Hayat Şarkısı: Anneliğin kaybetmekle imtihanı... - Beklenen Kral

19 Ekim 2016 Çarşamba

Hayat Şarkısı: Anneliğin kaybetmekle imtihanı...


Anneliğin insana yüklediği misyon bambaşka olmalı. Bir erkek gözüyle, bu duyguyu anlamak çok zor. Ama tahmin edilebilir. Kendini ikinci plâna attığın bir dünyanın kapısı açılır sana. Kendinden çok çocuğun için yaşarsın. Kendinden çok onun için uğraşırsın. Daima kendinden ödün verirsin. Peki bir gün elinden almak isterlerse ne yaparsın?.. Annelik doğurmakla başlayan bir masal ancak, büyütürken verdiğin tüm emekler bir bütün kılıyor bu masalı. Sadece doğurmakla bitmiyor yani mesele, onun için ne fedakarlıklar yaptığın önemli olan. Hangi taşın altına elini koyduğun, hangi çıkmaz sokakta yolunu aydınlattığın onunla arandaki bağı kuran. Doğururken başkasına satmak için para pazarlığı yapmışken, aradan biraz zaman geçince ideal anne olunuyor mu gerçekten?..

26. Bölüm 


Filiz'i anlamak için hiçbir zaman mücadele etmedim, doğru. Zira samimiyetine hiçbir zaman inanmadım. Bırak öncesini ya da sonrasını, doğum anında pazarlığa tutuşan bir kadınla empati kuramam. Bugünkü samimiyetine de güvenemem. Hep dedim, yineleyeceğim. Onun için hiçbir zaman Mehmet'in bir önemi olmadı. Tek derdi Kerim'di ve onu bu şekilde elde edemeyeceğini anladığında pes etmişti. Ne zaman ki Nurgül belası hortladı, bu konu da yeniden hortladı ve bu bölüm yaşananların zincirleme etkisini doğurdu. 


Kerim'i elde etme inadı, Hülya'yı üzme mücadelesine dönüştü. Daha sonra bu da yetmeyince, işin içine hırs eklendi ve anneliğin safında hiçbir zaman duramayacak Filiz, kanuni haklarla Mehmet'i almayı başardı. Aslında aldığı Mehmet değil, intikamı. Ve bir şekilde bunu anlayıp, kendisiyle yüzleşecek. Evet, paranın içerisinde yüzüyor artık. Ama Mehmet'in Hülya'ya olan sevgisini de parayla satın alabilir mi? Alamayacak. Şimdi yeniden içki bataklığının içerisine çekiliyorken, anneliğin de zerresini yapamayacak. İyi yanıysa, Hülyaların eline büyük bir koz vermiş olacak...


Cem'i hiçbir zaman sevmedim. Sevilecek bir yanı da yok zaten. Hülya'nın tüm bu çocuk özleminin, Mehmet'i kendi çocuğu yerine koymuş olmasının bir sebebi o-diğer sebebi de Melek-. Şimdi aynı yolda ilerliyor ama bu sefer Filiz'in başına iş açacak. Parası suyunu çeken, her şeyini kaybeden Cem elbette boş durmayacaktı. Ben kirli plânlar içerisine girer dedim ama zengin bir sevgili bulup günü kurtarmanın mücadelesine girmeyi seçmiş görünüyor. Petrol prensesi kızımız Filiz de oltasına yakalanınca, oldu da bitti... Daha ilk bir saat içerisinde onu yeniden içkinin kollarına itti bile. İlk defa bir işe yaradı yani. Filiz'in bağımlılığı nüksettiğinde de Hülyalar devreye girecektir. O zamana kadarsa yapılabilecek hiçbir şey olmadığı görülüyor. Anlayacağınız bu mesele sevmeyi bırak, nefret ettiğimiz Cem'in elinden öper hale getirildi. 


Aslında Filiz bir çırpıda bu kadar ileri gitmezdi. Dönem dönem iyi olabiliyor ama Mahir'in annesi yerine koyduğu Emine tüm bunaklığıyla her şeyin içine etti. Bir bölüm içerisinde bambaşka bir karaktere dönüşen kadının tüm gerçekleri Filiz'e anlatması da herkesi mahvetti. Mahir yaşlı diye yaklaşımını değiştirmeyecektir ama Hülya'nın eline geçmesin. Herhalde bi şeker komasına sokmadan bırakmaz peşini. Hani şu durumda hak etmiyor da diyemem. Göreceğiz başına neler gelecek. Tabi Hülya önce kendine bir ceza vermeli. Düşünmeden hareket etmemeyi öğrenmeli!..


On iki yaşında dört ayaklı bir oğlum var. Altı yaşında resmen rezalet bir halde yaşıyorken, ona bakan zat'ın uyuşturucu bulundurmaktan hapse girmesi sonrası yanımıza geldi ve tam bir yıl sonra, onlarca yıl içeride kalacağı söylenen adam dışarı çıktı. Bizi aldı bir korku, en başında çıkarsa veririz diyorduk ama işin rengi daha sonra bambaşka olmuştu. Uyuyamaz hale geldik hatta. Az sarılıp ağlamadım ona, kopacak benden diye. Korktuğumuz da başımıza geldi, isteme eğilimi gösterdi ama şanslıydık ki sonra araya girenlerle onun için en iyisinin bizimle kalması olduğuna ikna etmeyi başardık. O korkuyu bir daha yaşamayacak olmanın verdiği huzur inanılmazdı. Bunu neden anlatıyorum; Hülya'yı çünkü çok iyi anlıyorum. İkisi bir mi demeyin, kalbinizin içerisine işledi mi bir. Hatta daha da bir... Mehmet'i geri alma sürecinde bitap, yıkılmış ve her daim üzgün bir Hülya izleyeceğiz. Keşke Filiz'i ezseydim diyecek. Keşke bir sözleşme imzalatsaydım diyecek. Keşke, en başında bu işe hiç girmeseydim diyecek; diyecek de diyecek. Ama çözüm olamayacak hiç biri. Ya Filiz insafa gelecek-ki imkansız gibi bir şey- ya da dediğim gibi Cem'in onu alkol bataklığına yeniden iteklemesini bekleyeceğiz. Hazır olun yani hüzünlere gark olmaya...


Bayram bir şeyler çevirebilecek olsa, şimdiye çevirirdi. Ondan DNA sonuçlarına müdahale etmesini de bekledim doğrusu. Her şeyi dalavereyle yapan adam birden prosedürlere bağlı kalmayı seçti. Olan da Hülya'ya oldu... Kadının mutsuzluk serüveni öylesine dramatik ki, sevinmeye fırsat bulamadan başka bir mutsuz olacak sebep kapısını çalıyor. Süheyla'nın Mehmet'le ilgili gerçeği öğrendikten sonra ona tavır koyması ama hem Bayram'ın hem de Kerim'in Hülya'ya destek çıkmasıyla özür dileyecek kıvama gelmesinin verdiği mutluluğu bile doyasıya yaşayamadı; hop sabah oldu Filiz polislerle kapıda...


Bundan sonraki bölümlerde komedi dozunun biraz daha düşürüleceğini tahmin ediyorum. Hüzünle daha çok karşı karşıya kalacağız. Kısa süre içerisinde Mehmet meselesi çözülür mü bilmem ama kısa sürse bile sancısı derin olacak. Doğuran biyolojik olarak annedir, evet. Ama sevgiyle büyüten, anneden de öte kalbinin bir parçası haline gelmiştir. Elbet Filiz de bunu anlar. Ne zaman anlar orası da muamma...

Beklenen Kral

2 yorum :