Bazı sonlar insanın kalbinde kocaman bir yara açar. Geri döneceğini bilsen de üzer seni o veda. Yıkar, canını sıkar... O anlardan birisine mahkûmum şuan. Ama iyi yanı, olabilecek en vurucu şekilde gerçekleştirdi vedasını. Olabilecek en sahici şekilde, kalbimizi titretti. Olabilecek en değerli ve bir o kadar da huzurlu anı göstererek girdi tatile... Vatanım Sensin, 31 haftalık ekran macerasının ardından üç aylık araya başladı. Karakterlerimizi üç ay boyunca göremeyecek olmanın dramı bir yana, özellikle bazılarının gelecek sezon olacakları dahi muamma...
31. Bölüm -Sezon Finali-
Aşırı uçta sinir barındırmıyorsam bir karaktere karşı, ölümüne gerçekten üzülüyorum. Hani şimdi o köyde yaptığı katliamı es geçemiyorum, "Beter olsun!" demekten de kendimi alamıyorum ama Vasili'nin ölümüne gerçekten üzüldüm... Veronika ile vedalaştı, kısacık bir an yaratılmıştı. Ama Leon ve Ali Kemal'le de vedalaşamaz mıydı? Onlarla da son sahnelerinin olmasını çok isterdim. İçerisinde, bir yerlerde saklı olan o tatlı adamı çıkartmış gibiydi; özellikle bu sebeple en başta Leon'un, son bir konuşmayı hak ettiğini düşünüyorum. Ardından da Ali Kemal'in. Bunca zaman onu nasıl özlediğini, tüm bu intikam duygusunun aslında ona olan hasretinden kaynaklandığını söylemesini... Bunu Ali Kemal'e son kertede Leon söyledi ama Vasili'nin söyleyeceği zamanki etkiyi yaratmaz elbette. Büyük bir eksiklik olarak görüyorum o sebeple... Cevdet'in intikam oyunundaki ilk perde olan Vasili'nin ölümü, Yunan ordusuna yapılmış en büyük dümendi. Her ne kadar bu anı kendi elleriyle yaratmış, içerisinde büyük bir intikam duygusu barındırıyor olsa da; Cevdet'in gözlerinde hüzün görmek çok iyi hissettirdi. Çünkü ne olursa olsun, en başta bir insan. Ve onca yaşanmış var. İnsani duygularını kaybetmiş birinin ne kadar güçlü olursa olsun, sonunda asla zafer kazanamayacağını unutmamak lazım... Baki Davrak'a mükemmel performansı nezdinde, teşekkür ederim. Emeklerine sağlık...
Yıllar önce evlatlık olduğunu öğrensen de, ilk günkü gibi acıtır canını bu gerçek her aklına geldiğinde ya da dillendirildiğinde. Zira kapanmayan bir yaradır o ve anıldığı her seferinde yeniden kanamaya başlar; aynı sızı kendini hissettirir, yüreğine konar. Ali Kemal'in düştüğü o boşluk hissine tümden destek veriyorum bu sebeple. Ama bu demek değil ki, öğrendiği gerçekten sonra kendisini öldürme girişimi sergilemesini de onaylıyorum. O biraz fazla tepki vermiş olmak oluyor. O, çok uçta bir davranış. Tamam, kolay değil. Düşmanın bellediğin adamın; sadece senin değil tüm ülkenin de düşmanı bellediği adamın oğlu olduğunu öğreniyorsun. Lâkin bu dünyanın sonu da demek değil... Hayata biraz daha sıkı tutunabilmesi, öğrendiği bu gerçeği sindirmesi ona daha çok yakıştı. Önce Yıldız, ardından Leon ile Veronika ve nokta atışı yaptığı her bir repliğiyle, ilmik ilmik mükemmel bir evlat yetiştirdiğini hepimize hissettiren Azize ile sahneleri; onu bu doğru yolda sürükledi. Ve annesi Veronika, kardeşi Leon'la Yunanistan'a gitmeye karar verdi...
Mezar sahnesi özellikle inanılmazdı... Ali Kemal'in çaresizliği, babası olduğunu öğrenir öğrenmez ölen Vasili'nin mezarı başındaki hesaplaşması mükemmeldi. Ardından Leon ve Veronika'nın gelişiyle resmen arşa çıktı sahnenin duygusu. Leon da çok haklıydı. Ali Kemal için bunca zulmü gerçekleştirmiş ve yine onun için ölmüştü babası. Bu kadar tepki göstermesini hak etmiyordu. Hele de bu anda kendinin çaresizliği daha da ayyuka çıkmışken... Kubilay Aka çok iyi bir iş çıkarttı. İlk defa oyunculuk sergileyen birisi için, 31 haftada mükemmel bir evrim geçirdi ve o gelişmeyi sezon finalinde taçlandırdı. Emeğine sağlık...
Dimitri'nin başına gelenler, hep Leon'dan götürmüş. Hep onun fedakârlık yapması gerekmiş. Hep bir göze girme mücadelesi vermek zorunda hissetmiş. Zerre alaka duymadığı askerliği de, sırf babası için kabul etmiş. Sanatçı ruhlu bir insanken, o yokluk hissini tamamlamak için teğmen olmak zorunda kalmış... Bunca fedakârlık yaptıktan sonra, şimdi birden Dimitri'nin aslında Ali Kemal olduğunu öğrendiğinde gözünde sevgi baloncukları çıkmayacaktı elbette. Hele de, o ortaya çıkar çıkmaz babasının onun için ölmeyi göze alması çok ağır. Ekseriyetle, babasında pek de iz bırakamadığının kanıtı. O çıkışını çok haklı buluyorum. Ali Kemal'i dövmek suretiyle, aslında babasından intikam aldığını da çok iyi biliyorum. Öyle bir çaresizlik ki bu, hayatının yönü tamamen kaymış ama yine de hiçbir etki yaratmamış. Aklını çıldırırsın... Ama Leon bu işte... Ne olursa olsun, kalbi kocaman. Ve uzun zaman almadı Ali Kemal'i benimsemesi. İkinci sezon birlikte mi hareket edecekler, yine bir düşmanlık mı güdecekler gerçekten oldukça merak ediyorum. Boran Kuzum'u ise bir bölüm dahi düşürmediği enerjisi sebebiyle kutluyorum. Bu bölümde de yine en tepeye dikti çıtasını. Kumaşına sağlık...
Kurtuluş mücadelesinin anlatıldığı bir dizide, vıcık vıcık bir aşk isteyecek elbette değilim. Her daim mutlu ve huzurlu bir birliktelik de arzulamıyorum. Lâkin, en azından sezon finalinde HiLeon'un sahnelerine özen gösterilmesini istemek hakkım. Zerrece özen yoktu. Hatta, bir ara "Benim abim Yunan olamaz!" çıkışıyla Hilal'i aşağı çekmeye dahi çalıştılar. Bir Yunan teğmenine deliler gibi aşık olan kız, abisinin Yunan olmasına deliriyor; bir yerde ırkçılık yapıyordu. E demezler mi, bu ne perhiz bu ne lahana turşusu?.. Hilal'e kesinlikle sezon finalinde hiç özenilmemiş. Sıradan bir karakter kadar sahnesi vardı ve hikâyeye etkisi de sıfırdı. Bunu neden ona reva gördüklerini hiç anlamadım. Kurtuluş mücadelesi için ilk bölümden beri çırpınan o kızın sezon finalinde getirildiği nokta, evde abisinin başka bir ırka mensup olmasına isyan etmek ve annesinin hamile olduğunu öğrendiğinde Tevfik'ten sanıp çemkirmekti.
Gözlerime inanamadım. Vasili vurulurken mesela, Leon'un yanında yazılamaz mıydı? Ona destek olurken gösterilemez miydi? Ormandaki sahnelerinde daha dişe dokunur replikler yazılamaz mıydı mesela? Leon, Hilal'i gördüğünde ilk başta o kadar ağır yargılamasına gerek var mıydı? Hilal'in suçu ne? Eski Hilal olsa, zerre düşünmeden çeker giderdi. İyi ki değişti de, elini tutup kafasını omzuna koyarak aşkından vazgeçmeyeceğini gösterdi. Peki, Leon gitmeden vedalaşsalar ne olurdu söyler misiniz? Uzaktan, hem de birbirlerini görmeden veda etmek zorunda kalmasalar ne olurdu? Neden birbirlerine veda etme fırsatını çok gördünüz? Leon onu kolundan tutup zorla gemiye mi bindirecekti?.. HiLeon'a sezon finalinde resmen kıyıldı. Ve bunu sindirmem çok zor, üzgünüm. Son bölümde parlamaya imkan bulamasa da 31 hafta boyu sergilediği performans için tebrik ediyorum Miray Daner'i. Daha 18 yaşında ve mükemmel bir iş çıkartmakta ortaya. Kumaşına sağlık...
Vatanı için yapmadığı kalmadı. Yeri geldi hain oldu, yeri geldi vatansız. Her daim çekti ve sezon finalinde de bir şey değişmedi... Vasili'ye kurduğu şahane tuzak mükemmel işledi. İstediğine ulaştı, artık Yunan Orduları Kumandanı General Cevdet'ti. Ama şaşılmayacağı üzere her şeyin ters gitmesi çok zaman almadı. Yunan tarafında plânlar tümden değişmiş ve bir harp için üst düzey ordu mensupları İzmir'e gelecekti. Tabi bu durumda, Cevdet'in de yeni bir fedakârlık yapması gerekti. Bu uğurda, ölmeyi dahi göze alarak hem de... Şahane bir konuşma gerçekleştirdi gelen Yunan komutanına. İçinde bunca zaman biriktirdiği her şeyi bir bir saydı, döktü. Ve sonunda silahına sarıldığı gibi, bir süper kahraman edasıyla hepsini hakladı. Normal şartlarda bu anı biraz gerçek dışı bulmam lazım ama hem hazırlıksız yakalanmaları hem de Cevdet'in elinde iki silah olması; bunu söylememe engel oluyor.
Tabi o bomba faslı çokça can sıkıcı. Kendisinin oradan çıkışını garantiye alacak bir tezgah kurgulasaymış keşke. Mesela, zaten bir el vurulmuştu. Baygın vaziyette uzanabilirdi. Sonra içlerinden birinin üzerine yıkabilirdi tüm bu ölümleri. Bir şekilde dışarı çıktıktan sonra da o bomba gerekeni yapardı. Çatışmaya girmesine hiç gerek yoktu yani. Elbette ölmeyecektir. Hem karakter tamamen kilit noktada hem de yaratımında esinlenilen Gavur Mümin, 1948 yılında vefat etmiş. Elbette o cendereden nasıl kurtulmuş olur hiçbir fikrim yok, göreceğiz yeni sezonda... Halit Ergenç için hiçbir övgü sözcüğü yeterli olmaz. Önünde saygı ile eğildiğimi belirtmek isterim yalnızca...
Tam her şey bitti öleceğiz derken, hatta kötü kötü kâbuslar görürken, öğrendi ki Ali Kemal'e hiçbir şey olmamış. Oğlunun ölümüne sebep olacak Vasili hain olmakla suçlanmış, Cevdet ise onun yerine geçmiş. Azize'nin bu anlarda nasıl sağlıklı kalabildiğini gerçekten hiç bilmiyorum. O kadar çok duygu değişimi yaşadı ki dakikalar içerisinde, yerinde başkası olsa biraz tırlatabilirdi... Tabi mutluluk uzun ve zorlu bir yol. Mutsuzlukla daha çok sınanıyor insan ve onun da yeniden sınanması uzun sürmedi. Cevdet'le birlikte Ankara'ya gideceklerini düşünüp, dört gözle yolunu beklerken; yalnızca bir pusula geldi. Cevdet'in vatanı için canından vazgeçeceğini, hakkını helâl etmesini yazdığı bir pusula... İşte muhtemelen o an delirmiştir Azize. Gelecek sezon onu nasıl bir ruh sağlığında bulacağımızı gerçekten çok merak ediyorum doğrusu. Yine kavuşamadı Cevdet'ine ötesi var mı?.. Bergüzar Korel'in, Azize'yi üzerine çok yakıştırdığı ortada. Ve ilk bölümden beri, karakterin tüm iniş çıkışlarını mükemmel yansıttığı da. Sezon finalinde de çıtayı bir dirhem aşağı düşürmedi. Emeğine sağlık, onun da...
Vatanını satmayı hobi olarak gören, birkaç avuç altına her şeyini feda edebilecek tiyniyette olan Tevfik'in başına gelenlerden, inanılmaz mutlu oldum diyebilirim. Hamilton'dan aldığı son emirle Mustafa Kemal Paşa'ya bombalı bir tuzak hazırlaması da çiğlikte geldiği son noktanın tezahürü. Ama işlerin hem onun hem de Hamilton için yolunda gitmemesi süperdi. Tabi Cevdet'in ona yazdığı o küçük pusula eline ulaşmasa ölecekti. Pek de iyi olmadı. Lâkin, karakterin attığı o golü senarist göstermek istemiş. Bu da Tevfik'e yaradı, ölmeyecektir yani. Gelecek sezon çiğliklerine tam gaz devam... Hamilton da pek aşık olduğu Lucy'den gördü ihaneti. Yakub'un onunla gerçekleştirdiği konuşma, zaten Hamilton'dan şüphelenmeye başlayan Lucy için bir dönüm noktası olmuş. Önce Tevfik'e vereceği içinde bomba olan çantayı değişti, ardından da Yakub'un onu tutuklamasına aracılık etti. Bunca bölümdür süs bitkisi gibi hiçbir işe yaramayan karakter, bir bölümde resmen yardırmış oldu. Yakub'la da gelecek sezon aşka düşerler belki... Onur Saylak, Okan Yalabık, Fatih Artman ve Saadet Işıl Aksoy'a da emekleri için sonsuz teşekkürler...
Yıllardır özlemini duyduğu oğluna kavuştu. Kokusunu içine çekmenin hasretiyle yanarken, sonunda Dimitri olduğunu öğrendiği Ali Kemal'i koklama fırsatını buldu... Vasili'nin ölümüne neden çok fazla tepki göstermediğini anlamasam, hatta bu durumdan keyif dahi aldığını düşünsem de; bunu Veronika'nın az biraz alık oluşuna veriyorum. Hani son anda ölmedi çıkmaz herhalde Vasili? Zira bu gerçeği Leon'dan saklama ihtiyacı hissetmezlerdi ve öyle bir durumda bu kadar acı çektiğini görmezdik karakterin. Nedir, ne değildir bilemiyorum ama her türlü Veronika'yı artık pek seviyorum. Ali Kemal'i Atina'da onunla nasıl bir macera bekliyor bakalım... Senan Kara'ya da naif performansı nezdinde tebrikler ve emekleri için teşekkürler...
Cevdet görevden dönsün de 'patlıcanlı bürek' yapayım hayâlleri kuran bir anneden, oğlunun vatan haini olduğunu öğrendiğinde dünyası başına yıkılan bir anneye dönüştü Hasibe. O kadar ağır şeyler yaşadı ki, yerinde başkası olsa bu kadarına dayanamazdı. Onca şeyin ardından, onun da mutlu olmak hakkı ama son kertede yine öğrenemedi oğlunun aslında bir vatanperver olduğunu. Azize'nin okuduğu pusula ile yaşadığı acıya ortak olabildi yalnızca... Hiçbir zaman desteklemedim, hak verilecek pek yanı olduğunu da düşünmüyorum. Eserekli bir karakter olduğu için de Yıldız'a katlanabilmem pek mümkün değildi. Bu bölüm üzerine basa basa vurgulansa da Ali Kemal'le kardeşlikleri, öyle çok sert çizgilerle durumlarının ensest olduğunu açıkçası düşünmüyorum ben. Ama tam olarak değişmeden, Ali Kemal'i hak etmediğini kesinlikle düşünüyorum Yıldız'ın. Bu son gelişmeden sonra, gelecek sezon onu nasıl ve ne şekilde buluruz bilemiyorum ama değişmiş bir karakter bulursak karşımızda pek mutlu olurum... Celile Toyan ve Pınar Deniz'e de emekleri için teşekkürler. Özellikle de Yıldız sebep Pınar Deniz'in biraz gölgede kaldığını düşünüyorum. Karakter hali yoluna koyulursa, onun da ışık saçtığını görmeyi çok isterim...
En başta Mustafa Kemal'in gösterilmesinden yanaydım aslında ama daha sonra dizide onu bir ışık hüzmesi olarak göstermeleri daha çok hoşuma gitti. Ne kendisini gördük ne de sesini duyduk lâkin varlığının orada olduğunu bilmek dahi yetti. Ayrıca Tevfik'in onu gördüğünde, bir an istemsizce hayran hayran bakışı ise çok güzel bir detaydı. Bölüm noktalandığında, 23 Nisan 1920'ye gidip Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin sonunda açıldığını gösterdikleri anda da benim göz pınarlarımda kayış koptu. Çok güzel düşünülmüş, tebrik ederim herkesi... Son kertede Hilal ve Leon'a yapılanı büyük bir hiddetle kınıyor olmama karşın, güzel bir sezon finali izlediğimizi düşünüyorum. Oldukça vurucu, aynı zamanda da etkileyiciydi. Senaristimiz Nuran Evren Şit ve ekibine, yönetmenlerimiz Yağmur-Durul Taylan kardeşlere; kısacası tüm teknik ekibe emekleri için ayrıca teşekkürler.
Dilerim özellikle HiLeon'un böyle kolayca harcanmadığı bir sezon olur ikincisi. İyi tatiller, Vatanım Sensin...
Beklenen Kral
Finalde Cevdet ve Tevfik ölünce diziyi Ethem Özışık mı yazıyordu diye düşündüm.Vasili'ye de üzüldüm ayrıca.
YanıtlaSilHileon ile ilgili kısmı okudum sadece ve ilk kez bu çiftle ilgili bir yazıya bu kadar çok hak verdim. Sadece vedalaşma sahnesine olan eleştirinizi doğru bulmadım çünkü hem çok özeldi, roman gibiydi, hem de birbirlerini görseler muhtemelen gidemezlerdi. Ama bunun dışında ağzımıza birikip söyleyemediklerimizi yazmışsınız. Hilal'in daha çok destek olmasını beklerdim. Leon ona, mutlusundur, deyince sevdiği adamın babasının ölmesinin, düşmanı bile olsa onu üzdüğünü söylemesini bekledim. Ya da daha içten sahneler en azından...
YanıtlaSil