Bazen bir adım atmadan on kere düşünmek gerekiyor gerçekten. Zira, sonradan pişman olacağın bir bataklığın içerisine dalıveriyorsun ve hiçbir yardım da seni kurtaramaz oluyor. Günlük, geçici zaferlerle ya da insanları olmayan şeylerle karalamakla bir yere varılamayacağını anlamak için de illa ki başına benzer bir felaketin gelmesi gerekmiyor... Kazanmak ya da kaybetmek değil mesele. Mesele, insan kalabilmekte... Cevher ailesi düştükleri karanlıktan sonunda aydınlığa çıkmayı başardılar. Doğru adımlarla, başarılı yaklaşımlarla sonuca ulaştılar. Pes etmeyen, her daim ailesinin arkasında olan Hülya sayesinde sırtlarının kolay kolay yere gelmeyeceği de çok açık...
53. Bölüm
Ama şahsen ben Hülya'nın hakkının verildiğini ya da karakterlerimizin ona minnet duyuyormuş gibi davrandığına tanık olmadım bu bölüm. Tüm bu meselenin çözülmesini sağlayan Hülya iken, herkesin gözünde kahraman Hüseyin'den başkası değildi. Eski Hülya olsa bu duruma çok bozulur ve şüphesiz içerlerdi de. Şükür ki, şimdiki Hülya'nın öyle dertleri yok. Ailesi huzurlu, mutlu olsun bununla yetinmeyi biliyor. Tabi bu, neden böyle olduğunu deşmemek için bir sebep teşkil etmiyor... Köye Mahir'le kılık değiştirip giden ve o adamın bir dolaplar çevirdiğinden ilk kuşkulanan Hülya'ydı. Daha sonra Hüseyinleri duruma uyandıran da. Bir sonraki gitmelerinde az daha Bayram Cevher'in üzerine kalacak cinayetlerin gerçek yüzünü ortaya çıkartan da Hülya'ydı. İpek'in, Hazer kaydını verdiği kişi de... Kısacası, Cevherlerin eski gücüne kavuşmasını sağlayan oydu ama parsel parsel ilgiyi Hüseyin üzerine çekti ve bir de bu sırada Hülya'nın Cevherliğini sorgulamayı da ihmal etmedi. N'oluyoruz yahu?..
Şahsen, Hüseyin'in gidip de Hazer'i tehdit etmesinde hiçbir sakınca görmedim. Hâlâ da görmüyorum. Kısa vadede çözüm buydu. Holding de ancak böyle hemen toparlanabilirdi. İpek'e verilen sözün tutulamamasını da bu sebeple büyük bir olay olarak görmüyorum. Elbette, ortada bir söz varsa yerine getirmek önemlidir ama bir kriz anında, diğer ihtimallerin de düşünülmesi gerekir. Nitekim, kaydın daha sonra Torunbaşlar'ın aleyhinde kullanılması da pek mümkündü... Hüseyin'e buraya kadar hak veriyorum. Yalnız Hülya karşısına geçtiğinde takındığı tavırdan ve sanki tüm bunları yapan oymuş ve aileyi o kurtarmış gibi şişinmesinden hoşlanmadım. Üzerine Hülya'nın Cevherliğini sorgulaması da artı oldu. Yahu kadın onca tehlikeye kimin için atıldı? Kimin için gitti de onca şeyi yaptı? Gerçek bir Cevher olmasa umursar mıydı?.. Eline geçirdiği sert bir cismi Hüseyin'in başına geçirse Hülya, zinhar kızmazdım bu sahnede. Tabi hangi birinin kafasına geçirsin. Sadece o değil ki, kimse bir kere bile "Allah razı olsun" bile demedi. Onun yerine ben dert sahibi oldum yemin ederim...
'Kimse'lerden biri de Kerim. Yahu sen bari şu kadına yaptıkları için teşekkür etseydin be Kerim. Sen bari, "Sağol, tüm meseleler senin sayende halloldu. Yoksa şimdi tamamen batmıştık" deseydi... O bunları demedi, ekstra bir de böyle hareket etmeye devam ederse çocuklarını ve kendisini kaybedebileceğiyle tehdit etti. Fragmanda gördüğümde öncesinde en azından bir teşekkür geçmiştir dedim ama yok, direkt tehdit. Garipti, anlayamadım kesinlikle... Tabi o kendisi istediğini diyebilir ama sevdiceğini kimselerin azarlamasına tahammülü de yok. Hemen kanatları altına alıyor. Ne yapsa kimseye yaranamayan insan evladı olarak, en azından Kerim'in kendisi dışındaki(!) konularda Hülya'ya sahip çıktığını görmek güzeldi. Umarım bir kez daha onu bu şekilde tehdit ettiğini görmeyiz. Zira hiç hoşlanmadım. Hele de, onca yaptığından sonra... Evet, Hülya Cevher ailesinin başına çok işler açtı. Çok fazla derde girmelerine sebep oldu. Hatta Mehmet meselesi bile başlı başına bir fiyaskoydu. Ama bir yaptıysa, mükafatını da on misliyle geri ödedi. Kimseye de vicdan borcu yok. Ona karşı biriken borçlarsa, bir bilinmezliğin içerisinde gizli...
Süheyla meselesine bu kadar naif yaklaşmayacağım tabi. Hülya'nın daha önce bu konuda zaten mimliyken, bu kadar kanırtmasına gerek yoktu. O kayıttan bahsetseydi de Süheyla kalkıp gelirdi Bayram Cevher'i görmeye. Dramın çıtasını ne kadar yüksek tutarsan, karşılaşılan manzara bekleneni vermediğinde aldığın karşılık da o kadar büyük olur. Nitekim, Süheyla'nın ona çıkışmasını haksız vede yersiz görmüyorum. Elbette hepsini iyi niyetle yaptığını düşünerek, biraz daha ılımlı olamaz mıydı? Olabilirdi. Ama Süheyla bu. Düşünmeden, ölçmeden, tartmadan hareket etmek fıtratında var. Pek tabi sonrasında büyük pişmanlıklar duymak da...
Bayram Cevher'le boşanma fikrinde oldukça ısrarlı. Dizideki tüm boşanma girişimleri ya da boşanmayla biten evliliklerin büyük ateşle çiftleri birbirine yakınlaştırdığını düşünürsek, bu kararda diretmesinde bir sakınca görmüyorum. Boşansalar dahi, yeniden evlenmeleri kaçınılmaz. Ama o cephede de Bayram Cevher riskli bir kumar oynuyor. Süheyla'nın boşanma kararına karşılık, hemen bir başkasıyla evlenecekmiş edasına bürünmesi de aslında tehlike arz ediyor. Hem çocuklarıyla arasını açacak hem de Süheyla'yı daha da hiddetlendirecek bir adım çünkü. Her ne kadar gelecek bölüm fragmanında Süheyla'nın karşılaştığı manzara sonrası göz yaşlarına hakim olamadığını görsek de, diyorum ya düşünmeden hareket etmeyi elzem sayan bir kimse ve gidip de boşanma meselesini daha büyük bir inada bindirirse o zaman Bayram Cevher ne yapacak? Elbette kahrolacak. Artık kendini içkiye mi verir, gider de arabalarda mı sabahlar bilinmez sonrasında. Her türlü kavuşacakları garanti olduğundan, biz de bu haline bolca güleriz tabi...
Açtıkları derin boşluğun içerisine kendileri düşen Torunbaşlar'a gelirsek. Elbette beter olsunlar. Elbette, bu kötülüğün bedelini en ağır şekilde ödesinler. Zinhar üzülecek değilim başlarına gelene. Hatta Hazer intihar edecekmiş izlenimi verdi, kendini bir yerden atmasın sakın. Boğazına ip geçirip assın! Biz de, "hık, vık, zık" diye giderken öte tarafa elimizde çekirdek, sahnenin keyfini çıkaralım... Onlar yüzünden Mahir-İpek aşkı, Mahir-Hülya dostluğu da yara almışken, bu az bile. Boşa dememişler, eden bulur. Torunbaşlar, pisliğinizde boğulun...
Beklenen Kral
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder