İnsanın bir şeyler için mücadele edebilmesi bazen çok zor olabilir. Gözüne kestirdiği her hedef, yeni bir hüsranı beraberinde getirebilir. Adım attığı her seferinde, yeni bir yanlışa basabilir. Hiç olmadı, daha büyük acıların içerisine gömülebilir... Neyi, nasıl yaptığının önemi olmuyor bazen. Ne kadar çaba sarf edersen et, boşa kürek çekiyorsundur daima. Zira öyle bir çıkmazın içerisindedir ki, kurtulamazsın kolayca. Yok saysan da çare değil, canının bir parçasını bir kenarda bırakamazsın. Her türlü üzülür, daima yıpranırsın... Murat'ın çaresizliği de biraz böyle. Büyük bir aşka ait olan kalbi, hiç olmayacak birinin esiri konumuna düştü son dört bölümde. Klişelere bezenen birbirinden trajik sahnelerin gölgesinde, olan Hayat ve o'na oldu sadece...
9. Bölüm
Murat'ın mutlu olmak gibi idealleri yoktu en başından beri. İşine kapanmış, sadece onunla ilgilenen ve diğer herkesi ve her şeyi yok sayan bir imajı vardı. Onu cool yapan bu imaj, o ilgilenmese de diğer herkesin onunla çokça ilgilenmesini sağlıyordu. Nitekim günün sonunda, ilk defa dengeler değişmişti. Karşısındaki kalp, kendi kalbini hiç olmadığı kadar çok arttırmaya başlamıştı. Aşık oluyordu, lâkin kibir ve gururu engeldi aşkını dile getirmeye. Tam her şey rayına girmiş, gerçekler ağzından çıkmak için fırsat kolluyordu; en başta saf salak ve zararsız görünen Didem sahneye çıktı. Hamilelik meselesi bu olayın kilit noktasıydı. Zira bu hamileliğe rağmen Hayat'ın Murat'la bir aşk yolunda ilerlemesi, sadece kendi imajından yiyecekti. Hatta kimilerine göre yemeye başlamıştı bile. Ama sonunda en azından biz hamileliğin bir oyun olduğunu öğrenmiş olduk. Daha önce bunu hissetmemiz için hiçbir argüman sunulmamasını, senaryoda değişikliğe gidilmiş olmasına bağlıyorum. Bu şekilde kimseyi dizinin içerisine tam anlamıyla çekemeyeceklerini anlamalarına ise sevindiğimi söyleyebilirim...
Peki Didem'in telefon konuşmasını Murat da dinlemiş olabilir mi? Yoksa bu klişe üzerinden ciğerimizden kan almaya devam mı edecekler?.. Fragmanda Murat'ın meraklı sorularını görüyoruz ancak, Didem'in elbette kabul etmesini beklemiyorum. Ya Murat her şeyi duymuş olarak onu kapının önüne koyacak ya da bu oyun, sadece bizim bildiğimiz gerçek üzerinden bir sabır sınama testine dönüşecek. Bakalım, senaristlerimiz hikâyeye nasıl bir manevra aldıracaklar. Merakla beklemedeyim...
Hayat penceresinde her şeyin biraz daha karışık olduğu mâlumunuz. İçerisine düştüğü yalan zaten her an ortaya çıkmak için beklemekte. Her ne kadar ilk bölümlerde sık sık gördüğümüz Suna şimdilerde ortada görünmese de, o konunun öyle kolay kapanması imkansız. Didem'in bir sonraki adımının parçası bile olabilir. Hem böylesi daha az klişe olur. Aslında en başında bunun üzerinden yürünse daha iyi bile olurdu. Hayat'ı Murat'tan uzak durması için tehdit etmesi, saçma bir hamilelik oyunundan daha çok cazibe içerirdi. En azından Hayat kimileri için "gurursuz kadın" sınıfına girmezdi. Bu hatadan kesinlikle artık dönülmeli yani...
İpek-Kerem cephesi ise her geçen hafta biraz daha sağlam bağlarla örülmeye başlandı. Her ne kadar ilişkinin başlangıç noktasından hiç hoşlanmasam da, gelinen noktadan memnunum. Özellikle de İpek'e çizilen aile tablosu öyle trajik ki, Kerem gerçekten iyi ki var... Belki de senaristler böyle hissetmemiz için bu kadar trajik çizdi baba figürünü bilemiyorum; lâkin öyleyse de başarılı oldukları kesin. Yalnız belirtmeden de geçemeyeceğim, İpek'in bu ilişkideki baskın rolü daima sürmeli. Bir yerden sonra ipleri eline almış, İpek'i etrafında dört döndürmeye başlayan bir Kerem izlemek istediğimi hiç sanmıyorum...
Aslı-Doruk aşkı ise artık daha olası. Bu konuda çok fazla geç kalındığını düşünüyorum. 10 bölüm boyunca ilk defa bu bölümde ikilinin özel sahnesi vardı ve tam da ruhlarına uygun yazılmıştı. Tabi asla yeterli değil. Didem üzerinden işlenen entrikalar ve yaşattığı gerilimler biraz olsun hafifletilirse, diğer çiftlerimizin varlığı daha baskın olarak ekranda karşılık bulur. İkilinin 'saf' aşkı onları nereye sürükleyecek görebilelim.
Yeni de bir karakter geldi; İbrahim. Fadik'in yeğeni, Murat'ın da yeni rakibi. Sürekli Murat üzerinden gerilen bir aşk çemberinin bir zaman sonra sıkıcı olacağı gözlemlenmiş ki, kendisi yaratılmış. Bence olmuş. Karakteri sevdim. Hayat-Murat ilişkisi için ne denli bir tehdit olduğunu şimdilik kestiremesem de, deli dolu hallerinin diziye renk katacağını düşünüyorum. Mâlum adamın lâkabı bile, Deli İbrahim! O zaman ne diyoruz? Şimdi Murat düşünsün...
Dizinin yakaladığı güzel bir ivme var. Ve son iki-üç haftadır gidilen yolun seyirciyi rahatsız etmeye başladığı ve diziden uzaklaştırdığını gözlemliyorum. Didem üzerinden klişeler yaratılmaya devam edilmemeli. Klişesiz de kötülük yapılabilir, bu nokta iyi düşünülmeli. Onun yarattığı suni gerilimlerle güzelim dizi heba edilmemeli... Umarım sesimizi duyan birileri olur. Bakalım, göreceğiz hepsini...
Beklenen Kral
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder