Evet, ön yargı kötüdür aslında ama insanın kendini bu duygudan alıkoyamadığı anlar da yok değil. Duyduğun şeye ister istemez bir tepki verirken buluyorsun zira kendini. Ne de olsa o şey, bambaşka ve asla senin tam olarak keyif alacağın şekilde karşına çıkamayacaktır; bundan eminsindir. Zira, gerçekten işin içinde utanmazlıklar vardır… Shameless severek izlediğim bir Amerikan draması. Hastane dramaları dışında, Amerikan dramalarını izlemeyi sevdiğimi pek de söyleyemem ama Shameless kesinlikle istisna. Hem oldukça keyifli hem de ince ince mesajlar vermeyi de ihmal etmeyen kurgusuyla yakaladığı başarı çok da şaşılacak bir şey değil. Ama bu, ülkemiz şartlarına uyarlanma fikri ortaya atıldığında ne düşünülüyordu sorusuna bir cevap vermiyor yine de. Mâlum, aslında Shameless da bir uyarlama. Aynı isimli, 2004 yılı İngiliz yapımı dizinin Amerika standartlarına uyması ve hatta belki de daha 'utanmaz' bir iş çıkması zor olmamıştı da; Bizim Hikaye nasıl bir istisna olacaktı büyük bir merak unsuru taşıyordu…
Ön yargı kötü ama...
Ön yargıların kötülüğünden bahsetmişken, pişman olmanın uzun sürmediğinden de bahsetmek gerek. Yayınlanan ilk tanıtımla hayâl kırıklığım anlamlanmıştı. Türkiye şartlarına uyarlarken ister istemez en çok dram unsurunu alacaklar ve elimizde 2017 yapımı sıradan bir aile dramından başka bir şey olmayacaktı. Yine de ses etmeden bekledim. Senaryo ekibine kalemine bayıldığım Banu Kiremitçi Bozkurt'un dahil olması da bunda bir etkendi tabi. Ve sonuç, yayınlanan ikinci tanıtımı oldukça ilgi çekiciydi. Hafiften fikrim de değişmeye başlamıştı. Üzerine Filiz'in babasıyla yüzleştiği o sert sahneli fragman derken; ben dört gözle beklemeye başladım Bizim Hikaye'yi…
Kemik kadro ve teknik ekip
Dizinin kemik kadrosu Hazal Kaya (Filiz), Burak Deniz (Barış), Reha Özcan (Fikri), Nesrin Cevadzade (Tülay), Yağız Can Konyalı (Rahmet), Nejat Uygur (Hikmet), Evrim Doğan (Şeyda), Alp Akar (Fikret) ve Ömer Sevgi'den (Fikret) oluşuyor. Yönetmen koltuğunda Serdar Gözelekli'nin oturduğu Bizim Hikaye'nin senaryosu ise Hatice Meryem ve Banu Kiremitçi Bozkurt'a emanet.
Mottomuz: Fedakârlık
Kendine dair her şeyi geri plâna atan, ailesi için tam anlamıyla canını dişine takmış Filiz'in dram dolu hayatı dersek hiç de yanlış olmaz Bizim Hikaye için. Fiona'dan keskin çizgilerle ayrılmıyor karakter ama haliyle ona ait birçok özelliği de taşımıyor. Bunun en net sebebi de Shameless'da para kazanmak için her yolu mubah gören bir aile varken, burada para kazanmanın namuslu yollarını arayan aile fertleri var karşımızda... Hazal Kaya içinse ne desem eksik kalır. Bir insana rolü bu kadar mı yakışır?.. Bildiğin Filiz olmuş, kamera karşısına geçmiş. Kumaşına sağlık… Gerekirse hiç durmadan çalışmayı borç bilen Filiz, çalıştığı markette düştüğü yasak aşkın başına çok işler açacağı şimdiden belli olan Hikmet, çok çalışkan ama o çalışkanlığı gelir kapısı olarak kullanmak dışında, kendisine pek de faydası dokunmayan Rahmet ile evin baba delisi, yaramaz ve haşarı diğer fertleri; Kiraz, Fikret, İsmet… Onu aile ferdi olarak saymak ne kadar doğru bilemiyorum ama Fikri için ailenin baş belası demek daha doğru olur sanki. Frank'i ilk başta Musa Uzunlar'ın giyeceği söylenmiş ancak daha sonra Reha Özcan ile anlaşılmıştı. Maskesi böylesine çılgın bir karaktere çok uygun olan Özcan, kesinlikle enfes bir karakter çıkartmış ortaya. Ve izlerken yer yer gözümün önüne gelen Frank'i savuşturmak dahi gelmedi içimden... Fikri için aynı düşüncelere sahip değilim tabi. Fazlaca ilgisiz, sevgisiz, hoşgörüsüz, bencil, çıkarcı, paragöz ve daha niceleri… Aile için her daim bir bela faktörü olarak apartta bekleyecek yani.
Ben olsam arkama bakmadan kaçardım
Peki böylesi bir ailenin içerisine insan canı isteye isteye girer mi, girmeli mi?.. Düşünmeye dahi gerek duymadım şahsen, kesinlikle hayır!.. Peki bu Barış ne yapmaya çalışıyor? Elbette aşkın esiri olmuşa benziyor… Filiz'in dik duruşu, kimseye eyvallahı olmayan halinin bunu sağlaması da kaçınılmaz. Ama yine de o aileyi, hele de babayı görünce bir gerisin geriye giderdi gibi geliyor. Barış gitmediği için pişmanlık duyacak mı bir zaman sonra bilemiyorum ama Burak Deniz karakteri çok iyi giymiş. Karakterin içerisine dahil olduğu kirli işleri, o eksantrik yüzü de hafiften verişi güzel olmuş bu arada. O yüzü tamamen ortaya çıktığında belki de Filiz istemeyecek Barış'ı, kim bilir… Uyumlarına gelirsek, oldukça başarılı.
Hazal Kaya ile Burak Deniz'in yan yana geldiğinde böylesine ışıldayacağını düşünmemiştim doğrusu. Ama gözlerinin içi gülüyor oynarken, bu da ister istemez performanslarına yansıyor çok belli… Tülay ve kocasına gelirsek, pek de umduğumu bulduğumu söyleyemem. Nesrin Cavadzade çok iyi bir oyuncu ve kısa süre içinde toparlar tamamen rolünü ancak, kocası ve orijinalindeki o güzelim bar hikâyesinin, kahveye kayması olmamış. İzlerken zerre keyif almadım, hatta yok saymak istiyorum. Bu saatten sonra o cephe nasıl toparlanır, onu da bilemedim…
Temizlik mi dediniz?..
Shameless'da en sevdiğim karakter, Sheila'ydı. Spoiler vermemek için daha fazla detay yazmayacağım ama Evrim Doğan'ın canlandırdığı Şeyda'ya da bayıldım. Nasıl tam da olması gerektiği hale bürünmüş ama… Gülümse Yeter'i ara sıra denk geldiğimde izlememin baş sebeplerinden birisiydi, hiçbir başka sebep olmasa bile Bizim Hikaye'yi de sırf onun performansı için izleyebilirim…
Başarı tek taraflı olmuyor
Serdar Gözelekli çok temiz bir reji dili çıkarmış ortaya. İzlerken en önemli etkenlerden birisi de yönetmenin izlediğin dünyayı nasıl sunduğudur. Ortaya çıkan iş ne kadar iyi olursa olsun, o dünya iyi resmedilemedikten sonra bunun pek de önemi yoktur. Gözelekli gerçekten çok güzel bir dünya sunuyor, tebrik ederim... Hatice Meryem ve Banu Kiremitçi Bozkurt ise şaşırtmadı. Özellikle Bozkurt yukarıda da belirttiğim gibi kalemini çok sevdiğim bir senarist ve beni bir kez daha yanıltmadığı için oldukça mutluyum. Her hafta üzerine bir şeyler koyacağından da eminim…
Bitirirken...
Uzun lafın kısası, eğer Shameless uyarlaması olduğunu düşünmeden izlerseniz büyük keyif veren bir aile dramı/hafiften komedisi var karşımızda. Bu dünyayı kurmak için illa Shameless'ın uyarlanması gerekir miymiş bilemedim tabi. Zira, bu türde zaten bizim birçok dizimiz vardı geçmişte de... Uyarlama olduğu gerçeğiyle başa çıkabilen kişi sayısı az olacaktır ve bu da ister istemez diziye yapılan eleştirilere yansıdı/yansıyor. Özellikle, orijinalinde hastası olduğumuz Veronica ve Kevin hikâyesinin burada hiç oturacak gibi durmayışı. Çalıştığı marketin patronuna aşık gay Ian'ın, şimdi patronunun karısına aşık sıradan bir dramayı çağrıştıran Hikmet hikâyesine dönüşmesini ben de hiç ama hiç sevmedim. Bu arada belirtmeden geçmeyeyim, Nejat Uygur'un içinde babadan dededen kalma ne potansiyel varmış ama. Kendisini de ayrıca tebrik ederim…
Ben, uyarlama olduğunu elimden geldiğince gözardı edip Bizim Hikaye'yi izlemeye devam edeceğim. Umarım ilk bölümün üzerine her hafta bir şeyler daha koymayı başarır ve ekran klasikleri arasında yerini alır. Bol şans ve reytingler…
Beklenen Kral
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder