İnsan verdiği kararlar, aldığı riskler, giriştiği mücadelelerle vardır. Neticede, hiçbir şey yapmamak da bir karar gerektirir. Hiçbir riske girmemek de, aslında risktir. Ve mücadelesizlik, en büyük mücadelelerden birine ihtiyaç duyar... Yani evet, insan bu üç döngünün bir parçasıdır ama seçimleri her zaman doğru olana değildir. Bazen en büyük pişmanlığı, o seçimlerin ardından yaşar. Geri dönüşü olmayan bir yola sapar, debelendikçe daha da batar...
15. Bölüm
Çok akıllı, analitik düşünme yetisine sahip bir karakter Yavuz. İlk bölümden beri tek kusuru, ölen nişanlısını çabuk unutmaktı. Bakın ben sonsuza dek, bu acıyla yansın kavrulsun demiyorum. Ama normal bir anda, normal bir şekilde ölmedi o kız. Tam evlilik teklifinin üzerine, masum bir çocuğu kurtarmak isterken geldi ölüm. Bunun travması, insanın üzerindeki etkisi daha derin olmalı bana göre. Daha çok yakmalı canını. Sadece görünüşte öyle olmamalı, davranışlara da yansımalı... Evet, Yavuz bize bunu çok güzel hissettirdi başlarda ama kafasını toparlaması pek kısa sürdü. Yer yer sunulan anlık sahnelerin dışında, Merve'ye ait hiçbir şey kalmadı hayatında. Şimdi ilk bölümde yaptığı o evlilik teklifinin son aşamasını, yani nikahı başkasıyla kıydı ve hemen ardından o evliliği derinden etkileyecek büyük bir gerçeğe doğru yol aldı. Hatta sonra da, dört kolluya doğru yol aldı gibi oldu ama bir şey olmayacaktır. Ayağa sapasağlam kalkacak ve gördüğü o fotoğrafın gereklerini yerine getirecektir...
Yüzüğünü gördüğü ilk andan beri Büyük beye karşı olumsuz bir şeyler hissettiği aksettirilmişti bize. Hatta bu bölüm Bahar babasından bahsettiğinde değişen yüzü ve mimikleri çok net hissettiriyordu bir şeyler olduğunu. Belli ki zihninde bazı parçaları oturtmaya çalışıyordu. O sıra çıkan tayin meselesine bulduğu çözüm de bu kafa karışıklığının ürünü muhtemelen. İyi mi oldu? Nötr kalmaya çalışacağım. Çünkü herkesin istediği şekilde algılamasından, saçma sapan ithamlarda bulunmasından sıkıldım. Tek söyleyeceğim şey, Bahar'ı kurtarmak isterken kendisini büyük bir cenderenin içine hapsetti. Şimdi ona deliler gibi aşık olsa dahi, Büyük beyin kızı olduğu gerçeği asla değişmeyecek. Her zaman aklının bir köşesinde bu gerçekle, yüzüne bakacak. Ve her daim bunu hatırlayacak. Bu bir cendere de Bahar'a hazırlayacak. Yani hiçbir zaman mutlu olamayacaklar... O kazanın ardından nasıl bir süreç yaşanacak oldukça merak ediyorum. Yavuz'un toparlanma sürecinde hafıza kaybına falan yer olmaz sanıyorum. Göreceğiz bakalım...
Bölüm öyle çok dramla sona erdi ki, gerim gerim gerildik ister istemez. Yavuz'un geçirdiği trafik kazası da mum dikti üzerine. Kafalarda, neler olacağını uzun uzun kurma vakti şimdi... Mücahit'i çok iyi anlıyorum. Şimdiye değin şehit olmak için yaşadı ve daha kısa süre önce başından geçen görevden alınmanın stresini tam olarak atabilmiş değil. Ondan sebep, hastalığını kabul etmemesi ve görevini bırakmak istememesi çok normal. Lâkin, onun bu kadar bencil bir karakter olmadığı ortada. Neticede arkadaşlarını tehlikeye atmış olacak aldığı bu kararla. En ufak bir sorunda, herkesin ölümünü kendi elleriyle hazırlayabilir. Burada panzehir Yavuz'un kulağıyla ilgili bir problem yaşadığını fark etmesi ama o da bir süre kendi derdine düşecek mâlum ki. Mücahit kendine yakışanı yapmalı. Belki bir tedavi, belki bir düzelme ihtimali... Neyse çözümü, ona çabalamalı. Keşke bu yola sapılmasaydı. Onu çatışmalarda deli halleriyle izlemeyi çok seviyorum ama bundan sonra her birinde bu gerçeği anımsayıp, yok yere gerileceğiz...
Bir başka gerginlik de, Eylem'le Fethi cephesinde. Aşklarının imkansızlığından geçtiğimiz hafta bahsetmiştim. Acı ama gerçek olan bu sona bu kadar çabuk yaklaşmalarını ise beklemiyordum. Görevi için en kötü adamın yanında olmaya dahi gözü kapalı razı olan Eylem'in, şimdi bu uğurda ölme kararı alması az biraz saçma geliyor tabi. O andan sonra bir çözüm yoksa eğer, ölmektense kaçmayı seçmeliydi. Timimize faydalı olacak bir şekilde mutlaka çalışabilir. Ama giydiği o bombalı yelekle hem kendine hem de Fethi'ye acı çektirmeyi seçecek, gelecek bölüm fragmanında görüldüğü üzere. Mutlaka ölmeyecek, bir şekilde son anda işin rengi değişir biliyoruz. Ancak bu, ikinci kez aşkıyla görevi arasında kalan Fethi'nin düğüm düğüm olacak psikolojini nasıl düzeltebilir; muallâk... Onca imkansızlık var zaten aralarında, şimdi tekrardan Fethi kendi elleriyle ölüme itecek Eylem'i. Bir jilet alabilir miyim rica etsem? Ah sevgili Ethem...
Bu kadar yeter mi? Yetmez!.. Kendi elleriyle kendi mutluluğunu tepen Nazlı'ya da değinmek istiyorum. Ne yapmaya çalıştığını gerçekten anlamıyorum. Bir insan kendisinin deliler gibi çekindiği babasına, emir erinin nasıl cesaretle kızını sevdiğini söylemesini bekler; söylemedi diye de bunca trip atıp sinir eder? Bu süreç biraz daha uzarsa, kendisinin bir alık olduğunu düşünmeye başlayacağım. Üzgünüm... Fragmanda gördüğümüz bir diğer şey, Feyzullah'ın rehin alınması olayı. Çokça yakacaklar canını belli. Bu ne kadar kaos Ethem beyefendi?!. Bölümde iyi şeyler de oldu. Mesela, Hafızın baba olması gibi... Bir ara yine olamayacak sansak da sağolsunlar(!), ters köşe olduğunu anladık hemen sonrasında, Çok güzel oldu. Mutlu olmak onun da hakkı ve bir baba olarak şimdi daha dikkatli olmalı. Evlat, hiçbir şeye benzemez neticede...
Diğer güzel şey, onca teröristi helak ettikten sonra timimizin karşısında bulduğu Çolak'ın dumur olmasıydı. Ona dumur olmalar yakışıyor, biliyorsunuz. Bir an yine zafer kazandığını sandı ama helak olması uzun sürmedi. Hem havadan hem de karadan gerçekleşen askeri destek, kısa günün kârı plânını alt üst etti... Çolak dumur oldu ama durmadı. Durmayacak da. Tabi merak ettiğim bir şey var, onca hava taşıtı vardı gök yüzünde, nasıl birisi bile Çolak'ın içinde olduğu aracı takip etmedi ya da ettiyse bulamadı? Bunun mantıklı bir izahı var mı?.. Sonuçta orada 19 Mayıs gösterileri için uçuş gerçekleştirmiyordu hiçbiri... Beklediğimden daha iyi bir bölüm izlediğimizi söyleyebilirim. Çok fazla drama sapıldı bir anda ama her biri kendi içerisinde barındırdığı hikâyelerle diziyi güzelce sürükleyecektir. Bakalım, merakla beklemedeyiz...
Beklenen Kral
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder