İnsanın yeniden sevmesi hiç de kolay olmuyor. Bir başkasına yeniden güvenmek, her sözüne inanmak, hareketlerini benimsemek çok zor. Her şey için olduğu gibi, bunun için de zaman gerekiyor. Bir şeyler değişmeye başladığındaysa kalpte, işte o zaman hiçbir şey eskisi gibi olmuyor... Mantığın yine, "Yapma" der belki ama kalbin çoktandır ona ait olduğunu haykırır, durur. Evet, insanın yeniden sevmesi hiç de kolay olmuyor. Ancak bazıları var ki, sevilmek için elinden geleni yapıyor... Savaş gibi... Kendi güvenini, isteğini, geçmişini bir kenara itip nasıl da çabalıyor ama Meryem için. Peki kıymeti biliniyor mu?..
13. Bölüm
Geçtiğimiz bölüm yorumumda çokça eleştirdim Meryem'i. Yaptığının mantıklı bir izahatı olmadığı mâlum çünkü. Oktay'ı korumakla bir şey elde edemeyeceğini, aksine onu daha da ipe sapa gelmez bir adama dönüştürdüğünü anlamadığı ortada. Ama bu demek değil ki, sevmesini bilmiyor ya da kalbinin pır pır attığını gizlemek için çırpınıyor... Kalbinin artık Savaş'a ait olduğunu sağır sultan bile biliyor. O bunu söylemese de, gözlerinin içine bir süre bakan, Savaş'ın adı geçtiğinde nasıl da aşkla dolduğunu görüyor. Bir süre inkar etmesinin, bu aşkı saklamaya çalışmasının da kimseye zararı yok hem. Oktay'ı dizginlemeden, en azından biraz olsun köşeye sıkıştırmadan rahat bir aşk yaşamaları mümkün değil zaten. Ondan sebep eleştirilerime ek olarak, tavrında hak verdiğim noktalar olduğunu da belirtmek isterim. O yaptıkları vedanın da bir veda olmadığının, aksine yeniden bir araya gelişlerini izleyeceğimizden eminim...
Oktay, katıksız bir kötü. İpi artık tamamen koptu ve bundan sonra düzgün bir iş yapabilmesi mümkün değil. Her şeyin bittiği son ana kadar, tüm gücüyle kötülük yapmaya devam edecek. Köşeye sıkışmaya başladıkça, daha büyük hamleler de yapacak ve direnecek. Bununla beraber her yaptığı kötülük, Meryem ile Savaş'ı birbirine daha da kenetleyecek... Açık konuşmak gerekirse, Gülümser meselesinin çok fazla sündürülmemesine mutlu oldum. Her ne kadar Meryem, "Sen benim ikinci kez anne acısı yaşamama sebep oldun" dediyse de Savaş'a, yaşamadı aslında. Sadece gerçeğin kapısını araladı. Şimdiye kadar anne olarak gördüğü o kadına, bundan sonra daha da güçlü tutunmasının önü açıldı. Neticede nasıl üzgün, perişan ve derbeder olduğunu gördü. Bu durumda daha fazla uzatmayacaktır bu küslüğü. Yani Oktay'ın plânı kısa vadede kaos getirdiyse de, uzun vadede çözüme çok büyük bir katkısı oldu. Eğer şimdi değil de Savaş'la bir birlikteliğe başladıklarında öğrenseydi, hiçbir şey eskisi gibi olamazdı çünkü...
Bu boş çabalardan birisi de, Savaş'ı öldürtmeye çıkması... Biz biliyoruz ki, Savaş'a hiçbir şey olmayacak. Aksine yaralanması, küçük çaplı bir ölüm krizi atlatması sadece Meryem'in onu ne kadar sevdiğini anlamasını sağlayacak. Yani Oktay'ın bu plânı da hiçbir işe yaramayacak. Bunu ne zaman anlar bilemiyorum ama ne yaparsa yapsın, artık Savaş'la Meryem'in arasına girmesi imkansız. Ne kadar çok debelenirse, kendini de o kadar hızlı ifşa eder. Şimdilik onun için her şey güllük gülistanlık, evet. Hatta karakola götürülecek adamı dahi istediği yere getirtebilecek kadar gözü kara. Ama hiçbir şey sonsuza dek böyle sürmez. Elbet birisi çıkıp, "Sen ne yapıyorsun birader?" diyecek. İşte o zamanı dört gözle bekliyorum. Bu süreç boyunca, boş çabalarına eskisi gibi kızacağımı ise hiç sanmıyorum...
İnsan sevdiği için her zorluğa katlanır, her güçlüğü aşmaya çalışır. Onun için gözünü karartıp yapmayacağı şey de yoktur. Aşk, böyledir. Şahsen aşkı bu sebeple biraz aptallık olarak görüyorum ama bunu kabul etmek de gerekiyor. Savaş da bunu çok güzel kanıtlıyor. Onun da Meryem'e boş olmadığını yine sağır sultan biliyor. O da kendini elinden geldiğince tutuyor ama Meryem için gözü kapalı ölümü dahi kucaklayacak noktaya savrulmaktan çekinmiyor. İkili güçlerini birleştirdiğinde ise ortaya şahane sahneler çıkıyor, tıpkı Güçlü ile Burcu'da olduğu gibi. Selma meselesinin çözümü oldukça güzeldi. Bir süre daha bu konu sebebiyle başları ağrıyacak ama sonuca bakmak gerek. Her türlü birbirlerine çekilecekler... Bu arada, fragmanda Meryem'in Savaş'a katilin Oktay olduğunu söylediği görülüyor. Yalnız buna hiç inanasım gelmedi. Hayâl falan çıkmasını bekliyorum. Eğer yaşanırsa ama efsane!..
Bir başka efsane, Burcu ile Güçlü'nün artık çok da kaçak dövüşmeden aşka hapsolmaları. Her ne kadar Burcu halen ayak diretse de, sessiz kaldığı anlarda söylemedikleri aslında söyledikleri oluyor. Güçlü de bunun farkında ve o yola güzelce savrulmaktalar. Ama tüm bunlardan önce Ertan'ı bir paket ederlerse pek sevineceğim. Oktay'ın maşasını kaybedişini, bir süre boşluğa düşmesini görmek istiyorum. Ellerine geçecek delilleri güzel bir şekilde kullanırlar umarım. Bir de Gülümser artık bir yemeğe falan çağırsa keşke. Gelinini şöyle bir süzse... Kadıncağız heder oldu bu bölüm, bundan sonra yüzünün güldüğünü görelim. İlk iş Meryem'in affettiğini söylemesi, ikinci de Burcu ile Güçlü'nün aşka düşmesi. Ne olur yani?..
Bundan şimdiye dek pek bahsedemedim ama ne kadar kötücül olursa olsun, dizide hasta olduğum karakterlerden birisi de Derin. Onda dışarıya çıkmayı bekleyen bir iyilik varmış gibi geliyor bana hep. Sanki sonunda doğru olan tarafa geçecek ve tüm yaptıklarından pişman olduğunu görecekmişiz gibi. Tabi ben abartıyor olabilirim ama Berke'nin, Yurdal'ı tehdit eden kişi olduğunu anlamasının ardından her şeyi dinlemek için evlerine gidişinden sonra işlerin değişeceğine inanıyorum. İyi tarafa geçiş için bu neden bir fırsat olmasın? İnsanın kalbi aşka olduğu kadar; sevgiye, arkadaşlığa, dostluğa da aç. O da neden diğer açlıklarını dindirmenin peşine düşmesin?..
Beklenen Kral
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder