Aşktan olmamak için, değişmez görünen huyların bir kenara nasıl da bırakılabildiğini gösteren bir bölümle ekrana geldi bu hafta; Kiralık Aşk. Defne'nin her geçen hafta aşkına biraz daha sarılışı ve bu uğurda, o değişmez görünen huylarını bir kenara bırakışını izlemek enfes. Ömer'in tam da istediği buyken, artık ondan da beklenen adımların geldiği kesin. Tek sorun İz. Bu bölüm diline öylesine tehlikeli bir söylem yerleşti ki, o tehlikenin çanları halay çekmekte şimdi...
19. Bölüm
Defne ilk bölümden beri tutuk, çekingen biri. Birisiyle aşk için savaşacağını düşünmek sadece hayâl olabilirdi yani. O sebeple, İz'le mücadeleye girmesine hem şaşırdım hem de sevindim. Daha İz karşısına çıkıp da bir iddia ortaya atmadan önce böyle olmalıydı bence ama buna da şükür tabi. Öz güveni oldukça yüksek olan İz'le ancak onun kaleminden davranırsan baş edebilirsin. Uzaktan uzağa seyredip, yüz ekşitmeyle bir yere varılamayacağı kesin. Bu durum Ömer için de zor; İz'e "yapma" diyemiyor, Defne'ye ise "beni bırakma" demekten çekiniyor. Hâl böyle olunca da içinden çıkılmazlar silsilesi kapıda bekliyor...
Deniz Tramba'nın dar boğaza düşürdüğü Passionis'in kurtuluşunun mimarı, herkes pes etmişken moral ve cesaret aşılayan Defne'ydi. Ömer'in ondan aldığı güçle başladığı mücadele, Sinan'ın son hamlesiyle taçlandı ve şirket daha güçlü bir şekilde ayakta durmayı başardı. Yani herkes Defne'ye borçlu biraz da bugünü. O ise tüm mütevaziliğiyle, en geride kalmaktan oldukça mutlu. Böylesine bir karaktere hayran olmamak gerçekten mümkün değil. Ömer'i o yüzden çok iyi anlıyorum. Huylarının değişmeye başlamasıyla da, aşka biraz daha yaklaştıklarını görüyorum. İz faktörünün artık verebileceği tek zarar, bu bölüm üstüne basa basa dillendirdiği 'yalan' meselesinde saklı. Onun ağzından bu vurgu geldiyse, büyük sırrın ortaya çıkışının mimarı da o olabilir kesinlikle...
Ömer sert mizaçlı bir karakter. Ailesini kaybettiğinde, tek çareyi etrafına duvarlar örmekte bulmuş. Böylesine bir karakterin, sadece huyu değil ilkeleri de serttir. Genelde o ilkelerin başında da, yalanı kabullenememek gelir... İz'le ayrılışının altında yatan sebebin yalan, ona ilk geldiğinde karşı koyamayışlarının ise bu uğurda yok sayılmaya zorlanan aşkı olduğunu öğrendik. Tam da bundan, artık Ömer'i biraz daha mazur görebiliyorum.
Aşk tazeyken biten bir ilişki, küllerini içinde saklar insanın. Ona karşı gelebilecek daha büyük bir ateş yoksa içeride, o küller yeniden en harlı haline döner ve her şey kaldığı yerden istemesen de devam eder. Defne'nin şansı, Ömer'in kalbine daha büyük bir ateş olarak düşmesiydi. Küller alevlenmeye fırsat bulamadan, savruldu. Lâkin İz'in 'yalan' üzerine bu kadar eğilmesi, Defne'nin içerisine hapsolduğu evlilik oyununu bir şekilde öğrenip kullanması için fırsata dönüşecek gibi. Sevgili Acemi'nin vurgularından tamamen bu anlaşılıyordu. Bakalım, gerçekten öyle mi olacak?..
Passionis cephesinde her şeyin rayına oturmasının birinci ve ateşleyici sebebi Defne, ikinci sebebi tüm yaratıcılığıyla Ömer, üçüncü sebebiyse Deniz'in mani olduğu deriye onu kaybedecek hiçbir şeyi olmadığına ikna ederek kavuşan Sinan'dı. Yani her şeyi mahveden olarak, son anda çıkış yolunu bulan Sinan'ın da başarılarında büyük parmağı vardı. Ömer'le bir hiçken kurdukları ve ayağa kaldırdıkları şirketten, her ikisinin de son kertede böylesine pes ederek geri çekilme kararları ise katlanılmazdı.
Yahu bu inat nedendir?.. Tamam işte, her şey rayına girdi. Ömer'in ayrılmak inadı, Sinan'ın gururu neden?. Onca yıllık arkadaşlık, dostluk, ortaklık böyle bir hatanın affedilmesinde bile bence yeter de artar bir sebep. İlla ki büyük bir gurur pozu sergilenmesini anlayamadım... Onların bu 'yersiz' mücadelesinden en kârlı çıkansa şüphesiz ki, gizli ortak olduğunu dahi yeni öğrenen Koray'dı.
Girdiği havalar, patronluğun verdiği rahatlıkla Yasemin'i trollemeye başlamalar derken; kendini yeniden buldu. Koray'ın her sahnesine bayılıyorum. Ömer'le Sinan'ın ortaklığının biteceğini öğrendiğinde kendinden geçmesi, gizli ortak olduğunu öğrendiğinde anında kibirlenmesi ve kiminle hisselerini paylaşacağına karar vermeye çalışırken ki kararsızlığı enfesti. Biraz da Koray'a ithaf edilmiş olduğundan, on dokuzuncu bölümün yeri ben de apayrı olacak. Artık canım sıkıldıkça açar açar izlerim sahnelerini... Tabi gelecek hafta vereceği karar, ortalığı birbirine katacak ayrı mesele...
Tüm bu yaşananların en şanssızı ise Yasemin. İyi olmaya çalıştıkça, daha da dibe çekiliyor gibi. İsmail olmasa, her an eskisi gibi kötülüğün safına geçeceğini düşünürdüm ama İso'ya olan aşkı onu iyiliğe mâhkum etmiş durumda. Bu da kendisi için aslında en iyisi. Ömer'in şirkete bir şekilde dönmesiyle-yeni bölüm fragmanında ayrıldığı görülüyor- Yasemin için zorlu bir mücadele başlayabilir. Mâlum, onunla çalışmak istemediğini Ömer açıkça söyledi...
Gelecek bölüm fragmanı, Sinan'ın şirkette kaldığını gösterdi. Bunda etken, muhtemelen Ömer olacak. Onun şirkette kalmasının daha doğru olacağını düşünüp, Koray'ın da bu yönde karar vermesini sağlayacak. Zira normal şartlarda, yaratıcılığı olmadan şirketin ayakta kalmasının zor olduğunu düşünen Koray'ın Sinan'la ortaklığa devam edeceğini sanmıyorum. Her neyse, eninde sonunda Ömer Passionis'e geri dönecektir. Kısa süreli bu ayrılıksa, Defne ile aşkının derinine etki edecektir...
Dip not: O son anda ortaya çıkan Marsilya meselesinin nasıl doğduğu ve geliştiğini zerre anlamadım. Anlayan varsa, bir zahmet bana da anlatsın.
Beklenen Kral
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder