Oldukça vurucu bir bölüm sonuyla, sezon finali ya da finalmiş hissini aşılayarak ekrana geldi bu hafta; Poyraz Karayel. Yeri geldiğinde patır patır eleştirmesini biliyorum, övmeye geldiğinde de aynısı olabilmeli. Şu ana kadar seyrettiğim, en iyi bölüm sonları listesinde rahat ilk üçte girer. Heyecan, merak, uzun zamandır dillendirilmesi istenen gerçeğin aydınlığa çıkması ve ölüm-kalım savaşı... Ethem Özışık kaleminin mürekkebine resmen aksiyon doldurmuş bu bölüm; ellerine sağlık...
37. Bölüm
Bahri'nin Adil'i bulması ya da eline babasını öldürdüğü bıçağı alıp karşısına dikilmesiyle meselenin bitmeyeceği açıktı. Kolay bir son olurdu ve bu da senaristimizin pek işine gelecek bir durum değil. Tam da ondan sebep, Adil'in kurtulması yerindeydi. Daha sonra başına gelecekleri bilse, muhtemelen oracıkta ölmek isterdi tabi... Poyraz uzun zamandır Bahri'nin güvenilmez gördüğü bir isimken, son hamlesiyle o eski mertebesine yükselir mi bilmem. Lâkin, Adil'in ağzından gerçekleri almak için tezgahladıkları plân inanılmazdı.
Efelik ya da bilgiçlik taslamayı sevmem. Halen o kan grubu testinin sonucunda ne çıktığından emin olamıyorum. -En azından- Poyraz'ın babası olmadığı gerçeği üzerinde durmaya meylediyordum ama Adil'in yere düşmüş bedenine bakarak "Baba, baba..." demesi kafamı karıştırmadı değil. Bakalım, haftaya net olarak anlarız sanıyorum... Ama çok uç noktada bir şey çıkmış olmalı ki, Meltem dahi onu ateşe atacak bu plânın bir parçası olmayı kabul etti. Yani o kan testinden çıkan sonuç neyse, dev ihanet etmelikti...
Adil ölür mü meçhul. Kendisi için ölse daha iyi ama yine de, karakterin diziye kattığı çokça şey oldu bana göre. Özellikle de Poyraz'la yan yana sahneleri ve Bahri meselesine eklenen derinlik noktasında. İlk fragman geldiğinde onu çözeriz. Eğer karakteri öldüyse, Özkan Uğur'a bu zamana kadar ki şahane performansı için teşekkürler. Yok yaşarsa, artık kime ne eder bilemiyorum...
Adil'in ölüp ölmediğinden emin değiliz ama Mete için kesin sonuç vermek mümkün... Yalan yok, girdiği ilk bölümden beri karakteri bir türlü benimseyemedim. Asıl sebebi de Sema'nın yerine geçmesi için yaratılmış olmasıydı. Ama yine de vurulduğunda içim burkulmadı değil. Vedasını zaten gerçekleştirmişti. Gideceği kesindi yani. Ölümü ise en azından geri dönmeyeceğini garantiledi. Fırat Çelik'e bu zamana kadar ki tüm emekleri için teşekkürler...
Çatışma sahnesinde tek zarar görenin o olması elbette güzel. Ancak hafif yaralanma da olsa birinin daha vurulmasını beklerdim ben. Kurşunlar havada uçuşurken, ana karakterlerimize hiçbir şey olmaması manidar. Gerçekçilik açısından da birazcık sıkıntılı... Mesela insan Songül'ü de Mete ile birlikte öldürür. Kalemine mi yapışırdı eyy, Özışık!..
Herkesin başı bir şekilde derde giriyor ama hep sıyrılmayı başarıyor. Sadreddin'e kurduğu tuzak bile ortaya çıktı lâkin, ucu ona hiç de dokunacak gibi değil. Ümran'ın belalı kocasını azdırdı, yine her şeyi yaptığıyla kaldı. Böylesi ballı bir karakter gerçekten yoktur. Bebeğinin beşiğinin hemen dibindeki camlar kurşunların hedefi olup kırıldı da, beşiğe bir parça cam parçası bile isabet etmedi. Artık siz düşünün kadının geniyle bile ballı olma halini nasıl taşıdığını... (laf soktu)
Songül gibi ballı olmasa da, onun gibi bin türlü musibete imza atma potansiyeli olan Begüm de ayrı bir alem. Sırf Ayşegül'den hoşlanmadığı için Poyraz'a böylesine dev bir iftira atmaya meyletmesi, kafasında kaç tahtanın eksik olduğunu hesaplamak kadar sıkıntılı bir mevzu. O kadar düşünmeden ve anlık hareket ediyor ki, sonradan pişman olsa bile geri dönülmeyecek sorunların altına imza atıyor. Poyraz'ın başına gelen son olayla birlikte belki biraz akıllanır da, saçmasalak oyunlarına son verir...
Son verilmelik mevzular dizide bitmez, bitebilemez... Sema'nın hastalığının daha ne kadar süre saklanacağını gerçekten merak etmeye başladım artık. Herhalde Sefer'in Dafne ile olası evliliğine kadar ortaya çıkmayacak hiçbir şey. Düşünsenize, ortaya çıkmasın diye kulağına gerçeği fısıldadığı karakteri öldürdü Özışık. Süründürecek bizi muhtemelen bir süre daha. Ama bir yerden sonra, Sema'ya üzülmeyi bıraktığımı belirtmek zorundayım. Eğer sen mücadele etmez ya da bildiğini okumaya devam edersen; elbette kimse kalmaz bir süre sonra yanında. 3-5 yıla öleceğim diye, herkesi kendine düşman etmenin ne mantığı var Allah aşkına?..
Poyraz'la Ayşegül'ü örnek alsın kendilerine. En azından 3-5 yıl garanti ömrü var. Poyraz'ın bir saat sonrası bile meçhulken, nasıl da dolu dizgin yaşıyorlar aşklarını. Hiçbir dizide olmadığı, hiçbir dizide sunulmadığı gibi hem de. Yan yana oldukları her sahneyi izlemeye bayılıyorum. Özellikle de Ayşegül'ün Poyraz'a karşı o umursamaz tavrı var ya, hastasıyım. Yahu adam merdivenden düşmüş, "kafam kırıldı" diyor. Ayşegül, "kalk, kalk bir şey olmaz" diyip geçiştiriyor. İşte sevgili gibi sevgili. Her daim gerçekçi!
Sonuç olarak keyifli bir bölümdü. Haftaya neler olacağını merak etmiyorum dersem de yalan olur. Herkesin emeğine sağlık...
Beklenen Kral
Merhaba ,
YanıtlaSilGüzel bir analiz olmuş . Ben de İsmail Karyel'in Poyrazın babası olmama ihtimali üzerinde düşünüyorum. Hatta gerçek Adil Topal olmayıp sadec onun en yakın adamı olabileceğini ve bu Adil Topal mevzusunun da bir süre daha dizide gündemde kalabileceği fikrindeyim. Ama dediğin gibi ilk fragmanda soru işaretlerinin bir kısmı yanıt bulacaktır.
Bu arada sözlükte gördüm bloğunu ve oldukça beğendim. Yarışma programları linkinde Kısmetse Olur'u göremedim. Eğer yoksa şiddetle tavsiye ederim zira hepsi ajanstan olan sahte kimliklere büründürülmüş gençlerin oyunluluk başarısızlıklar bir harika !
Sevgiler ..
Değerli görüşünüz için teşekkürler. Bakalım neler olacak haftaya...
SilBu arada Kısmetse Olur'u yarın ya da öbür gün için yazmayı plânlıyorum.
Sevgiler...
Kaleminize sağlık... Gerçekten çok güzel bi bölümdü hiç sıkılmadan izledim. Yalnız herkesin aksine Begüm sahneleri çok hoşuma gidiyor. Birde Adil meselesinde inşallah iyi şeyler çıkarırlar :)
YanıtlaSilDeğerli görüşünüz için teşekkürler. :)
SilBakalım Adil meselesi bundan sonra nasıl işlenecek.