Anlamıyorum... Bazen gerçekten, işin içinden çıkamıyorum. Ne yazsam eksik kalacakmış gibi geliyor. Nasıl vurgulasam tam olarak ifade edemeyecekmişim gibi hissediyorum. Hiçbir şey yazmasam diyorum, o zaman da haksızlık olacak hissine kapılıyorum. Kime mi? Hakkı yenen tüm karakterlere. Kime mi? Aşkı uğruna çekmediği eziyet kalmadığı halde bir türlü göze giremeyen Leon'a. Kime mi? En ateşli vatanseverken, birden en arka plâna atıldığına şahit olduğum Hilal'e, Kime mi? Vatanı için yapmadığı fedakârlık kalmadığı halde, hâlâ fedakârlık yapması beklenen, istenen Cevdet'e... Nasıl bir çıkmaz ki bu, her geçen hafta daha da sıradanlaşabiliyor her şey? Nasıl bir dram yaratma sevdası ki, vatan mücadelesi tamamen gölgeye yerleşti; hiç olmayacakların eline oyuncak edildi böyle?..
23. Bölüm
Leon dizi tarihinde gördüğüm en talihsiz karakterlerden birisi şüphesiz. Zira, ne yaparsa yapsın kimseye yaranamıyor. Kimseye tesir edemiyor söyledikleri, kimse dinlemiyor sözlerini. Dinlese de umursayan yok, herkes yine bildiğini okuyor; kafasında kurduğuna inanmaya devam ediyor... Böyle bir hayatı kim ister? Nereye kadar tahammül edebilir, bu hiç bitmeyen karşıt görüşlere? Ne zaman pes eder, ikna etmeye çalışmaktan?.. Adam ne sevdiğine inandırabiliyor, ne bilerek ve isteyerek üzdüğüne ne de 'gerçekten' iyi birisi olduğuna... Ne yana dönse, biri elini yanağına indiriyor. Kime kendini anlatmaya çalışsa, karşısında koca bir duvar beliriyor. Dönüyor, dolaşıyor, aynı noktaya sürükleniyor. Vazgeçmiyor evet, direniyor da. Ancak, bir karakter bunca yanlış anlamaya, doğru anlaşılsa dahi yanlış varsayılmaya ne kadar süre daha boyun eğebilir?..
Yerinde olsam, "Eh, yeter be!" der; çeker giderdim şimdiye kırk kere. O, iyi ki ben değil ama artık gerçekten yazık. Hilal bari sorgulamasın artık onu. Hilal artık aşkından da, sevgisinden de şüphe etmesin. Onunla karşı karşıya geldiği her seferinde haşlamak için bahane aramasın. Onunla yan yana olduğu bu anların tadını çıkardığını görelim bir kere de. Bir kere de, yüzüne sadece gülerek ve umutla baksın. Her seferinde asık bir surat, nefret eder bir üslupla yaklaşmasın. Aşkı için yapmadığı şey kalmayan bu çocuğun kıymetini bari o bilsin... Leon'un, askeri kimliğinin de eskisi gibi yeniden kazandırılması taraftarıyım. Olanı biteni sorguladığı, Türklere yapılanın haksızlık olduğuna ikna olduğu ve savaş suçlarına karşı mücadele ettiği o zamanların... Eskiden Hilal'i de düşünür, görevini de yapardı. Şimdi ya Hilal'i düşünüyor ya da birileri tarafından azarlanıp, hor görülüyor. İyi yanı, en azından artık sesi daha gür çıkıyor. Ailesine karşı her daim alttan alan, ne denirse kabul eden o çocuk; şimdi gerekirse elini masaya vurmayı da biliyor. Lâkin yeterli değil, böyle bir özellik kazandırıldı diye her daim hor görülmesi de hak değil. Daha fazla yemeyin hakkını rica edeceğim...
İlk bölümden beri, bir dirhem yolundan sapmayan bir vatansever var karşımızda. Gerekirse ölüme gözü kapalı gidecek, kimseyi satmayacak, düşmana fırsat vermeyecek bir karakter... Hilal'i biz böyle tanıdık ve dediğim gibi bu zamana kadar da bu kimliğinden hiç şaşmadı. Ama şaşırtılmaya çalışıldığını görüyorum son haftalarda. Vatan mücadelesinde bir çırpıda geri plâna atıldığını da... Evet, biz Leon'un öldüğünü ilan etmesi ardından Halit İkbal'e bürünüp yazılar yazmasının doğru olmadığını ve onu dinlemesi gerektiğini söyledik ama matbaadaki arkadaşlarıyla arasına kara kedi girsin demedik. Onlarla tek bir sahnesi olmasın da demedik. Birlikte eskisi gibi Yunan'a karşı plânlar yapacakları ve ne olursa olsun gülüp eğlendikleri o atmosferden mahrum edin hele hiç demedik. Neden böyle oldu peki?.. Ali Kemal, kafası karışık, meyhaneden çıkmayan ya da ona buna dalaşan bir karakterken birden vatansever yapıldığı için elbette. Olmasın demiyorum, yanlış anlaşılmasın. Çok da yakıştı ona bu hâl. Ve çok daha oturaklı bir karaktere dönüştü. Lâkin bu uğurda, Hilal'i geri plana atmadan da pek tabi ilerlenebilirdi. Ali Kemal'le, Hilal'in sırt sırta verip mücadele ettiği sahneleri izleyebilirdik. Leon'u vurduktan sonraki süreçte, bu noktada ağzımıza bir parmak bal çalındı; çok etkilendik. Ancak, ondan sonra tamamen durum değişti. Leon ölümle pençeleşirken, Hilal hastane ve ev arasında sıkıştı kaldı. Halit İkbal olup sesini çıkarttığında dahi, asıl derdi Leon'a laf sokmaktı. Vatanseverliği o an ikinci plana atması sağlandı. Olmayacak şekilde, o da harcandı. Harcanmaya da devam ediyor. Leon'a haksızlık etmeye de. Ben eski Hilal'i geri istiyorum. Leon'a karşı da madem tavrı hiç değişmiyor, en azından bu halinin bir anlamı olsun. Söndürmeyin o gözlerindeki güçlü vatansever ateşi...
Su gibi girdiği kabın şeklini alıyor, ilk bölümden beri. Derdi ne aşk, ne sevgi ne de Leon aslında. Tek derdi, zevk ve sefa düşkünü ahvalini ödüllendirmekten ibaret. Mutlu, zengin ve soylu yaşamak. Onun, Leon'u sevdiğine kimse ikna edemez beni. Kimse, tüm bu gözü karalığının Leon'a aşkı yüzünden olduğunu da söyleyemez. Zira onun tek derdi, konağın bir parçası olmak. Konakta yaşamak. Konakta uyanmak, geceleri yıldızları konağın pencerelerinden izlemek. Bilmiyor mu sanki, kendisiyle evlenmek istemediğini defalarca zikreden Leon'un evlense yüzüne dahi bakmayacağını? Koynuna sokmayacağını?.. Arzusunu gerçekleştiremedi. Leon ile nişanlanamadı değil, konağın bir parçası olmadı. Ve en önemlisi de, herkesin önünde rencide edildi. Peki, o bile bile lades değildi de neydi? Leon'un kendisini istemediğini adı gibi biliyorken, gık demeden nişanlanabileceğini mi düşündü gerçekten? Sırf, ailesini geri çeviremez diye teslim olacağına mı inandı? Yıldız ne olacağını sanıyordu, biri bana anlatabilir mi? Leon'un karşısına geçip, kırılan gururundan, onurundan bahsederken bu hale kendini bilerek düşürdüğünün bilincine sahip değil miydi harbi? Yok artık!..
Peki Leon'u gerçekten seviyorduysa ve asıl derdi konak değildiyse, neden Ali Kemal'i tüm bu halinin sorumlusu ilan etti? Yoksa aslında Ali Kemal'e mi aşık? Değil mi ya da? Aşıksa, neden Leon'un peşinden gitti? Sırf Ali Kemal'i üzmek için mi yani? O, "gitme..." demediği için mi? Hadi oradan!.. Nabza göre şerbet bir karakter yazılır, yazılır da izleyici bu kadar saftirik yerine konmaz. Sadece biz değil, Ali Kemal de açıkça saftirik yerine konmakta. Ve çocuk resmen bu sözlerinden sonra suçlandı. Bu haksızlık değil de nedir?.. Yıldız nasıl birden vatansever oldu peki? Nasıl gerçekleşti bu olay? Yunanların safındayken, şimdi birden nasıl Yunanları öldürmek için stoklanmış silahların saklanmasına yardım etti?.. Yani tek derdi konağa gelin gidebilmekti, ne bir ilkesi ne de duruşu var. Bir dünya görüşü bile yok. Rüzgar ne taraftan eserse o tarafa sürükleniyor. Bir gün vatansever oluyor, ertesi gün iflah olmaz bir Yunan sevdalısı. Kuzum, bu karakter bizim görmediğimiz zamanlarda kafayı mı çekiyor? Var mı bu halinin mantıklı bir açıklaması?.. Siz yazdığınız karaktere, hiç mi kıymet vermiyorsunuz anlamıyorum. Çünkü Yıldız'a da yazık. Bu kadar pespaye bir karakter olmayı hak etmiyor. Bu kadar kendini bilmez, ne yaptığı anlaşılmaz, kendinden başkasına kıymet vermez bir karakter olmak ona yakışmıyor. O Cevdet ve Azize'nin kızı hatırlatırım. O nasıl bir DNA karışımıydı ki ortaya bu çıktı? Hadi bu çıktı da, sonradan Hilal nasıl böyle çıktı?..
Çekmediği çile ızdırap kalmadı, çekmeye devam ediyor. Kaybetmediği kimse kalmadı, vatanı uğruna vazgeç dendiğinde vazgeçmediği hiçbir şey de olmadı. Kızının çaresiz ölümüne dahi tanıklık etmek zorunda kalacaktı. Ama bunu bilir, bunu söylerim; Azize ile Tevfik'in evlendirilmesi olmayacak, daha doğrusu olmaması gerek bir adımdı. Siz bu karaktere hiçbir dayanak noktası vermiyorsunuz, hiçbir tutunacağı dalı yok, daima yıkılıyor ve örseleniyor; tıpkı Leon gibi. Ondan nasıl, hâlâ vatanını kurtarma azmi göstermesini bekliyorsunuz? Bunca şeyi yaptığınız Cevdet'e, gerçekten haksızlık ettiğinizi düşünmüyor musunuz? Adam resmen, "Canımı al Allahım" diye yalvardı yahu, siz bu adamdan daha ne istiyorsunuz? -Halit Ergenç için tek bir övgü cümlesi yazmayacağım, yazamayacağım daha doğrusu. Zira hiçbir övgü cümlesi, bu bölüm izlediğimiz o karanlık atmosfere hapsedilip içine edilen isyan sahnesini karşılamaz. Sadece önünde saygıyla eğildiğimi belirtmek isterim.- Soruyu daha geniş sorayım; siz Leon, Hilal ve Cevdet'ten ne istiyorsunuz? Daha ne yapsınlar? Daha nasıl kendilerini kanıtlasınlar, daha nasıl vatansever olduğunu göstersinler söyler misiniz? Leon o silahları gördü, söylese vatanına ihanet edecek; söylemese Hilal'i gözlerinin önünde öldürecekler. Birkaç sahne önce her bir aile ferdinden yediği azardan sonra, sandıklarda silah olduğunu söylese kaçınız kızabilir? Ben söyleyeyim, eğer kıymeti hiçbir zaman bilinmeyecekse bu adamın; söylesin silah olduğunu sandıklarda. Daha sonra da ardına bakmadan dönsün yurduna. Aşk uğruna, çekilir mi yahu bunca ızdırap?
Beklenen Kral
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder