Hata yapmak insana mahsustur. Zira, hata yapmayan insan yoktur. Ama hatalarından ders çıkartmayan insan vardır. Yanlışlarını bildiği halde, düzeltmeyen insan. Nasıl düzlüğe çıkacağını bildiği halde, sadece yokuş tırmanmaya çalışan. Alttan almak yerine, daha çok diklenen. Gönül almak yerine, gönül kıran insan da vardır... Tıpkı Kerim gibi. Onca yaşanan, söylenen olayın ardından hâlâ ilk günkü gibi. Hâlâ savaş zırhlılarını kuşanmış bekliyor. Hâlâ alttan almamak için direniyor. Ve hâlâ kırıp, döküyor...
41. Bölüm
Tamam, kabul. Bu bölüm hiçbir şey yapmadı diyemem Hülya'yı kazanmak için. Ancak hiçbirinin sonunu getirmeyi de başaramadı. Yine hırsına, kibrine yenik düştü. Yaptığı her şey tuz-buz oldu, etrafa saçıldı. Bir yeri toparlamaya çalışırken diğer yerde daha büyük yıkımlara yol açtı, durdu. Yine tamam, Hülya da az değil. O da çok damarına damarına basıyor ama kadın daha yeni doğum yaptı yahu, lohusa. Ondan çok da aklı selim davranmasını beklememek lazım, yaşananlardan bağımsız olarak da. Yani Kerim yine pes etmeden, bu inadı sonlandırmak için çaba sarf etmeliydi. Sonunda da üzerine mum dikip, Hülya'ya yeni koca avına çıkmış gibi davranmamalıydı. Kerim, çokça hatalı. Ve bunun bedelini de aşk acısı çekerek ödeyecek gibi bir süre. O değil, böyle yaparak Hazer'e daha çok yaşam alanı açıyor olası aşk üçgeninde. Manyak mısın Kerim Cevher?..
Hülya'nın onu kaybetmekten artık korkmaması şaşılacak şey değil, geçtiğimiz hafta da yinelemiştim; en ufak şeyde dahi Kerim çekip gitmeye o kadar açık ki, Hülya onu zaten her seferinde kaybetmeye yaklaşıyor. Bir insan sürekli maruz kaldığı bir olaya karşı, ister istemez duyarsızlaşır mâlum. İşte bu da aynısı. Aşkından da, sevmekten de vazgeçmediği ve geçmeyeceği ortada. Hatta her dik çıkışında, Kerim arkasından gelip bir hamle yapsın diye de bekledi durdu ama Kerim bu. Her şeyi rahatlıkla bırakabilir ama inadını, kibrini bırakamıyor ne yazık ki. Bu da durumu iyice kopma noktasına getirdi. Boşanma ile ilgili ciddi bir süreç bekliyor gibi bizi. Sanırım boşanmadan, yeniden 'bir' olamayacaklar. Tabi bir ihtimal daha var...
Başına ne geldiğini tam olarak bilemiyoruz. Yandığı, öldüğü söylendi ama ortada bir ceset olmaması otomatik olarak Cem'in bir gün çıkıp geleceğinin habercisiydi. Şahsen bunu kötü bir haber olarak yorumluyorum çünkü gerçekten Cem'den oldukça sıkıldım. Ancak ne yazık ki o sıkılmamış fenalık yapmaktan ve bu süreçte işi daha da ilerletmiş gibi. Bölümün sonunda Melek'in evine girip, Hülya'nın saçını okşamaya yeltenen de oydu ve bundan sonrası herkes için oldukça zor olacak demektir bu. Yani Hülya ile Kerim'in boşanma, didişme, birbirinin başının etini yeme mücadelesini bir kenara bırakıp, sıkı sıkıya kenetlenmesi gerek bir mesele söz konusu. Görünen o ki, boşanma fikrinden onları ancak bu uzaklaştırabilir şuan. Eğer bu da olmazsa, görünen köyün kılavuza ihtiyacı olmadığı kesin...
Cem tek zararı Hülya ile Kerim'e vermek taraftarı da değil, anlaşıldığı üzere. Geçmiş defterlerinin tümünü açacağa benziyor ve gelecek bölüm fragmanında görüldüğü üzere ilk bedeli de Hüseyin ödüyor. Adi herif, kendisine yaptığının aynısını Hüseyin'e de yaptırıyor ve bundan sonrası Hüseyin için oldukça zorlu geçecek. Melek mi, Zeynep mi diye arada kalırken; şimdi ortada öylece kalakalacak. Bakalım, belki de büyük bir zarar verilmemiş olur. Belki de yanlış yorumlamışımdır, o anı. (kendi de inanmadı)
Melek'in durumu ise gittikçe garipleşiyor. Bir ara ağzını her açtığında beyin fonksiyonları daha da geriye gitmeye başladı. Hatta Zeynep konuşmayı kesmese, çocukluğuna kadar inecek gibiydi. Öylesine geri sarmaya meyletti. Ve son noktayı da Cem'i görmüş olması koyarsa şaşırmam. Yüzünün ne halde olduğunu az çok tahmin edebiliriz. Uyku sersemi Melek'in onu öyle görmesi ise devrelerini iyice yakmaktan öteye gitmeyecek. Kadıncağız onca vefa ve cefanın üzerine, akıl hastanesini boylayacak iyi mi?..
Cem meselesinin herkesin başını çokça ağrıtacağı kesin. Gümbür gümbür geldiği de, bu meselenin. Evde insanlar otururken birine bir şey oldu mu, öldü mü kaldı mı umurunda olmayan korumalarla; malikanedeki herkes de ayrıca tehlikede. Bakalım, Bayram Cevher işi nasıl sıkı tutacak şimdi. Cem'i ele geçirmeyi başarabilecek mi? Ve eğer ele geçirirse, zaten tahrip olmuş o hasarlı bölgeyi ona yedirecek mi? Merakla beklemedeyim, umarım yedirir...
Bu arada bölüm içerisinde Hulusi Kentmen'in anılması çok ince ve şahaneydi. Kaybettiğimiz değerlerimizi böyle anımsatmak müthiş fikir, umarım devamı gelir. Kendisine minnet ve saygıyla...
Ve çok tatlısın, Emine Düğme Cevher!..
Beklenen Kral
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder