Ne yazacağımı, nasıl başlayacağımı bilemiyorum... Sezon finalleri hep sancılı olur, bu alıştığımız bir şey. Ama bunca ölüm, ayrılık, ölüm ihtimali... Gerçekten tıkandım. Poyraz Karayel'i ne kadar sevdiğim, ne kadar değer verdiğimi bloğumu düzenli takip edenler bilirler. Bu zamana kadar, en nefret ettiğim bölümüyle de ekrana gelse bir kez bile hakkında yazmayı bırakmadım. Pişman değilim elbette ama benim de kırıklıklarım oluştu; tam da bu sebeple... Bir televizyon seyircisi olarak, ister istemez izlediğin dizinin karakterlerini benimsiyorsun. Onlara kuş kanadı değse, sen ürküyorsun. Birinci sezon neyse de, ikinci sezon boyunca çok fazla karakter yok yere harcandı. Çok fazla değerli oyuncunun kalbi kırıldı. Çok fazla umutsuzluğa kapıldık... Bitti dediğimiz noktada yeni başlangıçlar yapıldı ancak, öyle bir sezon finali izledik ki ipler kopma noktasına geldi; çattı...
62. Bölüm -Sezon finali-
Poyraz bir antikahraman. İlk sezonun, ilk bölümünden beri kendisini pek de sevmememiz için elinden geleni yaptı. Deli dolu, kafası gidik, atarlı, çok ama çok da aşık... Her şey sevdiğinden başına geldi aslında. Polisliğe geri dönebilmek için giriştiği mafya oyunu, onu hiç ummadığı bir aşka sürükledi. Sevdi, sevdikçe daha çok sevildi. Üzdü, üzdükçe en çok kendi üzüldü. Ama Ayşegül ondan hiç vazgeçmedi. Vazgeçmeye yeltenmedi mi? Elbette yeltendi. Ama Poyraz bu, ondan nasıl vazgeçebilirdi ki?.. Başına gelen son olayda da Ayşegül'ü korumaktı tek derdi. Onu sağ sağlim kanatlarının altına almak ve iyi olduğundan emin olmak... Bunun için çok tehlikeli bir yola girmekten hiç çekinmedi. Onca insanı gözünü kırpmadan -biraz ütopik bir biçimde de olsa- öldürdü. Yetmedi, en öldürmemesi gereken insanı öldürdü; ilk gözüktüğünde İngilizce konuşarak anlaşan, daha sonra birden Türkçe ile haşır neşir olan iri yarı Rus'u... Belki de şimdiye kadar ki en büyük hatası bu oldu. Ölüm hiç beklemediği bir anda, en sevdiklerinin yanında ve en mutlu olduğu günlerden birinde kapısını çaldı. Ya o ölecekti ya da yaşayıp, sevdiği herkesin tek tek öldürülmesini izleyecekti... Poyraz bu, kendini feda eder elbette ama gerçekten ölmüş olabilir mi?..
İlker Kaleli, Poyraz Karayel'le tam olarak yıldızı parlayan değerli bir oyuncu. Egosunun yüksek olduğu eleştirileriyle hep karşı karşıya kaldı ve kendini Poyraz Karayel sanmakla da suçlandığı zamanlar olmadı değil... Ama Kanbolat Görkem Arslan'ın vedasında bu durum resmen ayyuka çıktı. Ayrılışının tüm vicdani yükü kendisinin üzerine yıkıldı. "Öyle bir şey yok" dediyse de inandıramadı kimseyi... Yerinde kim olsa çokça incinirdi. Geçtiğimiz günlerde yönetmen Çağrı Vila Lostuvalı'nın açıklamalarındaysa gördük ki, aslında suçlanması gereken son kişiydi. Bunca zaman boşuna kalbi kırılmış, ruhu incitilmişti... Bu incinme, çok sevdiği Poyraz'a veda edecek kadar büyük belki de. Belki de, onca suçlamanın, karalamanın ardından kendine olduğu gibi insanların vicdanına yüklediği koca bir yük. "Bakın, öldüm işte. Mutlu musunuz?" diye... Ben olayın Ruslara tezgahlanmış bir oyun olduğunu düşünüyorum. Muallak açıklamaları da bu 'vicdani yükü' tam anlamıyla hissettirmiş olmak için yaptığına inanıyorum. Umarım yanılmam. Zira Poyraz Karayel olmadan, Poyraz Karayel olmaz bence...
Sema... Çok sevdi, deli gibi... Uğruna ölecek kadar çok hem de... Nasıl Sefer onlara bir şey olmasın diye ölümü seçti; o da Sefer'i uğruna ölümü seçti... Hakan hikâyesiyle birlikte Sema için yeni kapılar açılacağını düşünüyordum ben. Ama Hakan tam bir yarım akıllı çıkınca, tüm hayâllerim de beraberinde yeniden yıkıldı. Sema'nın yaşaması, devam etmesi için bir yol sunulmamıştı. Sefer'in öldüğü de garantilenince -DNA meselesini hiç anlamasam da-, kendince yanına gitmesi farz oldu... Dizide en sevdiğim beş karakterden birisiydi. Ölmesini istemezdim, Emel Çölgeçen'e veda etmek de. Ama yaşanan olumsuzlukların doğurduğu zaruri haller olabiliyor işte. Sefer yaşıyor olsaydı, Sema ölür müydü sizce?.. Bu da Sefer'in ölümünün zeminini hazırlayan kimse onun vicdanına yük olsun öyleyse. Ekmekle oynamak, ne kötü... Hoşça kal Sema, verdiğiniz emekler için teşekkürler Emel Çölgeçen...
Neşet... Daha çok yeni katılmıştı aramıza. Hastalıklı bir kötüydü, sosyapattı falan ama -son üç bölüm hariç- şahane yazılan nadir karakterlerdendi. Sağlamdı yani altı, bir sezon daha ona maruz kalacağımıza inanmam da ondandı. Öldüğü zaman gösterilen sureti bile, öldüğüne inanmama yetmedi. Tolga Güleç'in veda paylaşımı olmasa, inanmamaya da devam ederdim... Neşet son dönemecinde büyük hatalar yaptı. Ayşegül ne olursa olsun koruyup, kollayacağı biri olmalıydı. Ellerini boğazına sarıp, öldürmeye yelteneceği değil. Bundan sebep ölümüne üzülmedim. Hak ettiğini buldu. Zira bu davranışın bir ötesinde karakter yaşasa, neler olurdu tahmin dahi edemiyorum. Lâkin üzüldüğüm şey, Tolga Güleç'e veda etmek oldu. İsmini ilk duyduğumda büyük bir ön yargı ile yaklaştım. "Olmaz yaa!" diye de çıkıştım. Ama o kadar şahane oldu ki, ayrıldığına gerçekten üzüldüm. Kendisine emekleri için sonsuz teşekkürler...
Begüm... Poyraz'a eli değenin yaşadığı sıkıntı bitmez. Onun da bitmedi. Ama kabul edelim, yaptıkları hep zoraki bir kötüyü oynamaktı. Alkol bağımlılığı, son dönemde akli denge yoksunluğu belirtileri göstermesi ve Sadreddin'i sevecek kadar çılgın olması onu inanılmaz maceralara sürükledi. Bölümler içerisinde belki çok uzun süreler göremedik ama olduğu her sahnesi, etkileyiciydi. Şebnem Hassanisoughi de görünen o ki ayrıldı. Begüm'ü ve çılgınlıklarını özleyeceğim. Ama en çok da Sadreddin yine yalnız kaldığı için üzüldüm. O'na iyi gelmişti Begüm... Kendisine verdiği emekler için sonsuz teşekkürler...
Ayşegül... Aklı selim, hafif otoriter ve dediğim dedik Ayşegül. Aşk onu da nasıl değiştirdi ama?.. Çılgın, deli dolu, otoriter fakat hep bir açığı da olan sevgili oluverdi. Poyraz etkisi böyle bir şey işte. Kabul edelim, çok yakıştılar birbirlerine. Bir yerden sonra aforizmaları sıkıcı olmaya başlamıştı tamam, lâkin onlar bir olmuştu. Bunu hiçbir şey değiştiremezdi işte... Onu kaybetmemek için çok fazla mücadele etti. Kendinden, hayatından o da ödün verdi. Mükafatı ise beyaz kefene sarılı ölü bedenini görmek oldu. Reva mı bu? Elbette değil. İşte tam da bu sebeple Poyraz ölmemeli. O ölürse, hep bir şeyler eksik/yarım kalacak. Hiçbir yenilik de o eksiği/yarımı tamamlayamayacak. Umut asla ölmez...
Bahri, Sadreddin, Sinan, Zülfikar, Taş kafa, Despina, Songül, Meltem, Ümran, Cevher albay ve İsa... Koskoca bir sezon boyunca bizlere büyük bir izleme keyfi sundular. Karakterlerle bazen ters düştük, bazen içlerinden bazıları ölse de kurtulsak bile dedik ama hepsi en değerlilerimizden. Bölüm başladığı an itibariyle o kadar çok olumsuzluk baş gösterdi ki, en sonunda yaşayan tek karakter Songül kalacak diye bildiğin ödüm patladı... Evet, içlerinde en katlanamadığım o ve yine var olacak tüm bilmişliğiyle. Sadreddin'in onunla uğraşacağını sanmıyorum ama Bahri babadan iyi ki korkuyor. Despina ile yiyişmelerinden fırsat buldukça, dizginler artık onu da. Meltem'le Zülfikar evlenir mi bilmem ama böyle de çok tatlılar. Hem Taş kafanın düğününde yeterince de göbek attılar. Ümran da sonunda mutlu oldu. Düğünü kötü bitti ama artık çaresiz değil en azından. Sinan babası için ölecek kadar büyük bir küçük. İsa'dan çok şey öğreniyor. Ama babasızlığı öğrenmesin isterim. Cevher albay kendine bir eş bulabilir mi onu da bilmem ama hep gülsün yüzü....
Ayrılanlar sadece oyuncular değil, dizinin yönetmeni Çağrı Vila Lostuvalı da veda etti Poyraz Karayel'e. Reji dilini en sevdiğim yönetmenlerden birisi ve kimse kusura bakmasın ama yeri çok zor dolacak. Onun seçtiği, alıştığımız kareleri gözümüz hep arayacak. Kendisine de emekleri için sonsuz teşekkürler... Yazdıkları belki zorakiydi, belki yeni bir şey denemek istemişti. Kendisi en sevdiği sezonun ikinci sezon olduğunu da söylemekte ama bence dizinin en başarısız sezonu ikincisiydi. Ethem Özışık'ın kalemine hayranım. İlk sezonu elli kez baştan sona izlerim ama aynı şeyi ikinci sezon için söylemem söz konusu bile değil. O Sefer ölmeyecekti dedem. Biliyorum istemeden yazdığını, şartlar bunu gerektirdi. Ama ondan sonrası bence hiç toparlanamadı. Hep bir şeyler eksik kaldı. Yine de emekleri için teşekkürler. Yeni yol arkadaşı Uygar Şirin'le hep etkileyen bölümler yazabilmeleri dileğiyle...
Yeni sezonda diziyi izler miyim, bilmiyorum. Tamamen İlker Kaleli'nin durumuna bağlı. Poyraz Karayel olmadan, Poyraz Karayel izleyeceğimi hiç sanmıyorum açıkçası. Ben inatla, İlker Kaleli'nin devam edeceğine inanmak istiyorum. Dedim ya, umut hiç bitmez...
Beklenen Kral
haklisin; ilker kaleli olmadan, poyraz olmadan poyraz karayel dizisi olamaz. haklisin belki de gitmemistir; bi sezon finali oyunudur bu. ama bi sey soyleyeyim mi benim yine de tadim kacti.
YanıtlaSilEmel Çölgeçen için aynı şekilde düşünüyorum:( Bu yaşanan olaylar sonrası oynadığı karakter hikayesiz kaldı, yine efsane bir şekilde ama erken gitti. Hep Kanbolat Görkem konuşuldu ama haksızlıksa yaşanılan Emel Hanıma daha büyük haksızlık.
YanıtlaSil