Altından kalkması güç bir hayatınız varsa, geçmişe; her şeyin daha az çetrefilli olduğu zamanlara gitmek isteyebilirsiniz. Zaten kim, derdinin tasasının olmadığı anı arzulamaz ki zora girdiğinde? Kim geçmişe sığınmakta bulmaz çareyi?.. Ama çözüm başlı başına geçmişe dönmekte mi, bir düşünmek lazım. Bugüne ayak uydurabileceğin, hatta geçmişten daha mutlu olabileceğin bir yol var ve sen o yola inatla adım atmak istemiyorsan hata kimde peki? Eskiye sığınan sende mi, yoksa aklında kurduğun olmadık şeylerde mi? Ferhat, aşk gözünü korkutmuş olabilir ama Aslı'yı örselemek buna çare mi?..
13. Bölüm
Direkt ilk bölümlere ışınlanalım şimdi. Nasıl bir Ferhat vardı karşımızda? Höt höt değil mi? Nobran ve kaba da, kabul edelim. Ama mesela, öldürmek için silah doğrulttuğu kadına bakışları bile insanı farklı düşüncelere sevk edebiliyordu. En köşeye sıkışmış göründüğü anda ne kadar sert bir mizaç takınsa da, tavrı bambaşka oluyordu. Karşısındaki insanla konuşurken, onu ezse dahi bir tarzı vardı. Hani, "Biraz daha gömse keşke, konuşurken dinlemiş olurum hiç yoktan" dercesine. Peki görece ilk bölümlerdeki haline yeniden dönmeye başladığına tanıklık ettiğimiz Ferhat için hâlâ böyle diyebilir miyiz? Ekstra kaba, düşüncesiz ve olumlu tüm özelliklerini yitirmiş görünen bu adam daimi olursa, empati kurmaya devam edebilir miyiz? Yoksa başka bir Ferhat sürümü mü beklemekte sırada? Eğer gerçekten mesajı okuduğu için böyle değilse, bu Ferhat'ı değişebilir miyiz en kısa zamanda?..
Aşk herkese göre değildir. Aşkı yaşamak bir dert, aşkla yaşamak başka bir dert. İlkinde kalbinin sözü geçer, ikincisinde mantığın hep içeriden seni dürter. Farklı düşüncelere savrulduğun çok olur; kalbinle çeliştiğinde. Ama aşkı yaşamayı seçersin yine de. Zira mutluluk oradadır ve mantık doğruları söylese de, oldukça yorucudur. Zaten ona kalsa, her şey ya siyah ya da beyazdır. Ara renk olmaz hayatında. Ondan sebep bir kere düştüysen bu derde, kalbi dinlemek en güzelidir bana göre. Belki mantığını dinlediğinde daha az başın ağrır lâkin mutlu olamadıktan sonra baş ağrın olsa ne, olmasa ne? Hayatında bir aksiyon olmalı nihayetinde... Bizim oğlan genellemelere dahil olmayı pek sevmediği için, mantığını dinlemekte. Tanıştıkları, zorla nikahına aldığı o anlara gitmekte ve bugün için kendisine ceza çektirmekte. Sorun şu ki, sadece kendine değil Aslı'ya da ceza çektiriyor. Aşka hapsoldukları andan beri ne kadar höt höt olsa da, gözlerinin içine baktığında bambaşka bir dünyaya savrulduğu adam ortalarda yok çünkü şimdi. Aslı ne yapsın söyler misiniz?..
Tamam, aşkı bilmeyen birisi için ilk zamanlar yabancılık çekmeden ayak uydurmak zor olabilir. Yine tamam, sırf alışık olmadığından çok sevilmekten korkuyor da olabilir. Lâkin çözüm, kaçmakta değildir. Hiçbir zaman da olmamıştır. Eğer o eski Ferhat'ı yaşatmak istiyorsa, bugüne de ayak uydurmak zorunda. Hiç yoktan tam olarak eski karakterine bürünmeli. Bu arada kalmış hâl, yorucu çünkü. Sadece Aslı ve kendisi için değil, bizim için de yorucu. Her hafta farklı bir Ferhat tavrı izliyoruz farkında mısınız? Karakterin özellikleri her hafta formatlanıyor ve biz bu duruma ayak uydurmaya çalışıyoruz. Şunun bir orta yolunu bulsak keşke.
Ferhat eskisi gibi sert ve nobran bir adam olsun, bunu isteyen çok gibi. Ama tam tamına eskisi gibi olsun olacaksa. Böyle arada kalmışlık üzerinde hoş durmuyor. O, Ebru'nun gerçek kimliğini öğrendiğinde Aslı'ya bir zarar verecek diye onca gardiyandan dayak yemeyi göze almış bir aşık. Bize hem böyle bir sahne hem de bir duvar izletmeyin...
Aslı yine akıl sağlığını iyi koruyor. Kanıksamıştı zaten yaşadıklarını, şimdi sistemini güncelliyor da güncelliyor. Nereye kadar bunu yapabilir, ona ayak uydurmayı sürdürebilir bilemiyorum ama sonsuz olmayacağından eminim. Nasıl Aslı'dan yeri geldiğinde fedâkarlık bekliyoruz, Ferhat'dan da beklemek hakkımız... Pembe gözlükler takıp bize sunulan her sahneyi Pollyyanna gibi yorumlamamı, bu sahnelere olmadık derin manalar yüklememi benden kimse beklemesin. Erkan Birgören'i ve kalemini çokça seviyorum ancak, sırf o bir şekilde görür de okur diye yanlışa da doğru diyemeyeceğim... İkilinin aşkına macera, aksiyon, bilinmezlik katmak kolay görüldüğü gibi. Ben diyorum ki, tutarlılık da gerekli.
Ferhat'ın tavırlarından sıyrıldığımızda, -boyut olarak yazının yarısından fazlasını kapladı ama- genel olarak bölümü beğendiğimi belirtmek isterim. Aslı'ya üzüldüğüm anlar dışında, gözümü kırpmadan izledim... Ebru defterinin kapanmasına çok sevindim mesela. O defterin dürüleceği zaten Aslı'ya silah doğrultulduğunu fragmanda gördüğüm anda benim için kesinleşmişti. Birgören'in yetersizlik gördüğü durumlarda üzerine ne kadar büyük bir yük bindirmiş olursa olsun, yeni bir harita çizip gerekeni yapma cesaretini göstermesini takdir ediyorum. Siyah Beyaz Aşk'ta önce Safiye, ardından da Ebru'da bunu gördük. Özellikle Ebru, sonradan farklılaşan hikâyesiyle çok büyük bir damarı temsil ediyordu. Ancak, yetersiz performansla bir yere varılamayacağı ortadaydı. Şimdi o öldü -arada Yiğit de harcanmasa iyiydi-, haliyle yeni bir kötü gerekli. Peki Azad gerçekten kötü biri olabilir mi?..
Macit Koper genelde ters köşe karakterler giydiği için, ilk anda onu izleyerek bir çıkarım yapmak imkansız. Özellikle Poyraz Karayel'deki Adil Topal performansından sonra. Ama bu mektup meselesinin biraz deneme/yanılma yöntemi olduğunu düşünüyorum. Hem Ferhat hem de biz izleyiciler için. Eğer mektubu okumadan ulaştırırsa, tam güvenilecek adam demektir mâlum. Yok, okur da Adnan'ın işini bitirmeye kalkarsa; olaylar vede katliamlar serisi... Eğer niyeti güvenilir bir adam olduğunu sınamaktıysa, Ferhat başarılı oldu yani. Ancak, şunu da unutmamak gerekli. Ebru'dan sonra diziye Namık dışında bir kötü gerekli. Beni muâllakta bırakan işte bu. Göreceğiz bakalım altından neler çıkacak, Azad ve son sahnelerde gördüğümüz Ayhan'ın.
Sert mizaçlı karakteri giymek Selin Şekerci'ye pek yakışmış. Karakterinin bakışlarının bizim oğlanı görünce az biraz değişmesinden korkmasam, Ayhan'a bayıldığım dahi yazacağım. Ama yani şimdi Aslı'nın Ferhat'ın belirsiz tavırlarından zaten çokça çektiğini düşünürsek, bir de başka bir kadınla uğraşmasına gönlüm razı olmaz. Bizim oğlanın gönlü ondan başkasına bu saatten sonra zaten kaymaz da, işte kızımız da az Ferhat gibi değil mâlum. Bir yeri toplamaya çalışırken, başka bir yer dağılmasın... Onlar çok zorlu ve üstesinden gelmesi güç bir aşkın içerisine düştüler. İlk anda kodese tıkılmış hissine kapıldılar lâkin, koskocaman bir sevda bahçesinin girişindeler. Ne yazık ki, giriş kapısı ve arşa kadar örülü kalın duvarları görüp korkuyorlar ilerlemeye. Kapının açılabilmesi için bir adım atsalar, kalplerinin nasıl mutlulukla dolduğunu görecekler. Umarım çok sürmeden o adımı atma cesaretini gösterebilirler...
Beklenen Kral
Emeğinize sağlık gerçekten de Ferhat bu hafta bizi resmen soğuk sulara sokup çıkardı.Tutarsızlık konusunda haklısınız.Ama ben Aslıya olan tavrını yine yazıyorum.Ferhat o mesajı okudu.Kim tarafındanda silindiğini biliyor.Onun ön görüleri muazzam Ferhat Aslan zekası diye bişey var.Aslının da ona yalan söylediğini düşünüyor.Mesajsa ne yazıyor diye emin misin diye boşuna sormadı.İkincisi Ebru piyondu.Şahin Cigal öz kızını Azad a emanet edip,birde erkek ismi verip sakladı.Onun yerine de yetimhaneden Ebruyu büyütüp intikam masallarıyla doldurup Namığın üzerine saldı.Yani Şahinin kızı Ebru çok ortadaydı.İnsan öz kızını korur.Tehlikeye atmaz.İlerleyen bölümlerde zaten ortaya çıkacaktır.Azad Ferhat Aslan'ın Şahin Cigali sorunca onu şişlenmekten koruyup gözüne girmesi de ayrı bir oyundu.Onun güvenini kazandı.Sonra mektup işini bahane edip güven testi yaptılar.Ferhat onu da geçti.Namıģın sağ kolu,oğlu veliahtı artık zaten ona güvenmiyor.Yani bu hikayeden 4 sezon çıkar...Bunlar nacizane benim fikrim...
YanıtlaSilDeğerli yorumunuz için teşekkür ederim. Çok güzel bir teori zinciri kurmuşsunuz, Birgören hikâyenin neresinden bakıyor geleceğe şuan için kestirmek güç ama neden olmasın?. Sevgiler... :)
Silayhan/adnan isimlerini karıştırarak dizide zaman zaman yaşanan ufak tutarsızlıklara yaptığınız gönderme harika olmuş ��
YanıtlaSilŞimdi, "Evet, bu ince göndermeyi yapmak istedim" yazar idim ama yalan olur. İsimleri karıştırmışım. Ondan olmuş. (yazar kendini bitiriyordu) :)
SilSevgiler...
Yazınızı keyifle okudum kaleminize sağlık. Dizide mantık hatası çok fazla olmaya başladı. Şahin'in Namık'a korku salıp kendini Ferhat'ın öldürmesine izin vermesi sonra işi beceriksiz kızı Ebru'ya bırakması ve onun da saçma sapan ölümü. Öncesinde belediye başkanlığı için yaşanan gerilimler, Safiye'nin gereksiz entrikası ve ölümü. Bunlar diziye ne kattı? İlk bölümlerde izlediğimiz Ferhat Aslan zekası, güçlü mesleğine aşık Aslı yok artık. Her bölüm birisinin namlunun ucunda olduğunu değil de karakterlerin değişimini, imkansız aşkı ne bileyim sıradan hayatlarını Aslı'yı hastanede hastalarıyla veya nöbetteyken de görmek isterim. Dizinin tutarlı, mantıklı bir şekilde ilerlemesi gerekli çünkü İbrahim Çelikkol-Birce Akalay uyumu müthiş.
YanıtlaSil