Vatanım Sensin: Sabır dediğin de bir yere kadar.. - Beklenen Kral

24 Mart 2017 Cuma

Vatanım Sensin: Sabır dediğin de bir yere kadar..


İnsan bazen gerçekten hayret ediyor. Nasıl düşüneceğini, nasıl bir hâle bürüneceğini bilemiyor. Altından kalkılmaz bir girdabın içerisinde, bir o yana bir bu yana debeleniyor. Ruhu da beraberinde sürükleniyor. İnsan, en büyük karamsarlıklarında dahi kendine aydınlık yaratmayı arzulayan bir varlıkken, nasıl bu kadar kötü olabiliyor? Nasıl bu denli çirkinleşebiliyor? İyiyi oynarken, nasıl bu kadar hain olabiliyor? Ah Eşref Paşa, sana o İngiliz'i getiren kimdi? Böylesi bir adama, hiç sırt dönülür mü?..

20. Bölüm


Tevfik her zaman bildiğimiz gibi. Çok da şaşırmıyorum onun bu çiğliklerine. Benim şaşırdığım kısım, herkesin ona böylesi çok güvenmesine. İkna kabiliyeti çok yüksek birisi, evet. Zaten bu sebeple karda yürüyüp belli etmiyor izini. Ancak, yine de işinin ehli insanlar tarafından bunun bir şekilde anlaşılması gerektiğini düşünüyorum. Çünkü bu şekilde devam ettiği sürece, bir gün bu karakterin Mustafa Kemal'in yanına sokulup, onu da sırtından vurmayacağının garantisi yok. Uzunca bir süre açık vermeyecek, herkese kendi safındanmışçasına davranıp, su gibi şekil alacak belli. Lâkin, 'işi daha ne kadar ilerletebilir?'in bir sınırı yok dediğim gibi... Eşref'in tam Mustafa Kemal'in yolunu seçtiği bölümde vurulması da şaşırtmadı tabi. Karakterin üzerindeki o sis bulutları dağılmış ve kullanılırlığı kalmamıştı çünkü. Tam boynundan vurmuş göründüğü için öldüğü kesin duruyor. Ölmemiş bir vaziyette ortaya yeniden çıkarsa da, eşeğin kulağına karpuz kabuğu kaçırmak olacaktır. Her ne kadar Tevfik'in gerçek yüzünün ortaya çıkması enfes olacak olsa da... Hem gelecek bölüm fragmanında görüldüğü üzere, öldüğü garantilenmeden Azize'ye mektubu gitmez mâlum. Hakan Salınmış'ın emeklerine sağlık...




Mektup meselesi biraz sancılı. İlk bölümlerde olsa Azize'nin, Cevdet'in gerçek niyetini ve görevini bilmesini çok isterdim ancak, artık aynı düşüncelere sahip değilim. Çünkü Azize bir türlü çenesini sıkı tutmayı başaramıyor. Kime neyin söylenip, neyin söylenemeyeceğini kestiremiyor ve zaten zorlu olan mevcut durumu, daha da zora sokuyor. O mektubun orijinal mektup çıkmamasını, hemen bu öğrendiğini Tevfik'e yetiştirme ihtimaline tercih ederim. Azize bu gerçeği öğrenmeyi elbette hak ediyor. Karnındaki bebeği için gelecek hayâlleri kurabilmesi adına özellikle de. Fakat, çenesini tutamadığı müddetçe bilmemesi daha iyi. Zira Tevfik bu gerçeği kendine saklamayacağı için, sonunda ortada Cevdet diye biri kalmayacaktır. En azından sonunda mutlu olurlar. Bir anlık mutlulukla bir ömür mutsuzluğu kucaklamaktansa bu, daha iyidir...


İnsan umutlara tutunmayı sever. O umutlarla bir yere varabileceğine inanır ve azmederse, karşılığını alacağı ihtimal dahilindedir. Lâkin, ikili ilişkilerde umut pek de düzgün işleyen bir 'dişli' değil. Karşındaki sana hiçbir his beslemedikten sonra, sabah akşam umut etsen ne olur yani... Evet, Yıldız için sarf ediyorum bu sözleri. Bir umut içerisinde çünkü. Senaristlerimiz kucağına kocaman bir umut koydular yeniden. Tutunması, mücadele etmesi ve gerektiğinde savaş zırhlılarını kuşanması için... Oğlunun yazdığı mektupta, Hilal'in bir ismi eksik kalmış. Göz renginin maviliğinden dahi dem vurmuş Leon, Veronika hiç mi Yıldız'ın gözlerinin rengine bakmamış? Hiç mi, Hilal'in gözlerinin o apaçık maviliği dikkatini çekmemiş? Yıldız'da, Leon'un anlattığı o özelliklerin kaçını görmüş? Hilal'de beden bulmuş bu özellikleri nasıl hiç fark edememiş?.. Yüzlerce soru sorabilirim bu noktada. Fragmanda gördüğümde direkt, mektubu Yıldız'a yazdığını sanacak dedim ve öyle de oldu. Şimdi de sözde ikisini evlendirecek. Hem de büyük bir düğünle... Ah Veronika, sen oğlunu çok seviyorsun ama kalp dilinden zerre anlamıyorsun. Bir de acı ki renk körüsün... 


Yıldız'a böylesi bir umut verilmesi birçok yönden sakat. Sadece besleyeceği yersiz duygular, olmayacak şeyleri arzulamayı şiddetle devam ettirmesi değil mesele. Mesele, Leon'u elde edebilmek için yapabileceği şeyler. Hele de Leon tarafından bir kez daha reddedildiğinde... Hilal'i tehdit edecektir en başında. Leon'u vurduğunu Yunanlara açıklamakla. Bu yetmezse, Leon'u aynı sebepten tehdit edecektir. O da belki çaresiz, annesinin dediği büyük düğünle sırf Hilal'e bir şey olmasın diye onunla evlenecektir. İşi bu kadar dramatik boyutlara vardırdım, zira senaristlerimizden ne yazık ki bu ışığı alıyorum. Sanki bir yanlışlık yapmış, HiLeon için yazdıklarından pişman olmuşlar da, şimdi tüm bu yanlışı düzeltmeye çalışıyorlarmış gibi. Umarım yanılıyorumdur. (yanılmıyor)


Onca haftadır bekliyoruz, Leon'un da Hilal'in kalbindekileri öğrenmesini. Sonunda öğrendi, hem de gözlerine inanamayarak... Hilal'i, Leon'u vurduğu için çokça suçladım, ağır şeyler de yazdım hakkında ama onu korkusuzca tedavi etmesi, ismini söyleyecek mi endişesi taşıyor olsa da uyandığını gözleriyle görmek ve bu anı yaşamak için odanın kapısına cesurca yaklaşıp gözlerini gözlerine öylesi bir duygu yoğunluğuyla hapsetmesi fikirlerimi değiştirdi. Yürekli kız vesselam. Tam da hak ettiği o aşka sahip şimdi. Ne kadar sürede elde edebilir bilinmez lâkin, şuan önemli olan Leon'un da artık onun hislerini biliyor oluşu.


Bir de... Çok aydınlıktı postane. "Karanlıktı, görmedim" dedi, Leon da. Cevdet acaba kuşkuya düşmüş olabilir mi, Hilal'e karşı bir şeyler hissettiğine dair? O bakışı bana pek manidar geldi doğrusu. Sonuçta az buçuk tanıdı o da Leon'u ve karakterinin ne kadar da asil olduğunun farkındadır. Böylesine düzgün bir damat arzulamaz mı? Bence arzular, neden olmasın. Elbette önce şartların değişmesi lazım. Her şeyin sona ermesi ve vatanın kurtarılması da... Ali Kemal için Yıldız ile bir aşk hiçbir zaman mümkün görünmüyor -Yıldız böyle olduğu sürece olmasın da- ama en azından Hilal için mutluluk kapısı aralansın en sonunda. Kötülüğün, kibrin, hırsın ve gözü dönmüşlüğün kurbanı olmasın bu aşk. Zira sadece sınanan o aşk değil, biz izleyicilerin sabrı olur; bilinsin isterim.

Beklenen Kral

2 yorum :

  1. Ben sakin yazılarında Yıldıza çok yüklendiğini yazmıştım. Hatta seni suçlamıştım! Lâkin Yıldız karakteri dayanılmaz hale geldi! Sen bir Eski zaman kadınısın! Bir Osmanlı kadını! Hem de Azize gibi nerede ne yapması gerektiğini bilen bir kadının kızısın! Hiç mi anan bir şey öğretememiş! Hiç mi bir şey almışsın! Ve de gözlerin mi görmüyor! O kadar belli ki Leonun kalbine değil vereceği imkanlara tutulduğu! İleriki bölümlerde bu kadar aptal olmaz umarım!

    YanıtlaSil
  2. Bence bu iki karaktere ayrı bir dizi yapılsın biz de kurtulalım onlar da kurtulsun.Yeter,bıktık artık..

    YanıtlaSil