Kanal D’de şimdiye kadar
gördüğümüz en farklı formatlardan birisi dersem hiç de yanlış olmaz; Kısmetse
Olur için. Zamanında diğer kanallara nazaran biraz daha ‘elit’ bir yayın akışı
olan D’nin günlük dizi furyasına kapılmasının ardından, bu tür reality tv şovlarına da
elini atması günümüzde yayıncılığın nasıl seçicilikten uzak, zorlu bir mecraya
dönüştüğünün de kanıtı.
Seda Akgül’ün sunuculuğunda
ekrana gelen yarışmanın formatını anlatmayacağım. Zaten kimse formatı için
izlemiyor onu. Nasıl olaylar çıkacağı, kimin kime meyledeceği ya da hangi
bahanelerle yarışmacıların korunup kollanacağı izleniyor. Yarışmacıların da formatın gereği olan evlenmekle bir işi yok. Kiminin gerçek yaşamında aslında sözlü, nişanlı,
hatta evli oldukları bile ‘deşifre’ hesaplarıyla
dillendirilmekte/kanıtlanmakta. Peki bir evlilik programı, içerisinde bunca
gerçek dışı şey yaşanırken nasıl yine de büyük bir ilgiyle takip edilmekte?
İşte orada devreye, biz Türk izleyicisinin olaylı her türlü ortamı nasıl da benimsediğimiz gerçeği devreye giriyor.
Ortada bir kurgu olmasa ve
yarışmacılar kafalarına göre takılsa, bu kadar olay ya da sorun çıkmayacağı çok
açık. İnsanları hedef gösterip, alenen aşağılanmalarına göz yumulması
noktasında büyük bir ayıba imza atılsa da; bu yine dedikoduyu, insanları nasıl
da yargılamayı sevdiğimizi ekrana taşımakta. Yani aslında her şey tam da bizim
hayatımızın bir parçası.
Aslında her şey bizden
Bizim de çevremizde her şeyi
çekiştiren teyzeler, mahallenin en yakışıklı oğluna tutulan kızlar ya da en
güzel kızının peşine takılan erkekler var. Yine birbirleriyle o oğlan/kız için
rekabet halindeler… Hele de oğlan/kız bu ilginin farkındaysa, hindi gibi
kabarır da dolaşır. Herkesin gözünün üstünde olduğunu bilerek ve
bundan gayet hoşnut olarak. Ama eğer tam da burada devreye ego girmeye
başlarsa, bunun gerçek yaşamda olduğu gibi kurgulanması sırasında da sorunlar
peydah olabilir. Tabi bir de üzerine çizgiyi çekiverirler…
Maçoluğun kitabını yazan adam...
Evet, buradan geleceğim isim tahmin edeceğiniz gibi Serhan. Kendisi bir işadamı olduğunu söylemekte.
Ancak daha önce Best Model'e katıldığı, Bu Tarz Benim’de yarışmacı olduğu ve bir alışveriş sitesinin
giyim ürünleri için fotomodellik yaptığı ortaya çıktı. Tabi bu yarışma
içerisine yansımadı. Zira hafif maço görüntüsü, elinde tespihi herkese erkeklik
taslaması kızlarımızın hoşuna gitti. Sadece ev ahalisinde değil, sosyal medyada
da yankı buldu karakteri.
Evin tüm erkeklerinin önüne
geçti, evdeki/eve gelen tüm kızların aklındaki ilk isim halini aldı. Ama ortadaki
kurgu, tüm bu ilgiyle egosuna sirayet edince işler de değişmeye başladı. O
hafif maço erkek, önüne çıkan her kadını aşağılayan bambaşka bir maçoya
evrildi-anladınız siz-. Hâl böyle olunca da, yapım onu ne kadar öne çıkartmak
istese de gösterilen ilgi dibi gördü ve evin içerisinde ona buna atar
yaparak zaman geçiren bir karakter halini aldı.
Kurallar mı dediniz? Onu da geçiniz...
Şimdiye çoktan elenirdi aslında.
Hatta, diskalifiye edilmesi gerekirdi. Ama yapımın göz bebeği olması sebebiyle
varlığını sonuna kadar sürdürecek gibi. Onun için önce diskalifiye edilme
kuralı genişletildi. Ardından kızlar eleme listesinde en çok onun adını yazarak
elenmesini istedi. Ama şansa bakin ki tam o hafta erkek ve kızlar içerisinden
sadece bir kişinin elenmesi kuralı getirilip; bir kız gönderildi. Evdeki hiçbir
kız tavırları sebebiyle ona yüz vermeyince de, birden eski nişanlısına olan
aşkı depreşti. Burada artık yapımın devreye girip, “Hooop bilader, yüz verdik
astar istiyorsun” demesi lazım değil mi?.. Aslında evet, lâkin öyle denmedi. Denmediği gibi, eski nişanlısını da eve yarışmacı olarak getirdiler…
Gerçekten bu kadarı çok fazla
değil mi?. Ben hiçbir yarışma içerisinde, bir ismin böylesine korunup
kollandığını, el üstünde tutulduğunu ve hep öne çıkartılmak için uğraşıldığını
görmedim. Evin içerisindeki diğer erkekler de artık bundan rahatsız olacak ki, en
ufak kıvılcımdan ateş saçıyorlar. Kimse eskisi gibi alttan almıyor ve
dikine dikine gitmeye başlıyor. Hatta can kankası, kafa yapısı olarak oldukça
benzediği Emre’yle bile ciddi sürtüşmeler yaşadığı zamanlar oluyor.
Her şeyi geçtik, peki ya etik?..
Ha o maço hali de, eski nişanlısı
Fatma’yı karşısında gördüğünde tamamen silindi. İşte tam da orada kurgulanmış
karakteri değil, gerçek kişiliği devreye girdi. Kızın karşısında el pençe divan
oturup bağırıp çağırmalarını dinledi. Demek ki, ortada bir kurgu olmadığında
kendisi de tam bir süt dökmüş kedi oluyormuş. Eve yarışmacı olarak sokulan ve
bu uğurda Duygu’yu yollayan yapım, amacına ulaşır mı bilmem ama böylesi bir ‘tek
adam’ yaklaşımının, her yarışmacıya eşit davranılması gerekirken ne kadar etik
olduğu ciddi ciddi tartışılır derim ben...
Beklenen Kral
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder