"Rüzgar eken fırtına biçer" diye boşa dememişler. İnsan kendi yaptıklarından mesuldür. Ne şekilde yaptığı ise geleceğini belirler. Hiçbir iyiliğin kalmayacağı gibi, hiçbir kötülük, hiçbir garabet de karşılıksız kalmaz. Elbet bir şekilde bedelini öder. Bazen malıyla, bazen canıyla, bazen de geleceğiyle... Torunbaşlar'ın hep dedim yine diyeceğim, intikamları o kadar çiğ ve o kadar sağlam olmayan temeller üzerine oturuyordu ki böyle bir sona mahkumdu. Kırıp döktüklerinin, ölümüne sebep olduklarının bedelini ödeme vakti şimdi geldi. Ya her şeyi eski rayına oturtacaklar ya da dünya aleme önce rezil olup, ardından da kodeste çürüyecekler. Ah, yazık gerçekten...
52. Bölüm
Bu sorunu giderebilecek şeylerin başında İpek'in kamera kaydı geliyordu. Başlı başına büyük bir delil zaten ama kısa vadede çözüm değildi. Bir şekilde bununla tehdit ederek ancak bir yere varabilirlerdi, şansa Hülya ve Mahir'in kılık değiştirip köye gittikleri sırada baba Torunbaş da köye gitti. Ve Mahir'in saniyeler önce yerleştirdiği kamera da, tüm sorunu giderecek asıl delil oldu. Adam gitmiş korumasıyla, çatışma çıkmış. İki arada bir derede, "Bayram Cevher yaptı" diye ismini veriyor. Bu nasıl bir kinmiş, bu nasıl bir çekememezlikmiş? Bu adam böylesi bir kine sahipti de, nasıl kendini tutabilmiş bunca zaman ona da ayrıca hayret etmekteyim. İnsanların hayatlarını, geleceklerini yok etmek bu kadar kolay mı? Bu kadar kolay mı, yıkıp da harabeye döndürdüğün o gücün üzerinde oturmak. Elbet bir yerden patlak verecekti. Ama bu kadar uç noktalara kaymadan çözülse de olurdu. Cevherlerin saygınlığına yaraşır bir şekilde, bu kadar darlatıldıklarını görmeden de...
Bu zamana kadar yaratılan tüm karizmaları şu son iki üç bölümde resmen çizildi. Hadi bankaları anlarım da, nasıl sektörden kimse yardım etmez ya da bir ucundan tutmaz bu derdin? Madem Torunbaşlar bu kadar güçlü, her şeye elleri kolları yetiyor neden şimdiye kadar hep Cevherlerin gölgesinde kalmışlar?.. Birçok soru var, sorulması gereken ama deşmek istemiyorum daha fazla. Bakalım, şimdi nasıl toparlanacaklar... Eski güçlerine sahip olduklarında Bayram Cevher'in sert bir giriş yapmasını bekliyorum sektöre. Tüm gücünü, yıkılmadıklarını ve kolay kolay yıkılmayacaklarını da haykırsın herkese. Ama haykırmakla kalmasın, bir daha benzer bir sorun yaşama ihtimallerini göz önünde bulundurarak böyle dımdızlak ortada kalmamak için argümanlar geliştirsinler. Yeni finansal düzenlemeler yapmak gerektiği açık. Ancak o zaman zaten diğer herkesi yıkılamayacaklarına ikna ederler. Fabrikanın olduğu köyün suyuna az siyanür kat, gazetecileri ayarla bangır bangır haber yaptır, bankalar kredileri geri çeksin ve onlarca yıllık Cevher Holding bir anda tepetaklak olsun. Önce o, krediyle iş döndürmeye çare bulsunlar rica edeceğim. Cevherleri kurda kuşa yem etmeyin...
Geçtiğimiz bölüm Melek'in gidişi ardından bir anda kendini her şeyden geri çeken Hülya'nın sahalara dönmesi enfesti. Torunbaşlar'ın üzerine kara bir bulut gibi çökmek için gerekli her türlü veriyi de Mahir'le birlikte elde etti. Tabi bu uğurda bir çatışmanın ortasında kalıp, korkudan ödleri patladı ama olsun. Sonuca bakalım biz. Elbette o hallerini sadece biz gördük nasılsa diyemiyorum. Hülya'nın kamera kaydını acele bir şekilde göstermek istemesi ve haliyle Mahir'in üzerinde montaj yapamaması sonrası yine köşeye sıkışan kendisi oldu. Haftaya bu noktada Kerim'le karşı karşıya geleceklerini de fragmandan gördük... Kerim kendince haklı, Hülya'nın başına sonunda bir felaket gelmesinden korkuyor. Onu kaybetmek ya da bu çevirdiği dolaplar yüzünden başı derde girsin istemiyor. Ama tüm bunları konuşmadan, bağırıp çağırmadan ya da ne bileyim, çocuklarını da alıp gitmekle tehdit etmeden önce umarım Hülya'ya yaptıkları için teşekkür ettiğini de görürüz.
Neticede kendisi için girmedi bu tehlikelere. Kendi totosunu kurtarmak için o çatışmanın tam ortasında kalmadı. Her şeyi onlar için yaptı. Bir kere bile, "Holding batarsa biz nasıl yaşarız? Beş parasız kalırsam ben ne yaparım?" diye söylendiğine ya da bunu dile getirmese de öyle düşündüğünü hissettirdiğine tanık olmuş mu ki, tüm bunlar için sanki keyfi bir şekilde gitmiş de kendini tehlikeye atmış gibi davranıyor anlamıyorum. Evet hak veriyorum ona lâkin, tepkisinin dozunu ayarlaması gerektiğini düşünüyorum. Böylesine büyük bir aşkla doluyken kalpleri, her daim gözlerinden bu aşkın büyüklüğü fışkırıyorken; bu şekilde kırılıp dökülmelerini izlemeyi sevmiyorum. Hele de dediğim gibi, ortada yapılmış büyük bir fedakârlık varken... Kerim'i umarım haftaya son kez, Hülya'yı bu şekilde tehdit ederken izliyor oluruz. Tam Bahar gelmiş, kocaman bir aile olmuşlar; aşırı da mutlu yaşıyorlar derken, hop böyle saçma gerilimlerle karşı karşıya geliyorlar ciddi ciddi fıttırıyorum...
Malikanenin satışa çıkartılması ardından köye, sıfırdan başladığı yere dönen Bayram Cevher'i ilk defa bu kadar güçsüz ve çaresiz izledik. İlk defa bu kadar, ne yapacağını bilemez haldeydi. Üzerine Hatçe'nin bitmek bilmez ortalık karıştırmaları ve Süheyla'nın tam aile eski gücünü toparlayan kadar yanında olmaya karar vermişken, en ufak alınganlıkta çekip gitmesi; her şey zaten yeterince karışık değilmiş gibi, daha da karıştırdı ortalığı. Bu boşanma meselesi kolay kolay kapanmayacak belli. Bir süre daha kanırtacaklar. Ama sonunda ne olursa olsun barışacakları da hissettiriliyor. Süheyla, sadece çokça alıngan. Bayram'ın alkollüyken söylediklerini sanki ciddiye almaması gerektiğini bilmiyormuş gibi, yeniden çekip gitmesi ise çocukçaydı. Ona bakarsan kendisi, Kerim vurulduğu zaman hastanede ona yüz kat ağırlarını saymıştı. O zaman da Bayram mı çekip Mahsa'ya gitmekte haklıydı yani? "Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu" sözünü boşa dememişler. İnsan arada iğneyi kendine çuvaldızı da başkasına batırmalı ki, aynaya bakıyormuş gibi görsün aslolanı...
Bir şeyden daha şikayet edeceğim... Evet, izlerken çok gülüyorum bu sahneleri. Çok da keyifli. Ama ne bileyim ben Hülya'nın yemek konusunda bu kadar aşırı kötü olmasını ve bunun her bölüm başka bir ironik sahneyle -hatta sahnelerle- göze sokulmasını artık istemiyorum. Bu konuyu bir toparlasak artık diyorum. Eve bir yardımcı almak çok zor değil. Hülya'nın ondan neyi nasıl yapacağını öğrenmesi de. Hani saf salak bir karakter olsa mazur göreceğim ama zehir gibi aklı olan bir kadının işi bu kadar trajik boyutlara taşıması bir yere kadar sadece komik, asla mantıklı değil...
Beklenen Kral
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder