Aşk dediğin, çok bilinmeyenli bir denklem. Çözmeye çalışsan, uzun vakitlerini alır. Umursamasan, gün gelir ağırlığının altında kalırsın... Aşk, olması en kolay ama sürdürmesi en zor duygulardandır. Bir bakışta da aşık olursun ama sadece o bakışla aşkı taşıyamazsın. Geri kalanı, bir mücadele hali. Üstesinden gelirsen ne âlâ. Gelemezsen de, bir süre sonra ister istemez; aşk bitti, yapı paydos... Bu kadar acımasız olmamak lazım elbette. Bazen şartlar da bunu gerektirebiliyor. Bazen, o aşktan kaçmak insana iyi geliyor. Olmadı, öyle sanılıyor... Bahar ile Tarık'ın ilk bölümden beri bangır bangır gelen aşkları, ciddi bir duraklama dönemine girdi. Araya hep bir sorun girdi ama en çok, kızlar mevzusu tökezletti. Üzerine Seçil'in değişimi ve bunun getirdikleri derken, şimdi ayrı diyarlara dağılma vakti geldi gibi...
18. Bölüm
Bahar dik başlı, otoriter, her daim dediğim dedik bir karakter olarak girdi hayatımıza. Bir yerden sonra katlanması imkansız oldu ve ardından da yumuşatıldı. Bu yumuşatma, Tarık'la aşkının kapısını da araladı. Çok iyi bir ikili olabilirlerdi. Çok sağlam bir çift olarak izleyebilirdik, ikisini. Ama arada hem Seçil faktörü hem de kızlar mevzusu vardı. Bahar, değişmişti ama başkaları için kendini feda etme huyu bakiydi. Seçil'i dert etmezdi de, Melis ile Zeynep dert edilmeyecek gibi değildi... O sebeple bir duraklama dönemine girdiler lâkin ben, kısa süreli olacağından emindim. Zira henüz Tarık ve Bahar'ın uzaklara gideceğini bilmiyorduk hiç birimiz. O kopuş, daha da bir bütün olamadılar. Ardından Seçil'in karakterindeki iyileşme, Tarık'la sıkı fıkı olması ve Bahar'ın gördüklerini yanlış yorumlaması, onu Hatay yolcusu yapıyor şimdi. Hikâyesi böyle bitecek anlaşılan dizide. Tarık'a olan aşkını, görev aşkıyla bastıracak. Gerisi ise paralel evrende yaşanacak...
Seçil'in değiştirilmesinden, görece şahane bir karaktere dönüştürülmesinden ne kadar mutluyum anlatamam. Sanırım onu hep böyle görmeyi arzuluyor muşum, onu hissettim bu bölüm. Belki o zaman Tarık'la arasındaki olası bir aşka da, vicdanen yeşil ışık yakmam daha kolay olurdu. Tabi iş işten geçti, Seçil değişti ama Tarık yine aynı Tarık ve Seçil'in aşk itirafı da muhtemelen onun gidişini hazırlayan ilk etken olacak. Bu tek başına yeterli olmaz gibi geliyor bana açıkçası. Bundan sonraki süreci de gelecek bölüm itibariyle izleriz zaten. Bakalım, onu nereye ne şekilde göndereceğiz. Şahsen 'tatmin edici' bulmam mümkün değil bu sebeple gitmesini. Ama karakterlerimizin yüreğinde daha derin bir yara açmamak için böylesi bir hamle de gerekli gibi sanki. Yaratılacak korkunç herhangi bir senaryo, dizinin 'gençlik dizisi' olarak devam etmesini zorlaştırır. Ne izlemekten zevk alırız ne de izlediğimizden bir şey anlarız çünkü... Aslında internette Seçil, daha doğrusu Rojda Demirer için de ayrılık iddiası var ama ben gerçekleşmeyecektir diye düşünüyorum. Tarık-Bahar tamam da, Seçil'in gitmesi durumunda Melis'le Zeynep'e ne olacak? Melis henüz reşit değil, yetiştirme yurdu muhabbeti falan da gerçekten hiç çekilmez. Umarım en azından bu söylenti gerçek çıkmaz...
Dostunun sevdiği kadının, sana bir şeyler beslemesinin tarifi olamaz. O nasıl korkunç bir duygudur, tahmin dahi edemem doğrusu. Bu duyguyu tadan ve en ağırından ızdırabını çeken olarak Hakan'ın ise dertleri bitmiyor mâlum. Kıvanç'ın tehdidine boyun eğmeyerek, Fikret'e gerçekleri kendisinin anlatması on numara hareketti. Pek tabi Fiko'nun da, "Olsun kardeşim, helâl olsun!" demeyeceği belliydi ama onca yıllık dostluğu bitirmeyi de düşünmeyebilirdi. Sibel'in onu terk ettiği süreçte, Hakan'ın bu gerçeği söylemesinin hiçbir yolu yoktu. Sadece terk etmesi üzerine intihar etmeye meyleden birinin, üzerine en yakın dostuyla öpüştüğünü öğrenmesi muhtemelen zerrece düşünmeden harakiri yapmasına falan vesile olurdu. Bunu aslında kendisi de biliyor ama Tarık'ın yüzüne vurması daha iyi oldu. Hakan, belki Sibel'e ondan ayrılması için baskı yapmadan önce söyleyebilirdi bu gerçeği. Ama o süreçte de Sadık'ın öğrenmesi, Fikret'in öğrenmesi durumunda vereceği tepkiyi düşünerek neden gözünü korkutmuş olmasın ki? Bu meselenin çok da uzaması taraftarı değilim yani. Kısalır mı, onu da bilemedim şimdi...
Şükür ki, Hakan'la Melis aşkı üzerinde kara bulutlar dolanmıyor gibi artık. Tarık'ın hâlâ bu aşka izin verdiğini söylemek mümkün değil ama ilk başlardaki gibi karşı çıkıyormuş hali de yok doğrusu. İyi yere varacak bir aşkın önünde durmak da yersiz olur zaten. Hakan düzgün bir adam, geleceği de parlak. Başkalarının oyununa çabuk gelme ve tehditlere boyun eğme eşiğinin düşük olması ilk bakışta bir sorun gibi ama o da zamanla aşılır zaten. Kıvanç'ın tehdidi karşısındaki hamlesi de bu noktada umut verici. Özellikle Tarık'ın gidişi ardından Melis'e en büyük desteği verecek kişi şüphesiz ki Hakan olacak. En büyük görev ona düşüyor yani ve üstesinden geleceğinden eminim. Yalnız kendi gelecekleri noktasında, okula gelecek yeni koçun önemi büyük. Kim olur, nasıl biri olur bilemiyorum ama en az Tarık kadar efsane olur umarım... Bir de "Kara bulutlar dolanmıyor gibi" dedim ya hani, kurşunlar dolanıyor şimdi de hepsinin tepesinde. Kıvanç'ın babasını ellerindeki fotolarla tehdit ederek savuşturabilecekler mi pek merak ettim doğrusu. Yoksa gecenin sonu, hastane...
Fikret için yeni bir aşık şart. Çiler meselesi hiç de hayata geçecek gibi durmuyor şimdilik ama zaman ne gösterir o da bilinmez. Lâkin bilinen bir şey var ki, o da artık Sibel'le bir ilişkinin onun için mümkün olmadığı. Zira öğrendiği son gerçeğin üzerine, kalan külleri de süpürdü gibi yüreğinden Fikret. Bundan sonrası da senaristlerimizin takdiri... Zaten babasıyla yaşadığı son gerilimin üzerine Sibel'in atak bir manevrada bulunup onu savunması, aşk tohumlarını yeşertti Kıvanç'ın yüreğinde. Belki biraz daha ayak direr kalbine ama ikilinin bu saatten sonra gideceği yol belli. Aynından Fikret'e de şart yani. Bu kadar çok istek varken, Çiler neden olmasın? Mesela, babasının gidişi ardından kendini daha iyi hissetmek için Melis kalkıp bizim tayfanın okuluna neden gelmesin? Mesela, onun peşinden de Çiler neden gelmesin? Mesela... Artık ben daha ne yazayım? İşin özü, Fikret'e aşk şart, sevgili senaristlerim...
Bir diğer aşk da, Ali ile Mercan cephesinde. Onlar da birbirlerine deliler gibi yanık. Ali'nin uzunca bir süre açılma sancılarını izledik ama sonuç olarak değdi. Tabi #AlMer'in de utangaçlıkları evlere şenlik. Aslında hâlâ tam olarak sevgili bile diyemeyiz onlara. Öyle birbirlerini süzmeleri falan yeterli değil, el ele tutuştuklarını da görelim. Bakın, Ramazan tarifesinde öpücük beklemiyorum gördüğünüz gibi. Zaten bekliyor olsam, bu bölüm o noktada da bir hayâl kırıklığına uğrayacaktım. Acı olan ve kabullenmemiz gereken büyük bir gerçek var ortada zira arkadaşlar. Tunus Taşçı, öpücüğe karşı. Yandık ki, ne yandık!..
Beklenen Kral
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder