Başlarında akmayan ve yer yer de sıkmaya başlayan bir bölümle karşı karşıya olduğumuz için ne kadar üzüldüysem, orta ama özellikle de son kısımlarda 'dişe dokunur' gelişmeler ve yaşananlarla keyiflendiğim bir Poyraz Karayel vardı bu hafta karşımızda. En önemlisi de Neşet ilk defa fire verdi. Hem de öyle böyle değil, iki koldan birden. E haliyle, diziye dair uzun zamandır ortalarda görünmeyen o heyecan unsuru da yeniden devreye girdi...
56. Bölüm
Ayşegül-Poyraz aşkının çok fazla sündürüldüğü ve sürekli hale gelen aforizmalar aracılığıyla sıradanlaşmaya başladığını geçtiğimiz hafta bölüm yorumumda söylemiştim. Bu hafta da buna benzer sahneler yok değildi ama daha iyi bir son çizilmişti hepsine. Sır Kapısı temalı, gri fon içerisinde iç sesleriyle konuşan iki karakter yoktu en azından karşımızda. Özellikle de Ayşegül'ün Poyraz'a çıkışmaları olması gereken şekildeydi. Farklı bir şeyler arıyor bir zaman sonra insan. Uzun zamandır görmediğimiz bir farkındalığı yaşamak keyifli. Lâkin üzerine basa basa tekrar etmem gerekir ki, aforizmalardan artık çok sıkıldım. Poyraz'ı artık böyle izlemekten hiç keyif almıyorum. O bir antikahraman, dikkatinizi çekerim... Ayşegül'ü kendinden uzak tutmak istemesini geçtiğimiz hafta eleştirmiştim Poyraz'ın. Bu hafta da Ayşegül'ü önce eleştireceğim, sonra da içinde olduğu durum için sevinç çığlıkları atacağım efenim...
Ey Ayşegül, çocukça trip atan da sensin; Poyraz'ı dediğini yapmıyor diye suçlarken, bildiğinden şaşmayan da sensin. Adam sana onca zaman ne olur ne olmaz diye Neşet'ten uzak dur demedi mi? Ve sen de inadına gidip, iş teklifini kabul etmedin mi?.. İkisine de cevap evetken, biraz da kendine bakman gerekiyor. Her ne kadar birlikte olarak da her sorunu aşabileceklerine inansam da, ortada bir ayrılık varsa burada suçlanması gereken yegane kişi Poyraz değil. Ha bu inadın tadı da, pek lezzetliydi. Neşet'in gerçek yüzü ortaya çıkmaya başladı boru mu?..
Türkiye'ye hakim olmaya başlayan bir uyuşturucu üretim şirketinin başına geçtiğinden habersiz olan Ayşegül, olayı araştıran savcı sayesinde bir türlü göremediği ya da elinin tersiyle ittiği gerçeklerle yüzleşti. O uyuşturucu üreten bir şirketin genel müdürüydü ve ya savcıya olayın çözülmesinde yardım edecekti ya da başta Poyraz olmak üzere tüm sevdikleri uzunca süre içeride kalacakları güçlü delillerle tutuklanacaktı. Yine de pek istekli gibi değildi ama ne zaman ki Neşet'in evine gidip portrelerini gördü; o zaman işin de rengi değişti. Artık onun göründüğü gibi bir adam olmadığını biliyor ve ona göre hareket edecek olması şahane. Tabi bir farkla, üzerine bir de gerçek yüzünü ortaya çıkartmaya çalışacak. Başı da çokça ağrıyacak. Bu konudaysa yardımına elbette Poyraz koşacak...
Neşet'in gerçek yüzünün artık ortaya çıkması gerçekten çok önemliydi. Bir karakterin saman altından su yürütmesi ancak bir yere kadar kabul edilebilir çünkü. İşi büyütmeye başlamış ve daha çok can yakmaya yaklaşmışken hem de... Ayşegül cephesinde durum değişmeye başladı, şimdi sıra Poyraz cephesindeki değişiklikte. Sadreddin'in durduğu saf, bu gerçeğin zeminini hazırladı bile. Özellikle de babalardan birinin söylediği, "Ayşegül'ü takıntı haline getirdi manyak" sözü, kilit nokta. Poyraz'ın aklına direkt Neşet'in gelmesi de şaşılacak şey değil. Ve böylece, Neşet'in maskesi artık düştü diyebiliriz. Bahriler merak ettikleri -şimdiki- düşmanlarını öğrenmeye çok yakın. Gelecek bölümü sırf bu sebeple büyük bir merakla bekliyorum. Ne oldu Neşet?!.
Uzun zamandır yorumlarda pek de yer veremediğim ikili, Zülfikar ve Meltem'e değinmek istiyorum biraz da. Dizinin şu sıra açık ara en çok sevdiğim, izlemekten keyif aldığım çifti onlar. Yan yana geldikleri sahnelerde saçtıkları enerji de şahane. İkisinin de atarlı-giderli olması durumu daha da eğlenceli kılıyor kesinlikle. Evlilik meselesinin bağlandığı nokta ise derin bir yaraya parmak basılmasına sebep oldu. Sokaklarda, köşe başlarında gördüğümüz o siyahi saat ya da parfüm satan insanların keyiflerinden burada olmadıklarını elbette biliyoruz ama her konuda olduğu gibi bu konuda da olayın iç yüzünü görmek gerekli. İnsanlar savaştan, açlıktan, sefaletten kaçıyorlar. Ve kötünün iyisine bile razı olacak kadar çaresizler...
Bundan sonra Meltem nasıl boşanacak da evlenecekler bilemiyorum ama böylesine büyük bir iyilik yaptığı için onu daha derinden benimsiyorum... Bakalım Zülfikar ve Taş kafa durumlarını düzeltmeleri için daha neler yapacaklar. Meltem mi? O da elbet öğrenir, takılır peşlerine...
Beklenen Kral
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder