Adı Efsane: İlk bakış - Beklenen Kral

29 Ocak 2017 Pazar

Adı Efsane: İlk bakış


İnsanın neyin mücadelesini verdiği gerçekten oldukça önemli. Ne için savaştığı, ne için yaşadığı, ne ile mutlu olduğu ve olmaya devam edeceği... İnsan sadece başkaları için yaşamaz elbette ama başkalarından aldığı -psikolojik dahi olsa- güçle yaşamaya da mecburdur. Bir başına nereye kadar sağlıklı kalabilir ki zihnin? Nereye kadar kendini iyi hissedebilirsin? Birine ya da birilerine tutunmadan ne kadar devam edebilirsin?.. Elbette ihtiyaç duyarsın. Sevdiklerine sahip çıkman gerektiğini de bilirsin. Onları kaybetmemek için elinden geleni yapman gerektiği de kesin. Peki, sadece istemek yeterli mi? Yoksa her şey gibi o da büyük bir mücadeleyi mi gerekli kılar?..



Tarık için tamamen öyle. Çok sevdiği iki kızı var ancak kaybettiği eşinin ardından, büyük olanla arası oldukça limoni. Küçük desen babasına tapıyor ama öyle despot bir teyzesi var ki, imkanı olsa yüzünü dahi göstermekten imtina edecek gibi. Adı Efsane, efsane bir basketbol koçunun sorunlu birkaç öğrencisini adam etme serüvenini anlatmayacak bize yani. Sevdiklerine sahip çıkma mücadelesini de gösterecek. Kimi zaman gözlerimiz dolu, kimi zaman da gülerek izleyeceğiz gibi...

Kemik kadro

Dizinin kemik kadrosu Erdal Beşikçioğlu (Tarık), Gökçe Bahadır (Bahar), Rojda Demirer (Seçil), Almila Ada (Melis), Cem Yiğit Üzümoğlu (Hakan), Baran Bölükbaşı (Fikret), Hakan Ummak (Sadık), Kaan Sevi (Ali), Burak Aybastı (Ömer), Özgü Kaya (Sibel), Deniz Atam (Dursun), Kıvanç Ertüm (Emre) ve Leyla Kırşan'dan (Zeynep) oluşmakta. D Yapım imzası taşıyan Adı Efsane'nin yönetmen koltuğunda ilk olarak Kiralık Aşk'ta bir bölüm reji deneyimini izlediğimiz Devrim Yalçın otururken, senaryo Tunus Taşçı, Nazlı Sumlu ve Hilal Yıldız'a emanet...

Baba olmak kolay değil elbette ama evlat olmak da değil


Hayatta her şey olmak zor ama baba olmak daha zor bana göre. Bunu bir evlat olarak yazıyorum. Derinlerine girmeyeceğim elbette ama oldukça zor olduğunu yaşayarak gözlemliyorum. Evlat olarak ben ve kardeşim için de ne kadar zor olduğunu biliyorum. O yüzden baba olmanın herkese uygun olmadığını düşünüyorum. Bilmem bana ne kadar katılırsınız ama bu konuda az biraz Melis gibi hissediyorum... Tarık'ın nasıl zorluklar yaşadığı, kimselere anlatamadığı dertleri olduğu ortada. Elbette bunlar birer seçim değil ama karakterin az biraz daha dirayetli olabilmesini isterdim. Melis'in kalbini kazanmak için ekstra bir mücadele vermiş olmasını da... Tabi tek başına onu suçlamak da mümkün değil, çocukları teyzelerinin elinde. Teyze desen despotun önde gideni. Adam nasıl sürekli ekstra bir çaba sarf edebilir ki? Tabi Seçil'in içinde başka bir derdi olduğu da kesin...

Dirayetten yoksun Tarık'ın ayaklanma serüveni ise oldukça ilgili çekici. Bir okulda yerle bir ettiği kariyerine yeniden başlamak için güzel bir fırsat elde etti. Ayrıca bu sayede çocuklarının velayetini de üzerine alabilecek. Elbette hiç kolay olmayacak ama bu andan sonra onun nasıl daha iyi baba olmak için mücadele ettiğini izleyeceğiz. Ayrıca hayattan doğru dürüst hiçbir beklentisi olmayan, tıpkı kendi içinden geçtiği süreci yaşayan gençlere umut aşılayacak ve Tarık koç gerçek bir efsane olacak... 

Aşksız da olmaz elbette


Şimdi tabi son noktayı da koymadım. Adamcağız aşk yaşamasın mı? Hem de böyle nefretimsi bir duygudan doğacak bir aşk? Bence o da efsane olur... Her şeyi başarabilir gibi de, Tarık'ın aşık olmayı nasıl başaracağını gerçekten çok merak ediyorum mesela. Hele de afeti devran Bahar öğretmen yani karşısındaki. İyi yanı çekip çevirir onu iyice Bahar. Olması gerektiği gibi bir adam olması için elinden geleni yapar. O noktaya gelene kadar da hallerine bol bol gülüp eğleniriz gibi...


Hani demiştim ya, Seçil'in derinlerde başka derdi var kesin diye. İşte o da, bir aşktan mütevellit. Ne kadar karşısında durmaya çalışıyorsa çalışsın, Tarık'a kaymış gönlü belli ki. Asıl hırsı da o aşka gibi. Yani çocukları arada heder etmesinin altında az biraz bencillik saklı. Bahar ile hiç anlaşamayacağı, Tarık'ı çocukları üzerinden daha çok darlayacağı ise kesin. E elde edemedikçe ne yapsın? Çıldıracak... 


Okulun geleceği parlak ama günümüz halleri az biraz sorunlu gençlerine gelirsek, ilk sahnelerinden itibaren sevimli bir grup olduğunu düşündüm doğrusu. Çizdikleri imaj da öyle pek büyütülecek cinsten değil. Bir arkadaş grubu ne kadar sorunlu olabilirse, o kadar işte. Dikkatinizi çekerim serseri demedim; o bambaşka bir boyut. Beş dakika dahi katlanamazdım izlemeye bile... Hakan, Fikret, Sadık, Ali ve Ömer'in maceralarını da her bölüm ilgiyle takip edeceğim. Pek tabi daha ilk bölümden altı harlanan Hakan-Melis aşkını da... 

Eleştiri-yorum-

Şunu söylemekten büyük bir mutluluk duyuyorum ki, izlediğim süre boyunca zinhar sıkılmadım. Zamanın nasıl geçtiğini de anlamadım. Devrim Yalçın'ın yönetmenlik performansını Kiralık Aşk'ta izlemiştik ve çok iyi iş çıkarttığı ortadaydı; burada da çok iyi bir iş çıkartmış ve bir an dahi ekrandan kopmamamızı sağlamayı çok iyi başarmış. Twit atarken dahi bir gözümle izlemeye devam etme eğilimi gösterdim diyebilirim. Kendisini tebrik ederim. Dilerim, diğer bölümlerde de böyle devam eder. Dizi hem senaryo anlamında hem de reji anlamında hiçbir zaman geriye düşmez... Ayrıca tema müzikleri de çok iyiydi. Müzikleri kimin bestelediğini bilemiyorum ama kendisinin de emeğine sağlık...


Erdal Beşikçioğlu ile ilgili çok bir şey yazmaya gerek yok sanırım? O oynasın, biz de izleyelim. Yazılan karakter tatlı olunca işin rengi daha da değişiyor. Tarık'ı oldukça sevdim. Ayrıca Koçum Benim'e, daha doğrusu Tarık Akan'a yapılan gönderme de beni oldukça mutlu etti... Gökçe Bahadır'ı en son Hatırla Gönül'de izlemiştik ve ondan tamamen bağımsız bir karakterle karşımızda. Az biraz sinirli, az biraz gergin ama çokça da ilgili ve disiplinli. Tarık'ı yola getireceğine göründüğü ilk sahneden ikna oldum. Onun performansı için konuşmak da yine yine haddime değil... Rojda Demirer'i tüm şuhluğunun yanında, oldukça despot bir karaktere hayat veriyor olarak görmek çok keyifli. Ortaya çok iyi bir iş çıkarttığı da kesin. Tabi doğrusu, ben Seçil'i pek sevmedim... Tarık'la, okulun spor salonundaki yüzleşmesinde beni kaptı Melis; daha doğrusu Almila Ada. Performansını ilk kez izliyorum ve her geçen hafta üzerine bir şey koyacağı kesin...


Tanıtımlardan gümbür gümbür geldiğini hissettiriyordu ama bu kadarını beklemiyordum doğrusu. Cem Yiğit Üzümoğlu gerçekten oldukça iyi bir performans sergiledi bölüm boyunca ve her sahnesinde bakışından konuşmasına kadar Hakan oldu. İlerleyen bölümlerde daha da devleşeceği ortada ve ülkecek yeni bir jön kazanmış olabiliriz... Baran Bölükbaşı sevimli bir aşığa hayat veriyor ve sevdiceğini mutlu etmek için çokça çekecek olan Fikret'i üzerine yakıştırmış. Allah kendisine sabır versin... Sadık ise genç kadrodan en çok güldüğüm isim oldu. Hakan Ummak'a tebrikler...

Bitirirken...

Ekran karşısından oldukça memnun ayrıldığım için, olabildiğince pozitif bir yazı yazmam kaçınılmaz oldu. Umarım her hafta aynı duygularla ekran karşısından ayrılırım ve Adı Efsane, reytinglerde de yüzü gülen bir iş olmayı başarır. Yazanından, oynayanına, çekeninden, tüm teknik ekibine kocaman tebrikler. Ve bol şans ile reytingler...

Beklenen Kral

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder