Şimdi herkes bir kere kabul etmeli, izliyoruz... Bunun sebebi bazen
neler olacağını merakken, bazen de seçilen isimlerin ada yaşamına nasıl adapte
'olamayacağını', birbirleriyle nasıl didişeceklerini izlemek. Yarışların
aksiyonlu geçme ihtimaline de tutunduğumuz oluyor tabi. Çoğu zaman hüsran
yaşamıyoruz. Ne umduysak onun olduğu da çok oluyor. Lâkin bu durumdan en büyük
zararı gören tarafı da unutmamak gerekiyor.
Yüksek izlenme oranları
Survivor yayınlandığı dönem içerisinde en yüksek izlenme oranlarını
almayı başaran bir yarış. Özellikle de heyecan ve merak uyandıran fragman ve
'birazdan'ları bu konuda kendisine en büyük yardımı ediyor. Ve reytingleri
uçtukça, diğer yapımlarıyla çok yüksek izlenme oranları elde edemeyen tv8,
haftanın her gününe yarışı yayıveriyor. Uzun özetleri, reklamları da
izlenmemesi için çare değil. -Normalde bir reklam kuşağında maksimum 12 dakika
reklam yayınlanabiliyorken, tv8 nasıl 30-35 dakika reklam yayınlıyor o da
muamma tabi.- Hâl böyle olunca, olan da diğer kanalların yapımlarına oluyor.
Birisine ikisine değil, hepsine kesinlikle zararı dokunuyor. Hiç olmazsa
oranlarından yiyor. Peki bu ne kadar adaletli ya da etik?..
Beraberinde getirdiği haksız rekabet
Bir yerden sonra adalet-etik kavramlarından bahsetmek gerçekçi değil. Şuan için haftada dört gün yayınlanan yarışın zamanla yedi güne
çıkacağı mâlum. Bu da zaten reyting sıkıntısı yaşayan yapımların ayağına çelme
takmaktan çok farklı değil. Bu reklamverenlerle oturulur, konuşulur bir konu
olabilir ama bu durumun hepsinin işine geldiği de kesin. Ne kadar az reyting, o
kadar az reklam parası demek çünkü. Ne o yapımları ne de içerisinde emek sarf
edenleri düşünenini bulamazsın asla... Ne diyeyim, temennim Survivor yüzünden
şuan sorun yaşayan dizilerin sonlanmaması. Bunu da kısa zaman içerisinde
göreceğiz.
Yine de kötülemeyeceğim
Gelelim yarışa... İtiraf etmem gerekirse, diğer sezonlara göre daha
iyi bir başlangıç oldu. 12-13'lere çıkan reytingiyle tüm sezonların en iyi
açılışını yapması bir kenara, gerçekten başarılıydı. Şuan için seçilen birçok
isme yabancıyız. Hele ünlüler takımında ünlü namına ancak bir iki kişi
bulabiliriz ancak, bunun izlenmeyi etkileyecek bir sebep olduğunu sanmıyorum.
Zira yarış bu sezon Gönüllüler üzerine kurgulanmış gibi. Başta da Ütopya Semih
ve İşte Benim Stilim'den Nihal geliyor. Sevelim ya da sevmeyelim, ikisinin de
yüksek bir seyirci profili olduğu kesin. Ünlülerdense öne çıkan iki isim var.
Birisi en başından beri öyle olacağından emin olduğumuz Yılmaz Morgül. Diğeri
ise kızlarımızın yeni gözdesi, Avatar Atakan. Ünlüler ve
Gönüllüler takımından bu dört ismin kolay kolay eleneceğini sanmıyorum. Ada
Konseylerinde sıkça elenme adayı olacakları ise garanti. Özellikle de ilk
günden herkesi 'mızmız' halleriyle bıkıp usandıran Nihal'in...
Ada şartlarına uyum konusunda sorun yaşayacağını bilerek oraya
gitmişken, her gece bu sebepler yüzünden ağlaması da saflığın dibi kusura
bakmasın. Performansının da diplerde olduğunu düşünürsek, aslında ne kadar uzun
süre yarışta kalırsa takımı o kadar aşağı çekeceği kesin. Bir zaman sonra uyum
sağlayabilirse hayrına, yok beceremezse kendi isteğiyle yarıştan çekilmesini
öneriyorum. Yazık cidden, yarışırken dahi podyumda yürür narinliğine özellikle
de. Tamam zaten çok bir şey istemiyoruz. Ama biraz çaba hiç olmazsa...
Semih, Ütopya'da da genelde çalışmayı sevmeyen birisiydi. Bu noktada
değişip değişmediğini zamanla göreceğiz-şimdilik durum aynı-. Lâkin ilk yarışta Nihal'in,
"Hiçbir şey yapmıyorsun bari bağır Semih" diyişi sonrası onun,
"Tespitlerimin ne kadar hayat kurtarıcı olduğunu biliyor musun?"
çıkışı unutulmamalı. Evet, Semih Ütopya'da da finale kadar beynini kullanarak
geldi. Günlerce elini kolunu kaldırmak dışında bir şey yapmadı ama yine de kimi
yazdırdıysa, o isim elendi. Elemeye kaldığı nadir anlarda da korunup kollandı.
Şimdi de değişen bir şey olmayacak. Lobilicilik faaliyetlerine başlamak için
fırsat kolladığını, kendine bu uğurda 'yönetecek' takımdaşlar aradığını da
belirtti zaten. Onun maksadı finale kadar kalmak değil. O zaten garanti; asıl
maksadı bu lobicilik faaliyetiyle güçlü tüm rakiplerini tek tek egale etmek. Ta
ki sıra, kendi lobisine gelene kadar.
İşin üzücü tarafı, neredeyse tüm takım arkadaşlarının ona olabildiğince mesafeli yaklaşıyor oluşu. Mesafeli dediğime bakmayın, durumu yumuşatmaya çalışıyorum. Daha ilk günlerden büyük kavgaların göbeğinde yer alıyor olması şaşırtıcı değil ancak, Ütopya'daki gibi her kavganın sonunda kazanan olamayışı kendisi için üzücü olmalı. Onun klâsik taktiği, dişli rakibi ya da taktığı ismi kendisine vurması için elinden geldiğince gazlayarak diskalifiye ettirmesi. Bu konuda ne kadar başarılı olduğunu da biliyoruz. Ancak unutmamalı ki, her ne kadar "Adını yazmaya bile tenezzül etmem" dense de hepsi onu bir güzel araştırmış ya da gözlemlemiş. Bu bir yerde Semih için gurur verici olabilir ama uzun vadede getirisi asla yok. Belirtmeden de geçemeyeceğim, o olayda sadece Semih'i suçlu bulmadım. Serkay'ın da ciddi bir ego problemi olduğunu düşünüyorum...
Yarışın ilk duyurulan ismiydi. Hatta, "Olur mu olmaz mı?"
diye bir zaman da konuşuldu. Kimsenin inanamaması normaldi de, kendisinin
Survivor adasına gitmesi bir o kadar garip oldu. Yılmaz Morgül, sevelim ya da
sevmeyelim iyi bir televizyon yüzü. Bazen şarkılarıyla içimizi baysa da,
yerinde tespitleri ve kıvrak zekasıyla başarılı olma potansiyeli taşıyor. Kabul
etmeli, iyi de yarışıyor. Ama ada şartları için fazlaca narin davrandığı ve
herkesin de aynı narinlikte davranması gerektiğine inanması büyük handikap.
Ateş yakmak için dahi ortak karar alınması gerektiğini düşünmesi de yersiz. Tüm
bunlar onu sıkça eleme listesinde göreceğimizin işareti. Biraz normal
standartlarda bir yarışmacı olmaya çalışırsa, kendi hayrına. Öbür türlü yitip
gitmeyecek bir eleme stresi bekliyor kendisini haftalarca...
Ünlüler takımının bir diğer öne çıkan ismi Atakan'ın hem yarışlarda
hem de ada şartlarına uyum sağlama noktasında başarılı olduğu/olacağını anlamak
için uzun zamanlar geçmesine gerek kalmadı. Boksör olması sebebiyle vücut
direncinin yeterince yüksek oluşu da kendisi için bir avantaj. Bu avantajın bir
diğer boyutu da, birçok fan yaratacak olması. Tabi bazı patavatsızlıkları da atlanmamalı. Ona da sanıyorum 'her güzelin bir kusuru
vardır' diye bakacaktır fanları. Kendisini şimdiden finalde, Semih'le birlikte
birincinin belli olacağı o anda görüyorum diyebilirim. Ama birinci
olamayacağına da eminim...
Geçirdiği sakatlık sonrasında diskalifiye edilmek zorunda kalınan Serkan için de üzüldüğümü belirtmeden olmaz. Ütopya'da Semih'le birbirlerine karşı edindikleri rekabeti düzgün bir şekilde kullanmak için güzel bir fırsattı. Ancak yaşadığı talihsizlik bu fırsattan ikisini de alıkoydu. Kendisine çokça geçmiş olsun diliyorum.
Daha uzunca zamanlar Survivor izleyeceğiz, konuşacağız. Şimdiden öne
çıkan bu mahşerin dört atlısının zamanla yerini dolduranlar çıkması zor ama
öyle olmasını gerçekten cani gönülden isterim. En önemlisi de yarışın
plânlandığı gibi haftada yedi gün olmamasını. Bildiğin cinnet sebebi yahu...
Beklenen Kral
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder