Hem kardeşlik hem de aşkın galip geldiği bir bölümle ekrana geldi bu hafta, Kiralık Aşk. İki cephede de olağanüstü şeyler oldu ve sonunda büyük bir kazanımla bölüm perdesi aşağıya aktı... Defne ve Ömer'in bu mutluluğu ne kadar sürecek bilemiyorum ama Passionis'i artık kimse deviremez, o kesin. Her türlü zorlukla mücadele etmesini başaran o ekip, Sinan'la Ömer'in barışmasıyla yeniden 'bir' olmaya hazır. Deniz Tramba'nın da yenilgisini kabul etmesi yakındır... (kendi de inanmadı)
20. Bölüm
Defne'yi anlatmak için sayfalarca yazı yazabilirim ama yine de yetmez sanırım... Çok farklı bir karakter. Herkesin iyiliğine çalışmaktan, yararına dokunmaktan başka bildiği hiçbir şey yok gibi. Ve Ömer'in geçtiğimiz bölümlerden birinde dediği gibi, 'öyle bir farkında değil ki kendinin' insan ne diyeceğini şaşırıyor haliyle. 'Öz güvensiz' tam olarak karşılar mı karakterini bilmem lâkin artık Defne'nin, başkalarına inandığının yarısı kadar bile olsa kendisine inanması lazım. Daha iki bölüm önce, yenilgiyi kabul etmiş Ömer'e morâl olan ve her şeyin en iyi şekilde sonuçlanmasını sağlayan o değil miydi?.. Neden hep, "terzi kendi söküğünü dikemez" sözüyle baş başa kalıyoruz?.. Neden Defne, o morâli kendisine de veremiyor?.. Neden!?..
Yahu inan biraz kendine. Ömer'in sana olan yaklaşımına güven. Her şeyin altında bir sorun, kusur arama. Bir kadının düşünce yapısını elbette kestiremem ama çok çok fazla geliyor bu kadarı bana. İlla ki ateşleyici bir sebep mi olması lazım, İz'le girdiği iddia gibi anlamıyorum. Adamın yaptığı telefon konuşmasını bile, kendine yoracak kadar karışık zihin dünyası. Hiç sorgulamadan, tam olarak anlamadan, farklı bir bakış açısıyla yaklaşmadan hem de... Bana daral bastı yani izlerken. Şükretsin Necmi yine imdadına yetişti de, Marsilya fikrini aklına soktuğu Ömer'in gönlünü alacak adımlar atabildi. Yoksa izlerdik yine uzaklara dalıp dalıp ağlamalarını. Tamam, çok güzel ağlıyor ama yazık yahu göz yaşlarına...
Kendine nasıl güvenmesi gerektiğini bu bölüm Ömer'in imajını korumak için sarf ettiği çabadan bile anlayabilir. 'Yalan' mevzusuna da bu kadar takılmaması gerekir artık. Olan olmuş; bundan sonrası sadece kendine inançtan geçer. Aralarında düz bir aşk yok ki, büyük bir bağlılık ve sadâkat da var. Bunlar asla o yalana kurban edilemeyecek değerler... Hem daha Ömer'in tam olarak ne bilip bilmediğine bile hâkim değiliz...
Ömer bu bölüm aşkta da, işte de kazanmayı başardı. Passionis için Sinan'la giriştikleri ayrılık mevzusu kabul edilmeli ki, başından beri yaştı. Kardeş gibi olmuşlar ve onca emekle bugünlere getirmişler şirketlerini. Birden bire her şeyden vazgeçmek, gerçekten kabul edilebilir gibi değildi. 'Koray'ın ağzından kimin ismi çıkarsa o şirkette kalacak, diğeri gidecek'... Onca emeğin geldiği son nokta bu olmamalıydı; şükür olmadı da...
Kaybettiğinin değerini anlamak, her şeye çare. İş için ikisinden birini seçmek, her ikisinin de sırtında birbirinden bağımsız ama bir o kadar değerli 'birikim' taşıması sebebiyle engeldi; mösyö için. Bir olmanın kazanımı dururken, ayrı iki parça olarak daha çok bölünmenin bir anlamı olmadığını sonunda anlamalarına çok sevindim. Kardeş kavgasının sonu, tüm gücüyle Deniz Tramba'yı ezip geçmeyi kendine borç bilmiş Passionis'in zirvedeki yerini korumasını sağladı. Bundan sonra mücadele etmekse, Tramba'nın kendi ayıbı...
'Aşk' demiştik değil mi?.. Nasıl da bekliyoruz uzun zamandır... Korkarak, çekinerek, büyük bir felaketi de beraberinde getirir diyerek... Evet, evlilik teklifini kastediyorum... Ömer'in, "Benimle evlenir misin?" demesiyle sonlanmıyor mâlum hiçbir şey. Ardı arkası bitmiyor, bir sürü sorun bekliyor. Öylesine güzel ve romantik bir şekilde yaptı ki evlilik teklifini, bir an unuttuk gerçekleri. Lâkin uzun sürmedi bir bir karşımıza dizilmeleri...
İz, birden gitti. Açıkçası çok ani oldu. Tam da bundan, geri gelmesi çok yüksek bir olasılık taşıyor. 'Yalan' üzerinde bu kadar durmuşken, bombayı kesinlikle o patlatmalı. Boşuna mı gözümüzü korkuttu o kadar?. Sinir krizi geçirdi kızlar, kendilerinden geçtiler falan. Bölümün başında, hem de bir anıyla birden ortadan yok olsun diye mi?. Yok, yok gelecektir geri.
Zaten o olmasa bile asıl tehlike Neriman bekliyor, bombayı patlatmak için. İkisinden birisini seçmek zorunda kalsam, İz'i seçerdim. En azından günün sonunda tekrar bir araya geldiklerinde, Ömer'in kendine duyduğundan daha derin bir aşkla Defne'ye bağlı olduğu gerçeğiyle yüzleşir ve asıl bomba da o zaman elinde patlamış olurdu... İnsan ister, bu 'evlilik yalanı' hiç ortaya çıkmasın ama imkansız. Tam da ondan, bu acı sosu bir şekilde tatlandırma derdindeyim. Sonunda ne olacağını biliyoruz mâlum. Elbet, aşıklar kavuşacak ve yeniden aşkın gücü her yanı saracak...
Haftaya, 'yalan' mevzusunun bir gayret bastırılması sebebiyle Defne için yeniden sancılı geçecek gibi. Ancak Ömer ile aralarındaki aşkın doruk noktasına ulaştığını düşünürsek, daha çok etrafın yanacağından emin olabiliriz. Ve özellikle hatırlatmak istiyorum bazılarınıza; bu bir dizi. İçerisine hapsolup, her anını dert etmeyi bırakın artık. Eğlenmeye, keyif almaya bakın. Böyle sadece kendinizi üzüyorsunuz. Unutmayın, ne olursa olsun kazanan sadece aşk olacak; başka hiçbir şey değil...
Beklenen Kral
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder