İnsanın sevgisi hem kendine hem de karşısındakine zarar veriyorsa, eğer gerçekten seviyorsa uzak tutar ondan kendini. Çünkü gerçek sevgi budur. Gözünü karartıp, seni istemediği her halinden anlaşılan bir adamın karşısına geçerek aşk itirafı yapınca 'çok seviyor' olmazsın. Olmadı, boşluğundan yararlanıp dudaklarına öpücük kondurduğunda... Sibel'in ki takıntı, geçen hafta da demiştim. Ulaşamadığı o adama karşı beslediği koşulsuz haz. Elde edemediği sürece dizginleyemeyeceği, her daim daha büyük tehlikelere yol açacak bir haz hem de o. Yani Hakan'ın ne yapıp ne edip, Fikret ile konuşması şart...
9. Bölüm
Hakan'a bu bölüm genel olarak pek fazla katlanabildiğimi söyleyemem. Beş karış surat, karşısına geçen herkese atar yapan ya da hiç konuşmayan, bakışlarıyla anlattıklarında da sorun olan bir karakterdi benim için. Ben darlandım şahsen onun bu ketum halinden. Evet, derdi var. Evet, altından kalkılması zor bir durumda kaldı kardeşi için. Ve yine evet, erkekliğine yedirememesini de anlarım ancak, çözümü de bu değil... Melis'in asla karşısına geçip de ona bir şans vereceğini düşünmezdim. Çeteden biri gidip, olan biten her şeyi anlatmadan bunu yapacak biri değildi bana göre ama yanılttı. Başlangıcı laf sokarak dahi yapmış olsa, Hakan'ın parayı almasındaki nedeni sorguladı, bir şans daha tanıdı. Elinin tersiyle kalbine dolan o aşkı itmedi. Bunu çokça sevdim, takdir de ettim kendisini. Yalnız, Hakan bu fırsatı değerlendirmeyerek ne yapmaya çalıştı anlamadım. Daha çok diklenip, daha çok bağırıp, yangına benzin dökerek eline ne geçeceğini sandı bilemiyorum. Kıvanç'a borcun kalmadı, ortada gurur yapacağın bir şey de yok yani. Bir kalemde silip de atmak niye? Kız gerçeği öğrendiğinde geldi, elinden geldiğince durumu toparlamaya çalıştı yine bir sürü atar gider. Dedim ya Hakan'dan gerçekten çok darlandım izlerken...
Bu bölümün Fikret'in bölümü olduğunu düşünüyorum. Başından sonuna, onun enerjisiyle ilerledi zira dizi. O üzüldüğünde, gerildiğinde, sevinç duyduğunda bizi de beraberinde aynı duygulara sürükledi. Ve az da olsa, Sibel'e dair kafasında bir şeyler yer etti sonunda. Her ne kadar bölümün sonuna doğru tümden kuşkuları dağılmış gibi davransa da, artık küllerin alev alması daha kolay olacaktır. Düzgün bir şekilde Sibel'in yaptıkları anlatılırsa da, Hakan başta olmak üzere çetenin diğer üyeleriyle arası da açılmayacaktır. Peki, öyle olur mu? Elbette olmaz, ayıpsın... Bu konu gittiği yere kadar kanırtılacak anlaşılan o. Sibel durmayacak, Hakan Fikret'e bir şey söyleyemeyecek ve en sonunda kendisi anladığı ya da öğrendiğinde de kıyamet kopacak. Provasını bu bölüm kısa da olsa izledik ve bizi neler beklediği ortada. Sibel'in kendine çeki düzen vermesi mümkün olmadığı için, Hakan'ın başına ne dertler açacak göreceğiz...
Fragmanları izlediğimde Sadık'ın, Hakan'a tavrını çokça haksız buldum. Hakan'a güvenmemesi, onun kişiliğini sorgulaması noktasında özellikle. Çünkü ben Hakan'ın, onun bu asık suratlı halini gördüğünde bir şeyler anlayıp, kendini aklamaya çalışacağını sandım. Ne bileyim, Sadık'tan daha beter edalara bürüneceğini. Basket maçı sırasında Hakan'a yaptığı o hareketle maçı kaybetmelerine zemin hazırlaması dışında, yaptıklarına bölümü izlediğimde hak verdim. Karşında, haksız birisi haklıymış edasında dolanırsa herkes fıttırır sanıyorum. Ama sonrasında durum güzel toparlandı. Bu olayı Tarık haricinde kimsenin duymaması da ayrıca iyi fikirdi. Onun, "Kamuyum ben, kamu!" çıkışları ise bu sahnelerde enfesti. Ayrıca Hakan'ın, "Sibel beni zorla öptü" dediğinde "Acaba?!" diyişine izlerken koptum. Enfes bir karakter ve olabildiğince gergin sahneleri bu şekilde tümden yumuşatmayı başarmış. Zaten sonrasında da sahne kendiliğinden yumuşadı. Sibel'i az buçuk tanıyan herkes aslında en başında onu suçlardı lâkin Hakan'ın konuşması son kertede başarılı oldu. Sadık'ın da bildiği bu gerçekle, Sibel köşeye sıkışmış gibi görünüyor şimdi ama asla bildiğinden şaşmayacak ve gittiği yere kadar Fikret'i de kafalamaya devam edecektir dediğim gibi.
Hakan'la Melis arasındaki tek dert, Sibel değil şu durumda. En az onun kadar takıntılı Kıvanç da ayrı bela. Melis'i elde etmek için elinden geleni yapacağı, sonucu herhangi bir kötülüğe çıkacak olsa da bundan vazgeçmeyeceği ortada. Fazlaca yükseldiği sahnelerde izleme keyfini katladığı açık karakterin, bunu kabul edebilirim. Ancak, Hakan ile Melis'in zaten zorlu olan aşk yoluna taş koymak için sarf edeceği her mücadelede de kendisinden kat be kat nefret edeceğim kesin. Geçen hafta da dedim ya, tam Sibel'le tencere kapaklar. Ne olur ikisini sevgili yapsanız da bu iki büyük dertten kurtulsak? Fikret'e biz güzel bir kız bulur, ayarlarız karakterler içinden siz hiç dert etmeyin. (dert ettiler, dinlemediler, bizi üzmeye devam ettiler, yapmayın dedik ama vazgeçmediler vs.)
Takıntılı aşıklardan birisi de bildiğiniz gibi Seçil. Karakterle bu bölümde de çokça empati yaptım, yalan yok. Her ne kadar, asıl niyetinin Tarık'ı mutsuz görmek olduğunu itiraf etmiş olsa da... Lâkin insan elde edemeyeceği bir aşkın ardından, o kişiye böylesi bir kötülük yapmamalı bence. Aşk dediğin şey zehirli bir yılan gibi sokmaz kimseyi. Sokuyorsa da aşk olamayacağı açık... Kendine yeni bir dünya kurmalı. Tarık takıntısından vazgeçmeli ve başka biri olmaya çalışmalı. Ben güçlü, dik duran ve başkasının çaresizliğinden nemalanmayan, kalbindeki aşkı o çaresizlikle beslemeyen bir Seçil izlemek istiyorum. Tabi izleyemeyeceğimi de biliyorum. Bu bölüm Bahar karşısında oldukça sessiz kalmış ve onun dediklerini oldukça üzgün bir edayla izlemiş olsa da, asla Tarık'la arasını açmaktan vazgeçmeyeceği kesin. Bakalım, ne zaman pes edecek bu imkansız aşktan. Ne zaman gerçeği görecek ve onun için mutluluğun Tarık olmadan yaşamak olduğunu anlayacak...
Bahar'ın, onunla konuşmasında bu denli sert olmasını aslında sevdim. Kolay kolay kendini ezdirmeyeceğini göstermiş oldu Seçil'e. Ama daha da kamçılamış oldu aynı zamanda. Gözünü karartmasına daha da yardımcı olmuş oldu. Annesi zaten her an bu ilişkinin bir yere varamayacağından dem vururken, Seçil'in oyunlarına da ekstra ne kadar dayanacak onu da zaman gösterecek. Gelecek bölüm fragmanında görülen, ilk pes etmeyi tattığı bu konuda. Ama Tarık geri adım atmaz bence, atmamalı. Bahar'ı mutlu olabileceklerine ikna etmeli. Kızlarıyla arası bu kadar iyi, aşka da bol rüzgarlı bir havada yelken açmışken; ne olursa olsun mutluluğu elinin tersiyle itmemeli. Deli mi ki itsin? Öyle değil mi?..
Beklenen Kral
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder