İnsan kime güvenir? Arkadaşına, dostuna, sevdiği insana, varsa kardeşine ama özellikle annesine, babasına değil mi? Sonuçta onlardan olmuşsunuzdur ve ne olursa olsun size kıyamayacakları inancına tutunursunuz. Başınız dara düştüğünde, aklınıza ilk onlardan birini aramak gelir. Çünkü derdinize koşulsuz derman olacak onlardır. İçerisine düştüğünüz her zorluğu aşmanızı sağlayacak da. Bile bile ölüme terk etmesini, onu bırak ağzınıza atkısını bastırıp öldürmesini beklemezsiniz değil mi? Gerçekten bu kadar gözü dönmüş bir anne olabilir mi?..
70. Bölüm
Nevra'nın ilk bölümden beri hastalıklı bir tarafının olduğu hissediliyordu ama girişimin lideri olma fikrini benimsediğimi de söyleyemem. Benim için masum görünüşünü taktığı maskeye borçlu olan Çınar'dı lider. Hafiften karanlık taraflarının olduğu da gösterilmeye başlanmıştı. Daha sonra tamamı farklı noktalara çekildi ve Çınar'ın bir trafik kazasında öldürdüğü çocuğun acısıyla nasıl derbeder olduğunu gördük. Ona olan can borcunu da İsa'ya ödeyerek içini ferahlatmış oldu. Karşılığında sol yanına felç inmesini bile olağanlıkla karşılaması, aslında bir yerde ölmeyi de arzuladığının habercisi gibi. Yani rota farklı bir noktaya kaymaya başlamıştı-ki, çok da uzun sürmeden bu soru cevabını buldu.
Yavuz hiçbir zaman 'lider' vasfına sahip görünmüyordu zaten. Çok çok karanlık işleri organize eden kişi olabilirdi. Nitekim öyle olduğunu daha önce görmüştük. Nevra tarafından hep hor görülmesinin sebebini de ondan bağımsız bir nefrete borçlu olduğunu öğrendik. Açık konuşmak gerekirse o kısımda az biraz üzülmedim dersem yalan olur. Can havliyle aramak için aklına ilk gelen kişi, ne olursa olsun onu hayata tutundurmak için elinden geleni yapacağını düşündüğü annesinden başkası değildi. Ama annesinin onunla ilgili bambaşka plânları olduğunu öğrenmesi çok da uzun sürmedi. Öğrenmesiyle, ölmesi de bir oldu zaten...
Sadık'ın ölümünün sorumlusu olarak Yavuz'u görmekteydim. Üzüntüsünü doruklarda yaşaması, her konusu açıldığında çocuk gibi ağlamaya başlaması ister istemez bunu düşündürüyordu. Karakterin ne kadar cani olduğunu tahmin etmek hiç de güç değilken hem de. Ama orada da gayet samimiymiş meğersem. Babasının ölümüyle hiç ilgisi olmadığı gibi, o babası olduğu için ölümle kucaklaştı bir de. Nevra'daki nasıl bir kinse, ailesinin zorla evlendirdiği Sadık'a hep büyük bir nefret beslemiş. Ondan doğan Yavuz'a da bu nefreti esirgememiş. Sadık yaşamının son demlerinde Çınar'la ilgili gerçeği öğrendiğindeyse, ölümünü çağırmış. O DNA testi başlı başına bir ölüm fermanı olmuş zaten. Nevra'ya onu öldürmek için güçlü bir bahane çıkmış. El üstünde tuttuğu çok bariz olan Çınar'ın başkasından olduğunu öğrendikten sonra Sadık'ın yaşaması risk sonuçta. Güçsüz kollarıyla kendine doğrulttuğu silahı, elini çevirip de onun şakağına dayamak çok zor olmamış. Sonrası da mâlum. İşleri batırmaya başlayan Yavuz'un sonu da babasınınki gibi oldu. Sırf Sadık'tan nefret ettiği için oğlundan da nefret eden Nevra, atkısını ağzına bastırıp onu da öldürdü... -Fatih Dönmez'e emekleri için teşekkürler.-
Tam, "Keşke Poyraz o olduğunu görseydi" demişken de, Yavuz'un ölmeden önce pardesüsünden bir düğme koparttığını gördük. Nevra, "Şeytan değilim ama onun benden öğrenmesi gereken çok şey var" demişti lâkin, arkasında bu sefer büyük bir delil bıraktığının farkında değildi. Poyraz gerçeği öğrendiğinde, Nevra ile nasıl mücadele edecek gerçekten pek merak ediyorum. Nevra'nın hastane deposundaki o sinir krizini düşündükçe, pek de iyi şeyler olmayacağı rahatça kestirilebilmekte çünkü... Ayda Aksel'in mükemmel performansı içinse ne denir bilmem. O karanlık kadını hem hareketleri hem de mimikleriyle direkt hissettirdi. -Elinde fotoğrafla, Orhan Solmaz diye birini arayan ve cevap alır almaz susturuculu silahıyla soruyu sorduğu kişiyi alnının çatından vuran kadının da Nevra ile bir bağlantısı çıkacak mı ayrıca merak etmekteyim.-
Bu durumda, Ayşegül'ün ölmesi emrini ikinci kez veren de Nevra'dan başkası değildi. Yavuz'un vazgeçtiği bu fikirden, öğrendiğinde o elbette vazgeçmezdi. Hem oğluna kadınlık yapmayan gelininden hem de olası bir tehlikeden kurtulmuş olacaktı sonuçta. Plânı bu sefer tutmadı. Poyraz bizim kızı çekti, asansörden kurtardı. Son saniyede de kendini kurtardı. Az daha yine ölüme koşturuyordu. Ölse de Ayşegül yaşadığı için gözü açık gitmezdi zaten... Çatıda Ayşegül'le sahnesinden sonra Albay'ın hayâli ile konuşmaya başlayan Poyraz'ın söyledikleri oldukça düşündürücü tabi; "Bi kızla oğlan var, Birbirlerini çok seviyorlar. Sonunda biri ölüyor, diğeri akıl hastanesine yatıyor." Dizinin sonuna dair dev bir spoiler olabilir bu. Gerçekleşirse, Poyraz Karayel'in ruhuna aykırı olmaz. Çok sevdiğim bir dostumun yakın zamanda okuduğum senaryosunun sonuna çıldırmam gibi çıldırırım tabi izlerken, orası ayrı. Bakalım, Ayşegül'le Poyraz'ın masalı sonunda nasıl bitecek...
Belki de çoktan bitti. Deliren hangisiyse-yüksek ihtimal Ayşegül olacaktır- o, akıl hastanesinde Poyraz ölmemiş de dönmüş gibi düşlüyor ve biz de o düşü izliyor neden olmayalım? Göreceğiz...
Beklenen Kral
Ben Poyraz in delirecegini düşündüm nedense.. malum Poyraz bir kere oldu Ayşegül delirmedi, ama tabi dediğiniz gibi bu bir düş değilse..
YanıtlaSilFatih Dönmez :) Gerçekten keyifli bir bölümdü. Böyle hareketli bölümleri özlemişim. Yorumunuz ayrıca güzel elinize sağlık. :)
YanıtlaSilPoyraz kendince sonu söylediğinde benimde ilk aklıma gelen, Ayşegül'ün delirdiği ve şuan izlediklerimizi kurgulamış olma olasılı idi ama Ethem Bey sağolsun belki bizi şaşırtan vay be tam Poyraz Karayel'e yakışan bir final olmuş diyeceğimiz bir senaryo yazar diyorum. Hatta öyle temenni ediyorum. Hep finallerin çok önemli olduğunu düşünmüşümdür. Bir kitabın veya filmin hatırlanması finaline bağlı çünkü. Yıllar sonrada anlatacağımız bir final olsun istiyorum.
YanıtlaSilVee lüften Eda-Poyraz ikilisini sevdikçe rolleri azaldı. Şuan için tek üzüldüğüm konu bu :)
nevra poyarazın kayıp annesi olamaz mı
YanıtlaSil