Aşık olmak ayrı, kavuşması ayrı, bir ömür için için kavrulması ayrı... Aşk dediğin de, sevda dediğin de aslında bir yerde sadece acı. Zira benim için bitmeye yakın her güzel şey yaşandığı anda dahi acı vericidir. Aşka da sevgiye de çok önem veririm ama bu sebeple ait olmam. Bence en güzeli, herkese de öneririm... Böyle bir aşk izledik bu bölüm Kalp Atışı'nda. Kavuşmuş ama zoraki ayrılmış iki aşık. Delicesine iki 'savdalu'... Sevdiğinin hastalığı tutmuş sanki ayakta da, iyileşmeye başladığı anda dünyadaki görevi bitmiş Fadime ananın. Onu yine bir başına bıraktı, gitti. Kavga mezarda bitmesin diye hazır bulundurdukları ve uzunca zaman işe de yarayan o tabut, ilk kez bu sefer dolmuş oldu...
4. Bölüm
Bu tür dramatik damarlar insanı ister istemez etkiliyor ve daha çok bağlıyor izlediği şeye. Kalp Atışı'nın birçok olayı bir araya getirmesinden yine yakınmam söz konusu olabilir ama özellikle bu hafta vak'alar öyle dramatik sonlandı ki, utanmasan oturur ağlarsın; o derece... Fadime ananın bir diğer özelliği de, huy olarak tıpkı Eylül'ün babaannesine benzemesiydi. Karakterin ölümü, Eylül'ün babaanne acısına bir çentik daha atmış oldu yani. Daha da kızıştırdı ayrıca intikamını. Gerçeğe ulaşması çokça zaman alacaktır ama böyle kaliteli 'acıyı taze tutmalara' tav olduğumu belirteyim. Hem olayı unutturmuyor hem de klâsik bir şekilde, sürekli tekrara girmiyor. Öyle bir acıyla harmanlanıyor ki, izlerken karakterin acısıyla her defasında aynı şekilde bütünleşiyorsun... Acili basan 'hamsilerin', yarattığı neşe, pozitif enerji ve ardından gelen dram, bölümün en önemli unsurlarından birini oluşturdu; o ölüm sahnesi ise gözleri doldurdu. Her hafta böyle bir vak'a olsa, keseriz herhalde kendimizi dikine dikine...
Eylül için durum hastane sınırları içerisinde sadece babaannesinin başına geleni ispat etmeye çalışmakla sınırlı değil. Bahar faktörüyle de uğraşmak zorunda. Her hafta bir şekilde karşısına çıkıp çemkiren ve tehdit etme eğilimini hiç sonlandırmayan birine de daha ne kadar alttan alacak gerçekten pek merak ediyorum. Sanırım Bahar'ın her işi batırması, Eylül'ün ona hak ettiği cevapları/davranışları vermesini/sergilemesini engelliyor senaryo mantığında. Lâkin, şu da var. Ben az biraz diş gösterdiğini görmek istiyorum artık Eylül'ün. Bir ara, onunla uğraşmaya başlarsa neler olacağının mesajını sözleriyle hazır verdi, devamı da gelsin. Eylül ona haddini bildirmeyi geciktirdikçe daha da büyüyor çünkü Bahar'ın çıkışları. Hasta taşıyorken, kızın kolunu tutup da ahkâm kesmek de nesi? Bu nasıl bir cesaret? Eylül onun ağzıyla burnunun yerini değiştirse bir daha buna cesaret edebilir mi peki?
Hastanenin sahibi ama dedesi, hatta babasının dahi bir yerde katlanamadığı bir kadının az biraz kendine çeki düzen vermesi gerekmez mi?.. İşte Eylül bir ağzının payını versin, bu da onunla çocukça uğraşmayı bırakıp iyi bir rakip olmaya uğraşsın. Belki bu sayede bir iki hasta kurtarırız fazladan da, baktığı her hasta mevta olmamış olur... Kısacası, karakterin yeteneksizliğini konuşturmasından mesudum ancak az biraz rakip kıvamına da gelse fena olmaz gibi. Çünkü bu kadar silik bir karakteri izlemek bir yerden sonra tamamen zül gelecektir. Hiçbir haltı beceremiyor, entrika desen her biri ayağına dolanıyor. Ne diye varlığına tahammül göstereyim ki? Bunu dediğime ben de inanamıyorum ama karakterden uzun vadede kurtulamayacağımızı düşünürsek, bu gerçeği de itiraf etmek zorundayım. En azından hasta öldürmesin. Beyin ameliyatı yapmasını zaten beklemiyoruz kendisinden. Hatta cerrahlıktan mümkün mertebe uzak dursun...
Bahar'ın doktor olmaktaki tek arzusu Ali Asaf'dı, şimdi babasının da dedesinin de doktorluğuna tahammül göstermesinin tek sebebi Ali Asaf. Yani doğru şekilde yatırım yapmış da diyebiliriz aslında. Lâkin Ali Asaf'ı öyle kolayca bu evliliğe ikna edemeyeceklerini kestirmeleri lazım. En başta da Bahar gibi biriyle evlenmek istemeyeceğini düşünmeleri gerek bence. Tamam güzel bir kadın var karşımızda ama kibri, egosu, yeteneksizliği onunla değil evlenmek, yan yana gelmemek için bile güçlü nedenler... Ali Asaf'ı o yola sokmak normal şartlarda imkansız yani. Babasına bir şey olursa belki, o yola bir sebeple sapabilir gibi; o da bu bölüm adamcağızın vurulmasıyla bağlanırsa şaşırmam. Ölür mü bilemiyorum, önce kafasından vuruldu gibi geldi ama sonra tekrar izlediğimde omzundan vurulduğunu gördüm sanıyorum. Gelecek bölüm fragmanında da Ali Asaf hiç babası vurulmuş gibi davranmıyor, az biraz ambale olmuş durumdayım. Tek temennim, babasının başına gelecek kötü bir olayın, Ali Asaf ve Bahar arasında ciddi bir şeylere sebep olmaması. Hazır Eylül ile arasındaki buzlar erimeye başlamışken, hele hele dudak dudağa da değmişken; az biraz bu gerilimden uzak olsunlar. Elbette Eylül iki öpüştü diye 'aşk kumkuması' moduna girmeyecektir. Öyle bir tavrı olmaz ama yine de Bahar uzunca bir süre aralarındaki rekabet yüzünden gerilim yaratsın. En güzeli o...
Başka bir aşk cephesi, başka bir gerilim kaynağı; Oğuz... Beklediğim kıvama bu bölüm tamamen geldi. Delicesine diş bilemeye, hâlâ büyük bir rakip olarak görmeye devam ediyor ama yine de kalbini kaptırdı bir kere Eylül'e. O son arabaya yapıştırma taktiğini uygulamasaydı, iyiydi. Ne olduysa ondan sonra oldu zaten. Ne güzel, hastane odasındaki saldırganı etkisiz hale getiremediği için tıpkı Ali Asaf gibi kendini ezik gördüğünü düşünüyordu. On kusurlu hareketten birini yaptı ve aşk defterini açtı. Oğuz, Eylül'ü elde etmek için keskin bir şeyler yapar mı bilemiyorum ama ben kendisinin Bahar için daha uygun olduğunu düşünüyorum. Karakterleri de hazır birbirine bu kadar yakınken, heba olmasın olası aşkları... Ali Asaf'ın görünürde rakibi çok; Mehmet ve Selim de bu noktada sorun. Selim'den yana beklentim geçen haftaki yorumumda da dediğim gibi, Eylül'e abi gibi yaklaşıyor olması. Aşk cephesine onun dahil olmasını istemiyor ve beklemiyorum da lâkin, Mehmet şüphesiz öyle değil. Bunu açıkça belli ediyor, gelecek bölümde de görünen o ki, söylüyor. Gerçek şu ki, bir karaktere bu kadar çok aşık da fazla gibi geliyor. Oğuz ve Ali Asaf'ın savaşı yeterli. Selim dediğim gibi 'abi' modunda kalsın, Mehmet'i ise Esma ile çift yapalım. En güzeli o...
Dizide en sevdiğim karakterlerden birisi Alp, sevgim her hafta biraz daha artacak görünen de o. Bu bölüm onun geçmişine öyle güzel gidildi, öyle de güzel bir sonla sahne işlendi ki hastası oldum. Annesi tarafından terk edilen, onun kendisini hiç sevmediğini düşünerek büyümüş o adam; annesinin belki de onu bırakmak zorunda kaldığını düşünmeye başladı. Acısı bu sayede biraz olsun soğudu. Geçmiş defteri daha fazla açılır mı bilemiyorum ama annesi ortaya çıksa güzel olmaz mı?.. Geçmiş defterinin açılıp açılamayacağını bilememek, karakterlerimizin sosyal hayatlarını hiç göremiyor olmaktan aslında. Hep hastane içindeler. Arada dışarı çıkıyorlar ama %95 yine hastalar sebebiyle. Bir de Eylül, Esma'nın kafesinde oluyor birkaç saniye... Ev ortamları da olsun isterim doğrusu. Eylül'ün, Ali Asaf'ın. Hatta Alp, Samet ve Fatih'in birlikte yaşadıkları falan. Çok iyi olacaktır. Hastane dışında nasıl hayatları olduğunu da görmek hakkımız bence... Son kertede, güzel bir bölüm izledik. Yine sıkılmadan sonuna değin geldik. Birkaç sorun vardı ama büyütülecek bir şey yoktu bence bu bölüm. Hastanede doktorları hedef alan olay daha az yaşansa daha iyi olur tabi yine de... Bakalım, gelecek hafta nasıl sürprizler bekliyor bizi. Merak içindeyim efenim...
Beklenen Kral
Bu çok saçma ve komik bir dizi bence. Hastanenin bahçesinde bilincini kaybeden hastayı hastaneye götürmek yerine kaldırımda entübe etmeleri, matkapla kafasını delmeleri falan. Merak ettiğim bu sahneleri yazarken yada çekerken "Oha abi artık işin cılkını çıkardık" diye düşünmüyorlar mı acaba? sonra bana dert oluyor ondan yani.
YanıtlaSil