İnsanın her şey için çaba sarf etmesi gerektiği bir dönemi yaşıyoruz. Hiçbir şeyi elde etmek kolay olmadığı gibi, kıymetini bilmediklerimizin kaybettiklerimiz olması da şaşırtıcı değil. Maddi şeyler değil sadece kastettiklerim. Manen de bir çok şey için çaba sarf etmemiz gerekiyor. Birine inanmak, sevmek, kalbini açmak, her şeyini paylaşmak öyle kolay değil. O güveni kazandıktan sonra, ona sahip çıkmak da kolay değil. Zira bu sefer güven iki tarafın da eşit sergilemesi gerektiği bir inanç halini alıyor. Eğer sen karşındakinin güvenini sarsarsan, ondan daha nasıl sana güvenilir davranmasını bekleyebilirsin ki? Nasıl hesap sorarsın yaptıkları ve dahi hatta yapmadıkları için? Meryem, nasıl güveneceğiz artık sana söyler misin?..
16. Bölüm
Elimden geldiğince anlamaya çalışıyorum tavrını. Neden söylemek istemediğini de biliyoruz, tek derdi aslında Savaş'ı korumak. Zira bunu yapanın o olduğunu öğrenirse, Oktay'ı yaşatmayacağı açık. Buraya kadar her şey normal ancak, söz konusu Oktay'ı köşeye sıkıştırmak olduğunda da bu gerçeği saklamasının manasını anlayamıyorum ben Meryem'in. Ne demek, "Seni tehdit etmeye gelmedim"? Ne demek, "Ne istersen yaparım yeter ki Güçlü'yü serbest bırak"? Meryem sen iyi misin? Tehdit etmemek ne demek, neden tehdit etmiyorsun sen Oktay'ı? Tehdit etsen ne olur? Etmediğinde, suyuna gittiğine başına gelebilecekleri kestiremiyor musun? Ya Oktay sana, "Benimle bir gece geçireceksin" derse ne yapacaksın şimdi? Gözlerini kocaman açıp, Japon anime karakterleri gibi sağdan soldan göz yaşı fırlatarak kabul mü edeceksin bu çirkin teklifi? Ne yapmaya çalışıyorsun Meryem, nasıl onun seni kullanmasına izin verirsin?..
Savaş'ı korumak istemek başka bir şey, yalnız oldukları sırada Oktay'ı mâlum gerçekle zapturapt altına almamak bambaşka bir şey. Bu ona paye vermek demek. Yaptığı her şeyi sineye çekmek demek. Bundan sonra yapacakları için de güç vermek demek. Eğer bugün Oktay bu kadar fütursuzsa bunun tek müsebbibi Meryem! Onun bildiği gerçeği kendine saklaması ve ne şart olursa olsun Savaş'a söylemediği gibi, Oktay'ın bile artık yüzüne çarpmaması... Kafayı çıldırmamak içten bile değil.
Savaş'ın onca iyiliği, onca acı kaybı, onca çırpınışı, onca yaptığı; hiç mi kıymeti yok? Hiç mi değer vermiyorsun sen bu adama? Daha ne yapmasını bekliyorsun, ona tamamen güvenmek ve her şeyi anlatmak için? Evet Oktay'ı öldürme girişiminde bulunma ihtimali güçlü bir sorun ancak, o sorunu böyle tolere edemezsin. Her şeyi saklayarak sadece Oktay'ın ekmeğine yağ sürdüğünü görmekten bu kadar aciz misin?.. Meryem'in artık kendine gelmesi gerektiği açık. Bu olanların tamamında bu sırrı sakladığı için onun parmağı olduğu gerçeği de bal gibi ortada. Sonunda Savaş her şeyi öğrendiğinde, onun bir daha yüzüne bakmazsa haksız diyebilir miyiz? Meryem'in bunu hak etmediğini düşünür müyüz? Hiç sanmıyorum gerçekten...
O ne olursa olsun, tüm saf sevgisiyle Meryem'in karşısında ve aşkını da ilan ediyor. Tam bu sırada Meryem yine, yeni, yeniden ona yol vermeye çalışırken hem de. Hâlâ, onu kazanmak için uğraşıyor ve gitmek istemesinde bir çapanoğlu arıyor. Savaş'a bir erkek olarak gerçekten çokça üzülüyorum. Yerine kendimi koyduğumda, böyle bir ihanet ortaya çıksa bir daha nasıl sevebilirim bilemiyorum. Bakalım, bu aşk itirafından sonra Meryem yine aynı tas aynı hamam devam mı edecek. Zira bundan sonrası için her şeyi o belirleyecek. Ya SavMer aşkı bir efsane olacak ya da Meryem'in ayakları altında çiğnenecek...
Oktay'la ilgili aynı şeyleri yazmaktan aslında çokça sıkıldım ama duramıyorum. Yaptıklarının hiçbiri yeni yetme bir savcının girişebileceği şeyler değil. Hatta bu meslekte uzun yıllar geçirmiş karanlık bir savcının dahi böyle olmasını beklemem ben. Çünkü bu kadar uç noktada ve arkasında sağlam duvarlar varmışçasına hareket edebilmesinin mümkünatı yok. Farkında mısınız bu diziye göre, ülkede başka hiçbir savcı yok? Çünkü eğer başka savcılar da olsa, mesela Burcu'nun Oktay'ı tehdit ettiği bir başsavcı gerçekten olsa; tüm bunların yarısını bile yaparken aklında soru işaretleri olurdu onun. Ben tüm bunları yapıyorum ama açık verir miyim diye tasalanırdı. Tek derdi kanıtlar ortaya çıkmasın diye uğraşmak değil, başsavcı hiçbir şey duymasın diye de mücadele etmek olurdu. Ama o buna gerek duymuyor. İlk bölüm dışında başsavcılık gibi bir memuriyet kolunun dizide emaresi bile okunmuyor. Ülkenin tek savcısı Oktay ve hangi davayı isterse ona bakıyor. Tüm polis teşkilatı da onun ağzının içine bakıyor. Yeni yetme savcı kimliğiyle, şimdiye kadar devlet dairesinde çevirmedik dolap bırakmamış koskoca iş adamlarını avucunun içinde bile tutuyor. Sanki Oktay'ın ütopyasını izliyor gibi değil miyiz?..
Bu nasıl bir ego ki, sırf onu tatmin etmek için öldürttüğü kadının cenazesine oğlunun katılmaması için mücadele ediyor böyle?.. Nasıl tam Berke'nin gittiği sırada, Rıza'dan öğrendiği banka gerçeğinin peşine düşüp de orada olabiliyor?.. Bu adam neden her şeyin içinde, her sahnede; soruyorum? İnanın, bıktım... Bölümün tek güzel şeyi, Güçlü ve Burcu'ydu. İkilinin birbirleri için sarf ettiği çaba göz doldurur cinstendi... Meryem'in Oktay'a ne istersen yaparım çıkışını bir çaba olarak değil, salaklık olarak gördüğümü not düşeyim. Bu kadar salak bir baş karakteri de ben neden destekleyeyim? Böyle giderse, beter olsun der; geçerim...
Beklenen Kral
Soylediklerinize katiliyorum bu haftadan itibaren hayat sirlarini izlemeye karar verdim, surekli oktay iskencesi, surekli meryem safligi ve gozyasi, surekli birseyleri duzeltmeye calisan savas ve guclu, deli tavuk gibi ordan oraya kosusturan ama sonuc alamayan idealist burcu,yeter daraldim ben, berkten umutluydum ama o da yetersiz cikti, isin sonu belli oktay hep hizli kosacak digerleri de yerinde sayacak bunun da tek suclusu kor bir inatla sirri saklayan meryem
YanıtlaSil