İnsanın en büyük zaaflarından birisidir, kin. Hele temeli yoksa, daha fena. Zira neden mücadele ettiğini bilmeden savaşa girdiğinde daha büyük zayiatlar verir insan. Kazanmak için attığı her adımda, kaybetmeye yaklaşır. Kazanmaya başladığını düşündüğü anda da, gerçek bir yenilgi ile kucaklaşır. Kin, böyledir. En çok o kinin sahibine zarar verir. Hele de, dediğim gibi hiçbir temeli yoksa... Hazer'in günün sonunda en büyük kaybı yaşayacağı açık. Zira, açıklar vermeye başladılar bile şimdiden. Şimdiden, sorunlar baş göstermeye başladı onlar için de. Her ne kadar şuan dara düşmüş görünen Cevherler olsa da, günün sonunda ortada Torunbaşlar diye bir şirket kalıp kalmayacağı, muamma...
50. Bölüm
Cevherlere savaş açmalarının temeli yok bildiğiniz gibi. Olur olmadık birkaç argümana sığınıp, her zaman kıskandıkları o gücü yok etmek için harekete geçtiler, baba-oğul. Bu tür büyük şirketleri zora sokmak için böyle çirkin iftiraların ne derece etkili olduğunun da göstergesi aynı zamanda. Tabi Cevherlerin asıl sorun yaşamasının sebebi, tüm işlerini kredi ile döndürmelerinden. Bundan sebep, sonun yaklaşması daha da hızlı oldu. Sorunu gidermek için hareket mekanizması kalmadı. Ellerindeki varlıkları satmaya çıksalar bile hemen vede zarar etmeden düzlüğe çıkmaları yine çok zor. Ondan sebep, nasıl bir çıkış yolu izleyeceklerini pek merak ediyorum. Bu noktada eldeki delillerin artması ve gerçeğe giderek yaklaşmaları iyiye işaret. Eğer, İpek elindeki delili iyilik yapacağı tutup da Mahir'e verirse işin rengi tümden değişir işte...
Yalan yok, İpek'i en başından beri pek de sevebildiğimi söyleyemem. Karakterin diziye o fütursuz girişinden sanırım bu sevgisizlik. Daha ılımlı ve orta yolu bulmuş bir halde izlesek, fikrim başka olabilirdi. Tabi o da Mahir'le düştüğü aşkın içerisinde değişmeye başladı. Hazer'e takıntılı halinden soyutlandı en başında ve eski kocasından nefret eden kadın, yeniden vücut buldu içerisinde. Elbette ucu kendine dokunacağı için ses çıkartmama eğilimi de gösterebilir ama görünen o ki, Torunbaşlar'ın sonunu hazırlayacak iki şeyden birisi o video olacak. Belki telefonunda bir şeylere bakıyorken Mahir fark eder, belki de İpek'e Hazer'in çirkin tavrı tak eder ya da dediğim gibi iyilik yapacağı tutar; nasıl olur, nasıl gelişir durum bilinmez. Ancak, çok da gecikmeden kullanılsa hiç fena olmayacak. Mâlum, holding gidiyor elden...
Diğer cephede ise Hülya ve Mahir var. Çözmek için girişip de, başarısız oldukları hiçbir konu hatırlamıyorum. Tökezleseler bile, sonuca ulaşıyorlar her defasında. Şimdi de öyle olacağı açık. Torunbaşlar'ı köşeye sıkıştıracak o iki şeyden biri de onların dedektiflikleri yani. 'Osmangiller'e ulaştılar bile daha köye ayak basar basmaz ve şimdi Mahir'le dört bir koldan bu meselesinin altını kazarlar da kazarlar. Hatta sonunda pes edip, Osman dahi itiraf edebilir her şeyi. Ben bu çılgın ikiliden açıkçası her şeyi ama her şeyi beklerim. Bu arada kılıkları enfesti. Burcu Biricik'e siyah saçın da ne kadar yakıştığını görmüş olduk. Ayrıca arada kocasının instagram hesabını da duyurarak, vefakâr bir eş olduğunu da kanıtladı... Hazer'in karşısına geçip, onu bitireceğini söylerken hiç ciddiye alınmadı ama o sonu görmeyi pek arzuluyorum. Hazer'in bozarmış ifadesini de tabi. Torunbaşlar kime bulaştığınızdan haberiniz yok, haberiniz!..
Bu süreçte en büyük yıkımlardan birisini yaşayan, şüphesiz ki Bayram Cevher. Karakterin sırtındaki en büyük yük, bu holding meselesi dahi değildi. Süheyla'nın üç ay ömrü kaldı korkusu ile yaşadığı bunalım, hissedildiği üzere daha ağır basıyordu. Pek tabi Hülya'nın bu yalanı da sonunda ortaya çıkacaktı. Bu sefer de Hüseyin açık etti oyununu. Güzel de etti şimdi, hakkını yiyemem. Zeynep'in sonradan duyduğu bu plânın arkasında duruşu ise ayrıca değerli. Bayram Cevher'in kızmak için gittiği Hülya tarafından ikna edilmesi de elbette uzun sürmedi. Mâlum, kendisiyle baş edebilmek imkansız. Her konuyu lehine çevirme profesyonelliği var ve yine başarılı oldu. Dolma ile girdi, "Eğer üç aylık ömrü kaldığını söylemesem sen ona böyle davranmazdın ve o da anlardı ortada bir şeyler döndüğünü" ile çıktı ve yine kendini kurtarmayı başardı. Tabi tüm bunlar olurken, ev hanımlığından yine sınıfta kaldı. Ah Hülya, lütfen bir aşçı falan bul. Yaptığın ziyanlığa mı üzülelim, yoksa onca çabana rağmen bir türlü yemek yapmayı becerememene mi bilmem. Hem şimdi Bahar da geliyor, çocuklarınla ilgilen sadece sen...
Hüseyin ile arasındaki evlilik bitip, Hülya da Kerim'le barışınca haliyle atıla çıktı Melek karakteri. Aslında böyle olmasını istemezdim ama gidişat bunu gerektirdi. Akli dengesindeki bozulmanın birden ve tamamen düzelmesi sonrası bir kırılma yaşanacağı da belliydi. Tabi ben bu kırılmanın uzaklara gitme kararı doğuracağını düşünmemiştim. Karaktere tamamen veda edeceğimizi de... Bahar'ın Kerim'e, "Baba" demeye başlaması, evden gitmek istememesi vs. hep birer işaretti. İnsan geriye dönüp bakınca, daha net görüyor elbette her şeyi. Şimdi Bahar öz annesinin yanında, kendine baba seçtiği Kerim'in şefkatiyle büyüyecek ve mükemmel bir çocuk olacağından yana zerre şüphem yok. Şuan bile mükemmel bir çocuk olduğunu düşünürsek hem de. Ecem Özkaya'ya ise emekleri için sonsuz teşekkürler. Onunla gelecek bölüm yazısında vedalaşmak daha doğru olacak sanırım. Melek'e dair yazacağım bir şeyler de olacak elbette o zaman...
Güzel bir bölüm izledik, her zamanki gibi. Karakterlerimizin başında büyük bir bela var ama komedi dozundan da zerre feda etmeden, o dramı işlemek çok yerinde. İzlerken ne kadar darlanırsak, o kadar eğleneceğimizi de biliyoruz zira... Bir de dizi yeniden salı gününe taşındı biliyorsunuz. En başında hiç gitmemesi lazımdı ya, hatanın neresinden dönersen kârdır demişler neticede. Umarım bir daha kanal böyle acı 'sürprizler' yapmaz da, ağzımızın tadını vede keyfimizi bozmaz. Ve tabi, seyirci de iki haftada hemen kendini başka bir yapıma adamadı sanıyorum. Salı günü aldığı reytingleri koruması temennisiyle, yeni/eski gününde bol şanslar Hayat Şarkısı...
Beklenen Kral
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder