İnsan en çok kendisine kızar. Yaptıklarından ve dahi hatta yapamadıklarından ötürü, en çok kendisini suçlar. Elbette, hepimiz özümüzde hatalar yapacak kadar aciz yaratıklarız. Ama bazı hataları kabul etmek de sindirmek de mümkün değil. Hani, "Üstüne bir bardak soğuk su iç de, yüreğin soğusun" derler ya; işte o bazı durumlarda imkansız. En büyük düşmanı kendisi olan birini kim nasıl durdurur, bundan sonra nasıl bir hayata savrulur onu tahmin etmek de kolay değil. Aşkın gücü, her şeyi geride bırakmaya yeter mi o da... Meryem, umulmadık bir yola savruldu. Beklenmedik bu güzergah, beraberinde neler getirecek çokça merak ediyorum gerçekten...
19. Bölüm
Hani rüya çıksa bu kadar şaşırmazdım, onu söyleyeyim. Sadece bir gerçeğin ortaya çıkmasıyla sınırlı değildi yaşananlar. Birçok gerçeğin ve saklanan gizin ortaya çıkmasını sağladı bu bölüm. Çokça uzundu ama tüm bu olağan dışı akış sebebiyle, bir saniye olsun sıkılmadan izledim. Bundan sonra ne olacağını kestirebilmem ise pek mümkün değil. Elimizde sadece, 17. bölümün başındaki düğün sahnesi var. Bir de elinde silahla düğün mekanına gelen gizli bir el. Bu şartlarda, o elin sahibinin Oktay olduğu garantilendi. Ve yine Oktay'ın uzunca bir süre ele geçirilemeyeceği de. Bir taşla iki kuş mu dersiniz, yoksa iki hüsran mı bilmem ama artık savcılık makamını daha fazla kirletemeyecek olmasından ötürü mutluyum. Polisi kirli, çirkin işlerinin aklayıcısı/kurtarıcısı olarak kullanamayacak olması sebebiyle de oldukça mesudum...
Tabi geçtiğimiz bölüm yorumumda da yazmıştım, Oktay bölüm içerisinde çokça köşeye sıkışsa da her zaman kendisine bir çıkış yolu yaratılmakta. Doğru ya da yanlış tartışılır ama tüm bu çıkış yollarının onu en kötü sona ulaştıracağı garanti. O kadar kirlendi, o kadar çukura battı ki; artık onu kimse kurtaramaz. Yurdal'dan söğüşlediği on milyon lira bile... Meryem'in gelecek bölüm karşısına çıkıp, Burcu'nun silahıyla kendisini cezalandırmasını söylemesinin varacağı bir yer yok elbette. O elimizde. Onu öldürüp kendi elini kirletmeme fikri ise şahane!.. Ne kadar gözü dönmüş olursa olsun, böyle bir şerefsiz için katil olmaya değmez nihayetinde. Lâkin, tüm bunlar onun tekrardan kaçışını hazırlayacak şeyler. Burcular ya da Savaş yetişemeden, bir şekilde Oktay'ın izini kaybettireceği açık. Hatta bunun için, Meryem'i verdiği silahla yaralamayı bile göze alacaktır. Zira artık kaybedecek bir şeyi kalmadı...
Bunu daha önce yazmış ve pişman olmuştum. Meryem ile Savaş'ın aşka düştüklerini kabul etmesi ve bundan sonra daha sıkı fıkı olabilmeleri için, Sema'nın kocası tarafından Savaş'ın vurulması fikri bana da cazip gelmişti. Ancak, o fikri derbeder edecek öyle bir ölüm yazıldı ki; şimdi Savaş öğrendiklerinden sonra arasına kalın duvarlar örmek zorunda hissedeceği Meryem'i daha kolay affetsin diye Oktay'ın yaralaması çok da kötü bir fikir olmaz demekten çekiniyorum. Neme lazım, tam Burcu ile Güçlü gelir. İkisinden birisi vurulur, tıpkı Gülümser gibi önemli bir karakterimizi daha kaybederiz ve gerisi cinnet getirmek olur falan; kalsın. Artık nasıl bir matematik kurdularsa, o işlemin sonucu Savaş ile Meryem'in uzun süre küs kalmasına mani olsun. Peki olur mu? Meçhul...
Savaş'ın öğrendiklerinden sonra hiçbir şey olmamış gibi Meryem'le aşka devam etmesi, gerçek hayat akışına da ne yazık ki ters aslında. Bunun olmasını isterim ama adamın onca yaşadığını da hafife alacak değilim. Tüm bu olanların tek artısı, kendisiyle eşit acıyı Meryem'in de yaşadığını bilmesi. Koruduğu katilin, kendi babasının ölümünü de hazırlamış olduğu gerçeği... Artık buna ne kadar artı denir o da meçhul ya, ikilinin arasının çok da açılmamasının sebebi şuan sadece bu olabilir. Meryem'i öğrendiği bu gerçekle baş başa bırakmaması lazım çünkü Savaş'ın. Yaşadığı pişmanlık ve hüznün, onu nelere itebileceğini kestirmek mümkün değilken hem de...
Babasının katilinin Oktay olup olmadığını hasta bakıcıdan öğrenmeye çalışırken sarf ettiği sözlerle, az buz bedel ödemediğini yeterince teyit etti Meryem. Belki bir bölüm aralarında mesafe olmasına tamam ama daha fazla uzatmamalı Savaş, bu kırgınlığı... Bu arada belirtmeden geçmek istemem Furkan Andıç'ın kariyerindeki sıçrama tahtası Meryem'dir. Kumaşına, emeğine sağlık!..
Tüm bu gerçeklerin kapısını aralayan ise bir aşk iş birliği... Burcu ile Güçlü'nün telefondaki görüntülerle başsavcının yanına gitmesi, dizinin tüm seyrini değiştiren o altın vuruş oldu kesinlikle. Başsavcı zaten Turan sebebiyle Oktay'dan rahatsızdı. Eline geçen bu güçlü iddiaları değerlendirmeyi es geçmesi de normal olmazdı. Gerisi de çorap söküğü gibi geldi zaten... Burcu ile Güçlü'nün el ele verdiklerinde üstesinden gelemeyecekleri hiçbir şey olmadığını daha önce yazmış olmanın haklı mutluluğunu yaşıyorum şuan... Burcu görevine en kısa sürede dönecek ve bundan sonra Oktay'ı ele geçirmek için çaba sarf edecek. Güçlü de saha dışından verdiği taktiklerle, sonuca ulaşmasına yardımcı olur. Öyleyse ne diyoruz? "#BurGüç el ele, Oktay kodese!.."
Oktay o an paçayı kurtarmak için annesinin dahi başını yakabilirdi, bu bir gerçek. Beliz'in bu duruma düşmesi tıpkı Meryem gibi kendi suçuyken, ikisinin de yaptığı saçmalıkların bedelini en sevdiklerinin ödemesi biraz acımasızlık bana sorarsanız. Meryem'in babası, Beliz'in kardeşi derken; esas kötüler hariç herkes bedel ödüyor. Berk'in şansı, yanında Yurdal'ın kızının olması. Kendisinin de ablasının da başına bir şey gelmesini engelleyecektir bu. Tabi uzun vadede çözüm olmadığından, onları hapse tıkmanın daha iyi yollarını bulmaları gerektiği gerçek. Bu arada o kızın Berk'e kızacağını falan asla düşünmüyorum. Daha önce de yazmıştım, gerçekleri öğrendiğinde babasına düşman dahi olmaktan çekinmez. Bu da Berke'nin şansı. Tekrar ediyorum, sırf babası Yurdal diye o kızı üzmesin...
Güzel bir bölüm izledik, inkâr etmeyeceğim. Hatta sezon finali kadar akıcı ve vurucuydu. Tabi ufak tefek mantık hataları vardı, mesela Oktay'ın kaçması ardından annesinin evine hiç polis ekibi gelmemesi ve özgürce buluşup, konuşabilmeleri gibi. Sırf o pasaportunu alabilsin diye, bu aksa gerek yoktu... Bir de Burcu'nun silahı mevzusu var ama onu ben hata olarak görmek istemiyorum. Mâlum silahını teslim etmişti kimliğiyle birlikte. Umarım ruhsatlı başka bir tane daha varmış olur. Göreceğiz artık. İşin özü, "O kadarı kadı kızında da olur" diye böyle bir bölümden sonra dahi yırtamazsınız sevgili senaristlerim. Seviliyorsunuz...
Beklenen Kral
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder