanlandığı, bir bakışın çok büyük anlamlar taşıdığı ve en önemlisi de şahane oyunculukları izlememizi sağlıyor oluşuyla, vazgeçilmezlerimizden zira kendisi... %35'lere varan share'ler almak, ABC gibi reklamverenlerin ilgilendiği bir kategoriyi uçurmak her yiğidin harcı değil artık. Bunu başarabilen yapım sayısı ne yazık ki bir elin parmağını geçemiyor. En önemlisi de ne senarist Meriç Acemi ne de -teknik /oyuncu- kadro bunun sarhoşluğuna düşmedi, düşmüyor. Hâl böyle olunca da hangi köşesinden bakarsanız bakın, karşınızda büyük bir kazanım olarak duruyor; Kiralık Aşk...
Dizinin en büyük başarılarından birisi, sıcaklığı. Seyirciyi kendine çekmesinin yegane sebebi de bu zaten. Senaryonun dili ve oyunculuklar oldukça samimi olunca, taşan sıcaklığın peşine takılmak şart oluyor yani. Tüm bunlar ışığında ana karakterlerimize ve oyuncularımıza bir bakalım derim...
Ömer ve Defne
Aslında onların yaşadığı duruma, ilk görüşte aşk diyebiliriz. Tamam, ilk görüşte öpüşmek demek daha doğru olur!.. Neriman'ın da o öpücüğe tanık olmasıyla birlikte, her şeyin bambaşka bir hâl almasının fitili ateşlenmişti. Defne tam da Ömer'in istediği gibi bir kadın olacak, onu etkileyecek ve evlenmeye ikna edecekti. Evlendiklerinin hemen ertesinde ise kaçarak ortadan kaybolması gerekti. Yani hiç de tasvip etmeyeceğimiz bir süreçten bahsediyorken, Neriman'ın artık ikilinin ilişkilerine müdahalede bulunmasına karşıyım. O her şeyi olduğu gibi bıraksa, belki daha da çabuk çözülecek mesele. Hem de onun istediği gibi bir terk edilmeye gerek olmadan... O konağını alsın Hulisi'den otursun aşağı, gerisini Ömer ve Defne kendi aralarında halletsin...
Tabi halletsin diyorum da, hâlâ açılamadılar birbirlerine. Ömer desen donuk, buzu -normal şartlarda-çözülsün diye beklesen yıllar alır. Defne ise tutuk. Kitlenip kalıyor öyle... Birbirlerini delicesine kıskanıyor, bunu açıkça da belli ediyorlar. Ama konu bunu itirafa geldiğinde, "aaa kuş mu var orada?" kafası. Şu ana kadar durumun böyle sürmesinden yakınan fanlar da söz konusu. Genele dair olumlu twit attığımda hemen gelip, "Ama Ömer'le Defne bir türlü birbiriyle sevgili olamadı, bu mu iyi?" diye yakınıyorlar. Onların penceresinden baktığımızda elbette haklılar. Ben de itiraf zamanlarının geldiğine inanıyorum. Ama bu konuda senaristimize de güveniyorum. Gelecek bölümde-11- Ömer artık ipi eline alıyor besbelli. İtiraf gelir mi emin değilim ama aşkın sıcağıyla yıllarca çözülmez duran buzuna son iki bölümdür bir şeyler olduğu kesin. Defne'nin tutukluğu da son bulursa, seyreyle cümbüşü...
Barış Arduç'u genelde donuk rollerde izledik ama burada sergilediği performans bambaşka. Evet, genel itibariyle yine donuk bir karakter Ömer ancak içini açmaya meylettiği her seferinde cevherler saçılıyor etrafa... Elçin Sangu da keza genelde donuk rollerde çıktı karşımıza. Sevdam Alabora'daki rolü bunun en yakın gelecekteki örneklerinden. Ama o da içinde bambaşka bir cevher taşıdığını kanıtladı. Defne'nin saf, yeri geldiğinde deli-dolu, yeri geldiğinde de hanım hanımcık halini çok güzel yansıtıyor. Özellikle de Ömer'e olan aşkından tutulduğu her seferinde çokça güldürüyor... Olabilecek en uyumlu ikili bir araya getirilmiş yani...
Neriman ve Necmi
Ekranların en anlayışlı evliliklerinden birisine sahip onlar... Necmi'ye "Git gönlünü eğlendir ama kimselere belli etme" diyecek kadar kendine güveni tam zira Neriman'ın. Çünkü o her konuda bir numara, her konuda uzman, her konuda haklı... Necmi çapkınım diye geçiniyor ama tam bir fırıldak onun elinde... Şimdilerde Defne ve Ömer'in arasını yapmak için şirkette çalışmaya başlayan Necmi, özgürlüğünü ilan etmiş durumda; lakin ona Neriman çok sürmez ayarı verir yakında... Rezene çayı tutkusu, delirttiği ve kendine benzettiği Mine ile uğraşmaları, herkesi ve her şeyi eleştirme eğilimi böyle anlatınca antipatik bir karakteri resmediyor ama Neriman tam bir fenomen olmaya oynuyor...
Nergis Kumbasar'ı en son Papatyam'da izlemiştim. Pek etkin bir rol değildi ama kendisini çokça belli ediyordu. Onun için Neriman ise tam bir milat oldu. Her şeyin başında, oyunculuğunun boyutunu kanıtladığı bir gerçek... Levent Ülgen'i genelde komik ama dolandırıcı karakterlere hayat verirken izledik. Burada da altında hafif dolandırıcı bir kimlik yatsa da, şimdiye kadar hayat verdiği karakterlerden çok başka bir karakteri giyiyor. Ve onun şairane yönüne çok ama çok yakışıyor...
Koray
Tam bir deli... Tam bir manyak... Tam bir şeker... Tam bir tatlılık abidesi... Dizide açık ara en çok sevdiğim karakter kesinlikle Koray. Hiçbir şey yemediğini iddia edip, her seferinde dünyaları beraberinde götürmelerine özellikle hastayım. Neriman ile bir araya geldikleri her sahnede gülmekten yere yatırma garantisi veriyor olmaları ise şahane...
Onur Büyüktopçu, bu zamana kadar ekranın en büyük kayıplarından birisi olmuş. Önceden şu, bu projede izledim diyemediğim için kendimi şanssız hissediyorum ama bundan sonrasının ne kadar parlak olduğu apaçık ortada. Koray'ı ondan başkasının giydiğini kesinlikle düşünemiyorum...
Sinan
Ömer'in ortağı sözde ama pek de işlerle ilgili değil bana sorarsanız. İlk başlarda oldukça çapkın bir karakter olarak sunulsa da, daha sonra bu özelliği törpülendi. Yasemin'e olan aşkı da geçirdikleri bir günün ardından az kalsın nefrete dönüşüyordu... Lakin ona olan ilgisi son bulduğunda devreye Defne ilgisi girdi ve işler karışıyor efenim... Ömer ile aralarının gelecekte açılması olası. Kısacası, "Aşkının ızdırabını kendine sakla cınımm" demek istiyorum buradan ona...
Salih Bademci tatlı adamları o kadar iyi oynuyor ki, bazen kendisini mi oynuyor diye çokça merak ediyorum. Her sahnesine, mimiğine ayrı bayılıyorum. Kısa süre önce evlenmiş, eşiyle kendisine bir ömür boyu da mutluluklar diliyorum...
Yasemin ve İso
Ondan hepimiz tiksiiğğğniyoruz!.. Elimize geçirsek bir kaşık suda boğmak için de yarışırız. Özellikle Defne'yi eziklemelerine daha bir ayar oluyoruz yalan mı?.. Kendisini bize sevdirmek için hiçbir çaba sarf etmediği de açık. Böylesine bir dizi için, "fazla mı keskin kötü?" sorusu akla geliyor ama onun hakkından gelinmeye başlayacağı kesin. Zira şimdilerde İso'ya tutulmuş durumda kendisi. İso da bildiğiniz maço olduğundan, onu yola getirmesini bilir... Güvenimi boşa çıkartma İso!..
Sinem Öztürk'ü ikidir kötü rolde izliyoruz ve bu kumaşın ona çok yakıştığı açık. Tabi kumaş yakışıyor diye, böyle sürmesi gerektiğini de düşünmüyorum. Karakterin biraz olsun törpülenmesi taraftarıyım... Kerem Fırtına'yı gördüğüm her seferinde kafamda Kurtlar Vadisi'nin "Cendere" müziğinin çaldığını itiraf edeceğim... Öyle bir özdeşleştirmişim kendisini diziyle. İso ile büyük bir farklılık yarattığı ve karakterin üzerine çokça yakıştığı açık. Cendere kısmını yakında atlatacağıma söz veriyorum. (kendisi de inanmadı)
Ve, ve, ve...
Sadece onlar değil, Ferdi Merter, Melisa Giz Cengiz, Hikmet Körmükçü, Sanem Yeles, Osman Akça, Ender Sakallı, İsmail Karagöz... Hepsi ama hepsi şahane performanslar sergilemekteler...
Bana kalsa tüm karakterleri ve oyuncuları tek tek irdelerdim ancak buraya kadar okuma tenezzülünde bulunan siz değerli okurları, daha fazla rehin almak niyetinde değilim. Aslında en başında, böylesine uzun bir yazı kurgulamamıştım kafamda. Yazdıkça yazasım geldi denir ya, aynen öyle oldu bana da... Bu hissi veren, her hafta keyiflendiren ve iki saatlik süreçte dertlerimizden uzaklaştıran yapım için emeği geçen herkese, başta yapımcı Müge Turalı Pak olmak üzere teşekkürlerimle...
Beklenen Kral
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder