Bir umutla yola çıkarsın. Attığın her adımda, umudun da seninle birlikte gelir. Karşılaştığın zorluklara göğüs germendeki tek sebeptir. Elbette bu yolda birilerine de güvenirsin. Herkes tek başına ilerlemekten hoşlanmaz. Çok güvenmekle kalmazsın, sadakat da beslersin. Bir dediğini iki etmezsin, hatta tüm geleceğini de karartırsın ama bir bakmışsın, sırtını hançerleyenlerden biri de o çıkmış. Peki şimdi nasıl ilerlersin? Hangisi gerçek, hangisi değil, ne yanlış, ne doğru nasıl anlayacaksın? Oyun olarak başladığın tablonun, yoksa bir parçası mı olacaksın?..
11. Bölüm
Sarp'ın içerisine düştüğü durumun şuan itibariyle bir tarifi yok. Çıktığı yolda en çok güvendiği adam tarafından kandırıldığını öğrendi. Bundan sonrasına nasıl devam edeceğini belirlerken de bu hep aklının bir köşesinde duracak. Mâlum ki, tüm bu yaşananları kabullenmesinin sebebi sonunda kardeşine ulaşmaktı ve sırf bunun üzerinden kandırılmış olmak bile Sarp için başlı başına bir ihanet sebebi. Yusuf kolay kolay ikna edemeyecektir Sarp'ı. Sadakatini de eskisi gibi kazanamayacaktır. En hassas noktasından vurulmuş olmasını tamir etmesi güç yani. Ama aynı yolda ilerliyorlar neticede. Sarp'ın şimdi bir anda en büyük düşmanı olarak gördüğü Celal'in safına 'gerçekten' geçme ihtimali olduğunu sanmıyorum. Çok çok artık Yusuf'a hiçbir şey anlatmadan, danışmadan ve olanları haber vermeden kendisi bir sonuca ulaşmaya çalışır. Lâkin eninde sonunda yine ona ihtiyacı olacağı da bir gerçek. Tek başına da ancak bir yere kadar mücadele edilebilir. Celal de boş adam değil neticede, görüyoruz marifetlerini.
Peki Sarp, Necip diye kendini kandıranın Yusuf müdür olduğunu nasıl anladı?.. İki ihtimal var: Birincisi, hiç de değişmeyen ses tonundan tanımış olabilir. İlk seferinde Yusuf, Necip olduğuna Sarp'ı ikna edebilmişti ama biz saniyesinde ses tonundan o olduğunu anlamıştık. Bizim zehir akıllı Sarpımız da sonunda neden anlamış olmasın?.. İnsan bir yüz lira verir de, yoldan geçen adamı konuşturur. Hiçbir şey olmasa, paranın el değiştirmesiyle ekonomimiz canlanır. Şu sıralar ne kadar zorda olduğu mâlum... İkinci ihtimal ise Mert'in tamirhanenin kapısının altından attığı zarfı, arabayı çıkarttıktan sonra kapıyı kapatmak için geri döndüğünde Sarp görmüş ve parçaları birleştirmiş olabilir. Bu ihtimal daha olası ve vurucu. Mert bilmeden Yusuf'a bir kötülük daha yapmış oldu. Ve kardeşi olduğunu bilmediği Sarp'a bu kaçıncı iyiliği sayamadım. Aralarındaki bağ, gerçekten oldukça kuvvetli...
Alyanak'ı ele geçirmek, anlaşılan o ki kolay olmayacak. Fare gibi, kafasının girdiği delikten vücudunun geri kalanı da kolayca geçmekte. Sarp'la Mert'in elinden dahi kaçtıysa, durum tam olarak bu. Yalnız insanları manipule etmeyi iyi öğrenmiş Celal'den. Sarp'ı hemen Umut gerçeğiyle kafalamayı ve istediği sonu hazırlamayı başardı. Sarp, Umut söz konusu olduğunda anında sorgulama yetisini kaybettiği için oyuna gelmesi kolay oldu. Lâkin imdadına yine Mert yetişti ve son anda da hayatını kurtarmış oldu. Bu tamamen görünmeyen kardeşlik bağının marifeti. Mert her ne kadar ismini her duyduğunda irkiliyormuş gibi görünse de, aslında kalbinde çarpan abi hasretinden başka bir şey değil hissettiği. Ve sonuna dek, isteseler de istemeseler de birbirlerinin arkasını kollayacaklar. En azından kendilerini kollarken bulacaklar. Ne güzel bir bağ bu değil mi?..
Gerçeğin ortaya çıkmasını hâlâ çok mümkün görmüyorum. Her ne kadar Coşkun artık ortaya çıkmış, hatta Mert onu sonunda görmüş olsa da hep bir şeylerin bu gerçeğin ortaya çıkmasını engelleyeceğinden endişeliyim. Hele de daha ağzını açamadan Mert tarafından hakkın rahmetine kavuşturulursa, iki kere sorun resmen... Şahsen ben Mert'in gerçeği öğrenmesi gerektiğine inanıyorum. Coşkun ona bir şekilde bunu söylemeli ve o da, bundan sonra bu gerçeğe göre hareket etmeli.
Yani tıpkı Sarp gibi Celal'in yanında görünüp, bulduğu her fırsatta arkasından kuyusunu kazmalı. Sarp'a kardeş oldukları gerçeğini bu durumda zaten söylemez ama en azından bundan sonra onunla uğraşırken iki kere düşünür ve bir gün bu gerçeği ortaya çıkartmak arzusuyla mücadele eder. Sarp'ı abi olarak kabul etmesi, benimsemesi belki zor olacaktır ancak Füsun'a daha ilk bölümden nasıl bir sevgiyle bağlandığı da ortada. O bile, bu gerçeği öğrendiğinde tavrını tamamen değiştirmesine neden sebep olmasın? Bakalım, Coşkun'un varlığı neler kazandıracak onlara. Kazandırabilecek mi ya da...
Tabi belirtmeden de geçemeyeceğim. Biraz önce kadının sürdüğünü gördüğün araba arkanda, arada mesafe olsa da nereye gitsen peşinden geldi, nasıl insan hiç dikiz aynasına bakmaz ve kuşkulanmaz anlamadım. Hani Coşkun, "Peşine kimse takılmadı değil mi?" diye sormasa, adamın asıl niyetinin Eylem'in peşinden gelmesini istemek olduğunu sanırdım. Az dikkat...
Artık sıradan bir adam değil Sarp, Celal'in has adamı. Yani eli kolu artık eskisinden daha uzun. Bu onu güç sarhoşluğuna itmez de, Yusuf'a olan kızgınlığıyla öğrendiği her bilgiyi kendine saklamaya başladıkça bir yerden sonra ipin ucu da kaçabilir. Evet, Celal'i bitirmek amacında ve Yusuf'un son yaptığı dahil onu bu amacından saptıracak çok az şey var. Lâkin, insanoğlu. Bir bakmışız günün sonunda Sarp içerde olmaktan çok memnun; Mert desen Yusuf gibi onu bitirmek için yıllarını harcamış bir amirden öteye gidememiş...
Neden olmasın?..
Beklenen Kral
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder