Aşk için mücadele etmek gibisi yoktur sanırım. Sonunda kaybedebileceğini bile bile ateşe atıyorsun çünkü kendini. Hiçbir aşk sonsuz değildir zira. Elbet sona erer. Ancak ardında sevgi ve sadakat bırakabilmesi için zamanında çaba sarf etmek gereklidir. En ufak şeyde pes etmektense, her zaman mücadele etmek de. Tıpkı bu bölümde Ali'nin yaptığı gibi...
33. Bölüm
Ali arada gelgitleri olsa da, her zaman bir şeyler için mücadele etmekten çekinmeyen gözü pek bir karakter. Sevgi dolu olması bir yana, acı çektiği halde bu sevgiyi göstermekten çekinmemesi de karşısındaki herkes için büyük bir şans. Çünkü hep bir sevgisizlik bulutu içerisinde büyümüş. Hem babası bildiği Haluk'tan hem de annesi Sevilay'dan çekmiş. Bugüne gelebilmesi bile bir mucize ya, o da ayrı mesele... Onun en büyük kazanımı şüphesiz ki Selin. Her konuda birbirlerini tamamlıyor oluşları, birbirlerini hatadan döndürme gayretleri efsane. Ama son dönemde içine Savaş kaçmış edasıyla dolaşan Selin'e karşı biraz daha toleranslı davranması gerektiği de kocaman bir gerçek...
Bu değişim Selin'in ünlü olma macerasıyla paralel olarak başladı. Yeni hayatlar, yeni dünyalar keşfetme arzusunun bir köşesine itildi Ali. Bu gerçek yüzüne vurulduğunda da karşı atak olarak tokat atmakta buldu çareyi. Ama yine de günün sonunda barışabiliyor olmaları şahane. Haluk'un peşlerine dedektif takıp da aşklarından haberdar olması sonrası Ali'nin tavrı enfesti. Ne olursa olsun aşkından vazgeçme eğilimi göstermemesi karakterinin bir yansıması. Lâkin Selin'in en ufak dolduruşla bu aşktan vazgeçebilmesi gerçekten büyük bir ironi. Bir an Savaş'ı izliyormuş gibi hissettim. Geçtiğimiz haftaki bölüm yorumumda da değindiğim gibi ileride Savaş'a benzeyen bir Selin kesinlikle görmek istemiyorum. Kıskanmak, korkmak, üzülmek tamam da hemen pes edip kaçmayı seçmek kabul edilebilir değil. -Rica ediyorum senaristlerimiz böyle bir yanlışa sapmasınlar...-
Ali'yi de düşünmesi gerekir. Daha birkaç saat olmadan kıskançlık krizlerinden kriz beğenirken, onun elini kolunu kaldıracak durumda olmadığını da bilmeli. Didem ve Elif meseleleri zamanında çok başını ağrıttı ama o sıralar şuanki duygu yoğunluğuna sahip değildiler birbirlerine karşı. Yani onu geçmiş zamanla yargılamak yanlış olur... Ha bu arada Doruk'la ne kadar sık görüşürse, o kadar çok dolduruşa geleceği de bir gerçek. Doruk, Ali'den bir şekilde intikam almak isteyebilir. Ki o intikamı aslında babasından alması gerekir. Altı bildiğin bomboş. Neyse, almak istediği intikamda kendisine piyon olarak Selin'i daha fazla seçmemeli... Bir süre sonra ona aşık olacağı ve/veya bu yola sapacağı açık. Selin bu sınavı nasıl verecek gerçekten çokça merak etmekteyim.
"Kaçan kovalanır" derler mâlumunuz. Nazlı ve Savaş arasında da bu sözün canlanışını izledik bu bölüm. Her şey ta ki son sahneye kadar tam da olması gerektiği gibiydi. Savaş'ın üzerine giydiği serseri hali ben sevdim. Bu halinden Nazlı'nın da çokça hoşlandığı gayet net anlaşılıyordu ancak, daha önceki seferlerde olduğu gibi hemen yelkenlerini suya indirmemesi yerindeydi. Savaş'ın bir süre daha çekmesi, akıllanmak için çaba sarf etmesi şart. Kafası kıyakken Melisa'nın karşısına çıkıp da söylemesi gereken her şeyi haykırırken, ayıldığında yeniden başında dikilmemeli. Bunu haftaya göreceğiz ama sanki bu alınan virajdan dönülmeyecek. Melisa'yı bir bölümün başında bir de sonunda gördük düşünebiliyor musunuz? Bu bile şimdilik mucize sayılabilecek kadar kıymetli...
Nazlı'nın Yiğit'le olan yakınlaşmasının ucu nereye varır muâllak. Tamam, Savaş'ı bir süre daha kesinlikle affetmemeli. Burnunu iyice sürtmeli ama bu demek değil ki, onun inadına gidip de Yiğit'le sevgili olma girişimleri içerisine girmeli. Bu durumda Melisa noktasında çektiği sıkıntıdan farklı bir şey sunmuş olmuyor Savaş'a. Olması gereken gol atmaya çalışıp durumu eşitlemek değil, kaybetsen dahi alnın dik bir şekilde verdiğin mücadelenin gururunu yaşamaktır. Nazlı'dan da bunu bekliyorum. Evet, Yiğit tatlı bir karakter olarak sunulmakta. Lâkin gözü döndüğünde neye evrileceği bilinmez...
Bu arada belirtmeden geçemeyeceğim. Bir insan 'sevdiği kadın aşağıya inerse, yeniden barışacaklar' diye totem yapıyorsa eğer değil sabaha kadar, günlerce bu totem gerçekleşsin diye o otelin önünden ayrılmaz. Savaş gibi on dakika durup da, duygulu duygulu otelin döner kapısına bakıp uzaklaşmaz yani. Bu adamın herhangi bir şeyi tam olarak yapacağını görecek miyiz gerçekten çokça merak etmekteyim...
Haluk'un beklediğim ölçüde saykoluk yapmadığı bir bölümdü. Ben daha sert, daha deli dolu haller bekliyordum. Restoranda Güneş'in gözünü korkuttu biraz ama hepsinin aşktan olduğu barizdi. Zaten daha sonra telefonda şiir okuyarak gönlünü de almayı başardı Güneş'in. Buraya kadar her şey olması gerektiği gibi...
Güneş'in Zafer meselesini bu hafta hiç aklına getirmemesi iyi bir gelişmeyken, kısa süre sonra barışma ihtimalleri yüksek. Tabi Sevilay'ın yeniden depreşen Haluk aşkını, Güneş gibi giyinip, siyah peruk takmak ve hatta parfümünü sıkmaya kadar ilerletmesi düşündürücü. Bu yolda giderse Güneş bebeği düşürsün diye dahi mücadele içerisine girebilir-ki, sanıyorum buna kimse şaşırmaz...
Dizinin artık hak ettiği reytingleri alabilmesini gerçekten çok isterim. Hiçbir şey için olmasa dahi, izlediğimiz şahane oyunculukların böylesi bir final gerilimini yaşamayı hak etmediği çokça açık. Bu hafta bazı şeylerin kotarılmaya başladığını hissettim. Dilerim böyle de devam eder. Gelecek bölüm fragmanında gözüktüğü gibi Savaş'ın Ali'ye gerçekleri söylemesinin sonu ise nereye varır çok belli. Hemen yapbozun eksik parçalarını toparlayacak ve hop, tüm gerçekler ortaya çıkacak. Bunu hem büyük bir korku hem de merakla bekliyorum. Ne diyelim, hayırlısı olsun...
Beklenen Kral
Gunesin kizlarinin gununun cumartesiye alinmasi ve fragmani hakkinda dusunceleriniz nelerdir malum 13 subata.cok var
YanıtlaSilBu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSil