Beklentisi olmayan insan evladı yoktur herhalde. Bir şeyleri arzulayan, hayâl eden, hayâl ettikleri olsun diye bekleyen... Ama tek başına beklentilerin yeterli gelmediğini de anlaması uzun sürmez. Başka şeyler olması gerekir. Belki biraz çaba, belki emek, belki dirayet, belki de en başından hiç beklentiye girmemek... İçerde'de tam da o noktadayım ben mesela. Beklentilerimin olduğu zamanları aşalı çok oldu. Artık sadece performanslar ve üzerine yazabilmek için izliyorum. Lâkin, izlerken zamanımın çoğunu yine de dövünerek geçiriyorum...
32. Bölüm
Melek'in ölmesi ardından, o şokla kendini saklama çabası sergileyemeyen Mert'in gizi sonunda açığa çıkmıştı hatırlarsanız. O durumda dahi çıkmasa, daha da çıkmazdı zaten. Ben de Sarp'la onun, bu durumda artık iki polis olarak birlikte asla hareket edemeyeceklerini ama en azından şimdi gerçeği bilmiyor olsalar da iki birader olarak bir süre yan yana olacaklarını yazmıştım. Nereye kadar süreceğinin bir bilinmez olduğunu da... Hay, yazmaz olaydım! Önce bölüm etiketi #birader olarak açıklandı, ardından da daha bölümün yarısına gelmeden Mert'in Sarp'tan şüphe duyacağı tuttu ve sonunda Yusuf müdürle yan yana görüp; şüphelerinin doğru olduğundan emin oldu. Bu öngörü falan değil, bildiğin şom ağızlılık!.. Tabi Mert, ortaya çıkmış ve safı değişmişti. Artık Sarp'ın da safının değişmesi gerekmekteydi. Zira, Celal dahi iki kardeşi bir arada tutmak istemediğinden aralarında bir seçim yapmış ve Mert'i seçmişti. Yani şu durumda Sarp ya polisliğe dönecek ya da kısa süre sonra Celal tarafından b*k yoluna gönderilecek...
Bu geçiş adım adım gerçekleşti, şifreleri de öyle verildi. Ama o kadar zorlama bir şekilde finale bağlandı ki, yine gözlerime mil çekme isteği doğdu içimde... Mert'in Sarp'tan kuşkulanması çok zorlama oldu bir kere. Tamam polisin haber almasının mümkün olmadığı durumlara dair bir iki şüphe barındırması normaldi de, Alyanak'la konuştukları ardından birden zihninde şimşekler çakması yersizdi. Sanırsın kuşkulu ve muğlak durumları ardı ardına dizdi Alyanak, bu da parçaları birleştirdi ve gerçeğe ulaştı. Neyse, Alyanak ne dese zaten o sonuca ulaştırmayı kafaya koymuşlar. Boşa dert edinmeye gerek yok şuan...
Ardından olanlar ise umarım Sarp'la Yusuf müdürün bir plânı falandır. Çünkü Sarp'ı oraya Mert götürdü yahu, Mert! Onun üzerine ne demek Yusuf müdürle buluşmak? Bu kadar göze soka soka yapılır mı bu görüşme? Hem de Melek'in mezarı başında? Her an biri zaten gelebilir, gece olsa da. Bırak Mert'in aslında takipte olma ihtimali olmasın. Bakalım ne çıkacak altından. Hani oğlunu ekibine alıp da Mert'in yerine oturtmasa, diyeceğim ki Yusuf artık Sarp'ın içerde olmasına gerek olmadığını düşündü ve birlikte açığa çıkması adına böyle bir plân yaptılar... Şuan tam olarak diyemiyorum yukarıdaki sebepten. Lâkin, bu en azından yenilir yutulur olur. 31 hafta boyu çatıda, tenhalarda buluşan ikilinin Melek'in mezarı başında buluşmasının başka bir anlamı olmasın rica ediyorum...
Kaset mevzusu ise beklediğimden daha büyük bir hayâl kırıklığı oldu. Öyle böyle değil... Sarp'ın gördüğü bir kameradan hemen Melek'in aslında bir kayıt çekmiş olabileceğine ayması enfesti mesela. Bu nasıl bir zeka yiğidim?!. Hadi boş kaseti görünce düşünmesi yine neyse de, sevgilisi ölmüş yahu adamın. İçi buruk, kalbi hüzün dolu. Gelmiş odasında anısını yad ediyor belki. O ne kuşkulu olma hali öyle Yeşim? Elinde Mustafa'nın sünnet kasetinin kutusunu görmüş ve bundan odayı karıştırdığı izlenimini edinmiş. Ardından da hemen arayıp Celal'e yetiştirme girişimi... "Allah Allah, bu çocuk ne diye karıştırdı Melek'in odasını? Dur beyime bu saçma enstantaneyi aktarayım. O da parçaları birleştirsin hemen hoşa koşa Melek'in tutulduğu eve yetişip Sarp'tan önce kaseti bulsun-ki, finale değin öğrenemesin gerçeği." İnanılmazdın Yeşim. Normal bir zamanda olsak, mesela Melek yaşıyor olsa; bu kuşkuculuğu mazur görürüm kesinlikle. Ama daha öleli günler olmuş kız. Bu adam da ona deliler gibi aşıktı biliyorsun. Odasında olmasını hemen neden bir hinliğe yoruyorsun CALAL'ın karısı?..
Gelelim, Celal'in eliyle koymuş gibi kasete ulaşması ve ardından da Sarp'ın gözleri önünde ocakbaşına atıp eriyişini keyifle izlemesine... Bu kısımlar için bir eleştirim olmayacak, hayır. İnsanlıktan çıkmış bir insan formu olarak, Celal tam da kendisine yakışanı yaptı. Kaydı izledi, Melek'in söylediklerini duydu ve Sarp'a "Sakın benimle oyun oynamaya kalkma, sonun böyle olur" mesajını verdi. Tebrikler Celal, gaddarlığın bir kez daha tescillendi. Bunun üzerine ekleyebileceği şey, Sarp'ı ortadan kaldırmaktı. O da aslında bir yerde, Mert bilmeden abisine iyilik yapmış olacak öğrendiği gerçeği yetiştirdiğinde Celal'e. Bak yine olaylara pozitif bakmaya başladım. Kim açık bıraktı o pozitiflik penceresini!.. Tekrar etmeyi elzem görüyorum, umarım Yusuf müdürle Sarp'ın bir plânı çıkar bu açığa çıkma meselesi. Yok değilse de, Mert'e o iki akılsızı bu şekilde açık ettiği için defaatle tebrik ediyorum...
Celal'in eline yüzüne bulaştırdığı yegane şey, Kudret. Yine aynısı oldu. Kudret'i alt edebileceğini sandığı her seferinde başına başka bir felaket geliyor. Bu sefer ondan çok paralarını çaldığı için Alyanak'ın başına bir felaket gelecek gibi ama olsun, son kertede Kudret'i kolay kolay alt edemeyeceğini bir kez daha görmüş oldu. Ve belki de muhtemel sonunun gerçekten onun elinden geleceği de tescillendi. Bölümün en harika şeyi buydu bana sorarsanız. Dinsizin hakkından imansız gelir diye boşa dememişler. Onca girişimine rağmen bir türlü alt edemediği Kudret'i küçük görmenin bedelini ödüyor hep. Dilerim son bedeli de canıyla öder...
Beklenen Kral
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder